Fotograf Çekimi

Belinda 10 Aylık!

Salı, Temmuz 22, 2014


10 aylık olduğuna inanamıyorum! Artık daha çok konuşkansın. Yeni kelimeler öğrendin ve eskiden bildiklerini ise daha düzgün telafuz eder oldun. Traktör sesi çıkarma, 1'den 3 'e kadar saymak dışında Oyuncak ayına ' Teddy ' - sevdiğin çizgi filmden öğrendin - ' Eşek ', ' Bu' yani ' Su ', 'Peppa' - sevdiğin çizgi film karakteri - güvercinleri gördüğünde ' Kuş ', ' Mimi' yani ' Minnie' , atın sesini taklit ettiğimde ' At ' ve ' Top ' diyebiliyorsun. O kadar çok seyi öğrenebilmişsin ki ben farkında olmadan . Çoğunu not alana kadar unutuyorum bile!

Hala yürüyemiyorsun fakat hiç bir yere dokunmadan ve elinde bir oyuncağınla oynarken  4 - 5 saniye ayakta düşmeden durabiliyorsun. 

Sürekli bir diş çıkama durumun var ve bu yüzden uykuların, yeme-içmen inanılmaz bozulmuş durumda. Gündüzleri düzgün beslenmediğin içinde, geceleri açlığına uyanıyorsun ve bu yüzden uykuların bölündüğünden , yorgun, huysuz oluyorsun.

Sıcakların bastırmasıyla tüm vücudunu isilik kapladı. Ne yaptıysam geçmeyen isiliklerini en sonunda bebek pudrasıyla tedavi edebildim. 

İnek sütü alerjin hala devam ediyor ve keçi yoğurdu bile yiyemiyorsun. Oysaki keçi sütü ve peynirine tepki vermezken keçi yoğurdu yediğinde kusmaya başlıyorsun. Ayrıca yediğin sütlaçtan dolayı kanlı kaka yaptın. İnanılmaz korktum!

Toparığın tadına baktın en sonunda! Sürekli saksıların etrafında dolaşıp toprağa ve çiçeklere merakını uzaktan giderirken en sonunda tadına da bakmak istedin!

Kendi kendine hala beslenemiyorsun. Eline ne versem sıkıyorsun ve sonra yere atıyorsun. Pipetle içmeyi öğrendin. Gerçi onuda oyuna çevirdin. Ağzında biriktirip ardından hepsini çıkarıyorsun ve çok eğleniyorsun. Her yerin sırılsıklam oluyor!
Doğduğundan beri her sese inanılmaz bir ilgin var. Normalde tüm bebeklerde vardır ama sende bu durum belirgin şekilde ve daha farklı. Oyuncaklarını, yemeğini, eşyaları ne olursa olsun atıyor ya da onlardan ses çıkarıp, dikkatlice dinledikten sonra çok eğleniyor ve kahkalarla gülüyorsun. Baykuş şeklindeki sıcak su torbanın çıkardığı ses seni çok güldürüyor. Bu yüzden sürekli onu yere atıyor ve eğleniyorsun. Ayrıca ağzını koluna koyup ' Ba- AAA!!' diye ses çıkarmaya başladın. Kendi kendine sesler çıkarıp ve bir şeyler anlatıp bunlara kahkahalarla gülüyorsun. Hatta bazen çığlıklar atıp çığlıklarına da kahkahalarla gülüyorsun!

Ayaklanmaya başladıkça evin merdivenlerini birer ikişer çıkmaya başladın. Yardımsız  koltuklara çıkıp inebiliyorsun. Sürekli yatağında zıplıyor ayrıca yatağında ayaktayken kendini geriye doğru atıp eğleniyorsun. Acaba sert zeminde de aynı şeyi yapar mısın diye endişeliyim. Mama sandalyende de ayağa kalkmaya ve zıplamaya başladın. Hatta mama sandalyeni bu şekilde hareket bile ettiriyorsun!

' Anne!, anne!, anne! ' diye bütün gün dolanıyorsun. Fotoğraflarımdan beni tanıyıp ' Kim bu? '  diye sana sorduğumda gülümseyip ' Anne! ' diyorsun. 'Anne attiiii hadiiii! ' ise bu sıralar en çok kullandığın cümle!

Kapıları kapamayı öğrendin. El çırpmaya da başladın. Senin için öpmek olan dudaklarını yanağımıza dokundurmayı, esprilerden anlamayı öğrendin.  En çok sevdiğin oyuncaklarından olan ' Teddy' ile sana ce-eee oyununu oynatmamı istediğinde oyuncak ayını bana getiriyorsun. Aynı şeyi topunla oynamak istediğinde de yapıyorsun. 

Kitaplar hala senin favorin ve hiç bir şey onlar kadar ilgini çekmese de, oyuncak ayın , banyo oyuncağın sarı ördek ve peluş ördek kafası oyuncakların bu sıralar favorin!






Günlük

32'ye Merhaba!

Cuma, Temmuz 18, 2014

Doğum günümün üzerinden 6 gün geçti gerçi ve ben anca yazacak zaman ve enerji buldum kendimde. Havaların sıcak olmasından ve inanılmaz sıkıldığımız için haftasonu için şehir dışına çıkma kararı aldık. Ben kara kara düşünmeye başladım. Belinda diş çıkarıyor yine ve inanılmaz huysuz. Neden bilmiyorum ama bu dişleri diğerlerinden daha farklı rahatsız ediyor onu. Ağrı kesici ve diş jelide pek bir şey değiştirmiyor. O yüzden onu sakinleştirmek hayli zor.  Özellikle de uyku zamanlarında ve araba yolculuğunda.

İlk valiz hazırlığı heyecanı aldı beni. Kendi eşyalarımı hazırlamam 10-15 dakikamı aldı ama Belinda'nınki saatlerce sürdü. Uzun sürmesinin sebebi ise kararsızlığımdı aslında. Kıyafetleri neysede yemek olayı çok zordu. Kahvaltılıkları, tavası, maması, biberonu derken inanılmaz eşya birikti. E tabi termos, kettle, bulaşık süngeri, bulaşık deterjanının yanı sıra banyo gereçleri, tabağı çanağı, alıştırma bardağı, oyuncakları, kuzusu... Biraz daha yazarsam liste gibi olacak. Neyse anladınız işte. Bebek, bir ton ıvır zıvırı var. 

Uzun yolculuk ( aslında 1 saat bile sürmedi ) olacağından Belinda'yı oyalayacak yeni bir oyuncak almak için apar topar dışarı attım kendimi. Valizimizde yoktu  o yüzden valizde aldım ama halim perişan. Diş çıkaran bir bebek, yoğun bir sıcak, milyon tane halletmem gereken bir yapacaklar listesiyle ileri geri koşuşturdum. 

Belinda oyuncak seçimini fisher price'ın cüzdanından yana yaptı ve bende o onla oyalanırken Belinda için ne olur ne olmaz diye hipp stoğu yaptım. Eline de bir tane bisküvi verip hızlıca Tchiboya gidip aynı hızla bir valiz alıp çıktım. Belinda huysuz, gün içerisinde uyuyamadığı için çok uykusu var ve uykusuzluk başına vurmuş halde. Dişleri inanılmaz kaşınmasına rağmen hiç bir diş kaşıyıcını da kabul etmiyor nedense. Bende artık ona ne vereceğimi şaşırmış durumdayken Kenan geldi nihayet. Belinda'yı benden devir aldı ve bende hızlıca manikürcü pedikürcü arayışına girdim. Neden bilyorum ama ne zaman manikürcü arasam hep manikürcülerin tatil gününe denk geliyorum. Neyseki arayışım bu sefer kısa sürdü. Manikürcüm 15 yaşında ve acemiydi ama hiç yoktan elim ayağım şekil değiştirdi. Ödeme esnasında kart geçmeyince eve gittim para aldım üstünü de bankamatik yollarında perişan olup, parayı çekip geri gittim. Neden herşeyim dolanbaçlı oluyor anlamıyorum. Bütün bunları yaparken kafamda yapacaklar listem var ve bir yandan da nasıl yetiştirceğimi düşünüyorum. O kadar yorgundum ki yapmak istediğim tek şey yan gelip yatmaktı aslında ama o gece saat sabahın 3'üydü bunu yaptığımda.

Eve gittiğimde Belinda çığlık çığlığa ağlıyor. Diş jeli sürüyoruz filan hikaye. Zaten yatağının kenarını komple kemirerek kazımış durumda. Yataktan aldığımda yüzü gözü boya parçaları ama ne versem vereyim eline, illede yatağının kenarında o dişleri kaşıyor. Haliyle Belinda'yı sakinleştirmek ve onu uykuya daldırmak uzun sürdü. Ufak tefek bir şeyler atıştırdıktan sonra - nihayet! - işlerimin başına geçebildim. Valizleri tam anlamıyla hazırlanıp, banyo yapmam sabahın 3'ünü buldu. Tam oh bitti uykuuu!! derken bilin bakalım ne oldu. Belinda ağlayarak uyandı. Uyku haram ( bu arada Kenan horul horul uyuyor). Kalktım yanına gittim. Salya sümük acı içerisinde ağlıyor zavallım. Kucağıma aldım, sakinleştirdim, yatağına yatırdım derken uyuyacak sandım ki hayır. Ben kapıya doğru bir adım attığım anda ağlayarak ayağa kalkıyor. Geri dönüyorum başında duruyorum, yatıp uykuya geçiyor. Bu bir kaç kez tekrar edince ve inanılmaz yorgun olduğum için yanımıza da almak istemediğimden tek çarem odasında uyumaktı. Tabi yatak vb bir şey yok. Yerde! uyudum hemde ne altımda ne üstümde ne de kafamın altında hiç bir şey olmaksızın. Belinda bir kaç kez beni hala odadamıyım diye kontrol ettikten sonra uyudu ama ben dondum. Banyoda yapmıştım. Zaten sabah 1 saatlik uyku uymuş ve burnumu çekerek uyandım. Ayrıca her yerimde ağrıyordu. İnanılmaz üşümüştüm. Yatağıma  ve pikenin altına nasıl koşturdum anlatamam. Kenan hiç bir şeyin farkında değil tabi. Odasında mı uyudun? Yerde? diye şaşkın şaşkın bana soruyor.

Yorgun, uykusuz, aç ve titrek bir şekilde annemlerin gelmesini bekledik. Belinda hala huysuz fakat araba koltuğunu görünce inanılmaz mutlu oldu ve başladı hadi hadi diyip ağlamaya. Bir ton eşyayı indirdik aşağıya. Annemle babam geldi ve nihayet yolculuğumuz başlamış oldu. Belinda yolculuk boyunca huysuzluğuna devam etti fakat yeni oyuncağı sayesinde onu oyalayabildim. Gideceğimiz yerin yakın olması beni bir kez daha sevindirdi. Geçen sene ben hamileykende oraya gitmiştik. Sakin sessiz bir yer ayrıca köpek kabul ettiklerinden Köpüş'ü götürebiliyorduk. Köpüş bizden biri olmayınca yemek yemiyor ve hastalanıyor. O yüzden biz nereye Köpüş oraya.

12'si yani doğum günümde kalacağımız yere vardık ve vardığımız anda aksilikler başladı. Neden bilmiyorum ama doğum günüm bu sene bir tuhaf geçti. İlki valizleri bagajdan çıkarırken oldu. Babam  parmağımı valizin kenarına sıkıştırdı. Acıdı of puf diye diye odaya vardım. Odaya vebek yatağını getiriyorlardı ki Belinda'ya yeni aldığım oyuncak kutusuna, yatağı taşıyan adam bastı ve kapağı kırıldı. Ona da sinir oldum. Üstelik Türkiye'de satılmadığından dolayı yeniden alamayacaktım. Hadi dedim sinir olmiyim hop o da ne. Kenan ayağıma bastı. Gerçekten anlamıyordum arka arkaya yaşıyordum herşeyi. E tabi birde bunun sabahı vardı. Belinda diş yüzünden kudurdu ben yerde yattım, üşüttüm, her yerim ağrıyordu, açtım... Hepsinin doğum günüme denk gelmesi sinir bozucuydu. Bir şeyler daha olmuştu ama şu an hatırlamıyorum. Sonuçta öyle ya da böyle doğum günümü atlattık.

Neyseki pide pide diye 1 senedir sayıkladığım pideci ordaydı. Afiyetle pidemi yedim. Ardından portakallı Tirileçe tatlımın üzerine Kenan'ın bir koşu gidip aldığı mumu da koyup yakınca, al sana doğum günü pastası. Mumu üfledim ama dilek dilemeyi unuttum. Bir daha yakıp tekrar üfledim. Çok tuhaf şu an ne diledim onu bile hatırlamıyorum. Hatırlamamak en iyisi sanırım. Genelde hatırlamadıkların oluyor.

O akşam Belinda huysuzluğa devam etti. Gece uyumadı ve sürekli ağladı. Normalde hiç yapmayacağımız bir şeyi yaptık ve yatağımıza aldık. Zaten aynı odada yatıyorduk o yüzden çok sorun olacağını düşünmedim doğrusu. Zaten yorgundum Belinda'nın aramızda yatmasıyla doğru düzgün yine uyuyamadım. Sürekli kıpır kıpır. Yatakta dönüp duruyor. Bide dokunmayacakmış kimse ona. Kıyıya yanaşa yanaşa yataktan düşcektim resmen. Ah Belinda ah!

Sonuç olarak öyle böyle 32'ye girdim mi, girdim. Ne değişti? Hiç bir şey! Söylerken bile yabancılık çektiğim bu iki rakamı zaten hissetmem mümkün değil! Kendimi kaç yaşında hissediyorum diye sorduğumda kendime net bir rakam veremiyorum ama 32 kesinlikle değil!


Günlük

Belinda'nın Emzik Macerası

Perşembe, Temmuz 10, 2014




Biliyorsunuz ki Belinda daha doğmamıştı ki ona Gumdrop emziklerinden almıştım. Çıkıp bir koşu alabileceğim ya da sipariş veriğimde bir iki gün içerisinde gelmeyecağinden, elimin altında bulunsun ve kullanmam gerektiğinde de kullanırım demiştim. Aslında doğar doğmaz emziği vermiştim Belinda'ya. Şimdi düşünüyorumda çok daha iyiydi o zamanlar. Ta ki ilk doktor kontrolümüze gittiğimizde doktorun 'Aman sakın emzik kullanma! ' diye beni uyarmasından dolayı emziği vermemiştim. Salaklık etmişim ya sonradan anladım.

Bebekler güçlü emme refleksiyle doğar biliyorsunuz. Belinda'da bu biraz fazlaydı. Tabi o zamanlar bir şey bilmiyorum, okumamışım, araştırmamış ve tecrübe etmemişim. Etrafımda yeni anne olmuş biri de yok. Eski anneler desen üzerinden çoook yıllar geçtiğinden unutmuşlar. Anlayacağınız sıfırdan her şeyi kendim öğrenmek zorunda kaldım. Ne diyordum Belinda'nın emme refleksi çok daha fazlaydı. Elleri sürekli ağzındaydı zaten kısa bir süre sonra parmağını emmeye başlamıştı. Bana o zaman her doktor, hemşire ya da etraftaki çok bilmişler! Belinda elini her ağzına götürdüğünde emzir emzir, aç bu çocuk dediklerinden ben de bunu bir işaret olduğunu düşünüp, elini parmağını her ağzına götürdüğünde emzirdim. Salak kafam! Neyse sonrasında işin doğrusunu öğrendim de yaptığım hataları erkenden düzeltmiş oldum. Aynı zamanda o dönemler emziğe de başlamış oldum. Sanırım Belinda iki aylıktı emziğe başladığımızda. Başlarda almadı. Boğuluyor gibi oldu, diliyle itti, istemedi.  Sonra Tommee Tippee marka emzik siparişi verdim.  Emzikler damaklı ve damaksız olarak iki çeşit olduğundan hani birini almadı ya diğerini alır diye düşündüm ama öyle olmadı. Onu da almadı. Ben Gumdrop'a geri döndüm ve oyunla emziğe alışmasını sağladım. Sanırım bir kaç günümü almıştı. Emzik kullanma isteğimin bir çok sebebi vardı. En büyük sebebi günde 19! saat emziriyor oluşumdu. Olur mu demeyin, oluyor. Nereden mi biliyorum çünkü sayaç tutuyordum. Aslında çok uzun süreler emzirdiğimin fatkındaydım fakat 19 saat olduğu aklımın ucundan geçmezdi. İçime fenalık gelmişti artık. Tabiki bu sadece benimle alakalı değildi. O dönemler forum sitelerinde bazı kadınlar ' anneler rahat etmek için bebeklerine emzik veriyorlar ve emzik kötü bir şey sakın vermeyin! ' diye yorumlar yazmışlardı. Hiç birine katılmıyorum. Emzik ani bebek ölümlerini önlediği için doktorlar tarafından ilk üç ay kullanım için öneriliyor. Tracy ablamda öneriyor. Valla bende öneriyorum. 19 saat boyunca emen bir bebek demek aynı zamanda 19 saat boyunca yemek yiyen bir bebek demek. Gaz ve reflusu olan bir bebekte bu durum içler acısı. Belkide onu o duruma getiren ben oldum bilmiyorum. Bilinçsizce yapılmış bir hata sonucu durumunu kötüleştirdim belkide. Hiç bir fikrim yok ama şu bir gerçek ki durumumuz anormaldi. Belinda uyumak, sakinleşmek ve karnını doyurmak için  memeyi kullanması, burnundan dahi kusmasına, çok şiddetli gaz sancılarına sebeb oldu. Zaten ikinci bir bebeğim olursa asla ve asla bu hataları yapmayacağım. O dönemler başka bir doktora gittiğimizde durumumuza bakarak emziğe alıştır başka çaren yok dediğinde ( o zamanlar hala olaylardan bi haberdim )  Belinda' nın emzikle macerası başlamış oldu. Gazımız ve reflumuz gitti mi tabiki hayır ama en azından çok çok daha beter olmadı, burnundan kusmadı.

Emzik kullanımı konusunda neyseki  bilinçli davrandım ve emziği uyku saatleri dışında vermedim. Bir de sakinleşmesi gerektiği durumlarda ( kan aldırma, aşılar, diş dönemleri )  verdim.  O dönemlerde bile çok ağzında tutmadı gerçi. Emziği 3. Ayı dolduğunda bıraktırmayı planlıyordum fakat sıkıntıları  bitmeyince ( 7. Ayında gazı geçti ve reflusu azalmaya başladı )  ardından diş dönemine girip tam bitti derken yeniden diş dönemine girince, anladım ki bunum bir sonu yok. Doktorlar emziğin 1 yaşından önce bıraktırılması gerektiğini savunuyorlar. Belinda' da 9 aylık olduğundan maksimum 2 ay daha kullanabilecekti. Açıkçası bağlanmadan bıraksın istiyordum. 3 ay oldu 6 ay, 6 ay oldu 9 ay derken en sonunda Belinda emziği bıraktı! Hala inanamıyorum aslında bu duruma. Açıkçası başlamak gibi değil bıraktırmak. Ne tepki verecek ben nasıl davranmalıyım diye kara kara düşünüyordum. Emziği bıraktırma kararı aldığınız ve başladığınız anda bunun geri dönüşü olmayacaktı. O yüzden her ikimiz içinde en uygun zamanı kolluyordum. Dişleri çıktığında ve Kenan'ın çalışmadığı günlerde emziği bıraktırcaktım ki bu geçen hafta sonu olacaktı fakat dişi bir türlü patlayamadı. Bende önümüzdeki hafta sonuna kaydırdım ancak beklenmedik bir olay oldu ve bir anda ne olduğunu anlayamadan emziği bırakmış oldu.

Anlamadığım bir şekilde patlaması uzun süren dişi nihayet patladı ama henüz tam olarak çıkmamıştı. Diğer günlere göre daha rahattı. Her zamanki gibi Belinda'yı öğle uykusuna yatırdım ve odadan dışarı çıkmıştım. Etrafı toplarken bir yandan da onu kontrol ediyordum kameradan uyudu mu diye. Kendi kendine yatakta öyle takılıyordu ki emziğini yere attı. Bir kaç daha yapmıştı bunu ve ben her seferinde gidip emziğini geri vermiştim. Sanırım bir çeşit oyun ya da benim gelmem için bir yoldu onun için bilemedim ama bu sefer gidip emziğini vermedim. Bekliyordum acaba ne yapacak diye. Çok şaşırdım çünkü hiç bir şey yapmadı. Sadece ayağa kalkıp emziğine bakıp bakıp söylendi bir süre sonra yatağına yattı, bir sağa döndü bir sola döndü derken UYUDU! Bütün öğle uykusu boyunca da uyumaya devam etti. Baktım uyuyabiliyor emzik bırakma sürecini başlatmamda bir sorun göremedim. Akşam uyku saati geldiğinde yine vermedim. Yine uyudu! Şaşkın ama mutluydum. Bu kadar basit olacağıklımın ucundan geçmedi açıkçası. Durumu Kenan'a anlatıryorum haliyle şaşırıyor, anneme anlattım o daha çok üzüldü ahahahah. Belinda'nın emziği uykusunda tutup ağzına koymasına bayılıyormuş çünkü. İlk gün sorunsuz geçti fakat gece bir kaç kez uyandı ama hemen döndü uykuya. İkinci gün inanılmaz zordu. Odadan dışarı çıkacağımız anda deli gibi ağlıyordu ama odadaysak sorun yoktu. O gecede uyandı fakat bu sefer uyuması biraz daha uzun sürdü.Üçüncü güne geldiğimizde uyumak iyice sorun oldu. Günüz uykularını uyumak istemedi ve yalnız kalmak istemdi. Gece yine uyandı. Bu sefer kesinlikle uyumadı. Karnının aç olduğunu farkedip yemeğini verdik ve zor bela uyudu. Emzik mi diye düşünsemde aslında sorunun emzik olmadığı açıkça belliydi. Yaptığı tüm davranışlar tek bir şeyi gösteriyordu. Belinda yine diş çıkarıyor! Henüz sol üst dişi tam çıkmamışken şimdide üstteki iki dişi çıkma sürecine girdi. Bir nefes alamadık emi.

9 gün önce Belinda'nın doktor kontrolünde kilo verdiği çıkınca yeniden çağırmıştı bizi doktor. Bugün gittik. Neyseki kilo almış hemde baya. O yüzden takviyeye gerek kalmadı. O sırada kulağını çekiştirdiğinden ve dişten süphelendiğimizi söyledim. Ağzına bir baktık ki üst diş etleri baya bir kabarmış. Anlayacağınız durumu resmileştirmiş olduk.

Oydu buydu diye erteleyip durduğum emzik bırakma sürecimiz şansa diş çıkarma dönemine denk geldi ama buna rağmen Belinda iyi iş çıkardı. Emziğini hiç aramıyor ve emziksiz uykuya dalıyor.

Aferin benim kızıma!

Günlük

Yine Yeni Yeniden!

Cuma, Temmuz 04, 2014

Yazıma farklı bir giriş yapmalıyım diye kendimi zorladım ama yok bulamadım ve yeniden diyeceğim ki ÇOK YOĞUN GÜNLER GEÇİRİYORUM hahaha! Valla yalan değil. Gerçekten çok yoğundum. Bütün gün hiç oturmadan onu bunu yapacağım diye koşuşturuken, bir yandan da diş çıkaran bir bebekle uğraşmak ( diş dönemlerinde hep kucakta olmak istiyor ) , evdeki herşeyin kendi aralarında sözleşmiş gibi bozulması ve alınan mobilyanın hasarlı çıkması gibi bir ton işi aynı anda halletmeye çalışırken, bir de kendimi dekorasyona verdim.

Haftaya Belinda'nın doktor kontrolüyle başladık ki bu salı günü oluyor. Belinda'nın diş süreci dışında pek bir sorunumuz yoktu. Sadece azalan iştahından dolayı bezleri baya kuru çıkıyordu. Ne suyunu içiyor ne sütünü içiyor ne de yemek yiyordu. Sonuçta diş yapıyor diye çok üstünde durmadık fakat doktorumuz Belinda'yı tarttığında kilo vermiş olduğunu fark ettik. Aslında zayıfladığının farkındaydık fakat boya gittiği için normaldir dedik.  Çok üzüldüm hatta biraz daha fazla yesin içsin diye çok sevebilceği şeyler yapıyorum ya da istemesemde konserve mama veriyorum hiç birini yemiyor. Doktorumuzda dişin sebeb olduğu bir şey diye düşünerek 10 gün sonraya kilo komtrolüne çağırdı. O zamana kadar değişen bir şey olmazsa takviye yapacağız dedi. Ne demek ki bu takviye? Belinda ağlayıp durduğundan soramadım. Dişi hala patlama devam ediyor gerçi bugün çok çok iyi düne göre fakat hala iştahı yok. İyice endişelenmeye başladım anlayacağınız. Bu yüzden haftanın başından beri günümün en büyük kısmını Belinda aldı ve sürekli mutfakta ona yemek pişirip, atıştırmalık yapıyorum. Ona yoğurt, muz, tarçın ve bisküviden oluşan dondurma bile yaptım ama yemedi. O yemeğince de biz yedik ve bayıldık!

Belinda'nın ayaklanması ve her yeri talan etmeye başlamasından dolayı apar topar salona konsol almaya gittim. Zaten ihtiyacım vardı ama erteleyip duruyorum. İkea'dan güzel bir konsol beğendim. Gene borca girdik ama napalım. Konsol geldi gelmesine ama mobilyanın önünde darbe var. Şaşırmadık çünkü ne alırsak alalım şansımız bol olduğundan hahaha mobilyalarımız hep hasarlı çıkıyor. Hatta iki tanesini değiştirmedik bile, öylece kullanıyoruz. O derecede üşeniyoruz artık düşünün. Onunla hala uğraşıyoruz bakalım ne zaman halledicez.

Evdeki herşey teklemeye başladı bir yandan. Hani çok boşuz ya, uğraşacak çok vaktimiz var ya... Kombi hata verir, sürekli sıcak su gider, kapı otomatiği bozulur ( Kenan tamir etti guya iyice bozuldu ) , saç maşam gitti işin kötüsü çıkardığım fatura kayboldu nerde bulamıyoruz, modemimiz bozulur... Bozulup bozulup duruyorlar sağ olsunlar hemde hepsi aynı anda! Hep böyle olmaz mı zaten.

Bütün bunlar yetmezmiş gibi balkonumuza karafatmalar bastı. Evet karafatmalar! Akşam olunca, yan tarafta bulunan yıkık dökük harabe binadan karafatmalar bize misafirliğe geliyorlar. Tam bol köpüklü Türk kahvemi yapmışım, diyorum sıcak hava balkona çıkıp içeyim bir de ne göreyim karafatma değil, karafatmalar! Tabi hoplaya zıplaya 'Kenan! Kenan!' diye bağırarak içeri kaçıyorum, kahraman kocamda elinde terlikle gece gece karafatma avına çıkıyor. Bende arkadan ' orda da var, burda da var' diye ona direktif veriyorum. Ay çok saçma yaşadıklarımız! Belediyeyi arıyoruz fakat açan yok. Hay yarabbim yarabbim! Enteresan düzen bu bizimki! Neyse şu iki gündür uğramıyorlar. Belkide zeki hayvanlar. Giden gelmiyor arkadaşlar çıkmayın yukarı diyip efendi efendi kendi mıntıkalarında takılmaya başlamış olabilirler.

Bir yandan da evi hep düzene sokmaya hem de dekor etmeye başladım. Aman aman bir yol kat etmedim. Tv ünitesinden başladım. Ne zamandır o karmaşık görüntüsü beni benden alıyordu. Fakat ordan başladığım derleme toplama süreci, başka yerleri dağıtma sürecini  başlatıyor. Oradan al buraya koy, buradan al oraya koy, e bu bunu nereye koysam derken bunu nereye koysam dediğim her şey, yerde bir öbek oluşturdu! Olacak olacak, sırayla...

Belinda'nın odası için yaptığım bulutları da nihayet dün asabildim. Aslında bulutları bitireli baya oldu fakat çift taraflı bant almak nedense kolay olmadı. Sağlam olsun istedim o yüzden televizyonda gördüğüm 7 kiloya kadar taşıyan çift taraflı bant reklamı sayesinde, satışı yapılan Migros ve Carrefour'ları gezdim fakat yoktu! Belinda odasındaki ahşap geyiği kırmıştı ve yapıştırmak için nalburdan hızlı yapıştırıcı denen şeyi alacaktık ki ne göreyim çift taraflı bant, hemde dediğine göre 120 kg taşıyormuş! Çok komik. Haftalardır aradığım bant meğer dibimdeymiş. Gülerim ağlanacak halime. Bantı sadece bulutlar için kullanmadım tabi. Sırada çift taraflı bant bekleyen ayna, fotoğraf çerçeveleri, uzatma prizleri ( duvara sabitledim), ışık açma kapama düğmeleri (onlarıda duvara sabitledim) vardı. Geyiğide ( en sonunda ) yapıştırdık!

İşler bitti mi tabiki de hayır. Bir sürü işim vardan milyon tane işim vara terfi eden birisi olarak bilemiyorum bu işler ne zaman biter. Eskilerin diyişiyle 'iş dediğin hiç bitmez!' Tabiki bitmez hep yeni bir iş çıkar ancak toplama düzenleme işi bitsin, ev bir düzene girip, dekor işi tamamlansın ve ben  şöyle oturduğumda artık bütün bunları düşünmesem, sadece ve sadece günlük işler ve anlık işlerle uğraşsam. Blog sayfamı şenlendirsem, fotoğraflarımı editlemeye başlasam, web sayfamı hazırlasam...
Olacak Funda hepsi olacak...



Blogumda bulunan fotoğraflar bana aittir. Yazılı iznim olmadan hiç bir şekilde kullanılamaz.




Popular Posts