Yeni Yıla Yaklaşırken!..

Pazartesi, Ocak 25, 2016


Yeni yılın başlamasından bu yana neredeyse 1 ay geçmiş! Ben anca oturup yazımı yazabiliyorum. Başımıza arka arkaya gelen talihsizlikler yazmak istediğim onca şeyi ertelememe sebeb oldu. Diyorum ya evren bana inat ben ona inat diye. İşte tamda o noktadayım yine! Ne planlar vardı ama hiç birini hayata geçirebilme fırsatımız olmadı.



Uzun zamandan beri sürekli sayıkladığım bir konu vardı. Tatil! Belinda doğduğundan bu yana hiç nefes almadan gece gündüz uykusuz koşturuyorum. Devin doğduktan sonra koşuşturmalarım artmaya  devam ederken bir de aylarca uykusuzluğa maruz kaldım ki hala aynı durumdayım. Ne saçımı boyayabiliyorum ne de kestirmeye gidebiliyorum. Manikür filan en son ne zaman yaptırdım hiç hatırlamıyorum. Tırnaklarımı bile zor zahmet keser oldum. Banyo yapmak sanki lüks oldu. Bilmiyorum ama Devin büyüdükçe kolaylaşmadı her şey daha zorlaştı. Belinda'nın okulu da işe yaramıyor çünkü Belinda sürekli hasta oluyor! Üstelik bir de Devin'e geçiriyor. Hiç bir şey yetmezmiş gibi ikisi de aynı anda diş çıkarıyor. Arka arkaya! Anlayacağınız bir dalga bizi savururken daha doğrulamadan diğerine tutuluyoruz. Devin gece uyumuyor. Devin gündüzde uyumuyor. Devin hiç uyumuyor! Belinda ya dişten ya da geçirdiği ateşli hastalıklardan - ki Devin'de ateşlenip duruyor - hep ayaktalar. Gece bir Belinda'ya koşturuyorum bir Devin'e... Kenan haftanın iki günü geceden sabaha kadar çalışıyor ve öğleden sonraya kadar da uyuyor. Bu yüzden de haftasonlarım, gece çocuklar arasında mekik dokuyup onları yeniden uykuya döndürmekle geçiyor. Sabahta hiç uyumadan kalkıp çocuklara bakmaya devam ediyorum. Bir de ikisi aynı anda uyanmışsa ah kabus! Bir keresinde Belinda'yı da yanımıza aldım - Devin hala bizim odada uyuyor - işte o an ikiside sabaha kadar hiç uyumadı. Devin uykuya dalacakken Belinda  öksürür Devin uyanır ağlar, Devin ağlıyor diye Belinda uyanır mızırdanır, mızırdanma sesine yine Devin uyanır ağlar...Hayatımın hiç bir döneminde bu kadar uykusuz ve bu kadar yorgun olduğumu bilmem. Ha işin bir de sabır kısmı var o ayrı. Hiç bir işi zaten yapamıyorsunuz. Evi bile temizleyemiyorsunuz. Huysuz, uyumayan yemek yemeyen iki çocuk var. Zaten kendinizi salmışsınız. Ne uyku var ne doğru dürüst beslenme. Siz de bir hastalıktan diğerine geçiyorsunuz. Ağlıyorlar hiç bir şeyden memnun değiller ve ikiside kucak istiyor. Delirmemek için beyniniz sürekli sizinle konuşuyor 'sakin ol Funda, sakin ol'. Bazen olamıyorsunuz. Bazen hüngür hüngür ağlıyorsunuz. Kendimi geçtim de yapamadığım tek bir şeye çok üzülüyorum. O da blog yazmak. Blog yazmak benim için çok ama çok önemli. Hem sevdiğimden hem de ki bu en önemlisi kendim için yaptığım tek şey -aslında çocuklarım için- Bir nevi kaçışım, nefes alışım...

Tatil diyordum nerelere geldim ha ha ha! Evet. Tatil uzun zamandır sayıkladığım ve sürekli olarak 'Kenan neyse ne gidelim bir kaç günlüğüne bu evden uzaklaşalım. Bir otele gidelim herşey dahil olsun. Ne temizlik ne yemek ne de etrafı toplamayı düşüneyim. O bir iki gün dinleneyim. Spa sı olsun şöyle bir bakım yaptıralım kendimize' diyordum. Bir yandan da çocuklara olur mu acaba bu dediklerim diye şüpheye düşsemde en son gözümü karartmıştım ne olursa olsun diye.



Annemle Babam yılbaşında bizde olacaklarını söylediler. Biz gidelim bir yerlere diye konuşsakta Kenan'la bu hayali hala gerçekleştirememiştik. Sonra madem annemlerde geliyor, hava soğuk eve çocuklarla tıkışacağımıza birlikte gidelim bir otele dedik. O kadar işin arasında internet araştırması yaptım nereye gidebiliriz diye. İki çocukla uzun bir yolculuk yapmak istemediğimden yakın bir yer bakındım. Güzel bir yer buldum ve annemde o bölgede otel baktı. Herşeyi ayarladık hatta araba bile kiralandı. Ben çok mutluydum ta ki hastalanana kadar.

Annemler bize geldiler. Belinda çok mutluydu. Her şey yolunda gibi görünüyordu. Ben çok yorgundum ama son enerjimi de valiz hazırlığı için kullanmaya kararlıydım. Şaşırtıcı bir biçimde valizleri hızlıca hazırlamıştım. Çok şaşkındım! Nasıl bu kadar kısa sürdü anlamamıştım.  Akşam yemeğinde masada hep beraber oturuyorduk ki  Devin'in vücudunda kırmızı şişlikler gördüm. Ellerinin üstünde ve kollarında. Sanki sinek ısırmışa, böcek sokmuşa benziyordu. Düşündüm sinek yok böcek olamaz acaba yiyecek alerjisi mi diye?


O akşam Devin ateşlendi. Çok yüksek değildi. Ben tabi anlayamadım olayı. Fakat gece çok huzursuzdu ve ateşi daha da yükselmişti. Ertesi gün Devin'nin vücudundaki kızarıkların çoğaldığını ve bazılarının içinin su topladığını fark ettim. O an 'Devin su çiçeği mi geçiriyor?' diyebildim. Hemen aklıma Belinda'nın kısa süre önce gövdesinin ön ve arka kısmında aniden beliren kızarıkları geldi. Belinda'nın aşısı varya hani su çiçeğiydi de biz mi anlamadık diye! O sabah hastaneye gittik annemle. Doktorumuz tatildeydi malum Christmas. Hastane ortamını da ilk kez yaşadım bu sayede. Aynı zamanda Belinda'yı da götürdük. Onunda bir kaç gündür başlayan ve giderek kötüleşen mantarı vardı. Belinda artık ağlıyordu ve kaşınmaktan uyuyamıyordu. Doktor ikisini de muayene etti. Belinda'nın mantarı var dendi ve krem yazıldı. Devin'nin ise su çiçeği mi yoksa enfeksiyon mu geçirdiği kesinleştirilemedi. Doktorun dediği tek şey kırmızılıklar tüm vücudu kaplarsa su çiçeği, bu şekilde kalırsa enfeksiyon geçirdiği yönündeydi. Doktordan eve geldik ve Belinda ateşlendi! Ertesi gün yola çıkıcaz ve iki hasta çocuğumuz var! Enteresan! 

Ertesi gün fikrimizden caymadık. Yola çıkmaya karar verdik. İlaçlarımız vardı ve gideceğimiz yer eve 45 dk uzaklıktaydı. Bir şey olursa dönebilirdik hemen. Yola çıktık fakat sabah uyandığım andan itibaren boğazımın çok kötü olduğunu fark ettim. Bir kaç gündür bir gariplik vardı ve bu yüzden boğaz pastili alıyordum ama o sabah çok daha kötüydü. Arabaya bindiğimiz andan itibaren birden bana üşüme geldi. O kadar çok üşüyordum ki! Açıkçası çok ciddiye almadım. Soğuk algınlığıdır dedim geçer dedim fakat kalacağımız yere vardığımızda çok ama çok kötü olmuştum.Üşümekten hareket edemez olmuştum -meğer o an ateşim çıkmış haberim yok- Kenan'a hemen sıcak bir şeyler alalım içeyim çok üşüyorum dedim. Restoranta gidip papatya çayı içtim ama kendimi hiç iyi hissetmiyordum. Annem, Babam, Kenan ve çocuklar çevreyi turlamaya çıktılar ama benim kıpırdayacak halim olmadığından odada yatıp uyudum. Onlar gelmiş akşam yemeği için benim uyanmamı beklemişler. Benim ruhum duymuyor tabi. O akşam yataktan zor kalkıp yemek yemeğe gittim. Zaten bir şeyde yiyemedim. Yemekten sonra midem bulanmaya başladı. Odaya gidip tekrar yattım. Bu arada Devin ve Belinda'da yemek yemiyorlardı.




O gece Devin bizim odada Belinda' da annemlerin odasında kalıyordu. İnanır mısınız Kenan'da hastalandı. Gece Devin'e çok ama çok zor baktık. Öyle bir şeydi ki yaşadığımız. Gözümüzü açamıyor, kıpırdayamıyorduk. Ben hiç böyle olmamıştım. Sabahı zor ettik ve sabah olduğunda hala çok kötü durumdaydık. Açıkçası ben nereye gittik, nerde kaldık, nerde yemek yedik hiç hatırlamıyorum şu an. Gözüm hiç bir şeyi görmemiş. Daha sonra annemlerin çektiği fotoğraflardan gördüğümde güzel bir yermiş diyebildim  :) Orda durmamızın bir anlamı kalmamıştı. Valizleri boşaltamadan, çıkardığımız birkaç  şeyi geri koyduk -onu bile sürünerek yaptık- Arabaya kendimizi zor attık. Çocuklar ve biz ailece anlayamadığımız bir hastalığın içindeydik. 

Eve döner dönmez kızları doktora götürdük. Belinda'nın mantarı çok kötü bir hal almıştı ve açıkçası mantardan daha fazlasıydı. Devin'nin ayak parmaklarının arası başta olmak üzere bir çok yeri su toplamıştı ama tüm vücudunda değildi. Bu arada Belinda'nın da ayak parmaklarında kızarıklıklar çıktığını gördüm. Benim boğazım hiç olmadığı kadar kötüydü. İşin ilginç kısmı yediğim bazı şeyler asit gibi boğazımı yakıyordu. Özellikle de çikolata! O kadar yaktı ki bardak bardak su içsem de o yanmayı uzun süre yaşadım. Devin su çiçeği filan geçirmiyordu. Enfeksiyondu. Belinda'da aynı şeyi geçirmeye başlamıştı. Bakın siz şu işe, bana da geçmişti! Sonradan öğrendim ki yaşadığımız şey el ayak ağız hastalığıymış! İşin kötüsü ben aynı zamanda boğaz enfeksiyonu da geçiriyordum. Kenan ise sadece boğaz enfeksiyonu geçiriyormuş. Kızları, annemle babam doktordan eve götürdüler bizde kendimizi göstermek için hastaneye gittik Kenan'la. Ben soğuktan donuyorum -tabi ateşim çıkmış ben farkında değilim-  5 saat sıra bekledik. Yalan değil tam 5 SAAT! Ben ayakta durmayı bırakın, oturmaya zor oturuyordum. Yatmak istiyordum. Çok kötüydüm. Sıra bize geldiğinde doktor enfeksiyonumuz için bize antibiyotik yazdı. Ateşimde 39 du. O an, demek ki o çok üşüdüğüm anda daha da yükselmişti diyebildim. Zaten başım da deli gibi ağrıyordu. Hastaneden eve dönerken annemle babam burda olmasaydı ne yapardık biz diye sorabildim kendi kendime. Kim bakacaktı çocuklara? 5 saat hastanede nasıl sıra beklerlerdi. Yemeklerini nasıl yapardık. Bezlerini bile değiştiremiyorduk!

Kenan antibiyotikle 2 güne toparlandı hayata devam etti ama ben süründüm resmen. Parmak uçlarımda gariplik hissettim. Noktasal şekilde acıyordu, ama dokunduğumda. Baktığımda bir şey görünmüyordu ama ertesi gün Devin'de ve Belinda'da çıkan o kırmızılıklar çıkmaya başladı. Acı veren bir şeydi. Ayaklarımda çıktığında ise çok daha kötü oldu. Yürürken canım acıyordu. Ellerim acıyordu. Boğazım acıyordu. Kızların neler yaşadığını çok iyi anladım o an, ki onlar benden çok daha ağır şekilde geçirdiler özelliklede Devin.

Onca zamandır sayıkladığım tatil yalan oldu. Yılbaşına hazırlık bile yapamadık ve hasta halde girdik.  Hiç bir fotoğrafta çekemedim haliyle. Buraya koyduğum fotoğraflar annem ve babamın telefondan çektiği fotoğraflar. Yeni yıla girerken tek düşündüğüm şey sağlık oldu. Sağlıklı olalım da dedim hep gerisini bir şekilde hallederiz.





Zaman içerisinde atlattık şu garip hastalığı ama şimdi yine kızlar hasta. Belinda boğaz enfeksiyonu geçiriyor ve yine ateşlendi -ateşlenmek normal gelmeye başladı artık- Devin'de orta ateşli-37.6 -38 derece arasında- Uyumuyorlar, yemiyorlar ve bilin bakalım aynı anda ne oluyor? Tabiki diş çıkarıyorlar! Bende artık pek enerji kalmadı zaten.  Yaklaşık 4 aydan fazladır gece uykularım yok, gündüz zaten uyuyacak vakit yok. İşleri yetiştirmeye çalış - ki hiç yetişmiyor. Uyumayan yemeyen çocukla iş mi yetişir değil mi? - Hala içimde bir ümit. Uyuyacağımız ve sağlıklı olacağımız günleri iple çekiyorum. Halimize şükrediyorum yine de. Çok daha kötüsü olabilirdi diye. Yaşadığımız o garip hastalıktan ölen bebekleri okuyunca nasıl şükretmeyeyim. 

Geçtiğimiz sene garip bitti bu sene garip başladı. Sağlık olsun yeterki diye -uykuda olsun ya lütfen- tekrar etmekten başka bir şey diyemiyorum şu sıralar.




Geçte olsa Herkese sağlıklı, mutlu, dolu dolu huzurlu bir hayat diliyorum! Sevgiler!...





You Might Also Like

2 yorum

  1. Funda'cım iki tane muhteşem kızın var, yaza doğru her şey biraz daha kolay olacak inanıyorum. Biliyorum çok zor yaşadıkların ama az daha sabır. Hepinizi öpüyorum gözlerinizden. Keşke hep birlikte yniden gelsek

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O kadar çok şey arka arkaya oldu ki. Umuyordum artık hiç bir şey bekleyemez oldum. Kabulleniyorum artık... Bir dahaki gelişinizde Demir'i de bekliyorum ona göre :)

      Sil

Blogumda bulunan fotoğraflar bana aittir. Yazılı iznim olmadan hiç bir şekilde kullanılamaz.




Popular Posts