Günlük

Belinda 2 Yaşında!

Salı, Eylül 29, 2015


Nasıl geçti zaman hiç ama hiç anlamadım. Belinda 2 yaşına girdi hala inanasım gelmiyor!
Benim minik küçük kurabiyem artık 2 yaşında! 

Berlin'e yeni taşınmamız Devin'nin doğması derken Belinda'nın doğum gününe pek hazırlıksız yakalandım. Pasta nerede yaptırırız, nereden parti malzemesi alırım, nereden kıyafet bakarım, nereden balon alırım hiç ama hiç bir fikrim yoktu. Açıkçası sokağa çıkıp ileri geri koşturup araştıracakta ne vaktim vardı ne halim. Bende bu yüzden hepsini internet üzerinden hallettim! Hatta ilk defa Belinda'ya internetten ayakkabı aldım! Olmazsa ne yaparım diye tereddüt etsemde korktuğum olmadı ve ayakkabılar Belinda'ya uydu. 





Konsepti belirlemek için doğum gününe 1 ay kalana kadar bekledim. Hani olur ya Belinda'nın ilgisi, sevdiği şeyler değişir diye ama değişmedi! Belinda hayvanların hastası! Özellikle de ördeklerin! Bu yüzden çiftlik hayvanlı bir konsept oluşturmaya, doğum gününü öğle uykusundan önce kutlamak istediğimden -aksi taktirde yorgun düşüyor - kahvaltı tarzı şeyler sunmaya karar verdim. Doğum gününün en önemli şeyi doğum günü pastası. O yüzden ilk pastadan işe başladım. İnternette araştırmalarım sonucunda Berlin'nin en iyi 10 pastanesi arasına giren bir pastane buldum. Bize de yakındı. Hemen gidip pasta işini hallettik.
  


Pastayı eve gelene kadar görmedim ve nasıl olacağı konusunda da en ufak bir fikrim yoktu. Renklerinden de bir haberdim. Bu yüzden geri kalan dekor, tabak, bardak gibi şeyleri nasıl  seçeceğimi de bilemedim. Fakat canlı renkler olsun ve üzerinde de hayvanlar olsun istedim. Yine internetten bulduğum 'Farm Animals' isimli tabak - bardak parti setini aldım. İyikide almışım Belinda bayıldı!




Pasta tahminimizden o kadar büyük geldi ki! Neden bu kadar büyüktü hiç bir fikrim yok. Belinda'nın şansı sanırım. 1. yaş doğum gününde de pastası kocaman gelmişti. Günlerce yedik, Belinda'nın okuluna da götürdük, etrafa da verdik ama pasta bir türlü bitmedi ve pasta inanılmaz ama inanılmaz güzel ayrıca bir o kadar da lezzetliydi! Böylece pastacımızıda bulmuş olduk!




Balon konusunda yine internet imdadıma koştu. Çok güzel bir site buldum ve sitede balonları helyumlu ve helyumsuz olarak satıyorlardı. Geçen sene yaşadığımız helyum kabusundan dolayı bu sefer helyumlu balon almak istiyordum.  Belinda'nın en çok sevdiği şey ördek - aslında kaz - Bu yüzden gördüğüm kaz balonu hiç düşünmeden aldım ve doğum gününden bir gün önce gelmesi içinde dua ettim. Neyseki dileğim gerçek oldu ve bir gün önce balonları geldi!

Kapıdan ilk girdiğinde kaz balonuyla karşılaşan Belinda sevinçten uçuyordu. O kadar çok sevdi ki! Neredeyse yarım saat boyunca ' Aaaa gak gaak! ' diyerek heyecanlı heyecanlı balonunu inceledi. 




Belinda'nın internetten alınmayan sadece kıyafeti ve çoraplarıydı sanırım. Kıyafeti o kadar tesadüf denk geldi ki! Gördüğüm anda tereddüt etmeden aldım. Elbise Belinda'ya çok ama çok yakıştı. İçinde o kadar tatlıydı ki! Normalde uzun elbiseleri giymek istemezdi hatta bu yüzden elbiseyi kısaltmayı bile düşünmüştüm ama Belinda sorun etmedi. Kızım büyüyor mu ne!

Devin'nin elbisesi de denk geldi. Abla kardeş pembe, tüllü, uzun elbise giydiler. Belinda kedi, Devin kelebek olmuştu :) 

Devin o gün şansa güzel bir uyku çekmişti ve tüm kutlama boyunca sakin bir şekilde durdu. Ablasından çok o poz verdi. Ha ha ha!




Berlin'e taşındığımız ilk günden itibaren Belinda için kara tahta yapmak istiyordum.  Kısmet doğum gününeymiş. Belinda kara tahtasına bayıldı! Artık soğuk havalarda dışarı çıkıp tebeşiriyle çizim yapamadığı zamanlar, evde kara tahtasına çizebilecek. 




Belinda anaokuluna başladığından beri zaten değişmeye başlamıştı. İki yaşında getirdiği değişimler de var elbet. Hepsi birleştiğinde inanılmaz tatlı bir kız olmaya başladı. Eskiden de tatlıydı tabi ama huysuzluğu çok fazlaydı. Şimdilerde daha sakin, sözden anlayan, uyumlu bir çocuk oldu. İki yaş için eğlenceli ve en güzel yaş olarak tanımlanır. Artık o döneme girmiş bulunmaktayız. Bakalım bizi nerler bekliyor. En çok muhabbet etmek istiyorum onunla. Artık bir konuşsa da anlasak kafasından neler geçtiğini! 


Belinda doğum günü boyunca çok mutluydu. İstediğimde buydu zaten onun çok ama çok mutlu olması. Hediyelerini açtı, oyuncaklarıyla oynadı, pastasının üstündeki hayvanlarla oynadı -pastasından yemedi - balonunu neredeyse hiç bırakmadı, kara tahtasına çizimler yaptı...evdeki kutlama bittikten sonra da dışarı çıkıp parkta biraz oynayıp uyudu. Anneannesi ve dedesi de yanında olduğu içinde ayrıca mutluydu. Sorunsuz güzel bir doğum günü geçirdiğimiz için ben de inanılmaz mutluydum. 

Doğum günün kutlu olsun Belinda'm! Çok mutlu ol, hep mutlu ol! Sağlıklı ol! Canım kızım benim. Seni çok ama çok seviyorum...

Herkese Sevgiler

Günlük

Belinda Okula Başladı!

Pazartesi, Eylül 28, 2015


Belinda okula başladı! Hala inanamıyorum! Bu kadar erken başlamasına hiç ama hiç hazırlıklı değildim doğrusu. 

Onu okula başlatmamızın bir çok nedeni var aslında. En önemli sebeplerinden biri Devin'nin olmasıydı. Devin ile ilgilenmek zorunda olmam Belinda ile yeteri kadar ilgilenemem anlamına geliyordu. Onunla oyun oynayamıyor, kitap okuyamıyor, yemeğiyle yeteri kadar ilgilenemiyor hiç bir şeyi yeteri kadar paylaşamıyorduk. Belinda büyüdü ve oyun oynamaya, parka gitmeye ve sosyalleşmeye eskisinden daha çok ihtiyacı var. Onun ihtiyaçlarına tam anlamıyla yetişemediğimiz zaman hırçın, mutsuz biri olup çıkıveriyordu ve sürekli Tv seyretmek istiyordu. Yemesi kötüleşmişti ve gerçekten bu durumdan inanılmaz mutsuzdum. Aslında şanslıydık Berlin'e taşındığımız için. Yoksa İstanbul'da ne yapardım bilemiyorum. Daha Berlin'e taşınmadan önce Belinda'nın okulunu ayarlamıştık. Bu okullara kita deniliyor ve çocuğunuz 1 yaşında iken bile verebiliyorsunuz. Aslında çocuk değil bebek iken desek daha doğru olur! Devlet okulu olduğu için aylık çok cüzi bir miktar ödeme dışında para vermiyorsunuz. Böylece hem sosyalleşmiş hem oyun oynamış hem de yemek yemeğe başlamış - umutla bekliyoruz- bir kurabiyeniz oluyor! Biliyorum Belinda'nın annesine de ihtiyacı var. Bu durum beni bir yandan sevindirse de bir yandan da üzüyor. Çok erken ayrılmışız gibi geliyor ama bencillik yapmamak için kendimi tutmak dışında yapacak bir şeyim yok. Gerçek şu ki artık ona yetemiyorum. Bazen okula gitmemesi için türlü bahaneler sunmak istesem de aklıma evde tıkılı kaldığı anlarını getirip susuyorum.   




Belinda okula başlayalı 1 haftayı geçti. Okulunu çok seviyor orası kesin. Biz ne kadar okul desekte o oraya park diyor hala. Ha ha ha! İki öğretmeni var. Biri Türk diğeri Alman. Şu an alışma döneminde o yüzden tüm gün gitmiyor.  Sabah 8:30' dan öğlen 12' ye kadar orada oluyor. Tam olarak başladığında ise sabah 8:30'dan öğleden sonra 3 - 4' e kadar orada olacak. Şu döneminde bile onu çok özlüyorum. Nasıl tüm gün evde olmayışına alışacağım bilemiyorum. Çok zor bildiğim tek şey bu. Bu döneme kadar her saniye birlikteydik ve büyüme sürecindeki her anını yakalamış durumdaydım şimdi hepsini kaçıracağım, öğretmenlerinden öğreneceğim. Sanki başkasının çocuğumuş gibi... Ay yok ben daha alışamamışım bu duruma ha ha ha! - mecbursun Funda mecbursun! -  Beni tek teselli eden şey onun mutlu olması ve eve döndüğünde de okula giderken de heyecanlı olması. Evet tek dayanağım bu! - şu an bu satırları yazarken çok duygusalım ve  yazımı bir türlü toparlayamıyorum. Bu yüzden devam edemeyeceğim -





Belinda'm Belinda'm benim bir tanem canım kızım! Seni o kadar çok seviyorum ki! 

Seni başkalarıyla paylaşmak ne zor şeymiş. Gözümün önünde olmayışın ne zor şeymiş. 
İstediğim anda seni görememek ne zor şeymiş.
Bu fikre alışmak zorunda kalmak ne zor şeymiş. 
Bir çocuğunuzun olması ve bir parçanız olarak kalamaması ne zor şeymiş!
Büyümeleri ne zor şeymiş!
Bu kadar basit ve güzel bir durumda bile ben sınıfta kalmış durumdayım!
Ayvayı yedim desenize!


Herkese Sevgiler!

Fotograf Çekimi

Devin 2 Aylık!

Cumartesi, Eylül 19, 2015



Merhaba!! Devin 3. ayına yaklaşırken ben yine! geç blog postumla Devin 2 Aylık yazımla karşınızdayım! Hiç yazımın geç yazılmasının nedenlerine girmeyeceğim. Beni takip edenlerin az çok bilgisi vardır. Kendimi tekrar etmeyeyim değil mi? Ha ha ha!

Devin 2 aylık ama nedense bana kocamanmış gibi geliyor. geçen aydan bu yana ne kadar kilo aldı kaç santim boyu uzadı bilmiyorum ama şu an 68 cm kıyafetler giyiyor. Kucakta taşıdıktan bir süre sonra kollarınız ağrıyor :)

Devin artık neredeyse gündüzleri hiç uyumuyor. Arka arkaya girip çıktığımız ataklarımızda cabası. O uyumayınca da yapılacaklar öylece duruyor ve Belinda ile ilgilenmek imkansızlaşıyor. 

Devin uyku eğitimine henüz başlamadı ve başlamak için 3. ayını doldurmasını bekliyorum. Henüz tam bir uyku ve beslenme rutinine de girmiş değiliz gerçi beslenme rutini biraz biraz oturmaya başladı ama dediğim gibi bir anda herşey değişebiliyor. 

Devin hala bizimle birlikte uyuyor ama bir kaç gecedir onu yatağına da yatırmaya başladım. Gerçi gece beslemesinde otomatik olarak yatağımızda kalıyor.

Devin elleriyle birlikte ayaklarını da keşfetmeye başladı. Bezen ana kucağında ayaklarını fark ediyor ve şaşkın şaşkın bakıyor. Ellerini ise daha aktif kullanmaya başladı. Uykusu geldiğinde ise ellerini emmeye başlıyor.

Devin Belinda'nın hastası! Onu gördüğü anda sevincinden kuduruyor. O kadar çok heyecanlanıyor ki! hatta görmeyi bırakın Belinda'nın sesi bile yetiyor. Bana bu kadar heyecanlanmıyor. Ha ha ha!

Devin'nin gece uykuları gündüz uykularına göre hala çok iyi. Aman iyi olsun değil mi! Bazı geceler kesintisiz 6 saat uyuyabiliyor ama dediğim gibi bazı geceler. Bazende kıpır kıpır bütün gece emmek istiyor ve huzursuz bir şekilde uyuyamıyor. 

Devin kahkaha atmaya başladı! En çok Belinda'ya atıyor o kahkahalarını. Bazen uykusunda o kahkahalarını duyuyorum. Bazen de neye gülüyor hiç anlamıyorum. Fakat bir şey var ki kahkaha için erken değil mi yahu demekten kendimi alamıyorum. 

Devin seslere iyice hassaslaştı. En ufak bir sese uyanabiliyor. Uyuyamadığı zamanlar ve uyku başına vurduğunda ağlama krizine giriyor ve onu hiç bir şekilde susturamadıysak eğer çareyi saç kurutma makinasında buluyoruz ne yazık ki. 

Devin ne bebek arabasında ne de tam konforlu yanar dönerli salıncağında uyuyor. En sevdiği uyku pozisyonu kucağımızda biz ayaktayken yüzü dışarıya dönük bir şekilde yürürken uyumak! Yüzünü kendimize döndürdüğümüz anda ağlamaya başlıyor ve o pozisyonu hiç sevmiyor. Karnına baskı oluyor ondan mı istemiyor hiç bilmiyorum ama bir şeylere bakarken dalıp gitmeyi daha çok seviyor. Omuz üstünden göremiyor herhalde kerata ha ha ha! 

Devin kendini yan döndürebiliyordu sırt üstü yatarken. Şimdilerde ise yan dönüyor ardından yeniden dönüp yüz üstü (biraz vücudu yan kalabiliyor ) dönebiliyor. Geçenlerde ise yatakta düz bir şekilde yatarken onu çapraz halde, pozisyonunu değiştirmiş olarak buldum. İlginç!

Devin hala güleç, tatlı bir bebek. Somurtuk bir bebek olmadığı için çok şanslıyız sanırım.  Her gün biraz daha büyüyor ve açıkçası daha da büyüyüp bize daha çok katılabileceği o günleri iple çekiyorum! 

Seni çok seviyorum Devin'cik! 


Herkese Sevgiler ve iyi hafta sonları diliyorum!!





Berlin Gezi Rehberi

Bir Cumartesi Günüydü!

Cuma, Eylül 04, 2015


Geçtiğimiz cuma günü yemek yediğimiz mekanın tuvaletinde bulunan broşürleri toplayıp masama geri döndüm. Canım sıkılıyordu artık ev işleri, bebek bakımı ve çocuk bakımı arasındaki hiç bitmeyen üçgenin içerisinde koşuşturmaktan. Yaz ayıda bitmek üzereyken son bir fırsat aradı gözlerim o broşürlerde bakalım nerde ne varmış diye. Tabiki gideceğimiz yer Devin ve Belinda için uygun olmalıydı. Ücretsiz, bize yakın ve iki minnakla gideceğimiz ayrıca Belinda'nın çok seveceğini düşündüğümüz Wasserfest'e gitmeye karar verdik. 

Sabah evden dışarı çıkmamız bir dertti yine ha ha ha! Ne zaman bir yere gidelim desek ya da birileriyle buluşmaya kalksak iki kardeş anlaşmalı gibi ağlamaya, huysuzlanmaya başlıyor. Ya uykuları geliyor ya acıkıyorlar. Düzenin içerisinde bu düzensizlik nereden geliyor o an hiç anlamıyorum. Öyle böyle çıktık evden. Festival alanına tam yaklaştık ki Belinda uyuyakaldı. Biz kahvaltı etmemiştik, mekanda yiyecek vardır orda yiyelim demiştik - gerçi evde yiyecek bir şey kalmamıştı -.  Belinda uyuyunca, festival alanı ise inanılmaz kalabalık olduğundan başka bir yere gidip yemek yemeğe karar verdik. İyikide bu kararı vermişiz!

Sokaktan içeri girdiğimiz anda eski dönem kıyafetleri girmiş bir dolu insanın müzik eşliğinde yürüdüğünü gördük.  Bir yandan at arabası geçiyor bir tiyatral edasında hareket ediyorlardı. Anlamadık ne olduğunu açıkçası. İdama götürülen bir adam vardı ve belliki tarihi bir olayı canlandırıyorlardı. Arkalarından ilerlemeye başladık ama karnımız o kadar açtı ki konvoyu boşverip yemek yiyeceğimiz bir mekan aramaya başladık.  



Küçük bir kasabanın içerisindeydik resmen. Nereye baksak eski dönem kostümlü kadınlar ve erkekler, demirci, yine eski dönem kıyafetler içerisinde enstrüman çalan müzisyenler, oyunlar ve oyuncaklar...











Güzel bir yer bulduk ve inanılmaz lezzetli yemeklerimizi midemize indirip biralarımızı - benimki alkolsüz biraydı - içtik. Bir yandan da canlandırılan dönemi izliyorduk. İdam edilen bir adam, dans eden kadın ve erkekler... Nedir bu nedir bu diye etrafta bir broşür bir bilgi arasada gözlerim bulamadım ama internet araştırmam sonucunda Nikolai-festspiele olduğunu öğrendim. Berlin'nin 1200 -1900 yılları arasını canlandırıyorlarmış ve Berlin'nin kuruluşunu konu alıyormuş. Kilise ise 780 yıllıkmış! Meğersem bulunduğumuz yer eski Berlin'miş! Vay be! Demek ondan tüm dükkanlar filan eskiydi.  Sürpriz bir şekilde ilerleyen öğle vaktimiz Belinda'nın uyanması ve uykusunu alamadığı için ağlama krizine girmesiyle kısa çaplı bir kriz yaşandı. Neyseki sakinleştirdik ve Belinda hadi sende etrafına bir bak ne güzel diyebildik.  





Orada biraz vakit geçirdikten sonra Wasserfest'e gitmeye karar verdik. Alana yaklaştığımız ve içeriye girdiğimiz anda aslında çokta bize göre olmadığını fark ettik. Bir inanılmaz kalabalıktı ve bir bebek, bir çocuk ve kocaman bebek arabamızla neredeyse hareket edemiyorduk. Aktiviteler inanılmaz güzeldi ve aslında ikiside biraz daha büyük olsalardı çok güzel bir festivaldi ama bizimkiler fazla minnaktı. Hareketlerimizin kısıtlı olmasından dolayı tüm alanı doya doya dolaşamadık ve bir yer bulup orada sabit kalmak zorunda kaldık. 

Belinda ördek delisi ve ördek kostümlüleri görünce çılgına döndü. 'gak gak' diyerek ördeğin yanına geçti ve yanından uzun bir süre ayrılmak istemedi. Dağıtılan plastik ördekleri bulacağım diye kanter içinde kaldım ama en sonunda buldum hem de iki tane aldım ha ha ha! Amacım Belinda'yı sevindirmek ve verdiğim sözü tutmaktı elbet yoksa ev ördeklerden geçilmiyor artık. Her ne kadar ördek su tabancasını ve balonları bulamasamda hiç yoktan iyidir diyip oturabileceğimiz bir yer bulmaya giriştik. 


Festivalin bir çıkışında bulunan çimli alanı gözüme kestirdim. Geniş bir alandı ve kalabalıktan uzaktık. Bir dolu su oyunları burda da vardı ve inanın çocuk olmak istedim. Festivalde o kadar çok aktivite vardı ki. Görebildiklerimin arasında el becerileriyle ilgili yaratıcı aktiviteler, suyun kaldırma kuvvetiyle alakalı öğretici alanlar, zeka oyunları, uzaktan kumandalı gemiler, kukla tiyatrosu,  konser alanı ve bir dolu sulu oyunlar! Gezemediğimiz ve göremediğimiz bir sürü aktivite vardı ve ben inanılmaz merak ettiysemde hep ilerlemek zorunda kaldım. Buradaki çocuklar inanılmaz şanslı İstanbul'da nerde! Sanırım Devin ve Belinda biraz daha büyüdüklerinde bu tarz organizasyonlardan çok daha fazla anlayacaklar ve katılabilecekler. İnanıyorum ki çokta eğlenecekler. Hem de iki kardeş el ele tutuşup koşturacaklar bir ordan bir buraya. Ay şimdiden sabırsızlandım bak! Bende sürekli onlar için aktivite arayacağım. Hem o zamana kadar Almanca'yı da öğrenmiş olur daha detaylı işin içine girerim! O kadar özeniyorum ki o an. Keşke büyük olsaydı şu oyunu oynasaydı ne kadar eğlenirdi Belinda diye...












Son satırlarımı öyle bir heyecanla yazdım ki konunun içinden şu an çıktım ve ne yazacağımı da unutmuş oldum ha ha ha! Kısa ve öz diyebileceğim şudur ki Berlin her türlü aktivite için bir cennet ama bu cenneti doya doya yaşamak için Devin'nin büyümesi ve Belinda'nında durulması gerekiyor. 
Her köşe başında bir olay, bir organizasyon var. Kıyıda köşede gizli saklı o kadar çok şey var ki! Kendi mahallemde bile her seferinde yeni bir şey keşfediyorum. Berlin'e taşınalı 4 ay oldu ve bir de doğum atlatmış olmama rağmen hiçte fena değilim diye kendimi avutuyorum. Zira kendimi hep bir şeyler için geç kalmış hissediyorum. Almanca bilmemem ayrı bir sorun bilseydim daha kolay olurdu herşey biliyorum. Fakat Belinda okula gitmeden ve Devin düzene girmeden bu iş biraz askıda şu an. Duvarlarda ilanlar ya da bir yerde bir yazı görüp merak edip anlamamak çok can sıkıcı! Hep tahmin yürütmek zorunda kalıyorum :) Her neyse. Ay niye hep yazılarım bir yerden sonra şikayete dönüşüyor benim ha ha ha! Ne olur tek olmadığımı söyleyin...

Unutmadan olurda Berlin'e yolunuz düşerde Berlin'nin ilk kuruluş yeri 'The Nikolai Quarter'ı '
 merak ederseniz hani bide denk gelir ya bir organizasyonda olur, kaçırmamanız için size buraya  
bir göz atmanızı öneririm. 

Hepinize Sevgiler! 

Blogumda bulunan fotoğraflar bana aittir. Yazılı iznim olmadan hiç bir şekilde kullanılamaz.




Popular Posts