Tepemde Tın Tın Bir Şey Mi Var?

Perşembe, Ekim 23, 2014

Yine upuzun bir ara verdikten sonra karşınızdayım. Tatile gittik geldik derken arka arkaya yaşanan yoğunluk ve talihsizlik sonucunda yine kaldırıp kendimi geçemedim şu bilgisayar başına. Bütün gün o kadar çok yoruluyorum ki akşam olduğunda tek düşündüğüm ve istediğim ayaklarımı uzatıp yatmak hatta uykuya dalmak (genelde yaşadığım bu zaten koltukta sızıyorum). Sanırım benim bir diz üstü bilgisayar almam lazım. Sanki bloga yazı yazmak bu şekilde daha kolay olurdu. Yattığım yerden hatta her yerden iki satır karalama şansım olurdu. Neyse dizüstü bilgisayarım olmadığından kaldırdım kendimi masa başına geçtim en sonunda.

En son tatile giderken yazmıştım. Açıkçası Belinda'nın uykusuzluğu benim gözümü hep korkuttuğundan (uykusuz hali hiç çekilmiyor) doğduğundan beri tatile ya da kısa süreli her hangi bir yere gitmeye gözüm hep korkmuştu. Arabada gitmek onunla zaten imkansız. Sıkıntıdan ölecek bir görseniz. Yani bir süre gidersiniz 2 saat filan olur sıkılır anlarımda, 5 dakika sonra da sıkıntıdan ölünür mü?

Tatile çıkma kararımız birden oldu. Ben inanılmaz sıkıldım ve gözümü kararttım ve bu tatile ne pahasına olursa olsun çıkıcağım dedim. Gerçi bir yanım çok uzun bir yol emin misin Funda diye sorsada, canıma tak etti diyen yanım ağır bastı. İlk işim Belinda'ya bir oto koltuğu almak oldu. Kendisininkinden nefret ediyordu. Tersten gitmek değil, önünü görmek istiyordu. Bende Kiddy oto koltuklarından edindim. İşin güzel yanı Belinda bu koltuğa bayıldı. Etrafını ve arabadaki tüm insanları görebilmek onu çok mutlu etti. Bir süre sonra sıkıldı tabi. Klasik Belinda işte. O hareket halinde olmayı seven, kısıtlanmayı sevmeyen bir çocuk. Fakat tüm yolculuk boyunca şunu fark ettim ki ya Belinda büyüdü ya da bu koltuk baya işe yaradı. Şaşırtıcı bir şekilde sorunsuz bir yolculuk geçirdik. Üstelik koltukta uyuyabildide!  Tamam uzun bir uyku değildi ama 35 dakika uyuması bile benim için mükemmel bir ilerlemeydi. Kendi yatağından başka bir yerde uyumayan bir bebeğiniz var ise bu rakama hiç yoktan iyidir diyorsunuz. Daha sonraları arabada uyuma süresi 1 saati buldu. Muhteşem! Bizi bir görseniz, Belinda'nın kulakları inanılmaz hassas olduğundan kafanızı sağdan sola çevirseniz hissediyor resmen. Garip bir çocuk işte. Biz telefonları kıstık ve hiç konuşmuyoruz hatta elimizden gelse nefes almayacağız. Arada bir gözlerimizle bir şeyler anlatalım birbirimize derken hop Belinda gözlerini bir açıyor uyku gidiyor. Sanki onu dürtüklüyoruz hayret bir şey hahaha!

Uzun yolu atlattık ve diğer bir aşama olan, başka bir yatakta uyuma kısmına geldik. İlk yabancıladı yatmak istemedi. Farklı bir oda, farklı yerler haliyle çok yadırgadı. Fakat baştan zorluk çeksekde, bir kaç gün geçince Belinda bunada mecbur alıştı.

Akraba ziyaretleri ve otel maceramızdan sonra şunu fark ettim. Belinda her ne kadar diş çıkarıyor olsa bile tüm yolculuğu, değişik yerlerde bir kaç gün kalıp yeniden yer değiştimeyi o kadar güzel idare etti ki! Hatta hiç görmediğim kadar tatlı ve mutluydu. Sıcacık havuza girdi, denizi gördü ve kumlarla oynadı, çimlerin üstünde yavru kediyle oynadı, sürekli gezdi ve neredeyse hiç kapalı yerde kalmadı. ' Atta ' delisi olan bir kızım var ve sürekli 'atta' da olmak onu huzurlu ve mutlu bir bebek yaptı. Açıkçası ben de huzurlu ve mutluydum. İstanbul'a hiç mi hiç dönesim yoktu. Kan mı çekiyor ne bilmem ama kalbim gerçektende Ege de kaldı.

İstanbul'a dödüğümüzde ne oldu bilin bakalım. Belinda huysuz ağlayan bir bebek oldu. Çok acayip değil mi ama ciddiyim. Aynı şekilde ben de stresli, sinirli bir kadın oldum. İstanbul'un genel enerjisi bu sanırım insanı geriyor.  Zaten tatil yoluna çıkarken gerilmiştim ama düşünmemeye çalışarak mutlu bir tatil geçirdim. Fakat döndüğümde, hüngür hüngür ağlıyordum.

Bilgisayarıma hem format atmak için, hem de önemli dosyalarımı yedeklemek için bir harddisk almıştım. Bilgisayar ekranın arkasında duruyordu ve içine benim için en önemli olan şeyleri, Belinda'nın doğumundan bu yana olan tüm fotoğrafları ve videoları, ayrıca tüm katıldığım fotoğraf projelerinde çektiğim fotoğraflar hatta modellerle yapmış olduğum çekimler hepsi ama hepsi bu harddiskin içerisindeydi. Bilin bakalım ne oldu. Ekranı az öne çekmemle tak diye bir ses geldi. Bir baktım benim harddisk. Normalde ben inanılmaz düzgün koyarım harddiski çünkü 2008 yılında benzer bir olay başıma gelmişti ve herşeyimi kaybetmiştim. Eşim sağ olsun bu özeni göstermemiş olacak ki ekranın kablosu harddiskin kablosuna dolanmış ve benim ekranı çekmemle birlikte harddiskte gelmiş ve düşmüştü. Bir ton para bayılıp veri kurtarma merkezine verdik fakat ben hala içini açıpta nelerim kurtulmuş diye bakamıyorum. O kadar moral bozukluğu içerisindeyim ki moralim daha da bozulmasın diye açmıyorum. Sanırım hazır değilim gerçeklerle yüzleşmeye. Haliyle blog sayfamda fotoğraf yok. Ah ah!

Bütün her şey bununla kalmadı. Belinda 1 yaş aşılarını olduktan hemen sonra hasta oldu. İşin kötüsü bende hasta oldum. Nerden kaptık bilmiyorum ama hasta bir bebeğe hasta hasta bakmak çok zor. Onun burnu akar benimki akar, o hapşırır suratıma ben onun suratına... İştahımız kesildi. Gece çığlık çığlığa uyanır. Burnundan nefes alamaz korkar. Gecenin bir yarısı burnunu açmaya çalışırız ama deli gibi ağlar...

Ah ah çok şey istemişim sanki. Altı üstü bir tatil istedim. Tatilim güzeldi de sonu hiç iyi bitmedi. Hatta resmen burnumdan geldi. Neyse öyle ya da böyle herşeyi atlattık ve hayattayız!!

Cesaret edip fotoğraflarıma ulaşıncaya kadar bloga fotoğraf koyamayacağım.  Herkese iyi geceler ve bir sonraki yazımda görüşmek üzere!



You Might Also Like

0 yorum

Blogumda bulunan fotoğraflar bana aittir. Yazılı iznim olmadan hiç bir şekilde kullanılamaz.




Popular Posts