Oooo Bedida Oooo Bedidaaa!

Pazartesi, Kasım 30, 2015


Uzun bir ara verdim, vermek zorunda kaldım. Nasıl zor günler geçirdik bir ben bilirim. Herşey ters gidiyor, gündüzler ve geceler asla işlerimizi bitirmek için yetmiyordu -gerçi hala öyle-.  Tabiki beterin beteri var deyip kendimi avutmuyor da değilim hani. Fakat şunu söylemeliyim ki inanılmaz korku dolu haftalar geçirdim!

Derler ya bir kötü haber diğerini getirir ve herşey arka arkaya olur diye. İşte tamda öyle bir hafta geçirdik geçen hafta - haftalar mı desem acaba-. Arka arkaya kötü haberler alıyordum etrafımdan ve moralim pekte iyi değildi. Ayrıca çok uzun zamandan beri devam eden Belinda'nın ciddi! yemek problemi yakamızı bırakmıyor hatta ve hatta çok daha kötü bir hal alıyordu. Bir yandan Devin'nin kilo kaybedişini telafi etmekle uğraşırken, Belinda'nın da hızla kilo vermesi beni iyice korkutmaya başlamıştı. Başlarda gelir geçer diye baktığım bu sorununa ne yaptıysam çözemediğim için, olayın psikolojik olduğuna inanmaya başlamıştım ki Belinda aniden ateşleniverdi!

Belinda'nın Yeme Sorunu

Nerden başlasam nasıl anlatsam acaba. Belinda doğuştan alerjik bir bebekti biliyorsunuz. Alerjik durumu tüm sindirim sistemini etkilediği için gaz, reflü gibi sorunlarıda vardı hep. Büyüdükçe geçeceğini düşünürken pekte öyle olmadı aslında hatta ilaçlarını bıraktığımız ve ek gıdalara başladığımız anda işler daha da kötüleşti ki o zamanlar 6 aylıktı. 

Belinda'ya ek gıda verirken iki kez düşünmek zorunda kalıyordum. Hem alerjisini, hem de reflüsunu. 4 gün kuralına göre hareket etmem ve bir seferde sadece tek bir besin vermem ise kaçınılmaz bir kuraldı. Bütün yiyeceklerin en iyisini, en doğalını aldım. Not tutmak içinde bir defter aldım. Korka korka ek gıdalara başlamıştım çünkü 6 aylık olana kadar bir sürü ilaçla ve tıbbi mamasıyla ilerlemiştik ve tüm bunlara rağmen sorunlar 100% yok olmuş değildi. Doktormuz 6. ayında ilaçları kesmeliyiz dediğinde açıkçası hiç istememiştim fakat mecbur kestik. İlaçları kesmemizle Belinda eski haline geri dönmüştü. Bu durumun yanında birde ek gıdalara başlamanın ne kadar korkutucu olduğunu az çok kestirebiliyorsunuzdur.

Tahmin ettiğim gibi ek gıdalar Belinda için pek iyi olmadı. Ne verdiysem bir kaçı hariç dokunuyordu. Dokunan o kadar çok şey vardı ki bunlar; elma, havuç, pirinç, patates, zeytinyağı, armut,buğday ve daha nicesi. Belinda 7 aylık olduğunda elimde 3 gıda vardı. Tatlı patates, avokado ve muz. Dolayısıyla yaşıtları bir kaç çeşitten oluşan yemeklere geçtiğinde biz hala denemelerimize devam ediyorduk. 9 aylık olduğunda bazı dokunan gıdalar - patates, havuç gibi- artık dokunmamaya başlamıştı. Elimde bir kaç sebze ve bir kaç meyve olduğundan artık karışımlar yapabiliyordum fakat yemek yapamıyordum çünkü zeytinyağı dokunuyordu! Asitik oranı en az olanını kullandığım halde kusuyordu. Çok garip ki o zamanlar 10 tl ye aldığım tereyağını kullandığımda Belinda'ya dokunmuyor ayrıca tuz yerine kullandığım cheddar ve permesan peyniri de dokunmuyordu. Acaba alerjisi geçti mi diye 1 yaşından sonra yaptığım sütlaç kötü bir sonuç verdi. Belinda'nın bezi kıpkırmızı kandı! O kadar çok korktum ki! Ona yeni şeyler vermeye elim gitmez olmuştu çünkü ya bir şey olursa ya daha kötüsü olursa diye korkuyordum.

Bu korkmalar ve yaşananlar ister istemez Belinda'nın yeme alışkanlıklarını etkiledi. 10 aylık civarlarında yemeklere karşı ilgisi git gide azalmaya da başlamıştı. İnek sütü hariç buğday da olmak üzere bir çok gıdaya direnci artmış ve tolere edebilmeye başlamıştı ama dediğim gibi bu seferde yemekler pek ilgisini çekmiyor yabancı madde gibi bakar olmuştu. Bütün bunların ileride başımıza ciddi dertler açacağını bilseydim bir şeyler yapardım diyeceğim fakat şu an bile geçmişe dönüp ne yapardım, nasıl bir yol izlerdim açıkçası bilemiyorum.

Belinda yemeğe karşı ilgisini kaybetmişti fakat süte karşı değil. 1 yaşından sonra artık büyükler gibi sofraya oturup yemek yemesi gerekirken Belinda hala bebek mamaları yiyor ve temel besini olan sütü günde 1 litreden fazla içiyordu. Biliyorum bu en büyük sorunumuzu tetikleyen başka bir unsur fakat neredeyse 2 yaşına kadar Belinda süt ağırlıklı beslendi. Hatta formül sütü 2 yaşına kadar içti! Bir de arka arkaya dişlerini çıkardığı için genelde hep iştahsız oldu ve sadece süt istedi. Gece açlığına uyandı süt istedi. Ne denediysem ne yaptıysam Belinda'nın iştahını yemeklere karşı kabartamadım. Kitaplar aldım özel tarifler uyguladım, şekilli şekilli kestim süsledim... Tamam şurası bir gerçek ki eğer diş çıkarmadığı bir dönemse ve keyfi yerindeyse (uykusunu almışsa) Belinda herşeyi silip süpürüyordu özellikle de atak dönemlerinde. Fakat bu hiç uzun sürmüyor tam iştah yerine geldi herşeyi yeniden deneyeceğim dediğim anda Belinda'nın iştahı gidiyordu. Bu o kadar gıcık bir durum ki! Bütün hevesim kursağımda kalıyordu.

Belinda'nın kendi kendini beslemesi konusunun üzerinde hep durdum. Pislenmesi ve etrafı pisletmesi de umrumda değildi. Kaşık koydum önüne hep teşvik ettim. Aslında başlarda kaşıkta kullanıyordu elleriyle de yiyordu zevk alıyordu ama dedim ya 10. aydan sonra ilgisiz azalmaya başladı diye. Tam da o dönemler diş çıkarmaya başladı ve işte tam o anda üçüncü yanlışın içine girdik.




Belinda iştahsız olduğunda gerçekten iştahsız olur. Yani tabağını bitirmiyor değil demek istediğim. Kilo kaybeder, gözlerinin altı çöker morarır, yüzü soluklaşır, geceleri sık sık açlığına uyanır, huysuz olur, bezleri hep kuru çıkar...Bütün bunların hepsi diş döneminde olur ve diş dönemlerimiz bizim 2 ay filan sürer! Bu uzun bir süreç. Genelde başlarda beklerim. Hani durum değişir mi diye ama değişmez. Zaten tüm bunlara rağmen asla ve asla Belinda'ya zorla yemek vermedim ya da ağlarken ağzına yemek tıkmadım. İstemediyse vermedim fakat başka yollar deneyerek onun ağzına bir şekilde yemek tıktım. Severek yedi mi yedi. İstemediğinde yine 'ayır' dedi bende vermedim. Ne miydi o yollar? Görünüşündeki ciddi değişiminden, e haliyle hasta olacak diye korktuğumdan Belinda'yı kaşıkla ben beslemeye başlamıştım. Tabi benim yaptığım yemeklerden daha çok kavanoz mamaları yemek istiyordu. Bende yesinde ne yerse yesin mantığında ilerledim ve kavanoz mama verdim. Vermez olaydım. Tabiki kavanoz mamaları öyle gelişigüzel yemiyordu. Başlarda yedi fakat bir süre sonra red etmeye başladı. Önüne oyuncak koydum bende, yedi. Fakat bir süre sonra yine yemeği  red etti. Önüne telefondan oyun açtım bende, yedi. Fakat bir süre sonra o da kesmedi. Ben de televizyon açtım ona, yedi. Fakat bir süre sonra o da işe yaramamaya başladı. Farklı çizgifilmler açtık bizde. İlgisini çeken bir şey olduğunda yemeğe devam etti. Bir yerden sonra ne yapıyorum ben diyebildim. Evet yiyordu ama kendisinin yemesi lazımdı. Ayrıca o pis kavanoz mamalarıda yemesini istemiyordum. İşte bir gün ani bir kararla kavanoz mama vermeyi de, yemek yerken çizgi film izlettirmeyi, önüne oyuncak koymayı da bıraktım. Başta itiraz etti ama bir süre sonra duruma alıştı. Elde yiyeceği şeyleri verdim ilk, ardından kaşıkla kendim takviye yaptım. Amacım elde yediklerini arttırıp, kaşıkla vermeyi azaltmaktı. Herşey güzel gidiyordu derken Belinda yine diş dönemine girdi ve iştah gitti. Bu öyle bir kısır döngüydü ki! İşin içine hamileliğim de girince kavanoz mamalara ve onu beslemeye geri döndüm. Tek başımaydım ve hamileliğimin ilk 4 ayı mide bulantısı çektiğimden Belinda'ya yemek yapmak benim için ölümdü. Kavanoz mamaları bile ısıtırken kusmamak için kendimi tutuyordum ve nefes almadan, bakmadan ısıtmaya çalışıyordum. Tüm bunların üstüne taşınma sürecide girince nasıl ne zaman oldu bilemiyorum ama Belinda yine çizgi film karşısında ağzına birinin yemek tıkıştırmasıyla baş başa kaldı. Olaylar öyle ters zamandaydı ki. Bir çok yerde 18. ayda çocukların yemeğe karşı çok seçici olmaya başladıkları yazıyordu ve Belinda tamda o zamanlarda yemeğe karşı inanılmaz ilgisizleşmeye başladı. Sürekli çizgi filme bakarak yediğinden, nasıl bir şey yediğinin farkında da değildi. Yani yediklerinin görüntüsünden hiç haberi olmadı. Yedikleri genelde püreydi zaten.

Diyorum ya yanlışlar yanlışları kovaladı diye. Bütün bunlar yaşanırken çokta farkında olmuyor insan fakat yüksek sesle yaptıklarımızı anlattığım zaman büyük bir şok geçirdim diyebilirim. Bunu da ilk Belinda'nın beslenmesi hakkında bir danışmanla konuştuğumda fark ettim. Anlatırken kadına utandım diyebilirim. 
'
Kaşıkla biz yediriyoruz, çizgi film izlerken...' 
'Neden?' '
'Çünkü yemiyor' 
'Çok saçma!' 

Evet çok saçma! 

Ne zaman 2 yaşına bastı sorunumuzun ciddiyetini o zaman kavramış olduk. Belinda hiç bir şekilde bizim onu beslememize izin vermedi, asla! O dönemler kilo kaybı olmadığından ve okula da başlayacağından inanış, okulda değişeceği ve orada yiyen çocukları gördükçe Belinda'nın da yemeye başlayacağı yönündeydi ancak bütün herşey suya düştü. Belinda yemedi. Öğretmenleri olayın ciddi boyutlarda olduğunu söylediler ve beni yine aldı bir telaş. Belinda'nın doktoruyla bu konuları konuşmuştum ve o da beklememiz gerektiğini söylemişti.

O gündür bu gündür de ona istesekte ağzına kaşıkla bir şey veremiyorduk zaten. Bu süreç çok zor ve sabır gerektiren bir süreç. Her öğününü düşünerek yapıyordum. Zaten evde bizim için yemek pişmez olmuştu. Herşey Belinda'nın ne yiyeceğine odaklıydı. Onun için yapılan yemekten biz yiyorduk anlayacağınız ama Belinda çok nadir bizi şaşırtıp yese bile - karides yedi! -genelde hiç birini yemediğinden bizde hayal kırıklığı oluşturuyordu. 

Belinda 1 ayda 2.5 kilo verdi. Artık pantolonları, pijama altları belinde durmuyor. Yani benim çocuğum yemiyor derken gerçekten yemediğinden bahsediyorum aslında. Benim istediğim kadar yemediğinden değil. Genelde anneler bu yüzden doktora gidiyorlar olmalı ki kimse ciddiye almıyordu söylediklerimi. Ne zaman tartıda da çıktı yemediği, durumumuz ciddiye alındı. Ne yapıldı derseniz hiç bir şey. Kan alınıp demir ve diğer değerlerine bakılıp vitamin vs takviyesi yapılacaktı fakat aniden ateşlenince o da ertelenmiş oldu.

Belinda Ateşlendi!

Bilmiyorum neden ama bu süreç başladığından beri hep diş mi? diye sorguladım. Gelen giden bir diş olmadığından hep yanıldım. Fakat son zamanlarda baş gösteren bazı belirtiler beni acaba diş mi diye yeniden sorgulattırdı. Belinda'nın iştahı hiç yok artık. En sevdiği meyveleri, patates kızarmasını bile çok az kemiriyor ya da hiç yemiyor. Sürekli eli kulaklarında. Huysuz mu huysuz. Uyku zamanı uyumamak için her şeyi yapıyor. Biliyorum uykusunun olduğunu esneyip duruyor fakat diyorum ya uyumamak için bizi oynatıyor. Su istiyor, oyuncak istiyor, kitap okumak istiyor... İstekleri hiç bitmiyor. Korkuyor mu acaba diye de düşündüm hani. Olur ya kabus görüyordur diye. Çünkü evde uyumak bilmeyen Belinda, okulda ve bebek arabasında anında uyuyor. Geceleri çığlık çığlığa uyanıyor ve geri uyumuyor. Gece uyandığında sinir krizleri geçiriyor ve ne yaparsak yapalım sakinleşmiyor. Bir gün süt teklif ettim öyle sakinleşip uyudu, bir günde muz teklif ettim öyle sakinleşip uyuyunca dedim açlık. Doktora bu durumu da anlattık ama açsa verin yiyecek gece uyanınca dedi! Kulaklarıyla sürekli oynuyor olması en çok canımı sıkan şeydi. Diş değilse neden tutuyordu kulaklarını. Doktora sürekli söyledim. Burnu da tıkalıydı ve hafif öksürüyordu. Enfeksiyondan şüphelenmeye başlamıştım. Fakat her seferinde doktor hiç bir şeyinin olmadığını söyledi. E niye tutuyor bu çocuk kulaklarını sürekli. Bir de kulak diyip duruyor. Diş mi dedim doktora. Hep diş dönemi kulaklarını tutar çünkü. Doktor ona da yok bir şey dedi hep. Belinda ağzını açıp gösteren bir çocuk değil. Ne ara dişine bakabildi de yok diyebildi anlamadım ama güven duymaya çalıştığımdan tersini iddaa etmedim bende ama ne zaman elimi ağzına sokup arka diş etlerini yokladım, o anda fark ettim ki Belinda'nın dişleri geliyor. Diş eti inanılmaz şişti! Ben neden hep şüphe ediyorum bu konuda onu da anlamıyorum zaten yukarıda saydıklarım Belinda'nın diş dönemi tipik belirtileri. Ateşlendi ya kafam ondan karışıyor işte!


Belinda'nın ateşlenmesi büyük sürprizdi. Hiç bir zaman, diş dönemleri de dahil ateşlenmemişti Belinda. Çok tesadüf fark ettim zaten. Okuldan dönmüş, akşam yemeği yenilmiş (Belinda yememişti), biraz çizgi film izliyordu koltukta. Bende yanında otuyordum ve banyo zamanını bekliyordum. Tam Kenan'a Devin'i ilk yıkayalım dedim ve Belinda'ya dokundum ki Belinda'nın çok sıcak olduğunu fark ettim. İşin garibi bir gün önce dışarıda onun sıcak olduğunu fark etmiştim ama üstündekilerden sıcaklamış olduğunu düşünmüştüm. Daha sonra da hiç sıcak değildi ondan ciddiye almamıştım. Fakat ikinci fark edişimde evde olduğumuzdan dereceyi çıkarıp ateşini ölçtüm hemen. Belinda'nın ateşi 37 dereceyi geçmişti. Hemen soydum onu ve Kenan'a planlar değişti ilk Belinda'yı banyoya sokuyoruz dedim ve ateşinin yükselmiş olduğundan bahsettim. Bana derecesini sordu ve söylediğim rakamı ciddiye pekte almadı ilk. Panik yaptığımı söyledi. Takrar ölçtüm. Belinda'nın ateşi daha da yükseliyordu. O kadar ani yükseliyordu ki! Ardından bir daha ölçtüm kırmızı alarm vermeye başladı ateş ölçer! Bilmiyorum neden ama çok panikledim. Normalde soğuk kanlıyımdır ama kızım için olamadım. Sakin kalmaya çalışsamda tam olarak beceremiyordum. Belinda'yı ılık suyla dolu küvete soktuk. Belinda mızırdanmaya başladı, çıkmak istiyordu. Ben ise sürekli ateşini kontrol ediyor, Kenan'a çanta hazırlamamız gerektiğini, içine neler koyacağımızı söylüyordum. Amacım hazırlıklı olmak, aniden hastane için evden çıkmamız gerekirse  kızların eşyalarının eksiksiz yanımızda olmasını istiyordum. 

Belinda'ya banyo iyi gelmişti ateşi düşmüştü ama olması gereken seviyeye inmemişti. Saçlarını kurutmadan öylece bıraktık. Üzerine ince bir şeyler geçirdim, yanıma da bir kova sirkeli soğuk su hazırladım. Salonda oturuyorduk ve sürekli ateşini ölçmeye devam ettik. Kulaklarını tutuyor, inliyor hatta ara ara gözleri kapanıyordu. Ben ise onu uyutmamaya çalışıyordum. Sürekli ateşinin düşmesi için bir şeyler yaptım ama ateşi kontrol edilemiyordu. Haftasonu olması ayrıca kötüydü. Gece aniden ateşi filan yükselirde farketmeyiz diye salondaki koltuğu Belinda ve benim için hazırladım ve birlikte salonda yattık. İlk gece çok kötü geçti. Gece boyu sürekli sirkeli soğuk su sürdüm başına. Sürekli itiraz etse de bende sürekli koymaya devam ettim. Gece boyu inledi, uyuyamadı. Sabah olduğunda biraz daha iyiydi. Hatta öğlene kadar ateşi çokta yükselmedi fakat öğle vakti o zamana kadar yükselmediği kadar yükseldi. Gözleri kapandı. İnlemeye başladı. Ateş ölçer kırmızı alarm verince bende yine telaş yaptım. Yine banyoya soktuk. Banyoda titriyor, banyodan çıkmak istiyordu. Zorla tuttuk suyun içinde. Tabi bütün bunlar yaşanırken Devin de inanılmaz huysuzdu. Sanırım o da diş çıkarıyor.  Belinda'nın ateşini düşürdük ama dediğim gibi aniden yükselip duruyordu hep. Bana kalsa hastaneye koşardım ama 39 olması gerekiyor diye söylediler. Ben hatırlıyorum Belinda'nın doğumundan bir kaç gün sonra ateşlenmiştim. Ateşlenmek inanılmaz kötü bir deneyim. Çıldırıyordum, çok acı çekiyordum. Beynimin patladığını zannediyordum. O yüzden Belinda'nın ne çektiğini çok iyi biliyordum. 

Pazartesi günü doktora götürdük. Aşısı ve kan tahlili vardı. Tabi biliyorduk ikisininde erteleneceğini. 3 gündür süren bu ateşin sebebi olmalıydı. Doktorda ateşi 38.5 çıktı ki o an gayet iyi durumdaydı. Demek o baygın anlarında 39 u geçmiş olmalı. Doktorun kontrolünde boğaz enfeksiyonu geçirdiği ortaya çıktı. Bulaşıcıymış dediğine göre. Zaten benimde boğazım kötüydü. Yutkunamıyordum. Yine sordum doktora. Diş geliyor mu diye çünkü diş eti balon gibi şişti. Doktor hayır dedi ama ben biliyorum diş geliyor. Antibiyotiğe başlamıştık ve şu an şişe bitmek üzere. Ateşten eser kalmadı ama Belinda hala kulaklarını tutuyor ve kulak diyip duruyor. Diş jeli sürüyorum ve hala diş eti şiş. Üstelik sağ alt diş eti şişken şimdi sol alt diş etide şişmeye başlamış. Diş jeli sürerken parmağımı her seferinde koparırcasına ısırıyor. Bugün dokundurmak bile istemedi diş etlerine. Hala patlayan bir dişi yok ama sıkıntısını çok ağır yaşıyor. Hala iştahı yok. İstediği şeyler oluyor, hazırlayıp önüne koyuyorum ama yemiyor. Büyük bir ihtimalle diş iştahsızlığı yüzünden yemeyerek güçsüz kaldı, bağışıklık sistemi düştü. Eskiden ağzına tıkıyorduk ya bir şeyler belki ondan bir şey olmuyordu ona. Fakat şimdi onu da yapamadığımızdan güçsüz kaldığı için tüm mikroplara açık halde. Okulda da hasta biri varsa direk ona geçmiş olabilir. Enfeksiyonu muhtemelen bu yüzden.  Doktor diş değil dedi diye sürekli diş etlerini kontrol eder oldum.  Her kontrol edişimin ardından da evet diş ya eminim diyorum. Bakalım diş ise büyük sorunumuzun dişler patladıktan sonra çözüme ulaşacağı konusunda ümidim olacak. Umarım diştir. Son dişleri olduğundan da, artık yeme sorunu yaşamayacağımızı düşünüyorum.

Gerçekten de diş mi acaba? İnsan 100% emin olmak istiyor. Ateşlenmesinden bir gün önce Kenan'a Belinda'nın yeme probleminin psikolojik (arka arkaya yaşadığı : babanın bir süreliğine olmayışı - hamileliğimden dolayı eskisi gibi ilgilenememem - taşınmamız - kardeşinin doğması ve 3 gün anne ve babanın olmayışı - okula başlaması ) olabileceğinden bahsediyordum ve ciddi ciddi işin uzmanına gitmek istiyordum. Diş şüphesi beni durdurdu, beklemedeyim bakalım. Diş mi, değil mi. Diş mi, değil mi... Sorunun diş olması için adeta dua ediyorum diyebilirim. Eminim diyorum ama hala diş etlerini kontrol edip duruyorum. Sanırım diş patlamadan da tam olarak emin olamayacağım. Aynı şekilde Devin'nin de dişlerinin geldiğinden bir emin olup bir emin olamıyorum. Onunda diş etlerine bakıp bakıp duruyorum. 

Sizce nedir? Diş mi? Psikolojik mi?

You Might Also Like

0 yorum

Blogumda bulunan fotoğraflar bana aittir. Yazılı iznim olmadan hiç bir şekilde kullanılamaz.




Popular Posts