Hamilelik Günlüğüm

Geri Sayım : 28. Hafta! Hamilelik #2

Perşembe, Nisan 09, 2015


Hamilelik günlüğümle yeniden karşınızdayım!!

En son 22. haftamı yazdığımdan bu yana 6 hafta geçmiş durumda. Malum taşınma süreci ve masa üstü bir bilgisayara sahip oluşum yazı yazabilmeme engel oldu.  En sonunda 28. haftamla karşınızdayım!!

28. hafta yani 7. ay. Ne kadar hızlı geçiyor anlayamıyorum. 12 hafta sonra - ki ben daha az süreceğini düşünüyorum - bebeğimi kucağıma almış olacağım. 

İlk hamileliğime göre çok daha ağır bir hamilelik geçiriyorum. Gerçi sorumluluklar da çok ve istediğim zaman yan gelip yatma lüksüne sahip değilim. Bu yüzden mi yoksa alakası yok mu anlayabilmiş değilim.

Kaç kilo oldum bilmiyorum ama ilkinden çok daha fazla olduğum kesin. Yeme içmeme hala dikkat edebilmiş değilim ama eskisine oranla daha çok ev yemeği yemeye başladım. Yaşadığım yoğun stres nedeniyle sürekli yemek yiyorum ve bu beni korkutmaya başladı. Yiyemediğim tek bir şey kaldı o da balık! Hala balık yiyemiyorum ve nedenini anlayabilmiş değilim.

İnanılmaz ağırlaştım özellikle de şu bir kaç gündür. Evde iki iş yaptığımda bile sanki yokuş yukarı koşmuşum gibi nefes nefese kalıyorum. Dışarıda bir kaç iş halledebilmek ise benim için inanılmaz zorlaştı. Pelvik bölgemdeki ağrı ise her geçen gün şiddetleniyor. İnanılmaz ağrılar çekiyorum ve genelde bu ağrılar karnımın alt bölgesine kadar ulaşıyor. Arada bir de kasılmalar yaşıyorum ve hiç biri hoş değil.

Bebeğim - adı hala yok - Belinda ile kıyaslanırsa çok sakin. Hatırlıyorum da  Belinda hareket etmezken şaşırıyordum, bu sefer hareket ettiğinde şaşırıyorum. Yinede geçen haftalara göre hareketleri daha belirgin ve şiddetli.

Belinda da renkli doppler yaptırmamıştım bu seferde yaptırmadım. Şeker yüklemesini ise yaptırmayı düşünmüyorum. Karatay'ı dinledim ve mantıklı geldi. Şeker meker bilmezdim ve şeker yüklemesinden sonra insülin direnci denen şey çıktı başıma. Ayrıca o şerbet gibi suyu içtiğimde ne kadar acı çektiğimi, kusmamak için kendimi zor tuttuğumu, günlerce süren reflu ile uğraştığımı hatırlıyorum da... Aynı şeyleri ne demeye yaşayayım değil mi? Annemlerin hatta kuzenlerimin zamanında da yokmuş böyle bir şey ve gayet sağlamlar. 

Genel olarak diyeceğim şudur ki hamilelik sıkıntılarımın giderek artması dışında pek bir değişiklik yok. Önümüzdeki hafta başında doktor kontrolüne gidiceğimiz için heyecanlıyım sadece. En son sanırım 500 gr kadardı ki üzerinden 1.5 ay geçmiş! Artık isim bulmamızın zamanı da geldi değil mi...

Günlük

7 Yıl Aradan Sonra 2. Kez Ankara'dayım!

Perşembe, Nisan 09, 2015





Bundan tam 7 yıl önce mezun oldum üniversiteden. 7 yıl vay be! Diplomamı okuldan alışımın ardından Ankara'daki YÖK e  denklik için teslim ettim. Teslim ediş o ediş. Ha bugün giderim ha yarın giderim derken tam 7 yıl geçmiş! Neyseki taşınma bahanesi oldu da en sonunda Ankara'ya diplomamı almaya gidebildim!




Daha rahat olur diye tren yolculuğunu seçtik. Ankara'ya varır varmaz da atladık taksiye YÖK yolunu tuttuk. Bir ton para taksiciye verdikten  - o nasıl bir taksimetre öyle! - yine! garip garip durumlar yaşadıktan sonra nihayet diplomama kavuştum! İnsanların 7 yıl mı? Neden bu kadar fazla? yorumların arasında tıpış tıpış ve mutlu mesut otelimizin yolunu tuttuk.

Yorgunluk morgunluk dinlemeden gezdik dolandık. Ben zaten paytak ördek. Koca bünyemle pıtır pıtır bir aşağıı bir yukarı dolandım. Tabi dolanırken ayaklarım ağrıyor, canım yanıyor, yoruldum diye tatlı tatlı söylene söylene. Ne yalan söyleyeyim Ankara'nın hiç bir şeyini sevmedim. İlk gidişimde de sevmemiştim.  İlk gün yemek yiyelim, bana ayakkabı bakalım - hala bulamadım - güzel bir mekanda baş başa oturup iki bir şey içelim derken ileri geri dolanarak geçirdik. Akşam olupta otelde yatağa uzandığımız anda uykuya dalmışız.

Ertesi gün Anıtkabir'e gittik. Sürekli aklımızda olupta bir türlü gidemediğimiz Ata'mızın yanına. Tahmin ettiğimden çok daha büyüktü. O kadar büyüktü ki neredeyse tüm günümüzü orada geçirdik. Bilmediğim bir çok şeyi öğrenmiş oldum. Ne yazık ki sonlarına doğru bir çok şeyi atlamak zorunda kaldık. Yoruldum, acıktım... Bir kez daha gitmek için sabırsızlanıyorum.  Muhteşem bir atmosfer de hem devir teslim törenini, bir de ne için olduğunu anlayamadığım bir başka töreni izleme şansımız oldu. Etrafta ise 'burası çok güzelmiş, bir daha gelelim' diye anne ve babalarına defalarca soran çocukları gördükçe baya bir duygulandım.







Anıtkabir ziyaretimizden sonra yemek yemek için yer bakınırken  Meksika yemekleri bulunan restorant-bar keşfedip,  karnımızı bir güzel doyurduk. Ardından trene binip İstanbul'a geri döndük.

O iki gün beni o kadar yormuş ki, kendime uzun süre gelemedim. Gerçi bugünlerde genel durumum bu. Hemen yoruluyorum ve hareket edemiyorum!!  Tıfıl, tosun kadınlar gibiyim ha ha ha!

Öyle ya da böyle Kenan'la uzun zamandan beri birlikte baş başa vakit geçirmemiş olduğumuzu ve bunu özlemiş olduğumu fark ettim. O kadar çok şeye koşturuyoruz ki! Hayatın sorumlulukları ne kadar enteresan değil mi? Katlana katlana gidiyor, gidiyor da gidiyor...


Günlük

Taşınıyoruz!!

Salı, Nisan 07, 2015


Biliyorum biliyorum. En son yazımın üzerinden yine çok uzun zaman geçti. En sonunda bilgisayarımı kurup yazı yazabilmeyi başardım!

Hayatımın çok hareketli ve yorucu olduğundan sık sık bahsediyorum fakat size bahsetmediğim taşınma sürecimizdi (hala bu süreç devam ediyor ). Her şey kesinleşmeden bahsetmek istememiştim aslında ama şu an söyleyebilirim ki biz taşınıyoruz hem de Berlin'e!!

Nasıl oldu niye oldu diye uzun uzun bahsetmeyeceğim. Tek söyleyebileceğim şey taşınmak uzun zamandır düşündüğümüz fakat ikinci çocuk haberinden sonra hızlandırdığımız bir süreç oldu. Açıkçası  nereye taşıncağımızı hiç bir zaman tam olarak kesinleştirmemiştik. Yurt dışı mı olsun yurt içi mi olsun pek emin değildik. Bildiğimiz tek bir şey vardı ki, iki çocukla oturduğumuz eve bir süre sonra sığamayacağımız ve rahat edemeyeceğimizdi. İster ev içi yaşam olsun ister ev dışı yaşam olsun çocuklarla daha rahat olabileceğimiz, trafik sıkıntısı çekmeyeceğimiz, bebek arabasıyla rahatça dolaşabileceğimiz ve çocuklar için sosyal ortamı sağlayabileceğimiz bir yer olsun istiyorduk. Kısmet Berlin'miş meğer.

Hamile olmak, bir bebekle uğraşmak, Kenan'ın yanımızda olmayışı (Berlin'deydi) tüm işlemler ve taşınma süreci benim için çok ama çok zor geçti. Gerçi süreç daha bitmiş değil. Hala yapılması gereken işler var ve taşınma sürecinin bir de Berlin etabı var! Nasıl yapıcam bu kadar işi bilemiyorum. Taşınma ve yerleşme işinin bir an önce bitmesini ve artık doğuma odaklanmayı hayal etsemde bu uzun bir süre daha olmayacak gibi görünüyor.

Kenan iş ve vize için gereken tüm işlemlerle uğraşmak için Berlin'e gittiğinde eş zamanlı olarak bende burda vize için gerekli belgeleri hazırladım ve mülakata girdim.  Bu süreç stresliydi baya. Ne gibi bir karar çıkacağını ve ne zaman  çıkacağını bilemediğinizden gergin oluyorsunuz. Hamile olmasam sorun değil biraz daha fazla beklemek ama hamileliği hesaba katınca bir an önce oraya gidip düzen kurmak istiyorsunuz. Hemen oldu mu olmadı tabi.. Gerçi başvurumuzun üzerinden bir ay geçince pasaportlarımız geldi. O gün ellerimin titrediğini hatırlıyorum. O kadar heyecanlıydım ki! Ama bulduğumuz evin taşınma tarihi ( o evi ne zor bulduk anlatamam ) ve benim uçağa binemediğimden ve ilk tren seferinin 16 nisandan önce olmayışından dolayı kaldık mı yine hamileliğimin sonlarına. Oraya vardığımızda 8! aylık hamile olacağım ve ev taşıyıp, yerleştirip, düzen kurup, vizemi uzattırıp, doğum yapacağım hastane ve doktoru bulup, hastane çantamı hazırlayıp, eksik olan mobilyalarımızın alışverişine çıkıp ardından da doğuma gideceğim!!! Aman Tanrım!!! Ne dinlenmiş olacağım ne de başka bir şey. Hep stres hep stres... Gözümde herşey nasıl da büyüyor bir bilseniz. Fakat mecburen yapıcağız. Üstelik tek başımıza hemde Belinda varken!! Benim süper ultra hiç yerinde durmayan enerjik kızımla!

Vize onaylanıp, evi bulduktan sonra (Almanya'da evler çok ilginç. Çoğunun mutfağı yok! ve Berlin'de evler çok pahalı!! ) Eşyalarımızı paketleme, ayıklama sürecine girdim. Tam bir bahar temizliği yapmış oldum aslında. Gereksiz tüm eşyalardan kurtuldum. Atılacaklar atıldı, hayrına verilecekler verildi, satılacak eşyalar ise satılmak üzere kenara ayrıldı. Kenan yanımıza geldiğinde ise mobilyaları ve kaba eşyalarımızı paketledik. Belinda'da anneme paketlendi. Tüm bu eşya paketleme sürecinde hem çok yoruldum hem de Belinda'dan ilk kez ayrı kaldım. O kadar çok özlem duydum ki ona tarifi yok ne yazık ki! Neyseki şu an birlikteyiz!




Eşyalarımızın evden çıkarılacağı gün ise tam bir kabustu. Hani ev taşımak stresli bir iş derler ya tamam onu anlıyorum stresli bir iş ama ardı ardına gelen aksiliklerle taşınırsanız stres dönüşüyor sinire ve ani sinir patlamalarına. Evimizi taşıyacak olan nakliye şirketi sabah 9'da geleceklerini söylediler. İyi dedik. Böylece işimizi erken bitirip, karşıya annemlerin yanına geçecek ve Belinda'ya kavuşacaktık.  Zaten 3-4 saatlik uykuyla duruyorduk - eşyalar paketle paketle bitmedi bir türlü - benim zaten sırtım, karnım, başım ağrıyıp duruyordu. Sabahta son kalan eşyaları paketleyeceğiz diye erken kalktık. Saat 9 oldu gelen giden yok. 10 oldu yok. Aradık. 11 e ertelendi. 11 oldu yok. 12 yok. Herşeyi topladık diye yatıp uzanamıyorum da. Kaldık mı öyle. Öğleden sonra 1 2 3 derken bilin bakalım kaçta geldiler. Akşam 7' e doğru!!! Resmen kafayı yedik. Bende zaten şirkete dair güven filan kalmadı. Günlük güneşlik günü yağmur devralmasın mı! Tam da eşyalar taşınmaya başladığı an. Neyseki uzun sürmedi ama karanlıkta taşınmak zorunda kaldık.  Nakliye şirketi bir sürü sorun yaşamış ve kendi hamalları gitmiş. Ordan burdan hamal bulmuşlar ve ben bu kadar tecrübesiz hamal görmedim. Bir ara yazıcımı yerde ayakla itelenirken gördüm. Hani o kadar saat bekliyorsunuz ama bir de eşyalarınızın adam akıllı taşınmadığınızı görünce stres sinir artıyor. Zaten bombayı da patlattılar. Çamaşır kurutma makinamın kapak camını patlattılar. Ne yaparsınız düşünün. Daha taşınmanın birinci adımında aksilikler devam ediyordu. Bize gönderilen aracı da son dakikada buldukları ve yeter diye düşündükleri için küçük bir araç olduğu sonradan akıllarına geldi. Bulunduğumuz civarda bulunan eskicilerden bir araç daha ayarlandı. Aracı ayarlanan kişi söylenip söylenip durdu. Yok daha az eşya denmiş, kaç saat olmuş bilseymiş gelmezmiş miş miş miş... Hani parayla yaptıkları işe söyleniyorlar ya anlamıyorum. Bu insanların paraya ihtiyacı yok galiba. Ya da kolay yoldan para kazanma peşindeler. Her neyse kısaca günün sonunda büyük bir tartışma koptu. Herkes o kadar gergindi ki! Ben de patladım evet. Neyseki benim patlamam mazlumcaydı o yüzden herkes susup işine devam etmek zorunda kaldı. Sonuç; inanılmaz kötü bir taşınma sürecinden geçtik. Umarım Berlin'de de  kötü bir süreç daha yaşamayız ve sorunsuz eve eşyalarımız gelir ve bizde yerleşiriz. Bir iş daha çıktı o da yetkili servis bulup çamaşır kurutma makinasının kapağını taktırmak. Peh!


Kötü bir şey yazmayayım bloga pozitif şeyler yazayım diyorum da olmuyor işte ha ha ha! Güldüğüme bakmayın içimde stres topu var patlamaması için uğraştığım. Şu süreç bir an önce bitsin ve hayatımıza devam edelim istiyorum. Hareket kabiliyetim de giderek azalmaya başladı ve işlevsizleşmeye doğru ilerliyorum.  Hepimiz için hayırlı olmasını ve iyiki de bu riske girmiş olmayı dilemeyi o kadar çok istiyorum ki! Rahat bir doğum yapmayı ve bebeğimizin de benimde sağ sağlim doğumdan kurtulmamızı diliyorum. Önümüzde bilinmeyen ve bir sürü yapılacak işlerle dolu bir süreç var. Bize şans dileyin...






Blogumda bulunan fotoğraflar bana aittir. Yazılı iznim olmadan hiç bir şekilde kullanılamaz.




Popular Posts