Tarifler

Yabanmersini Armut ve Elma Crumble Tarifi!

Cumartesi, Şubat 25, 2017




Bu tarife bayılıpta sizinle paylaşmamak olmazdı :) Yine bir Annabel Karmel tarifi. Biliyorum neredeyse bütün paylaştığım tarifler Annabel Karmel'e ait ama ne yapayim. Kadının tarifleri enfes! 

Geçtiğimiz hafta yabanmersini elma ve armuttan oluşan bu muhteşem tatlıyı yaptım fakat bu sefer blog için :) Hava çok kapalı, yağmurluydu ve sürekli ışık değişiyordu. Bu yüzden ortaya birbirinden farklı renkte ve grainli fotoğraflar çıktı lütfen kusura bakmayın. Görüntü kirliliğinin sebeblerinden bahsettikten sonra tarife geçelim ne dersiniz?



Yabanmersini Armut ve Elma Crumble

Malzemeler

30 gr margarin

2 büyük armut, kabuğu kesilmiş ve doğranmış

3 tatlı elma, kabuğu kesilmiş ve doğranmış

175 gr yabanmersini

3 yemek kaşığı kahverengi şeker, light

1/4 çay kaşığı tarçın 

Crumble (kırıntı) için

100 gr un

75 gr margarin

50 gr toz badem

50 gr kahverengi şeker, light



Hazırlanışı 



Fırını önceden 200 derecede ısıtın. 
. Tavada margarini erittikten sonra içine yabanmersini, armut ve elmayı ekleyip yüksek ısıda 4-5 dakika kadar meyveleri pişirin. 


 Meyveleri fırın tepsisine aktarıp içine tarçını ekleyip bir güzel karıştırın. 


. Bir kaba unu, margarini, toz bademi ve şekeri ekleyip ekmek kırıntısı görüntüsünde olana kadar parmaklarınızla yoğurun. 




Crumble'ı  meyvelerin üzerine yerleştirin ve 20 dakika kadar üzeri kızarıp fokurdayana kadar pişirin. 




. Bu tatlı dondurmasız olmaz benden söylemesi :) Soğumasını bekledikten sonra tabağa servis edip yanına istediğiniz çeşit dondurmayı koyup afiyetle yiyebilirsiniz! 



Afiyet Olsun!

Umarım tarifi beğenmişsinizdir :) 

Herkese iyi hafta sonu dilerim...

Çekiliş

Sevgililer Günü Çekiliş Sonucu!

Pazar, Şubat 12, 2017


Blogumda bir çekilişimi daha gerçekleştirmiş oldum. Öncelikle katılan herkese çok ama çok teşekkür ederim. Çekilişe katılanlar veya daha sonraki çekilişlerime katılacak olanlar lütfen ama lütfen çekiliş şartlarını iyi okuyun. Diğer çekilişlerimde yaşadığım sorunu bu seferkinde de yaşadım. 3 ana şartı eksiksiz yerine getirmeyenler oldu ve maalesef onların isimlerini listeye yazamadım. Bu üzüntümü dile getirdikten sonra artık kazananın ismini açıklayabilirim!

Kazanan : Betül Küçük

Yedek Tahlihli : Aynur Demir


Betül Küçük tebrik ederim! Adres bilgilerin için bekliyorum :)

Bir sonraki çekilişlerim için takipte kalın. Herkese iyi geceler! :)

Günlük

Belinda'nın İlk Saç Kesimi!

Pazar, Şubat 05, 2017



Aman Tanrım! Bunu yaptığıma hala inanamıyorum! 

Belinda'nın doğduğundan beri hiç kesmediğimiz saçları bu zamana kadar inanılmaz uzamıştı. Kıvırcık saçlı olduğundan sadece banyo esnasında ve tararken ne kadar uzamış olduğunu görebiliyorduk. Açıkçası hiç bir zaman saçlarını kesme taraftarı olmadım ve Kenan saçlarını keselim bence dediği her an ona karşı çıkan kişi oldum. Minik lülelerini kesmeye yüreğim dayanmıyordu ancak uzun ve kıvırcık saçların getirdiği zorluklara da bir son vermem gerekiyordu. 


Belinda'nın saçlarını artık sadece banyo sonrasında tarayabiliyordum. O da zorla. O kadar çok canı acıyordu ve ağlıyordu ki! Tüm saç açıcı spreye rağmen canının acısı geçmiyordu. Dolanan saçları açmak zor zaten bir de kıvırcık olması işi iyice zorlaştırıyordu.  E bir de kafasını bir sağa bir sola çevirdikçe iş çığırından çıkıyordu. Her seferinde, her gün saçları tarasak böyle dolanmaz desemde hiç bir zaman bunu yapamayacağımızı anlamaya başlamıştım. Belinda tarak gördüğünde saçları taramıcaaaz! diye itiraz eden bir kız olmuştu. 

Bir sabah kahvaltıdan sonra Kenan'a hazır mısın diye sordum. Haliyle neye hazır mıyım diye sordu :) Belinda'nın saçlarını keseceğiz dedim. Bilmiyorum ama o an yapmasaydım bilmiyorum bir sonraki isteğim ne zaman olurdu. Saç makasını ve tarağı almaya gittiğimde inanılmaz heyecanlıydım. Yapacağım şey için kendimi emin hissetmiyordum ve nedendir bilinmez Belinda'nın saçlarıyla duygusal bir bağ kurmuştum. Fakat göz ardı edemeyeceğim bir gerçek vardı. O da Belinda'nın saçları yüzünden çok acı çektiği ve ağladığı. 

Belinda'yı sandalyesine oturtup ona Belinda saçlarını keselim mi diye sorduğumda bana keselim dedi. Emin misin diye sordum bana evet dedi. Gözleri kocaman oldu ve gülümsüyordu. Aynı zamanda da heyecanlıydı. Ben de heyecanlıydım :) 

Hayatımda hiç kıvırcık saç kesmemiştim bu yüzden fazla kısa kesmek istemiyordum. Makası saçlarına vurup kesmeye başladıktan sonra kıpır kıpır yerinde durmamaya başladı. Merak ediyordu ve görmeye çalışıyordu. Çareyi telefonda balık belgeseli açıp ona izlettirmekte bulduk :)




Saçlarını ellerimde gördüğünde bu kadar sevineceğini ve mutlu olacağını tahmin etmezdim. Kesim bittiğinde ise kendisini aynada gördüğünde çok ama çok beğendi! Çok mutluydu ve mutluluktan hoplayıp zıplayıp durdu.  




Ben de çok ama çok beğendim ve kendime neden bu kadar beklediğimi sorup durdum. Artık saçlarını taramak çok kolay. Canı acımıyor, ağlamıyor. Bir saç kesiminden ailece mutlu çıktık :)


Ne dersiniz sizce de daha güzel değil mi? 

Herkese Sevgiler!...

Aile

Aile Gezisi Rota : LegoLand Berlin!

Cuma, Şubat 03, 2017


Geçtiğimiz hafta sonu gezimiz için Legoland'i seçtik. Açıkçası bu yazıyı (ve daha bir çok yazıyı) çoktan yazmam gerekiyordu fakat hasta oldum. Sürpriz! :) Hastayım demeye utanır oldum ve hastayım demek artık canımı sıkmaya başladı. Sürekli yorgunum ama sıradan bir yorgunluk değil adeta bitiğim. İki adım atmak benim için yokuş yukarı koşmak gibi. Başım dönüyor, gözlerim kararıyor. Grip ve nezleden bir türlü kurtulamıyorum. Özellikle geceleri artan göğüs ağrısı ve baskısı. Bu yüzden uyuyamıyorum, nefes alamıyorum.  Bu ve bunun gibi aylardır süren şikayetlerim yüzünden nihayet bugün doktora gidip kontrolden geçtim ve bazı tahliller yaptırdım. Bakalım sonuçlar ne çıkacak.  Muhtemelen kansızlık çıkacak gibi duruyor çünkü daha önce hamilelik dönemimde benzer durumlar yaşamıştım ve hepsinde de kansızlık çıkmıştı. Uzun ve sıkıcı bir girişten sonra gelelim Legoland gezimize :) 

Bir süredir aklımdaydı Legoland.  Kafamda canlandırmaya çalışıyordum ve çok ama çok merak ediyordum. Çocuk gibiyim işte ne yapayım :) Belinda hastaydı ve bu yüzden fazla yorucu bir yer olmasın istiyordum.  Kinder-cafe ye mi gitsek ne yapsak diye düşünürken aklıma birden bire Legoland geldi. Benim hayalimdeki Legoland bir sürü legonun bulunduğu çocukların ve büyüklerin sessiz sakin legolarla oynadığı kütüphane edasında bir ortamdı. Bir kaç saat çocuklar oynar ardından çıkarız diye düşünmüştüm fakat hiçte öyle düşündüğüm gibi bir yer değilmiş!

Uzun bir kuyrukta bekledikten sonra 53 euro! vererek (evet çok ama çok fazla) içeri girdik. Mekan 2 kattan oluşuyor. İlk kat Berlin'nin (tüm Berlin değil tabiki) legolardan yapılmış bir minyatürü (Miniland) ve çocuklar için yapılmış  korku tüneli. Alt katta ise kafeterya, sinema, kaydırak vb tarzda bir kaç oyuncak (mini karnaval gibiydi), legonun konseptlerine göre tasarlanmış oyun alanları ve legoların satıldığı market.

Maceramız girişte başladı diyebilirim. Yanımızda bebek arabası olduğundan asansör kullanmak zorundaydık. Asansör küçüktü. Bu yüzden Kenan Belinda'yı yanına alarak asansörle aşağıya indi. Bende Devin ile merdivenlerden indim. Sandım indiğimde Kenan'la karşılaşacağız fakat o da ne! Alt katta asansör yok. Görevliye asansörü sordum ve bana yerini tarif etti fakat bulduğum asansörün önünde ya da yakınlarında Kenan ve Belinda yok. Daha önce yaptığım hatayı yine yapmıştım. Telefonum çantamda ve çantamda bebek arabasındaydı :( Devin kucağımdan inip oyun oynamak istiyordu ama bilmiyordu ki babasını ve ablasını kaybetmiştik. Uzun bir arayış içerisinden sonra aklıma üst kata çıkıp girişteki asansörle aşağıya inmek geldi. Böylece nerede olduklarını anlayacaktım. Üst kata çıktım ve alt kata asansörle indim. Çok şaşkındım çünkü bana alt katta gösterdikleri asansör bu değildi. Bu asansör başka yere çıkıyordu ve bende onları bulmuştum! Aklınızda bulunsun eğer legolande giderde biriniz asansörle diğeriniz merdivenle aşağıya inecek olursanız asansörler iki tane :)

Birbirimizi bulduktan sonra benim derdim ilk önce kızların karınlarını doyurmaktan yana olsada beni dinleyen olmadı. Belinda bir oyuncağa Devin'de başka bir oyuncağa yöneldi. En çok sevdikleri ve saatlerce sıkılmadıkları tek şey ise minik kaydırak oldu. Sanırım tüm zamanımız kaydırakta geçti. Ne kadar başka yere gidelim mi diye sorsam da aldığım cevap hep hayır oldu. 




Uzun bir süre oyun oynadılar ve bıraksak oynamaya da devam edeceklerdi fakat bendeki annelik içgüdüsü ağır bastı. Yavrularım aç kaldı diyerek onların karınlarını doyurmak için oturacak boş bir yer aradım fakat inanılmaz kalabalıktı ve oturacak yer yoktu. Bizde kıyıda köşede bulduğum ufak bankta yemek yemeğe çalıştık. Kafeteryasında bulunan yiyecekler FEZ'deki ile aynıydı. Genelde hep aynı şeyler oluyor. Pretzel, sosisli, donut, muffin... Burda ek olarak dilim pizza da vardı. Ben dilim pizza yedim ve tadı hiçte fena değildi. 





Yemeklerimizi (ya da atıştırmalık mı demeliydim ) yedikten sonra 4D filmimizi izlemek için minik sinema salonuna gittik. İlk kez sinema salonunda birlikte film izleyecektik. Üstelik 4D! 




Filmin konusunu şu an hatırlamıyorum çünkü sürekli Belinda ve Devin'ni seyretmekle meşguldüm. Devin sürekli ama sürekli konuşuyordu. Ağlıyorsa 'aalıyo' bir şey parçalanmışsa 'bak kırıldı! annnee kırıldı bak!' diye. Ha ha ha! Çok ama çok tatlıydı. Belinda gözlüklerin ne işe yaradığını keşfettiğinde onları hiç çıkarmadı ama Devin'e gözlükler büyük geldiğinden gözünde gözlükleri fazla tutmadı :) Filmdeki en güzel anlardan biri de karın yağdığı andı. Film 4D olduğundan üzerimize kar yağmaya başladı. İnanılmaz güzeldi. Salondaki tüm çocuklar aynı anda düşen kar tanelerini yakalamaya çalışıyorlardı. Tüm efektler gayet başarılıydı. Rüzgar, yağmur, kar bunlardan bazılarıydı.



Alt kattaki turumuzu tamamladıktan sonra üst katı gezmeye başladık. Legolardan yapılmış şehri (Miniland) incelediğimde işciliğe hayran kaldım. Detayları inanılmazdı. Hareketliydi ve yolda çalışan işcilere kadar her şey düşünülmüştü. Kenan ile en çok sevdiğimiz metro oldu. Duraklar, anonslar birebir aynıydı!








Artık yorulmuştuk ve Devin'nin uykusu gelmişti (gerçi uzun zamandan beri uykusu vardı). Tam çıkalım derken kuyrukta bekleyen insanlar dikkatimizi çekti. Ne acaba diye bizde kuyruğa girdik. Sonradan anladık ki küçük bir korku tüneliymiş. Lego korku tüneli! Görmeden çıkmamalıyız diye düşündük. Devin biraz daha bekleyebilirdi (pardon Devin). Sıra bize  yaklaşırken Devin kucağımda uyuyakaldı. Sıra bize geldiğinde ise Devin derin derin uyuyordu. Fotoğraf çekmek yasaktı ve o anki halimizi çekemedik ya ben ona yanıyorum. Devin'le birlikte aşağıya inip Kenan ve Belinda'yı bekleyebilirdim ama bende merak ediyordum :) Düşündüm ki Devin kucağımda uyur ve bende görmüş olurum fakat tüneli gezeceğimiz vagona (ne denir bilemedim) oturduğumuzda görevli Devin'nin yanıma oturmasının gerektiğini söyledi. Tabi ya! Elbette yanıma oturmak zorundaydı. Yoksa güvenlik barını nasıl kapatacaktı. Çok salaktım! İnmek yerine Devin'i uyur vaziyette yanıma oturttum. Sağa sola kaymaması içinde sıkıca onu kavradım. Kıyamam :) Durum bana o kadar komik geldi ki...

Belinda ilk karanlık girişi gördüğünde çok korktu ve istemiyorum diye bağırsada ardından keyifle serüvenine devam etti. Hepsinin legolardan yapıldığını ve korkması için hiç bir sebebi olmadığını anlattık ona. Mini korku tüneli bittiğinde Belinda bir daha dese de o kuyrukta bir daha beklemek istemedik. Mekan kapanacağından eve dönmeye karar verdik fakat eşyalarımızı almaya alt kata indiğimizde Belinda yeniden kaydıraktan kaymaya başladı. Bizde mekan kapanana kadar orada kaldık :)  


Genel olarak Legoland güzel bir mekandı fakat giriş ücretini fazla pahalı buldum. Mekanın dar oluşu da sevmediğim şeylerden biri. Sinema ve korku tüneli tecrübesi ise harikaydı. Bir daha gidelim diyebileceğim bir yer değil ama çocuklar için özellikle Lego sever çocuklar için güzel. 

Herkese Sevgiler!...

Blogumda bulunan fotoğraflar bana aittir. Yazılı iznim olmadan hiç bir şekilde kullanılamaz.




Popular Posts