Bumbo Koltuk

Pazartesi, Aralık 30, 2013



Bizim kızın mama sonrası gelişimleri devam ederken, son iki gündür oturmaya çalışıyor. O kadar şaşırıyorum ki! Ana kucağında iki gün önce öyle yatan kız iki gündür kalkmaya çalışıyor. Düşecek, devrilecek diye korkmaya başladım resmen. Emzirme yastığım vardı ve dedim destek yapayım da minderle oturtayım oraya. Yok tatmin olmadı kızım. Gerçi ben de tatmin olmadım. Hafif yatar pozisyonda durmadı. Dik koymaya çalışıyorsunuz olmuyor. Kafasının altındaki boşluğu katladığım havlu, battaniye vs ile doldurayım dedim cık olmadı. O an aklıma bir zamanlar internette gezinirken gözüme ilişen bebek koltuğu geldi. Markasını bilmiyordum ve açıkçası bizim ülkede bulunur mu onu da bilmiyordum. Google teyzeye sordum bebek koltuğu diye sağ olsun hemen karşıma çıkardı. Ardından bir baktım ki bizde de satışı varmış! Bunu öğrenen ben soluğu Belinda'nın yanında aldım. Sana koltuk alcam, oturacaksın, çok seveceksin dedim. Bana bakıp anlıyormuş gibi mutlu mutlu güldü kerata. Ben tabi eriyorum o an. Baktım gördüm ki 3 aydan sonra kullanabiliyormuşsun. Bizimki de tam 3 aylık olmuştu ve ona bir Bumbo koltuk alabilirdim!


Bugün gittim ve aldım hemen. Hatta aldığımız gün kullandık. Gelen geçen bakıp durdu. O kadar bıcırık duruyordu ki içinde. O haline insan gülümsemeden duramıyor. Biz gülüyoruz o gülüyor, o gülüyor biz gülüyorduk...

Ben beğendim. Bakalım bizim kız ne kadar kullanacak.


Günlük

Bu Doktorları Ne Yapmalı Bilmem...

Pazartesi, Aralık 30, 2013

Belinda'nın sayesinde bu çocuk doktorları diplomalarını nereden aldı sorusunu sorgulamaya başladım. Gerçekten nereden aldılar bu diplomaları. Bu ülkede herşey para olmuş. Minicik bir bebeğin sağlığı üzerinden bile para koparma peşindeler ya yazıklar olsun. Zaten Acıbadem Hastanesi kadar para basmaya çalışan bir hastane görmedim. Siz çocuğunuzun sağlığı için en iyisi olsun dedikçe, bas bas paraları bize diyorlar. Basıyoruz basıyoruz parayı da karşılığında bir şey de alsak bari. Nerde... Boşuna dökülen paraların yanında bir de çocuğunuz perişan oluyor.

Kızımızın kolik durumu malum ama bu durum onun yaşam kalitesini ( uyku, beslenme, gelişim) ciddi oranda etkilemeye başlayınca bizde doktor doktor gezmeye başladık. Zaten daha bir ayını yeni doldurmuştu ki başladık doktor doktor gezmeye.

Kızımızın bir ayı dolmaya yakın eşimle kara kara aşıları yaptırmak ve yaptırmamak konusunda düşüncelere dalmışken, tam da doldurduğu gün sağlık ocağından aradılar. Dedim kesin aşı için arıyorlar ama olay başka çıktı. Alınan topuk kanı değerlerinde problem varmış ve derhal hastaneye gidip tahlil yaptırmamız, sonuçlarını da bildirmemiz gerekiyormuş.Hayda! O kadar kötü oldum ki. TSH değerleri filan deyince hemşire, allah dedim bendeki sorun kızımamı geçti! Bir yandan ben bir yandan annem bakındık internete ve başımız filan döndü. Tiroid sorunlu çocukların gelişim ve zeka yönünden geri kaldıkları yazıyordu. Apar topar hastaneye gittik. Minicik elinden kan almaya cesaret edemeyen hemşire, doğum bölümüne gönderdi bizi. Alınan kan değerleri normal çıkınca derin bir oh çektik ama o ana kadar stres ve üzüntü içerisinde perişan olduk. Hadi bu durum kapandı dedik çocuk normal sağlıklı dedik bir anda kolik, gaz durumuyla karşı karşıya kaldık. Haydi gene hastanelere gittik. Bir yandan kakası yeşile dönerken (hala yeşil), burnundan da gelmek suretiyle kusmaları başladı. Tahlil üstüne tahlil yaptırdık. Kaka ve idrar tahlilini de yaptırdıktan sonra sonuçlarımızla birlikte doktorun yanına çıktık. Doktor dışkıda kan ve lökosit var idrarda da bol lökosit dedi. Büyük bir ihtimal alerjik o yüzden sen inek sütü ve inek sütü içeren herşeyi yemeyi içmeyi kes dedi. Tamam dedik. Sonuçta minicik kızımın durumu içler acısıydı. Peynir manyağı olan ben çaresiz kestim yemeyi. Bir hafta geçti, iki hafta geçti derken durumu eskiye oranla daha iyi oldu hatta başlarda sancılar yok oldu sevindik geçti diye ama sonra tekrar başladı. Tekrar başa dönmüştük.

Aradım doktoru bahsettim durumumuzdan. Bir de günde toplam uykumuzun 5 saate indiğini söyledim. Oysaki o dönem 16-18 saat uyuması gerekiyordu! Büyük insan bile günde 5 saat uyusa yetmez. Minicik bir bebeği siz düşünün artık. Günde 5 saat uyuyup geri kalan zamanda acı içerisinde çığlık çığlığa ağladığınızı...Doktorumuz bizi Fügen Çullu Çokuğraş'a yönlendirdi. Tabi o zamanlar bu konuya çok hakim değiliz ve çocuk doktorunun halledemediği nedir diyerek  görüş almak için elimizdeki raporlarla bir kaç doktora daha soralım dedik. Demez olaydık. İşte en berbat sürecimiz o an başlamış oldu.

Sağlık ocağındaki hemşire 2. ay aşılarını yapmadı. Canlı aşı vereceğini, yeşil kakası ve ishali olan bir bebeğe yapamayacağını, bir an önce tedavi ettirmemiz gerektiğini, hatta bu zamana kadar neden beklediniz ki siz deyince, bizim doktorda mı bir gariplik var nedir diye düşündük. Hemşire hayatta yapmam, mesuliyeti üzerime almam diyordu. Annemi arayıp durumu izah ettikten sonra sonuçları ona da gönderdim ki o da bir kaç doktora sorsun. İlk doğum yaptığım hastanenin çocuk doktoruna gittik. Kadın birşeyi yok aşıları neden yapmıyorlar getirin ben yapayım dedi. O sırada eşimin gittiği doktor da aman bu çocuğu hastaneye yatırmak lazım. Yatıralım ve tahlillerini yapalım ne ise çıkaralım sorunu demiş. Kaldık ikiye iki. Devam ettik. Başka bir doktor yine önemserken diğeri yine önemsemedi. İş iyice arap saçına döndü mü şimdi. Dedik bir profesöre soralım en iyisi. Acıbadem maceramızda işte o anda başladı. Doktor aklı başında gayet iyi. Tahlillerin üzerinden zaman geçmişti biz oraya buraya koşturma telaşı içerisindeyken. Haklı olarak yenilenmesini istedi. Dedik ne gerekiyorsa yapılsın. Yapılsın ki kızım iyi olsun. Ne biçim bir hastaneyse kullandıkları eldivene bile 25 tl kesmişler. İdrar için kullanılan ince hortum 165 tl. Tabi tahlil parası da var o da bir 200 küsür lira. Bir idrar örneği be insafsızlar. Yani yatırdıkları sedyeye, kullandığımız asansöre bile para kesecekler utanmasalar ( gerçi eldivene para kestiler utanmayıp) Tabi tahlillere devam, kan tahllili, kaka tahlili derken bir baktık 2000 tl ye yakın para gitmiş. (Zaten aklımız başımıza geldi de özel sigortalandık sonra. Gerçi Acıbademe dövseler gitmem bir daha) Neyse sonuç: idrar temiz ama kakada lökosit devam ediyor. İnek sütü alerji testimizde pozitif. Daha da sıkı diyete girdik böylece. Yok bileşen yok bilmem ne derken ben bir kuru ekmek zeytine kaldım resmen. O an bu konulara o kadar dalmıştık ki bu süreç esnasında üzüntü, yorgunluk ve yetersiz beslenme sütümü baya bir azaltmıştı. Onu da tesadüfen çocuk doymayıpta sütümü sağınca fark ettim. Bir de ona üzüldüm. O kadar çok istiyordum ki anne sütünü aylarca hatta bir iki yaşına kadar alsın. Durum böyle olunca süt arttırıcı ne var ise tek tek değil bildiğiniz hepsini deli gibi tüketmeye başladım. Duyduğum ne varsa indiriyordum mideye. Ne benim sütüm arttı ne de kızımın şikayeti geçti. Üstüne bir de açlık çekiyordu. Doktorların tek dediği bekleyelim, aman şuna da bakalım. Daha neye bakacaksın, ÇOCUK AÇ!

Artık ben de onunla ağlamaya başladım. Çocuğum aç napıcam ne vericem diye düşünyor bir yandan da süt arttırmak için deli gibi çaba sarf ediyordum. Doktor bizi başka bir alana yönlendirdi. O da acıbadem doktoru. Gittik. Bir de oraya bayıldık paraları. Anlattım durumu izah ettim ve artık bir an önce çözüm istiyorum dedim. Çocuk aç, bir de kilo veriyor. Doktor bey demez mi kolonoskopi yapmalıyız! Hayatta dedim çıkınca yanından anneme ve eşime. Manyak mıyım ben. Bir de uyutcaklarmış. 5000 tl istiyorlar bir de. Soyguncu resmen bunlar. Aldığımız randevuyu hemen iptal ettik. Yine aynı hastane de dediler çocuk alerji uzmanına götürmeniz lazım. Asıl olayı anlayacak kişi o. Haydi ona da gittik. Artık hastane bizim kızı tanıdı. Çığlık çığlığa ağladığından yeri göğü inletiyordu ( Maşallah kızımızın sesi pek gür. Duyan o sesin ondan çıktığına inanamıyor. Yaşıtları mıy mıy ağlarken bizimkisi insanın elini ayağını birbirine doluyor ağlayınca) Doktor koşarak yanımıza geldi zaten. Bu çocuğa ne oluyor, nesi var diye panikle yanımızda bitti. Ona da anlattık durumu. Acile gidelim ilk dedi rahatlatalım bu çocuğu dedi. İyi dedik gittik. Bir fitil koydular. Hemşirenin dediğine göre o fitil ateşi olan çocuklara veriliyormuş genelde. Anlamadık bizimkine niye verdi doktor. Oradan çıktık. Doktor bu sefer alerji testi yapmak istedi kızımıza. Biz de bilmiyoruz daha sonra öğrenceklerimizi tabi ki yaptıralım dedik. Deri prick testi yapıldı. Meğer 2 aylık bebeğe yapılmazmış. Aldılar mı o testten de bir sürü para. Zaten test için bir soyduk çocuğu, sırtı kıpkırmızı kabar kabar. O an anladım fitil alerji yapmış. Doktor utanmadan fitil değil, varmıştır da siz görmemişsinizdir diyordu. Nasıl görmem be kadın. Deli gibi kıpkırmızı derisini nasıl fark etmem. Bu çocuğu yıkamıyor muyum ben, üzerini değiştirmiyor muyum, altını değiştirmiyor muyum. Bize ilaç filan da yazdı. Bunları kullanın bir kaç gün sonra konuşalım dedi. Aynı gün Fügen hanımdan da randevu almıştık. Acıbademden çıktık Nişantaşı'na geçtik.

Fügen hanımdan, deri testinin gereksiz olduğunu, doktorun  yazdığı ilacın dozunun da çok fazla olduğunu öğrendik. Daha sonra kendi çocuk doktorumuzdan, doktorun yaptığı fitilin dozunun 2 aylık bebek için çok olduğunu öğrenmiş olduk. Meğer tam değil yarım fitil yapılırmış; o da ateşi varsa. kadın öldürmeyi filan planlıyor heralde kızımı. O an da zaten Acıbadem'e sonsuza kadar veda ettim. Kadın utanmadan iki gün sonra arıyor da ilaçları arttırırız diyor hala...Neyse... Uzun lafın kısası hiç bir doktor bana çare sunmadı. Fügen hanım ise sıkı diyet verdi bekleyeceğiz dedi. Bekleyemem artık dedim içimden. Neredeyse iki aydır ordan oraya süründük durduk. Herşeyi denemişiz daha neyi bekleyeceğim. Üstüne üstük kızım uykularından sıçrayarak uyanıyor, uykuları 10-15 dakikayı geçemiyordu.Yine de sıkı diyetimi yaptım dediği gibi, bir hafta sonra da aradım. Sıkıntılar hafifledi ama geçmedi dedim. Daha da kötüsü sütüm iyice azaldı hatta kesilmek üzere dedim. Oldu o zaman diyeti kes dedi. Bir de kan tahlilleri yaptıracaksınız sekreterim sana yollasın dedi. Of var ya nasıl bıkmışım zaten hastanelerden ve kızımın delik deşik olmasından ama bu sefer son olsun, yaptırcam hepsini dedim kendi kendime.

O sırada açlıktan iyice deliren ve ne yaptıysam arttıramadığım sütüm sonrasında resmen ağladım. Teyzem olaya el koydu ve o an ( gecenin bir yarısı) elimizde bulunan nişasta unundan mama yaptı. Nasıl yedi onu bir görseniz. Ben zaten üzüntüden delirdim. O an karar verdim zaten. Ne kadarsa ne kadar gidip o özel alerjik mamalardan alcaktım. Öyle de yaptım. Aldım ve mamayı vermeye başladım. Anne sütünü de kestim. Dört günde abartmıyorum kızım inanılmaz değişti. Deli gibi kilo aldı, boyu uzadı (dört gün önce giydikleri dört gün sonra gelmemeye başladı o derece), gazı gitti (neredeyse tamamen)
Her ne kadar anne sütünün önemini bilsemde canı cehenneme dedim. Kızımın huzurundan mutluluğundan daha önemli değildi hiç bir şey. Ölüm orucu gibi yaptığım diyet bir işe yaramamıştı işte hatta sütüm gitti. Mama sayesinde artık sinirinden saçlarını da yolmuyordu üstelik. Sinir hastası olmuştu çocuk artık. Üç ay anne sütü alan kızım şimdi mamayla besleniyor ve inanılmaz sağlıklı, mutlu bıcır bıcır bir çocuk oldu. Gülücükler saçıyor, oyuncaklarıyla da ilgileniyor.

Rutin kontrolümüz geldiğinde doktorumuza gittik. Ben tabi başımızdan geçen her şeyi bir bir anlatıp, mamaya geçtiğimizi anlattım. Bize şikayetler gittiyse o zaman mamaya devam dedi. Ben o an mamanın pahalı olduğunu, dört gün yettiğini, karşılamayacağımızdan bahsettim. Sigortanın mamayı karşıladığını bildiğimden amacım rapor yazmasıydı doktorun. İlk, ama ne yapacaksınız işte mecbur gibi bir şeyler dedi. Bilmesem rapor yazıldığını ve o an bu konuyu açmasam yazmayacktı. O an evet sigorta karşılıyor sorun değil yazarız dedi ve yazdı.

Bu doktorların nesi var? Ben anlayamadım anlayan varsa anlatsın lütfen...


Günlük

Zor Günler...

Pazartesi, Aralık 30, 2013

Yine uzun zaman oldu yazmayalı... Eğer kolik bir bebeğiniz varsa bırakın bloga bir şeyler karalamayı su içecek, tuvalete gidecek, yemek yiyecek vaktiniz olmuyor ne yazık ki.

Kısa süreli iyileşmemizin ardından ne olduysa sancılarımız geri döndü.Belinda'nın inanılmaz acı veren sancıları her geçen gün artarken, gündüz uykuları, ardından da gece uykuları gitmişti. Acısından karnını zor doyurduğundan kilo kaybetti, halsizleşti. Sürekli ağlıyordu (24 saat abartmıyorum) Gözlerinden boncuk boncuk gözyaşları akıyordu. Sesi bile kısılmıştı artık.  Durum böyle olunca ne biz ne de o doğru dürüst bir gün bile  geçiremedik. Ağlamaları o kadar yoğun ve şiddetliydi ki. Bize kurtarın beni dercesine bakıyordu. Bir çok şey deniyorduk hatta herşeyi sırasıyla tek tek deniyorduk. Banyo, masaj, rezene çayı, gaz ile ilgili şuruplar, krem, saç kurutma makinası, sıcak su torbası, yağmur sesi, sallama, yürüme... Bütün bunlar ve daha fazlası kısa süreli etki ediyordu ama onun sorununu tam olarak çözmüyordu. Biz zaten yürüyen cesettik. Uykusuzluk, açlık, susuzluk üstüne bir de banyo yapamamak eklenince zaten bir de 24 saat boyunca ağlayan huzursuz bir bebeğiniz var, inanın sinirleriniz inanılmaz geriliyor. Hatta arada bir kendimden korktum çocuğa ters bir şey yapar mıyım diye...

Eşim zaten çalışmayı bırakmak zorunda kaldı. Tek başına hatta iki kişi bile yetmiyordu. Bir ara annemlere gittiğimde tüm ev ahalisi olarak bir çocuğa yetemiyorduk bile düşünün. Dört beş kişi pert olmuş bir şekilde zaten zar zor uyuttuğumuz kızımız 10-15 dk sonra uyanarak herşeyi sil baştan tekrarlamamıza neden oluyordu. 'Aha uyandı çocuk' 'Nasıl ya yinemi' diyerek dışarda mı uyursak, sallasak mı, banyo yaptıralım rahatlar belki, napsak Amerikada'ki ilacı mı getirtsek diyerek çaresiz gözlerle birbirimizi yokluyorduk.

Doktor doktor geziyorduk bir yandan da. Hatta o kadar çok gezdik ki. En son artık doktor moktor yok çocuk perişan oldu dedik. Cidden ne o öyle. Zaten zorla uyutulan çocuğu uyandır, soy ki iki ellesinler diye. Boyuna bak kilosuna bak. Geçen gün tartılıp ölçülen çocuğu ne demeye tekrar tartıp ölçerlerki. Ne gerek varsa. Uykularının 30 dk yı geçmemesinin en büyük sebebinin gerekli gereksiz çocuğu uykusundan uyandırmaları diye düşünüyorum. En başından beri zaman tuttuğumdan biliyorum bunu. Çocuk en fazla 30 dk içerisinde uykusundan uyandırılıyordu çünkü!

Yeter artık dedik ve çareyi yine kendimizde bulduk. Sürekli internette sorunumuza çare aradığımızdan bir çok bilgi edinmiştik. Doktorlardan çözüm bulamayınca ve kızımın acı içerisinde olmasına daha fazla dayanamayınca o zamana kadar hangi durumu hangi zamanlarda meydana geliyor iyice bir analiz ettim. İnek sütü alerjisi ( bu alerji mevzularını ve doktor maceralarımızı ayrıca yazıcam) ihtimalini göz önüne alarak gittim eczaneden Neocate mama aldım. ( mama 90.5 tl!)

Sonuç muhteşem. Arada ufak tefek minicik sancılar oluyor (normal değilse de normal geliyor bana eskisini düşününce) Artık daha mutlu ve gelişimi ciddi anlamda güzelleşti. Çok kısa sürede verdiği kiloları geri alıp üstüne daha da kilo alınca, yusyuvarlak topicik bir şey oldu. Doktor kontrolumüzde de tartı bizi doğrulamış oldu. O ayı kılpayı sınırda kilo alımı yaparak kapattık. Düzelsin de yaparız diye beklettiğim 2. ay aşılarını da yaptırttık. ( O haldeyken vücudunun virüslerle savaşamayacağına inandım ve ısrarla yaptırmadım, bekledim)

Uykularını hala uzatamadık. Şu an 40-50 dk uyuyabiliyor en fazla. Eskiden uykusundan uyandıramadığım zamanları hatırlayınca vay be diyorum, o zamanlar gerçek miydi?

Şimdi aklıma geldi de kolik ikiz bebek sahibi bir kadının yazılarını okumuştum. Bildiğiniz cehennemin iki katını yaşıyorlar. Kolik bebek bakmak çok zor ama öyle yalandan zorluk değil ciddi bir anlamda zor. Hele birden fazla kolik bebeğe bakmak tımaranelik olsa gerek. Yaşamayan anlayamaz gerçekten...

Blogumda bulunan fotoğraflar bana aittir. Yazılı iznim olmadan hiç bir şekilde kullanılamaz.




Popular Posts