Çekiliş

Kitap Çekilişi! (1)

Cumartesi, Nisan 29, 2017


Herkese merhaba! Blogumda yine bir çekiliş düzenliyorum fakat bu sefer diğer çekilişlerimden biraz farklı olacak.  Sekiz farklı kitap için arka arkaya sekiz çekiliş düzenleyeceğim ve her biri iki hafta sürecek. Aslında bu kitap çekilişleri bahar aylarını kapsayacaktı fakat vakitsizlikten maalesef yaza sarkmış oldu :( 

Kitapların hepsi bana ait ve çok temizler. Artık kullanmadığım için sizlere hediye etmek istedim. 


İlk çekiliş kitabım:  Gün Yayıncılık / Marie F. Mongan  / 'HypnoBirthing' Mongan Yöntemi

Kitap size daha kolay, daha rahat bir doğum yapabileceğinizden bahsetiyor. Gerçekten bu doğru mu diye sorarsanız size evet diyebilirim. Doğum yapmaktan çok korkan biri olarak ilk hamileliğimde bu kitabı almıştım. Bu yöntemin öğretildiği bir kurs da vardı fakat oturduğum yere ters olduğundan gidememiştim. Fakat bu kitap doğum esnasında bana çok yardımcı olmuştu. Sancıların en başından doğum anı ve sonuna kadar bir şekilde kendimi bulunduğum yerlerden ve insanlardan soyutlayabilmiştim. Doğum anını ise hiç hatırlamıyorum bile :) Hiç bir ilaç, uyuşturucu yardımı olmadan normal doğum yaptım. Açıkçası hala bu duruma inanamıyorum. Ölesiye korkuyordum çünkü! Siz de normal doğum istiyor ama korkuyorsanız bu kitaba şans verebilirsiniz. Kim bilir belkide benim gibi cesaretlenirsiniz :)

Bu kitaba sahip olmak istiyorsanız yapmanız gerekenler şunlar.


Çekiliş Şartları

- Türkiye sınırları içerisinde yaşamak

- Beni blogumdan ve Instagram hesabımdan takip etmek

- Instagram hesabımda yayınladığım çekiliş fotoğrafını #benimminikgunlugum  #cekilis hastagleri ile paylaşmak 

- Bu yazının altındaki yorum kısmına adınızı ve soy adınızı yazarak ( eğer instagram ve facebook hesaplarınızdaki isminiz farklı ise onu da belirterek) 'katılıyorum' yazmanız yeterli :)

+1 Kazanmak İçin

- Instagram hesabımda yayınladığım çekiliş fotoğrafının altına en az 3 arkadaşınızı eklemek +1

hak kazandıracaktır.


Çekiliş 13 Mayıs 2017 saat 00:00'da son bulacaktır.

Katılım şartlarını eksik yerine getirenlerin isimleri listeye yazılmayacaktır. 

Çekiliş sonucunu hem blogumdan hem de Instagram hesabımdan duyuracağım.

3 gün içerisinde çekilişi kazanan kişiden yanıt alamazsam hediyeler yedek talihlinin olacaktır.

Herkese şimdiden bol şans! Bir sonraki çekilişime kadar (2 hafta sonra ) şimdilik hoşçakalın!




Paskalya Bayramı! Easter! ve Çoraptan Tavşan Yapımı!

Pazartesi, Nisan 17, 2017


Bu seneki Paskalya bayramına biraz hazırlıksız yakalansaksa güzel ve kızlar için eğlenceli bir gün geçirmiş olduk. Havanın soğuk ve yağmurlu olması ise evde bir kaç etkinliği arka arka yapmamız için bahanemiz olmuştu.

Hastalık yine bizi vurdu tabi :) 23 derece sıcaklardan 7 dereceye inen hava yüzünden olsa gerek ailece kırıldık. Kenan ile ben bir şekilde ilaçlarla ayakta duruyoruz. Belinda'nın burun tıkanıklığından  dolayı nefes alamaması ve geniz eti probleminin artması, Devin'nin de burun tıkanıklığı ve son azı dişlerinin çıkarmasından dolayı yaşadığı huzursuzlukta  bonusumuzdu. Yine de tüm aile öyle ya da böyle sürüne sürüne de olsa ayaktayız :)


Kenan kızları odada oyalarken ben bir yandan yumurtaları pişiriyor diğer yandan da çikolataları saklıyordum. Hazır olduğumda odalarının kapılarını açıp 'hazır mısınız?' diye sorduğumda her ikisi de heyecandan dans etmeye başladılar. O kadar tatlılardı ki! Ellerinde tavşan çantaları odanın içinde dönüp durup, kahkahalar atıyorlardı. Salonda saklı olan çikolataları bulcaksınız diye anlatmaya çalışıyorduk ki Belinda salona fırlayıp çikolataları bulmaya ve çantasına atmaya başladı. O kadar hızlı bir şekilde topluyor ve çantasına atıyordu ki şaşırdım. Ben olayı anlatacağız acaba anlayacaklar mı diye düşünürken Belinda neredeyse tüm sakladığım çikolataları bulmuştu bile! Ha ha ha! Devin ise bir çikolata buldu ve onu da açıp yemeğe başladı. Her ne kadar Devin başka da var hadi bulmalısın desekte Devin hiç oralı olmayıp afiyetle çikolatasını yemeye devam etti. 

Odadaki tüm çikolataları topladılar herhalde diye düşürken bir tane masanın altında kaldığını gördüğümde ise günün en komik anını yaşamış olduk. Belinda ve Devin'e son bir çikolata kaldı dedik ve bulamadıklarında (gerçi Devin oralı değildi ve çikolatasını yemeğe devam ediyordu ) parmağımızla çikolatayı gösterdik. Hala çikolatayı görmediler ve bizde parmağımızı çikolatanın dibine kadar götürüp bakın burda! dedik. Niyeyse bir türlü görmüyorlardı. Kenan'la  nasıl olabilir nasıl göremezler edasıyla birbirimize baktık ve yeniden gösterdik. Devin nihayet fark etmişti ve artık o da parmağıyla burda diye Belinda'ya gösteriyordu fakat çikolatayı almıyordu. Belinda o an gördü ve hemen çikolatayı kaptığı gibi çantasına attı. 











Çikolata toplama ve yemenin ardından (tabiki hepsini yemelerine izin vermedik) yumurta boyamak için masaya geçtik. Gıda boyası almayı unuttuğumdan resim boyası kullandırmak zorunda kaldım. Bu yüzden de yumurtaları yiyemediler :(  Yumurta boyama bir yerden sonra  resim yapmaya dönüştü.  Masa örtüsü, elleri kısaca heryer (saçları bile ) boya oldu. İki minik çocuğu idare edebilmek gerçekten zor. O kadar hızlılar ki! Onların hızına yetişemediğim gibi bir yerden sonra yokuş yukarı koşmuşum gibi yoruluyor,  nefes nefese kalıyorum. İstekleri hiç bitmiyor ki. Titiz ve temiz Devin sürekli ellerini silmem için beni yanına çağırıyor, yaratıcılığa doymayan Belinda  ise benden daha çok malzeme istiyor. Ardından Devin'de istiyor tabi :) 






Yumurta boyama, resim yapma etkinliğimiz sona erdiğinde Devin öğle uykusu için odasına gitti. Kenan da uyudu ve bizde Belinda ile baş başa kaldık.  Napsak acaba diye düşünürken patlamış mısır patlatıp film izlemek aklıma geldi. Belinda zaten bu fikre bayıldı. Baba-kız içeride uyurken bizde anne-kız patlamış mısır yiyip Troll'ü izledik. Filmin sonuna doğru Devin uykusundan uyandı. Öğle yemeklerinin ardından ne zamandır aklımda olan ve 1 ay önce internetten gördüğüm çoraptan tavşan yapmanın iyi bir fikir olduğunu düşündüm.  Neyseki nasıl yapılacağı aklımdaydı ve tüm malzemelere de sahiptik. 


Tavşan yapımı için malzemeler

İp
Pirinç
Çorap
Makas
Kurdele
Kalem


Çorabın içini pirinçle doldurun ve üst kısımda tavşanın kulaklarının uzunluğu kadar boşluk bırakıp bir iple sıkıca bağlayın.



Bir makas yardımıyla üst kısmı tavşanın kulakları gibi (ortasını üçgen şeklinde ) kesin. 


Çorabın orta kısmının biraz üstünden bir iple bağlayın. Bu kısım tavşanın yüzü olacak. 



Kalemle yüzünü çizdikten sonra boyun kısmına seçmiş olduğunuz kurdeleyi bağlayın. 


Çorabın arka kısmına ise küçük bir top oluşturacak şekilde bir parça alıp bir ip yardımıyla bağlayın. Bu tavşanın kuyruğu olacak. 



Çocuğunuz istediği gibi boyayabilir, yaratıcılığını kullanabilir :) İşte çorap tavşanlar. Bizim kızlar tavşanları baya sevdiler.  Çok ama çok tatlılar değil mi?  :)



Easter

Paskalya Bayramına Özel Çikolatalı Cupcake Tarifi!

Cuma, Nisan 14, 2017



Kısa ama uzun araba yolculuğu içeren tatilimizin hemen ardından cupcakelerimi yapıp nihayet sizinle paylaşma fırsatı bulabildim. Uzun zaman önce paskalya bayramı için aldığım cupcake setim bir kaç malzeme eksikliğinden dolayı bir köşede duruyordu. Neyseki tatilimiz sırasında sokakta dolaşırken fark ettiğim cupcake malzemeleri satan dükkan sayesinde tüm eksiklerimi tamamlamış oldum.
 İşte lezzetli mi lezzetli cupcake tarifim!

Çikolatalı Cupcake 



Malzemeler

1 1/2  bardak         (375 ml)   ağartırmamış un
1 1/2  çaykaşığı     (7.5 ml)    kabartma tozu
1/2     çaykaşığı     (2.5 ml)    karbonat
1/4     çaykaşığı      (1 ml)      tuz
1        bardak          (250 ml)   şeker
3/4     bardak          (180 ml)   kakao
3/4     bardak          (180 ml)   sebze yağı
2        yumurta
1        çaykaşığı       (5ml)       vanilya ekstresi
1        bardak           (250ml)    süt

Hazırlanışı

Bir kabın içerisinde unu, kabartma tozunu, karbonatı ve tuzu iyice karıştırın. 
Başka bir kabın içerisinde şeker ve kakaoyu karıştırın. Ardından sebze yağını, yumurtaları ve vanilyayı ekleyerek elektrikli mikserin en yüksek hızında çırpın. İyice karıştıktan sonra mikseri düşük hıza getirip kuru karışımınızı ve sütü birbiri ardınca ekleyin. Karışımı cupcake kalıplarınıza döküp önceden 180 derece ısıtılmış fırınınıza yerleştirin. Kürdanı batırdığınızda kürdan temiz kalıyorsa cupcakeleriniz pişmiş demektir! :) 


Ben şirin mi şirin Meri Meri cupcake setini kullandım. 




Cupcake Kreması (Buttercream)


Cupcake kremasını hazır aldım. Fun Cakes marka hazır buttercream gerçekten çok lezzetliydi. Su ve toz karışımı çırpıp 1 saat beklettikten sonra içine katı yağ koyup el blendırı ile çırpıyorsunuz. İsterseniz hemen isterseniz renklendirici ilave edip cupcakelerinizi süsleyebiliyorsunuz. 



Wilton marka jel renklendirici ilk kez denedim ve çok memnun kaldım. Belinda'nın doğum günü için kullandığım sıvı renklendiriciler kremamı çok sulandırmıştı ve ne kadar dolapta tutarsam tutayım eriyip yeniden sıvı hale geliyordu. Ayrıca istediğim rengi bir türlü elde edememiştim. Jel renklendirici de ise bir damla kullanarak istediğiniz rengi tutturuyor kremayı sulandırmıyorsunuz. Ben limon sarısı rengini kullandım. 

Hem cupcake im hem de buttercreme mim çok lezzetli oldu. O kadar hızlı bir şekilde tüketildi ki! :)







Bu tarifi denerseniz eğer yorumlar kısmında fikirlerinizi paylaşmayı unutmayın. 

Afiyet olsun! :)

Büyük Yatağa Geçiş

Devin ve Büyük Yatağa Geçiş!

Cuma, Mart 31, 2017


Bu ay sadece olumsuz şeyler yaşamıyoruz tabiki :) Devin yaklaşık 1 aydır bebek yatağında korkuluksuz yatıyor! Hiç bir sorun yaşamadan bu evreyi atlatmış olmaktan mutluluk duyuyorum! Yuppii!

Çocuğunuzun büyük yatağa hazır olduğunu nasıl anlarsınız?

Büyük yatağa geçiş tecrübemi ilk Belinda ile yaşamıştım. Hep merak ettiğim konulardan biriydi. Nasıl hazır olduğunu anlarım? Nasıl bir süreç beni bekliyor? diye

Yataktan tırmanmaya başladıklarında ya da bunun için uğraştıklarında artık bebek yatağından kurtulmanın vakti gelmiş demektir. Bu benim için en belirgin ve en önemli detay oldu. Yatağa tırmanmak, yataktan aşağıya doğru sarkınmaya çalışmak (ki bu en tehlikeli olanı) ciddi oranda yaralanma riski taşıdığından bir an önce bebek yatağından kurtulmak ya da mümkünse bebek yatağının korkuluğunu açmak gerekiyor.

Büyük yatağa geçiş kaç yaşında olmalı?

Bence bu tüm çocuklar için değişen bir şey. Hiç bir çocuk diğerine benzemez ve geçiş için belirgin bir yaş dönemi yoktur. Elbette 4 yaşında bir çocuğun bebek yatağında yatması beklenemez fakat çocuğunuz hazır değilse 3 yaşında da bebek yatağında yatıyor olabilir. 

Belinda  büyük yatağa geçişinde 19 aylıktı Devin ise 20.


Büyük yatağa geçiş süreci nasıl işliyor?

Çocuğunuz geçişe hazır ise ister büyük bir yatak alarak (kenar korumalı) isterseniz bebek yatağınızın kenarını açarak süreci başlatın. Ben büyük yatak alma taraftarı oldum. Bunun nedeni ise bebek yatağımızın enine dar olmasıydı. Büyüdükçe sağa sola dönme alanı daraldığından sürekli olarak yatağa çarpıp duruyorlardı. Devin'nin yatağını henüz kurmadık ama en kısa zamanda kuracağız. Çünkü sürekli uykusunda dönerken yatağın kenarlarına çarpıp duruyor ve bazen bunun için uyanabiliyor.

Yatağı hazırladıktan sonra bilmeniz gereken şey bebeğinizin yatağından (korkuluğa rağmen ) düşme riski olduğu. Bu yüzden riskli olan yerlere geniş ve kalın yastıklar koymalısınız. Genellikle ilk 3 gün yere düşebiliyorlar ama daha sonra düşmemeye başlıyorlar. Ben ne olur ne olmaz diye yastıkları uzun bir süre koymaya devam ediyorum. 

Düşme riski yaşamak istemeyen anne babalar belki yer yatağı kullanarak bu riski eleyebilirler ama bu noktada öğrendikleri şey bence düşebilecekleri ihtimali. Bu yüzden düşe kalka öğrenmeleri en mantıklısı gibi. 

Herkes uykudayken evde dolaşırlarsa ve başlarına bir şey gelirse...

Sanırım en büyük endişelerimden biri gece herkes uykudayken evin içerisinde dolaşmaları. Fakat şunu söyleyebilirim ki ne Belinda'da ne de Devin de böyle bir şey başımıza gelmedi. Geceleri kapıları her zaman açık oluyor. Gece uyanıyorlar ve evde dolaşıyorlar fakat geldikleri yer bizim yatağımız oluyor, başka bir yer değil. Mesela Devin gece uyanıp yanımıza gelip bizden süt isteyebiliyor. Ya da genellikle uyanıp yatağında oturarak bizim onun yanına gelmemizi bekliyor olabiliyor. Gece evde dolaşan çocuklar muhtemelen vardır ama karanlıkta tek başlarına olmaktan korkan çocukların sayısının daha fazla olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden de evde dolaşmak yerine direk anne babanın yanına gelmeleri daha olası.


Gece sık sık uyanan bebekler için büyük yatağa geçiş çözüm olabilir mi?

Devin 21 aylık ve bugüne kadar deliksiz bir gece uykusu olmadı. Geceleri en az 2 en fazla 8 kez uyanıyor. Bazen süt istiyor, bazen su. Bazen de hiç bir şey. Yanında olmam ona yetiyor. 18 aylık olduklarında rüyaları çoğunlukla kabusa dönüşüyormuş. Devin de bazen kalktığında korktuğunu söylüyor. Uyanma sebeblerini özetleyecek olursak açlık, diş çıkarma, hastalık ve korku. Bu yüzden yatağında kendilerini özgür hissetmeleri uykularını düzene sokmuyor. Yatağını ilk açtığımızda Devin'e 'artık gece korktuğunda yanımıza gelebilirsin' dediysem de böyle bir şey henüz gerçekleşmedi. Korkan bir çocuk yerinden pek kıpırdayamaz değil mi? :)

Bazı çocukların büyük yatağa geçtiğinde uykularının daha da bozulduğunu duymuştum. Önceden dediğim gibi her çocuk farklıdır. Bu durumda yapılacak en doğru şey bebek yatağına geri dönmek ve büyük yatağa geçişi başka bir zamana ertelemek. Tabi bu durum yatağından tırmanmayan çocuklar için geçerli. 

Büyük yatağı red eden çocuklar için ne yapmalı?

Ne Belinda ne de Devin bu konuda bir problem yaşamadığı gibi aksine çok mutlu oldular ve kolay adapte oldular. 

Yatak konusunda problem yaşayanlar için şunu diyebilirim. Eğer beşiklerine hala sığabiliyorlarsa beşiğin korkuluğunu çıkararak süreci daha kolaylaştırabilirsiniz. 

Çocuğunuz sevdiği bir çizgi film karakteri, bir hayvan ya da her hangi bir şey var ise bunun baskılarında bir nevresim takımı alabilirsiniz.  

Gece lambası işe yarayabilir. 

Uyuyana kadar çocuğunuzun yanına durabilirsiniz.

Odanızda yer var ise yatağına sizin odanızda alışmasını sağlayabilirsiniz.

Yatağının yanındaki duvara sevdiği şeyleri (sticker olabilir ) asmasını, yapıştırmasını sağlayabilirsiniz.

Fotoğrafınızı yatağının yanına asabilirsiniz.

Bir yastığa aile fotoğrafınızı bastırtıp onun yatağına koyabilirsiniz. 

Sürekli ama sürekli onunla konuşarak korkularını anlamaya çalışarak onu cesaretlendirmeye çalışabilirsiniz.

Birlikte alışverişe çıkıp  yatağını kendisinin seçmesine izin verebilirsiniz.

Aslında yatak, nevresim takımı vb. şeylerin tümünü kendisinin seçmesini sağlayabilir yatağını birlike hazırlayabilirsiniz.

Dediğim gibi iki kızımda da hiç bir zorluk yaşamadım ama yaşasaydım eğer muhtemelen yukarıda yazdıklarımı tek tek ya da hepsini birden denerdim. 


Büyük yatağa geçiş ile tecrübelerinizi yorumlar kısmında paylaşırsanız çok mutlu olurum. Bu süreci nasıl atlattınız ve sorun yaşayan anne, baba ve çocuklar için neler önerirsiniz?

Herkese Sevgiler!..



Küçük not: Hiç bir alanda uzmanlığım yok. Ne doktorum ne de başka bir şey. Sadece anneyim ve iki kızımla yaşadığım tecrübeleri paylaşıyorum. Bu yazımda yazdıklarım bizim kendi kişisel deneyimlerimizden. Bu yüzden kafanıza takılan bir şey olduğunda mutlaka doktorunuza sorun. Her çocuk farklıdır ve bize uyan bir şey size uymayabilir. 


Günlük

Belinda ve Yeni Okul!

Perşembe, Mart 30, 2017


Uzun zamandan beri ara ara yamaya başladım biliyorum. Bu sıralar o kadar çok şey oluyor ki! Bunlardan biri ise Belinda'nın yeni bir okula başlaması...

Belinda Berlin'e taşındığımız sene, Devin'nin doğmasından 3 ay kadar sonra okula başlamıştı. Okula adapte olması çok kısa sürmüş, 3 hafta içerisinde okuluna alışmış ve severek gitmeye başlamıştı. Herşey normal güzel seyrederken bir anda işler değişmeye başladı.

Okula başladıktan kısa bir süre sonra öğretmenlerinden biri okuldan ayrıldı. İşin kötüsü ayrılan öğretmen Belinda'nın favori öğretmeniydi. O zamanlar Belinda kendini tam olarak ifade edemediğinden olsa gerek bu olaydan ne denli etkilendiğini anlayamamıştık.

Bu ayrılıktan hemen sonra geçici bir öğretmeni oldu. Belinda geçici öğretmenle de güçlü bir bağ kurdu. Öğretmeni Belinda'nın sürekli hasta olmasına ve yemek yememesine çok üzülüyor, onu kendi çocuğu gibi benimseyip elleriyle besliyor ve her şeyiyle yakından ilgileniyordu. Belinda için adeta bir 'anne' rolü oynuyordu ve Belinda da bu durumdan oldukça memnundu. Bir anne olarak en büyük endişelerimden biri Belinda'nın okulda kendisini aç bırakmasıydı fakat öğretmeni sayesinde benimde içim rahattı. Öğretmenini çok sevdiği için okula yeniden severek gitmeye başlamıştı fakat bir gerçek vardı ki öğretmeni geçiciydi.

Dönem bitti, tatil araya girdi, bitti derken yeni döneminde Belinda okula sevinçle gitti fakat bilmediği, sevdiği öğretmeninin artık okulda olmayacağıydı. Her ne kadar yaz tatilinde bunu ona anlatmaya çalışsakta hiç bir şey anlamamıştı. Belinda yeniden öğretmen değiştirmişti fakat bu sefer işler biraz farklı gelişti. Belinda bu süre içerisinde sadece öğretmen değişiklikleri yaşamadı elbet. Konumuz okul olduğu için sadece bu konuda kalacağım. 

Belinda artık okula gitmek istemiyordu. Bazı sabahlar ağlayarak gitmek zorunda kalıyordu. Her ne kadar onu o şekilde göndermek istemesem de mecbur kaldığımız için yapacak bir şeyimiz olmuyordu. Okuldaki öğretmeni de getirmelisiniz ayrı kalmamalı dediğinden doğru bir şey yaptığımızı sanıyorduk. Belinda 3 yaşına girdikten hemen sonra konuşması düzelmeye, kendisini daha iyi ifade etmeye başladığında okul durumuna bir açıklık getirdi.  Bir gün karşımıza geçip 'Okulu sevmiyorum, arkadaşlarımı sevmiyorum, öğretmenlerimi sevmiyorum gitmicem! Evde annenin yanında kalcam!' dedi. Daha önce bütün sorularımıza (okulu sevip sevmediği, arkadaşarını sevip sevmediği gibi) evet diye cevap verdiğinden anlayamamışız. Meğer Belinda demek istediğini bize diyememiş. Sanırım evet derken hayır demek istemiş.

O andan itibaren okula gödermeyi kestik. Teşfik etmeye devam ettik fakat her seferinde hayır cevabını aldık. Bizi protesto etti. Hiç altına yapmazken bilinçli bir şekilde altına yapmaya başladı. Nedenli nedensiz kardeşine vurmaya başladı. Ne zaman dışarı çıkmak istesek ağlama krizlerine girdi. Sonradan anladım ki okula götüreceğimizi düşündüğünden dışarı çıkmak istemiyordu. Ona günün her anı okula gitmeyeceğeni, parka ya da markete ya da nereye gidiyorsak gideceğimiz yeri anlatmaya çalışıyor, sakinleşmesi için elimden gelen herşeyi yapmaya çalışıyordum. Bu öyle bir şeydi ki. Açıkçası bu kadarına şaşırmıştım. Sevmediğini anlamıştım fakat bu denli travmatik bir durumu olduğunu anlayamamıştım. Belinda'nın psikolojisi ciddi oranda hasar görmüş, güven duygusu ise tamamen yok olmuştu. Ne dersek diyelim bize de güvenmiyordu.

Belinda okula gitmiyordu ve benimle, kardeşiyle birlikte evdeydi. Belinda farklı bir çocuk ve özel ilgi isteyen bir çocuk. Onunla evdeyken çoğu zaman bu ilgiyi vermeye çalışsam da bir yerden sonra imkansızlaşmaya başlıyor. En doğru şey ona yeni ve iyi bir okul bulmaktı. 

Berlin'de okul bulmak çok zor. Eğer bir okul bulabilmişsen çok ama çok şanslısın demektir. Listeye adını yazdırırsın, sıra beklersin ve ne zaman sıra size gelir asla bilemezsin. Biz şanslıydık ki yeni bir okul bulmuştuk. Okul için adımızı yazdırdığımızda inşaat halindeydi ve öğretmen alımları devam ediyordu. Başta tereddütlüydüm çünkü nasıl bir yer olacağı ve kimlerin öğretmeni olacağı konusunda (2 öğretmen hariç ) bir fikrim yoktu ama diyorum ya. Berlin'de okul bulmak çok zor. 

Belinda'nın yeni okulu bu senenin başında açıldı ve Belinda Mart ayının 2. haftasında okula başladı. Hala alıştırma dönemindeyiz. Belinda travmasını hala atlatabilmiş değil ve okula alışması çok ama çok uzun sürebilir. Bunun tabiki farkındaydık ve hiç bir şeklde ne ben, ne de öğretmenleri aceleye getirme taraftarı değil.  İşin güzel yanı okuldan ve öğretmenlerinden çok memnun olmam. Özel çocuklarla da ilgilendiklerinden nasıl davranacaklarını çok iyi biliyorlar. Öğretmenleri çok yardımcı ve Belinda'nın durumunu da bildiklerinden bizi hem kendileri yardımcı oluyor,  hem de bize yardımcı olabilecek diğer uzmanlarla kontak kurmamıza yardımcı oluyorlar. 

Bütün herşeyin sonunda Belinda'nın travması konusunda hala endişelerim var. Kolay ve en az hasarla atlatabilmesi için sürekli neler yapabileceğimizi ya da kimlerle konuşabileceğimizi araştırıyor, sürekli öğretmenleriyle iletişim halinde kalıyor ve Belinda'nın durumuyla ilgili uzun uzun konuşuyoruz. O kadar çok üzülüyorum ki anlatamam. 

Doğduğu günden beri sürekli sağlığı konusunda acı çeken bebeğimin hep mutlu olmasını isterken yeni çıkan sağlık sorunlarının yanında bir de psikolojik sorunlarıyla uğraşıyor olmak çok ama çok üzücü. Bilmiyorum ama aynı zamanda öfkeliyimde. Hem de çok. Sürekli neden eski okulu bizi bilgilendirmedi diye soruyorum kendime. Neden her şey olup bittikten sonra bizi çağırıp Belinda okulda böyle davranıyor evde de böyle mi diye sordular anlayamıyorum. Hayır konuştuktan sonra da bir şey de değişmedi. Aynı zamanda sağlık sorunlarının çıkması da canımı acıtıyor. Doktorlara da öfkeliyim. Neden uzun zamandan beri söylediğim şikayetlerini ciddiye alıp bir şey demediler ya da yönlendirmediler diye. Bu da başlı başına bir konu. 

Umarım bu okul Belinda'ya iyi gelir. Arkadaşlar edinir, Almanca öğrenir, öğretmenlerini çok sever ve mutlu olur. Sonuçta 4 yaşına girecek ve eninde sonunda okula başlaması gerekecek. Okula göndermemek olayı kemikleştireceğini düşündüğümüzden yeni bir okulda yeni bir başlangıç yapması en sağlıklısı diye düşündük. Tabi aceleci olmadan tamamen kendisini hazır hissedene kadar bekleyerek. Yeni okulu gerçekten güzel ve bu denli güzel bir okulu bir daha bulabileceğimizden de emin değilim. Başka bir derdim ise Devin'nin önümüzdeki sezon Belinda'nın eski okuluna başlayacak olması. Simdi onun içinde başka bir okul araştırmaya başladık. Okul bulmak neden bu kadar zor ki!

Bütün bu yaşadıklarımız bize ders niteliğindeydi. Hiç bir şeye ve hiç bir kimseye güvenim kalmadı. Artık herşeyi zorlamam gerektiğini, ısrarcı olmam gerektiğini öğrendim. Karakterimin tam tersi olmasına rağmen bunu yapmaya mecburum artık. Olaylara sürekli şüpheci yaklaşmalıyım. Aksi halde başımıza bir çok şey gelebiliyor. Hem okul hem de doktor konusunda yaşadığımız aynen budur.

Benim gibi güven duygusuyla yanıp tutuşan anneler, babalar... Size tavsiyem şu olabilir. Güven duyabilirsiniz. Her hangi birine ya da bir yere, kuruma. Fakat ne olursa olsun şüpheci olmaya devam edin. Özellikle de konu çocuklarınız ise. İnanın geri dönüşü pek iyi olmuyor. 

Sanırım bu yazım Belinda yeni okula başladı yuppii her şey harika yerine pişmanlıklar ve üzüntülerle dolu oldu. Keşke tam tersi olsaydı değil mi? Sürekli kendime 'merak etme her şey yoluna girecek, en azından konunun ne olduğunu biliyorsun. Sana yardımcı olacak insanları buldun ve bir adım attınız' diyorum. Sürecin çok ama çok başındayız. Umarım bir sonraki yazımda her şeyin düzene girdiğini Belinda'nın çok mutlu, sağlıklı bir çocuk olduğundan bahsedebilirim. 

Herkese Sevgiler!...

Aile

Aile Gezisi Rota : Tropical Island - Berlin

Cumartesi, Mart 18, 2017


Geçen sene yeni yılda keşfettiğimiz fakat ard arda geçirdiğimiz hastalıklardan dolayı gidemediğimiz Tropical Island' a en sonunda gidebildik! Gerçi yine hastaydım (evet geçmek bilmeyen hastalıklarım). Soğuktan sıcağa ardından tekrardan soğuğa çıkmak hastalığım için iyi gelir mi ki diye düşünüyordum ki tam hastalığımı atlatıyorum derken yeniden hasta oldum. Bu yüzden yazımı anca yazabiliyorum. Herneyse.

Gitmeden bir kaç gün önce Belinda'ya Tropical Island'ın videolarını izlettirdim. O kadar çok heyecanlandı ki 'hadi anne, hadi baba gidelim' demeye başladı. Açıkçası bende çok heyecanlıydım. 

Evden yaklaşık 1 saat kadar uzaklığımızda olan Tropical Island uçak yapımı için inşa edilen hangarmış. Çok büyük ve epeyce yüksek olan hangara girdikten kısa bir süre sonra sıcaktan üstümüzü çıkarmaya başladık. Bu öyle bir sıcaktı ki terlemeye başlamıştık bile. 

Tahminimden çok daha büyük olan kilitli dolapların ve kabinlerin bulunduğu alana girdiğimizde kendi dolap numaralarımıza ulaşmak baya vaktimizi aldı. Yürüyorduk yürüyorduk ama bir türlü gelemiyorduk. Belinda ve Devin heyecanlı bir şekilde koşturmaya başlamışlardı bile. O an tek düşündüğüm üzerimdekilerden kurtulmaktı.

Nihayet dolaplarımıza ulaşıpta üstümüzü çıkarıp gereksiz tüm eşyalarımızdan kurtulduğumuzda baya bir rahatlamıştım. Ayakkabılarımı çıkardığım an fark ettim ki mekan yerden ısıtmaymış. Ayaklarımın altı sıcacıktı :) Fark ettiğim diğer şey ise kurutma makinasıydı. Bu sayede eve gitmeden önce ıslak havlu ve çamaşırları kurutabilme imkanınız oluyordu. 

Kızlar o kadar heyecanlıydı ki dolapların bulunduğu alandan havuzların bulunduğu alana giden yolda koşturmaya başlamışlardı bile. Onları zapt etmek neredeyse imkanısızdı. Koşturduklarında labirent gibi olan dolapların aralarında kayboluyorlar ve onları bulabilmek zor ve stresli oluyordu.  Ne kadar bizi bekleyin desekte bizi tabikide dinlemediler ve hem onları kontrol etmek hem de hazırlanmak çok ama çok zor oluyordu.  Nihayet hazırız hadi bakalım gidiyoruz dediğimizde içeriye attığımız ilk adımımızda Devin baya tırtıklı olan zemine düşerek dizlerini kanatmış oldu. Kıyamam canı çok yanmış olsa da kısa bir ağlamanın ardından acısını umursamadan heyecanlı heyecanlı koşturmaya devam etti :)



İçeride bizi ilk flamingolar karşıladı. Belinda hayvanat bahçesinde flamingoları çok görmek istemiş fakat onları görememişti (sanırım iç mekana almışlardı). Bu yüzden flamingoları görmek bizi mutlu etmişti. Yarı bozuk fotoğraf makinamı çıkarıp fotoğraf çekmeye başladım bende. Biliyordum ki ilerleyen zamanlarda fotoğraf çekmem imkansızlaşmaya başlayacaktı.

Flamingolardan sonra şelalenin ve havuzun bulunduğu alana geldik. Çok kalabalık olduğu için havuzların fotoğraflarını çekemedim. Fakat şunu söyleyebilirim ki inanılmaz güzeldi. Mekan o kadar güzel planlanmıştı ki, kafanızı havaya kaldırmazsanız bir hangarın içinde olduğunuzu fark etmiyorsunuz. Yapay bir yerdesiniz ama size herşey çok doğal geliyor. 





Havuzda biraz vakit geçirdikten sonra karnımız acıktığından yemek yerlerini keşfetmek için yürümeye başladık. Belinda ve Devin patates kızartması istiyordu. Onlara patates kızartması kendimiz içinde  açık büfeden asya yemekleri aldık. Fiyatlar normaldi. Yemekler ise inanılmaz lezzetli!




Frozen Yogurt'un tadı ise muhteşemdi. İşin güzel kısmı yoğurdunuzu kendiniz hazırlayabiliyordunuz. İstediğiniz büyüklükteki kabınızı seçtikten sonra yine istediğiniz yoğurdu ya da yoğurtları kabınıza doldurup, üzerine istediğiniz süslemeyi koyabiliyordunuz. O kadar çok fazla çeşit vardı ki! Daha önce hiç bu kadar çok çeşit görmemiştim :)




Lezzetli yemeklerimizi yedikten sonra kızlar tatil arkadaşlarıyla oynamaya başladılar :) Bizde biraz içeceklerimizin keyfini çıkardık. 




Bir süre sonra Belinda yeşil dinozoru görmek istediğini söyledi. Yeşil dinozor internette gördüğümüz mekanın çocuk klübünün dinozoruydu. En çok heveslendiği şey aslında dinozordu fakat saatlerini kaçırdığımız için maalesef göremedi. Fakat epeyce büyük olan ve bir çok oyuncağın, tırmanma alanlarının bulunduğu çocuk alanında baya eğlendi. Devin ise orada bulunduğumuz sürenin neredeyse tamamını kaydıraktan kayarak geçirdi. 



Kızları oyun alanından koparmak biraz zor olsada onları alıp ikinci havuzun bulunduğu alana geçebildik. Havuzun bulunduğu alanı gördüklerinde hoşlarına gitmiş olmalı ki mızırdanmayı kesip yeni mekanda bulunan oyuncakları keşfetmek için oyuncaklara doğru koşturmaya başladılar.. Devin yine bir kaydırak buldu ve süreki ama sürekli kayıp durdu. O kadar çok kaydı ki! Uykusu olmasına ve yorgunluktan ölmesine rağmen istediği tek şey kaymaktı. Aşırı yorgunluğundan dolayı ayakta sallanmaya başladığından onu zorla uyuttuk (iyiliğin için Devin). Belinda ise sıcak suyun içinden hiç çıkmadı. Oradaki oyuncaklarla da oynamadı. Suyun içinde öylece oturdu, yattı ve etrafını seyredip durdu. Devin'nin uyuyor olmasından yararlanarak dış mekandaki havuza gitmeye karar verdik bizde. 


Havuza doğru giderken çok üşümüştüm. Yapay bir sıcaklıktan mıdır nedir ne mayonuz ne de havlunuz kurumuyor. Islak mayolarla ve havlularla bütün günü geçirmek zorunda kalıyorsunuz. İşin kötüsü ıslak olduğunuzda içerisi baya serin oluyor. Bir daha gidersek eğer kesinlikle bornoz götüreceğim. Yedek mayo ve yedek havlular... Benden de size tavsiye olsun :)

Havuzun girişine geldiğimizde dışarısının soğukluğunu hissettim. Hasta olmayı göze alarak bu tecrübeyi yaşamaya karar verdim. İlk dışarı çıkarken bir an çok üşüyorsunuz ama sonra suyun sıcaklığı sayesinde dışarıdaki soğukluğu hissetmiyorsunuz. 

Havuzun orta kısmında jakuzinin bulunduğu bir alan vardı. Biz tam oraya doğru yüzmek istediğimiz anda ne olduğunu anlamadan sert bir akıntıya kapıldık. Bir an korktum ama sonra anladım ki havuzda yapay bir akıntı var. Bu bana baya eğlenceli geldi. Akıntı kuvvetli olduğundan kendinizi akıntıya bıraktığınız anda havuzun içerisinde dönüp duruyorsunuz :) Artık gidelim dediğimizde ise havuzdan tam çıkmak isterken akıntıya yeniden kapılıp bir tur daha attığımızda ise gerçekten çok ama çok eğlendim. Ha ha ha! Tam o sırada havuzun tam orta kısmının yanında bir girdap olduğunu fark ettim. İki kişi girdapta dönüp duruyordu. Bu görüntü bana gerçekten çok eğlenceli ve bir o kadar da komik geldi :)

Nihayet havuzdan çıkabildiğimizde ıslak havlularımızda kurulanmaya çalıştık. Belinda ve Devin'nin yanına gittik ve dış mekan havuzunu keşfe annem çıkabildi.

Devin hala uyuyordu. Belinda da üşüyor olsa gerek sıcak havuz suyunda durmak istiyordu. Annem geldiğinde ise yemek yemek için yeniden restoranların bulunduğu yiyecek alanına yürümeye başladık.  En çok merak ettiğim şey gece Tropical Island'ın nasıl görüneceğiydi. Işıklar teker teker yanmaya başlamıştı ve dediğim gibi kafanızı yukarı kaldırıp bakmadığınız sürece hangarın içinde oldunuzu fark etmiyorsunuz bile. Işıklarla birlikte mekanın atmosferi değişti ve inanılmaz güzeldi. Ben ıslak mayomdan sonunda kurtulmuş üzerime gömleğimi geçirebilmiştim. Hırka almadığım içinse pişmanlık duyuyordum. Fakat bir süre sonra çok ısınmaya başladım. Durum şu ıslaksan içerisi sıcak gelmiyor aksi halde ise çok sıcaklıyorsun. 


Yemeklerimizi yedikten sonra iki havuzun orta kısmında bulunan mini ormanı gezip ardından eve gitmeye karar verdik. Kızlar yorgun olmasaydı muhtemelen gitmezdik ve gece de havuza girerdik.  Havuz o kadar güzel görünüyordu ki! Rengarenk ışıklar tüm havuzu ve çevresini aydınlatıyordu ve masalsı bir atmosfer oluşturuyordu. Belinda yeşil havuza gireceğim diye tutturmuş olsa da yeniden ıslanmayı göze alamadım. Ayrıca onları havuzdan çıkarmaya çalışacağımız zamanı düşünüp her ne kadar acaba girsek mi diye gelip giden düşencemi beynimden çıkardım. Gerçekçi olmalıydım.  Çok yorgunlardı ve eve 1 saat yolumuz vardı. 


Soyunma kabinlerine geldiğimizde giyinmek çok zordu. Çok sıcak olduğundan üzerinize kışlık kıyafetlerinizi giymek istemiyorsunuz. Mecburen giydiğinizde ise sıcaktan terlemeye başlıyorsunuz. 

Genel olarak Tropical Island'ı gerçekten çok beğendim ve mümkün olursa bir daha gitmek isterdim. Soğuk havada tropikal bir iklimi yaşamak, yapay bir alanı doğal gibi algılamak güzel bir tecrübeydi. Artık yanıma ne alacağımı ne almayacağımı da biliyorum! 

İşin bir güzel tarafı ise dışarıdan yiyecek sokmanıza hiç bir şey demiyor olmaları. Ben piknik sepetiyle gelenleri de gördüm. Emin değilim ama sanırım içki sokamıyorsunuz. Onun dışında her şey serbest. Gerçi içerideki yiyecekler çok lezzetli ve dışarıdaki ile aynı fiyat olduğundan çokta dışarıdan yemek sokma ihtiyacınız olmuyor.  Fakat çok seçici bir çocuğunuz var ise onun için çantanıza  bir kaç şey koymak sorun olmuyor.

Tropical Island'a gidipte tecrübelerinizi  paylaşmak isterseniz tecrübelerinizi yorumlar kısmına yazarsanız çok sevinirim.

Tropical Island hakkında daha fazla bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

Herkese sevgiler!..

Blogumda bulunan fotoğraflar bana aittir. Yazılı iznim olmadan hiç bir şekilde kullanılamaz.




Popular Posts