Belinda'nın Favori Kitapları!

Perşembe, Aralık 17, 2015


Belinda ve kitapları meşhurdur. Çok küçük yaşta bilemiyorum sanırım 3 aylıktı kitaplara bakmaya başlamıştık. 5 aylıkken kitapların sayfalarını çevirebiliyordu. 7 aylıktı, kitaplarının arasında oturup hepsini tek tek inceler bakar, kitaplarıyla vakit geçirir, sayfalarını çevirir, iki sayfa çevirmişse bunu anlar, geri döner ve tek bir sayfasını çevirirdi. Oyun grubuna gittiğimizde ise oyundan daha çok orada bulunan kitaplıkta vakit geçirmek isterdi. Belinda doğmadan önce sürekli kitapçılarda vakit geçiren ve kitap alan biriydim fakat Belinda doğduktan sonra kitap okuyacak vaktim olmadığından kitapçılarda kendim için kitap bakmam anlamını yitirmişti fakat kitap aşkım benim için bitmiş olsa da Belinda için kitap bakmam ve ona kitap sevgisini aşılamam için bir engelim yoktu! Bu yüzden kitapçılara gitmeye devam ettim, orada çok vakit geçirdim -geçirdik- Tabiki bebek kitapları reyonunda! Ha ha ha! Hiç şikayet etmiyorum hatta çok eğlenceli ve bana mutluluk katan bir şey sakın yanlış anlaşılmasın :)

Bu yüzden Belinda'nın 100 ün üzerinde kitabı var. Üşenmeyip sayayım dedim ama 100'den sonrasını sayamadım. Bu kadar kitap neden ne gerek var demeyin aksine hepsine baktı, teker teker inceledi favori kitaplarıyla çok daha fazla haşır neşir oldu hatta onları eskitti, kimisini yırttı... Evde, dışarıda hatta bebek arabasında bile eline hep kitap verdim. Bebek arabasıyla yolda ilerlerken elinde kitap okuduğunu görenler Belinda'ya bakıp bakıp gülerlerdi. Çantamda hep 4 -5 kitap bulundurdum. Onlar daha ufak, çok fazla ağır olmayan, yer kaplamayan kitaplar olurdu. Bir dönem kitaplardan uzaklaştı. Bunu fark ettiğim anda kitapların ona yaş olarak küçük geldiğini ve yeni kitaplar almamız gerektiğini anladım ve bu sayede Belinda kitap alışkanlığına geri döndü. Uzun bir süre kitap almamıştım ona ve son zamanlarda yeniden kitap alışverişine geri döndüm. İşte Belinda'nın son zamanlardaki favorileri!

1. Alpha Block Bu kitabı ilk gördüğümde 'İşte tam Belinda'lık bir kitap!' demiştim. Belinda alfabeyi çok seviyor. Bu kitapta ilk sayfa bir harfi, sonraki sayfa ise o harfle başlayan bir kelimeyi konu alıyor. 'A is for - Apple' gibi. Kitabın renkleri, çizimleri çok hoşuma gitsede Z harfinin Zoom ile birleştirilmesini pek beğenmedim. Onun dışında çok eğlenceli, görsel açıdan zengin güzel bir kitap. Belinda her gece bu kitaba bakmak istiyor ve çok seviyor. 

2. Press Here Bu kitabı uzun zamandır almak istiyordum ama Belinda'nın biraz büyümesini bekledim :) Kitabı satın alırken bu kadar seveceğim ve Belinda'nın da seveceği aklıma gelmemişti. İlk ben okudum kitabı hani olayı anlayayım ona göre ona anlatayım diye. Çok beğendim ve heyecanla Belinda'ya okudum ve hep kitapla ilgisini çekmeye çalıştım hep ama nafile. Çok bir şey anlamadı başka kitap getirdi. Fakat ertesi gün 'press me' diyerek -isminide öğrenmiş- kitabı bana getirdi. Şimdi sürekli bana okumamız için getiriyor ve çok seviyor. Tabi bende :) Kitap sarı bir noktayla başlıyor. Bir dizi talimatlar var (sarı noktaya basmak, üflemek, el çırpmak, kitabı sallamak gibi) bu talimatları yerine getirip bir sonraki aşamada neye sebeb olduğunu görüyorsunuz. Çok eğlenceli!

3. Spot's Fun Week Bu kitabı indirimde gördüm. İçini inceledim ve beğenir ya diyerek aldım. Gerçekten de beğendi! Kitap iki kitaptan oluşuyor ve açılır kapanır pencereleri var ki Belinda açılır kapanır pencerelere bayılır! İlk bölüm Spot'un (köpeğin adı) babasının doğum günü kutlaması için annesiyle pasta yapması ve kart hazırlamasını konu alıyor -Belinda doğum gününü hiç unutmamış ve doğum günüyle ilgili ne görürse heyecanlanıyor :) - ikinci bölüm (kitap aslında)  Spot'un kostüm partisine gidişini konu alıyor. Güzel ve eğlenceli bir kitap.

4. Brown Bear Brown Bear What Do You See Belinda'nın bu kitabı bu kadar seveceğini bilseydim çok daha önceden alırdım sanırım :) Belinda sayılar, alfabe, şekiller derken bu sıralar renklere kafayı takmış durumda. Sürekli etrafında gördüğü şeylerin renklerini söylüyor ve özellikle tüm şampuan, krem vb şeyleri toplayıp renklerine göre gruplara ayırıp, onlarla oynuyor.  Evet bu kitap renklerle ilgili :) Kitap kahverengi ayı ile başlıyor ve ayıya ne gördüğü soruluyor. Kırmızı kuş ve kırmızı kuşa ne gördüğü soruluyor ve kitap boyunca sarı ördeğe, siyah koyuna, mavi ata ne gördüğü soruluyor. Her bir sayfa bir renk ve bir hayvandan oluşuyor. En son bir öğretmen ve öğretmenin ardından da çocuklar geliyor. Çocuklara ne gördükleri sorulduğunda kitabın başından öğretmene kadar olan her şey yineleniyor. Ben bu kitabı Belinda'ya düz bir şekilde değilde daha çok şarkı söylüyormuş gibi okudum. Bu kitabı da çok ama çok seviyor ve her gün bir kez okuyoruz hatta ezberlemiş kitap olmasa da sırasıyla hepsini söylüyor :)


5. The Very Hungry Caterpillar  Her yerde gördüğüm popüler çocuk kitabından biriydi bu kitap. Bir çok boyutu ve farklı versiyonları var. Kitapçıda bir kaç çeşidi vardı bu yüzden inceleme fırsatı bulmuştum. Seçimimi küçük boyutlu kitaptan ve aynı zamanda hem puzzle hem de yapı bloklarından oluşan bu setten yana yaptım.  Belinda kitaptan daha çok bloklarla ilgili olsada, son bir kaç gündür kitaplada ilgilenmeye başladı. Her gece mutlaka baktığımız baş ucu kitabımızdan  biri olmaya başladı. Kitap yumurtadan çıkan tırtılın önüne gelen bir çok şeyi yiyerek kocaman olup bir kelebeğe dönüşünü anlatıyor. Aynı zamanda saymayı da öğretiyor. Güzel bir kitap ama dediğim gibi minik blokları Belinda'nın daha çok ilgisini çekiyor :)


Farkındaysanız kitaplar hikaye kitapları değil. Hepsi birer aktivite kitabı ya da öğretici kitap. Bunun sebebi Belinda'nın hikaye okunmasından pekte hoşlanmaması daha doğrusu sıkılması. Belinda yerinde duran bir çocuk değil. Kurtludur kendisi :) Bu yüzden durup ilgilenmesi için içine dahil olabileceği ya da ilgilendiği konuda öğreneceği bir şey olmalı. Şu ana kadar iki hikaye kitabını okumuşuzdur ve o da zevkle dinlemiştir ama onlardan da sıkıldı. 

Siz neler okuyorsunuz (yoksa sizde mi okuyamıyorsunuz (: ) ve favori kitaplarınız neler? Tavsiye edeceğiniz kitaplar var mı? Paylaşırsanız sevinirim :)

Herkese Sevgiler!

Fotograf Çekimi

Devin 4 Aylık!

Salı, Aralık 01, 2015


Devin 4. ayına girdi! Ne çabuk geçiyor günler ve ne çabuk büyüyor Devin! Aslında bir an önce büyümesini ve aramıza katılacağı günü iple çekmiyorum değil! 2 ay sonra masada birlikte yemek yiyeceğiz! Şimdiden heyecanlıyım. Ha ha ha!

Devin'in gece uykuları çok güzeldi. Kesintisiz 6-7 saat uyurdu ve ikinci ayından itibaren ilk gündüz uykuları ki gündüz uykuları da çok iyiydi ardından da gece uykuları gitmişti. Hep bir şüphe vardı içimde bunu yazmıştım. 3. ayın sonunda şüphelerim gerçek çıktı. Devin açmış ve sütüm yetmiyormuş. Minik Devin kilo vermiş :( Artık Devin hem anne sütü hem de formül sütle besleniyor. 4. ayımızın en büyük gelişimi bu oldu. Şimdilerde kilo almaya başladı. Hatta bir haftada 523 gr almış! Anlayacağınız 1 ay geride kalan kilomuzu toparlamaya çalışıyoruz.

Devin kilo alma çabasında olduğu için başta gece de olmak üzere 2 saatte bir beslendi. Şimdilerde ise bazen 2 bazen de 3 saatte bir acıkıyor. Bu yüzden uykularımız hala kötü. Tam uyuyor 1 saate yakın uyuduktan sonra uyanıyor ve uyanması açlığından oluyor. 4 aylık olduğunu düşünürsek bu onun düzeni için kötü ve bu yüzden bir istikrar sağlayabilmiş değiliz. Doktorun dediğine göre olması gereken kiloya ulaştığında Devin'in uykuları da düzelmeye başlarmış. Bu ise 2 ayı bulabilirmiş. Devin'i emziremeyecek olduğum için üzgünüm ama en azından çözüme ulaştığımız için mutluyum.

Karnı aç olmasına  rağmen uslu bir bebekti Devin! Zaten doğduğu andan itibaren sürekli gülümseyen bir bebek. İnanılmaz tatlı ve pozitif.

Devin aktifleşmeye devam ediyor. Sürekli hareket halinde. Sırt üstünden yüz üstüne dönebiliyordu ama eli hep altında kalıyordu. Artık elini de çıkarabiliyor altından. Yüz üstüne dönmeyi o kadar çok seviyor ki! Sırt üstüne getirsek bile onu hemen yine dönüyor. Aynı zamanda sırt üstünden yüz üstüne de dönebiliyor. Yuvarlanıp duruyor işte! Ha ha ha!

Devin oyuncak ya da tv gibi görsel şeylerden daha çok insanlarla iletişimi tercih ediyor. Belinda'nın aksine yani :) Onunla konuştuğunuz zaman size karşılık veriyor o da kendi çapında bir şeyler anlatıyor.

Devin'nin diş dönemi başladı sanırım. Salyalanmaya ve bir şeyleri kemirmeye hatta bazen çok hırslı kemirmeye başladı.

Devin bebek arabasını çok seviyor. İçine yatırdığım anda gülmeye başlıyor. Rahat bir şekilde uyuyor. Eğer acıkmamış ise gazı yoksa ya da altını kirletmediyse hiç sesini çıkamıyor.

Devin masadaki yemeklere ilgi göstermeye başladı. Biz bir şeyler yerken o da heyecanlanıp ağzını açıyor ve hafifçe dudaklarını yalıyor.

Devin'in hala tam bir düzeni yok. Olmamasının en büyük sebebi beslenme saatlerindeki düzensizlik. Akşam uyku ritüellerine başladık. Fakat yatırdıktan bir kaç saat sonra yine uyanıyor. Tekrar besliyoruz ve iki saat sonra tekrar besliyoruz. Gerçi fark ediyorum da beslenme aralıkları yavaş yavaş artmaya başladı. Ben olması gereken kiloya gelene kadar o ne zaman acıkıyorsa o zaman vermeye devam edeceğim. Muhtemelen önümüzdeki ay düzeni oturmaya başlar iyice diye düşünüyorum.

Devin gündüz 3 uyku uyuyor ama uykuları çok kısa sürüyor. Bazen onu uykuya döndürebiliyorum ama genelde açlığına kalktığından uykusuda kaçmış oluyor.

Devin uyku eğitimine başlamadı. Uyku eğitimi için dinlenmiş olmam gerekiyor ama o kadar yoğun ve o kadar yorgunum ki! Uyku eğitimi verecek enerjiyi ve istikrarı kendimde bulamadığımdan başlayamıyorum ama bir an önce bu ortamı sağlayıp başlamam gerektiğini hissediyorum. Çünkü Devin uyku döngülerinde uyanıyor ve yeniden uykuya dönemiyor. Belinda bu zamanlarında odasında kendi kendine uyurdu ve geceleri de hiç uyanmazdı.

Devin'in oyuncaklarını nihayet çıkarabildim. O da oyuncaklarıyla oynuyor ve çok heyecanlanıyor ama dediğim gibi bizimle olmaktan hatta kucakta olup onu oynatmamızdan daha çok hoşlanıyor.

Devin gıdıktan öpülmeye bayılıyor! Hatta kafasını arkaya atıp, gıdığını iyice ortaya çıkarıp, gülmeye başlıyor. O kadar hoşlanıyor ki devam edelim diye kafası arkada bizi bekliyor sürekli öpelim, öpelim, öpelim diye ha ha ha!

Devin her şeye rağmen rahat bir bebek. Onunla ilk kez baş başa dışarı çıkacağım zaman girdiğim strese değmezmiş. Belinda'dan kalan bu önyargıyı üzerimden atmış oldum bende!

Devin etrafıyla çok fazla ilgili. Ağaçları seyretmekten büyük bir haz alıyor. Süs havuzlarını büyük bir mutlulukla seyrediyor.

Devin Belinda için çıldırıyor! Belinda'da ona ilgi göstermeye başladı. Onu öpüyor, sütünü içiriyor.
Devin'i biberonla beslediğimizden beri Belinda onu sevmeye başladı. Bilmiyorum onu emzirdiğim dönemlerde Devin'i iterdi ve kucağımda olmasından hiç hoşlanmazdı. Ben Devin'i Kenan'a verirdim ve hemen kendi benim kucağıma geçerdi. Fakat şimdi onu az emziriyorum ve emzirdiğim anlarda Belinda görmüyor. Sadece biberonla beslenirken görüyor ve birden bire kardeşine sevgi gösterileri yapmaya başladı.

Devin meşhur ellerini önde kavuşturma hareketini yapmaya devam ediyor. Tatlı tombiş teyzeler gibi! Ha ha ha!

Devin Belinda'nın aksine erken kalkan bir bebek değil. Sorunları olmasa fosur fosur uyuyacak. 

Kısaca Devin beslenme ve uyku düzensizleri dışında hayatından memnun bir bebek. O ikisi de zaten zamanla oturacaktır. Gaz problemi çeken bir bebek olmadı. Arada çektiği gaz sancılarını da poposuna hafif hafif vurarak çıkarabildik. Devin'nin karakteri de yavaş yavaş şekillenmeye başlıyor. Sosyal, muhabbeti seven, güleryüzlü bir bebek. Benim inancım bebeklerin karakteriyle doğması ve hiç değişmemesi yönünde. Belinda doğduğu ilk günden itibaren hiç değişmedi mesela. Hep aynı mimikler, hep aynı tavırlar... Aynı şekilde Devin'de doğduğu ilk günden beri aynı. Hiç ama hiç değişmedi. Biliyorum ki ikiside büyüyüp kocaman kızlar olduğunda da hiç ama hiç değişmeyecekler!

Sizde bebeklerin karakteriyle doğduğuna inananlardan mısınız? Doğduğu günden beri aynı kalan çocuklarınız var mı? Beni bu konuda bilgilendirin.

Herkese Sevgiler...


Günlük

Oooo Bedida Oooo Bedidaaa!

Pazartesi, Kasım 30, 2015


Uzun bir ara verdim, vermek zorunda kaldım. Nasıl zor günler geçirdik bir ben bilirim. Herşey ters gidiyor, gündüzler ve geceler asla işlerimizi bitirmek için yetmiyordu -gerçi hala öyle-.  Tabiki beterin beteri var deyip kendimi avutmuyor da değilim hani. Fakat şunu söylemeliyim ki inanılmaz korku dolu haftalar geçirdim!

Derler ya bir kötü haber diğerini getirir ve herşey arka arkaya olur diye. İşte tamda öyle bir hafta geçirdik geçen hafta - haftalar mı desem acaba-. Arka arkaya kötü haberler alıyordum etrafımdan ve moralim pekte iyi değildi. Ayrıca çok uzun zamandan beri devam eden Belinda'nın ciddi! yemek problemi yakamızı bırakmıyor hatta ve hatta çok daha kötü bir hal alıyordu. Bir yandan Devin'nin kilo kaybedişini telafi etmekle uğraşırken, Belinda'nın da hızla kilo vermesi beni iyice korkutmaya başlamıştı. Başlarda gelir geçer diye baktığım bu sorununa ne yaptıysam çözemediğim için, olayın psikolojik olduğuna inanmaya başlamıştım ki Belinda aniden ateşleniverdi!

Belinda'nın Yeme Sorunu

Nerden başlasam nasıl anlatsam acaba. Belinda doğuştan alerjik bir bebekti biliyorsunuz. Alerjik durumu tüm sindirim sistemini etkilediği için gaz, reflü gibi sorunlarıda vardı hep. Büyüdükçe geçeceğini düşünürken pekte öyle olmadı aslında hatta ilaçlarını bıraktığımız ve ek gıdalara başladığımız anda işler daha da kötüleşti ki o zamanlar 6 aylıktı. 

Belinda'ya ek gıda verirken iki kez düşünmek zorunda kalıyordum. Hem alerjisini, hem de reflüsunu. 4 gün kuralına göre hareket etmem ve bir seferde sadece tek bir besin vermem ise kaçınılmaz bir kuraldı. Bütün yiyeceklerin en iyisini, en doğalını aldım. Not tutmak içinde bir defter aldım. Korka korka ek gıdalara başlamıştım çünkü 6 aylık olana kadar bir sürü ilaçla ve tıbbi mamasıyla ilerlemiştik ve tüm bunlara rağmen sorunlar 100% yok olmuş değildi. Doktormuz 6. ayında ilaçları kesmeliyiz dediğinde açıkçası hiç istememiştim fakat mecbur kestik. İlaçları kesmemizle Belinda eski haline geri dönmüştü. Bu durumun yanında birde ek gıdalara başlamanın ne kadar korkutucu olduğunu az çok kestirebiliyorsunuzdur.

Tahmin ettiğim gibi ek gıdalar Belinda için pek iyi olmadı. Ne verdiysem bir kaçı hariç dokunuyordu. Dokunan o kadar çok şey vardı ki bunlar; elma, havuç, pirinç, patates, zeytinyağı, armut,buğday ve daha nicesi. Belinda 7 aylık olduğunda elimde 3 gıda vardı. Tatlı patates, avokado ve muz. Dolayısıyla yaşıtları bir kaç çeşitten oluşan yemeklere geçtiğinde biz hala denemelerimize devam ediyorduk. 9 aylık olduğunda bazı dokunan gıdalar - patates, havuç gibi- artık dokunmamaya başlamıştı. Elimde bir kaç sebze ve bir kaç meyve olduğundan artık karışımlar yapabiliyordum fakat yemek yapamıyordum çünkü zeytinyağı dokunuyordu! Asitik oranı en az olanını kullandığım halde kusuyordu. Çok garip ki o zamanlar 10 tl ye aldığım tereyağını kullandığımda Belinda'ya dokunmuyor ayrıca tuz yerine kullandığım cheddar ve permesan peyniri de dokunmuyordu. Acaba alerjisi geçti mi diye 1 yaşından sonra yaptığım sütlaç kötü bir sonuç verdi. Belinda'nın bezi kıpkırmızı kandı! O kadar çok korktum ki! Ona yeni şeyler vermeye elim gitmez olmuştu çünkü ya bir şey olursa ya daha kötüsü olursa diye korkuyordum.

Bu korkmalar ve yaşananlar ister istemez Belinda'nın yeme alışkanlıklarını etkiledi. 10 aylık civarlarında yemeklere karşı ilgisi git gide azalmaya da başlamıştı. İnek sütü hariç buğday da olmak üzere bir çok gıdaya direnci artmış ve tolere edebilmeye başlamıştı ama dediğim gibi bu seferde yemekler pek ilgisini çekmiyor yabancı madde gibi bakar olmuştu. Bütün bunların ileride başımıza ciddi dertler açacağını bilseydim bir şeyler yapardım diyeceğim fakat şu an bile geçmişe dönüp ne yapardım, nasıl bir yol izlerdim açıkçası bilemiyorum.

Belinda yemeğe karşı ilgisini kaybetmişti fakat süte karşı değil. 1 yaşından sonra artık büyükler gibi sofraya oturup yemek yemesi gerekirken Belinda hala bebek mamaları yiyor ve temel besini olan sütü günde 1 litreden fazla içiyordu. Biliyorum bu en büyük sorunumuzu tetikleyen başka bir unsur fakat neredeyse 2 yaşına kadar Belinda süt ağırlıklı beslendi. Hatta formül sütü 2 yaşına kadar içti! Bir de arka arkaya dişlerini çıkardığı için genelde hep iştahsız oldu ve sadece süt istedi. Gece açlığına uyandı süt istedi. Ne denediysem ne yaptıysam Belinda'nın iştahını yemeklere karşı kabartamadım. Kitaplar aldım özel tarifler uyguladım, şekilli şekilli kestim süsledim... Tamam şurası bir gerçek ki eğer diş çıkarmadığı bir dönemse ve keyfi yerindeyse (uykusunu almışsa) Belinda herşeyi silip süpürüyordu özellikle de atak dönemlerinde. Fakat bu hiç uzun sürmüyor tam iştah yerine geldi herşeyi yeniden deneyeceğim dediğim anda Belinda'nın iştahı gidiyordu. Bu o kadar gıcık bir durum ki! Bütün hevesim kursağımda kalıyordu.

Belinda'nın kendi kendini beslemesi konusunun üzerinde hep durdum. Pislenmesi ve etrafı pisletmesi de umrumda değildi. Kaşık koydum önüne hep teşvik ettim. Aslında başlarda kaşıkta kullanıyordu elleriyle de yiyordu zevk alıyordu ama dedim ya 10. aydan sonra ilgisiz azalmaya başladı diye. Tam da o dönemler diş çıkarmaya başladı ve işte tam o anda üçüncü yanlışın içine girdik.




Belinda iştahsız olduğunda gerçekten iştahsız olur. Yani tabağını bitirmiyor değil demek istediğim. Kilo kaybeder, gözlerinin altı çöker morarır, yüzü soluklaşır, geceleri sık sık açlığına uyanır, huysuz olur, bezleri hep kuru çıkar...Bütün bunların hepsi diş döneminde olur ve diş dönemlerimiz bizim 2 ay filan sürer! Bu uzun bir süreç. Genelde başlarda beklerim. Hani durum değişir mi diye ama değişmez. Zaten tüm bunlara rağmen asla ve asla Belinda'ya zorla yemek vermedim ya da ağlarken ağzına yemek tıkmadım. İstemediyse vermedim fakat başka yollar deneyerek onun ağzına bir şekilde yemek tıktım. Severek yedi mi yedi. İstemediğinde yine 'ayır' dedi bende vermedim. Ne miydi o yollar? Görünüşündeki ciddi değişiminden, e haliyle hasta olacak diye korktuğumdan Belinda'yı kaşıkla ben beslemeye başlamıştım. Tabi benim yaptığım yemeklerden daha çok kavanoz mamaları yemek istiyordu. Bende yesinde ne yerse yesin mantığında ilerledim ve kavanoz mama verdim. Vermez olaydım. Tabiki kavanoz mamaları öyle gelişigüzel yemiyordu. Başlarda yedi fakat bir süre sonra red etmeye başladı. Önüne oyuncak koydum bende, yedi. Fakat bir süre sonra yine yemeği  red etti. Önüne telefondan oyun açtım bende, yedi. Fakat bir süre sonra o da kesmedi. Ben de televizyon açtım ona, yedi. Fakat bir süre sonra o da işe yaramamaya başladı. Farklı çizgifilmler açtık bizde. İlgisini çeken bir şey olduğunda yemeğe devam etti. Bir yerden sonra ne yapıyorum ben diyebildim. Evet yiyordu ama kendisinin yemesi lazımdı. Ayrıca o pis kavanoz mamalarıda yemesini istemiyordum. İşte bir gün ani bir kararla kavanoz mama vermeyi de, yemek yerken çizgi film izlettirmeyi, önüne oyuncak koymayı da bıraktım. Başta itiraz etti ama bir süre sonra duruma alıştı. Elde yiyeceği şeyleri verdim ilk, ardından kaşıkla kendim takviye yaptım. Amacım elde yediklerini arttırıp, kaşıkla vermeyi azaltmaktı. Herşey güzel gidiyordu derken Belinda yine diş dönemine girdi ve iştah gitti. Bu öyle bir kısır döngüydü ki! İşin içine hamileliğim de girince kavanoz mamalara ve onu beslemeye geri döndüm. Tek başımaydım ve hamileliğimin ilk 4 ayı mide bulantısı çektiğimden Belinda'ya yemek yapmak benim için ölümdü. Kavanoz mamaları bile ısıtırken kusmamak için kendimi tutuyordum ve nefes almadan, bakmadan ısıtmaya çalışıyordum. Tüm bunların üstüne taşınma sürecide girince nasıl ne zaman oldu bilemiyorum ama Belinda yine çizgi film karşısında ağzına birinin yemek tıkıştırmasıyla baş başa kaldı. Olaylar öyle ters zamandaydı ki. Bir çok yerde 18. ayda çocukların yemeğe karşı çok seçici olmaya başladıkları yazıyordu ve Belinda tamda o zamanlarda yemeğe karşı inanılmaz ilgisizleşmeye başladı. Sürekli çizgi filme bakarak yediğinden, nasıl bir şey yediğinin farkında da değildi. Yani yediklerinin görüntüsünden hiç haberi olmadı. Yedikleri genelde püreydi zaten.

Diyorum ya yanlışlar yanlışları kovaladı diye. Bütün bunlar yaşanırken çokta farkında olmuyor insan fakat yüksek sesle yaptıklarımızı anlattığım zaman büyük bir şok geçirdim diyebilirim. Bunu da ilk Belinda'nın beslenmesi hakkında bir danışmanla konuştuğumda fark ettim. Anlatırken kadına utandım diyebilirim. 
'
Kaşıkla biz yediriyoruz, çizgi film izlerken...' 
'Neden?' '
'Çünkü yemiyor' 
'Çok saçma!' 

Evet çok saçma! 

Ne zaman 2 yaşına bastı sorunumuzun ciddiyetini o zaman kavramış olduk. Belinda hiç bir şekilde bizim onu beslememize izin vermedi, asla! O dönemler kilo kaybı olmadığından ve okula da başlayacağından inanış, okulda değişeceği ve orada yiyen çocukları gördükçe Belinda'nın da yemeye başlayacağı yönündeydi ancak bütün herşey suya düştü. Belinda yemedi. Öğretmenleri olayın ciddi boyutlarda olduğunu söylediler ve beni yine aldı bir telaş. Belinda'nın doktoruyla bu konuları konuşmuştum ve o da beklememiz gerektiğini söylemişti.

O gündür bu gündür de ona istesekte ağzına kaşıkla bir şey veremiyorduk zaten. Bu süreç çok zor ve sabır gerektiren bir süreç. Her öğününü düşünerek yapıyordum. Zaten evde bizim için yemek pişmez olmuştu. Herşey Belinda'nın ne yiyeceğine odaklıydı. Onun için yapılan yemekten biz yiyorduk anlayacağınız ama Belinda çok nadir bizi şaşırtıp yese bile - karides yedi! -genelde hiç birini yemediğinden bizde hayal kırıklığı oluşturuyordu. 

Belinda 1 ayda 2.5 kilo verdi. Artık pantolonları, pijama altları belinde durmuyor. Yani benim çocuğum yemiyor derken gerçekten yemediğinden bahsediyorum aslında. Benim istediğim kadar yemediğinden değil. Genelde anneler bu yüzden doktora gidiyorlar olmalı ki kimse ciddiye almıyordu söylediklerimi. Ne zaman tartıda da çıktı yemediği, durumumuz ciddiye alındı. Ne yapıldı derseniz hiç bir şey. Kan alınıp demir ve diğer değerlerine bakılıp vitamin vs takviyesi yapılacaktı fakat aniden ateşlenince o da ertelenmiş oldu.

Belinda Ateşlendi!

Bilmiyorum neden ama bu süreç başladığından beri hep diş mi? diye sorguladım. Gelen giden bir diş olmadığından hep yanıldım. Fakat son zamanlarda baş gösteren bazı belirtiler beni acaba diş mi diye yeniden sorgulattırdı. Belinda'nın iştahı hiç yok artık. En sevdiği meyveleri, patates kızarmasını bile çok az kemiriyor ya da hiç yemiyor. Sürekli eli kulaklarında. Huysuz mu huysuz. Uyku zamanı uyumamak için her şeyi yapıyor. Biliyorum uykusunun olduğunu esneyip duruyor fakat diyorum ya uyumamak için bizi oynatıyor. Su istiyor, oyuncak istiyor, kitap okumak istiyor... İstekleri hiç bitmiyor. Korkuyor mu acaba diye de düşündüm hani. Olur ya kabus görüyordur diye. Çünkü evde uyumak bilmeyen Belinda, okulda ve bebek arabasında anında uyuyor. Geceleri çığlık çığlığa uyanıyor ve geri uyumuyor. Gece uyandığında sinir krizleri geçiriyor ve ne yaparsak yapalım sakinleşmiyor. Bir gün süt teklif ettim öyle sakinleşip uyudu, bir günde muz teklif ettim öyle sakinleşip uyuyunca dedim açlık. Doktora bu durumu da anlattık ama açsa verin yiyecek gece uyanınca dedi! Kulaklarıyla sürekli oynuyor olması en çok canımı sıkan şeydi. Diş değilse neden tutuyordu kulaklarını. Doktora sürekli söyledim. Burnu da tıkalıydı ve hafif öksürüyordu. Enfeksiyondan şüphelenmeye başlamıştım. Fakat her seferinde doktor hiç bir şeyinin olmadığını söyledi. E niye tutuyor bu çocuk kulaklarını sürekli. Bir de kulak diyip duruyor. Diş mi dedim doktora. Hep diş dönemi kulaklarını tutar çünkü. Doktor ona da yok bir şey dedi hep. Belinda ağzını açıp gösteren bir çocuk değil. Ne ara dişine bakabildi de yok diyebildi anlamadım ama güven duymaya çalıştığımdan tersini iddaa etmedim bende ama ne zaman elimi ağzına sokup arka diş etlerini yokladım, o anda fark ettim ki Belinda'nın dişleri geliyor. Diş eti inanılmaz şişti! Ben neden hep şüphe ediyorum bu konuda onu da anlamıyorum zaten yukarıda saydıklarım Belinda'nın diş dönemi tipik belirtileri. Ateşlendi ya kafam ondan karışıyor işte!


Belinda'nın ateşlenmesi büyük sürprizdi. Hiç bir zaman, diş dönemleri de dahil ateşlenmemişti Belinda. Çok tesadüf fark ettim zaten. Okuldan dönmüş, akşam yemeği yenilmiş (Belinda yememişti), biraz çizgi film izliyordu koltukta. Bende yanında otuyordum ve banyo zamanını bekliyordum. Tam Kenan'a Devin'i ilk yıkayalım dedim ve Belinda'ya dokundum ki Belinda'nın çok sıcak olduğunu fark ettim. İşin garibi bir gün önce dışarıda onun sıcak olduğunu fark etmiştim ama üstündekilerden sıcaklamış olduğunu düşünmüştüm. Daha sonra da hiç sıcak değildi ondan ciddiye almamıştım. Fakat ikinci fark edişimde evde olduğumuzdan dereceyi çıkarıp ateşini ölçtüm hemen. Belinda'nın ateşi 37 dereceyi geçmişti. Hemen soydum onu ve Kenan'a planlar değişti ilk Belinda'yı banyoya sokuyoruz dedim ve ateşinin yükselmiş olduğundan bahsettim. Bana derecesini sordu ve söylediğim rakamı ciddiye pekte almadı ilk. Panik yaptığımı söyledi. Takrar ölçtüm. Belinda'nın ateşi daha da yükseliyordu. O kadar ani yükseliyordu ki! Ardından bir daha ölçtüm kırmızı alarm vermeye başladı ateş ölçer! Bilmiyorum neden ama çok panikledim. Normalde soğuk kanlıyımdır ama kızım için olamadım. Sakin kalmaya çalışsamda tam olarak beceremiyordum. Belinda'yı ılık suyla dolu küvete soktuk. Belinda mızırdanmaya başladı, çıkmak istiyordu. Ben ise sürekli ateşini kontrol ediyor, Kenan'a çanta hazırlamamız gerektiğini, içine neler koyacağımızı söylüyordum. Amacım hazırlıklı olmak, aniden hastane için evden çıkmamız gerekirse  kızların eşyalarının eksiksiz yanımızda olmasını istiyordum. 

Belinda'ya banyo iyi gelmişti ateşi düşmüştü ama olması gereken seviyeye inmemişti. Saçlarını kurutmadan öylece bıraktık. Üzerine ince bir şeyler geçirdim, yanıma da bir kova sirkeli soğuk su hazırladım. Salonda oturuyorduk ve sürekli ateşini ölçmeye devam ettik. Kulaklarını tutuyor, inliyor hatta ara ara gözleri kapanıyordu. Ben ise onu uyutmamaya çalışıyordum. Sürekli ateşinin düşmesi için bir şeyler yaptım ama ateşi kontrol edilemiyordu. Haftasonu olması ayrıca kötüydü. Gece aniden ateşi filan yükselirde farketmeyiz diye salondaki koltuğu Belinda ve benim için hazırladım ve birlikte salonda yattık. İlk gece çok kötü geçti. Gece boyu sürekli sirkeli soğuk su sürdüm başına. Sürekli itiraz etse de bende sürekli koymaya devam ettim. Gece boyu inledi, uyuyamadı. Sabah olduğunda biraz daha iyiydi. Hatta öğlene kadar ateşi çokta yükselmedi fakat öğle vakti o zamana kadar yükselmediği kadar yükseldi. Gözleri kapandı. İnlemeye başladı. Ateş ölçer kırmızı alarm verince bende yine telaş yaptım. Yine banyoya soktuk. Banyoda titriyor, banyodan çıkmak istiyordu. Zorla tuttuk suyun içinde. Tabi bütün bunlar yaşanırken Devin de inanılmaz huysuzdu. Sanırım o da diş çıkarıyor.  Belinda'nın ateşini düşürdük ama dediğim gibi aniden yükselip duruyordu hep. Bana kalsa hastaneye koşardım ama 39 olması gerekiyor diye söylediler. Ben hatırlıyorum Belinda'nın doğumundan bir kaç gün sonra ateşlenmiştim. Ateşlenmek inanılmaz kötü bir deneyim. Çıldırıyordum, çok acı çekiyordum. Beynimin patladığını zannediyordum. O yüzden Belinda'nın ne çektiğini çok iyi biliyordum. 

Pazartesi günü doktora götürdük. Aşısı ve kan tahlili vardı. Tabi biliyorduk ikisininde erteleneceğini. 3 gündür süren bu ateşin sebebi olmalıydı. Doktorda ateşi 38.5 çıktı ki o an gayet iyi durumdaydı. Demek o baygın anlarında 39 u geçmiş olmalı. Doktorun kontrolünde boğaz enfeksiyonu geçirdiği ortaya çıktı. Bulaşıcıymış dediğine göre. Zaten benimde boğazım kötüydü. Yutkunamıyordum. Yine sordum doktora. Diş geliyor mu diye çünkü diş eti balon gibi şişti. Doktor hayır dedi ama ben biliyorum diş geliyor. Antibiyotiğe başlamıştık ve şu an şişe bitmek üzere. Ateşten eser kalmadı ama Belinda hala kulaklarını tutuyor ve kulak diyip duruyor. Diş jeli sürüyorum ve hala diş eti şiş. Üstelik sağ alt diş eti şişken şimdi sol alt diş etide şişmeye başlamış. Diş jeli sürerken parmağımı her seferinde koparırcasına ısırıyor. Bugün dokundurmak bile istemedi diş etlerine. Hala patlayan bir dişi yok ama sıkıntısını çok ağır yaşıyor. Hala iştahı yok. İstediği şeyler oluyor, hazırlayıp önüne koyuyorum ama yemiyor. Büyük bir ihtimalle diş iştahsızlığı yüzünden yemeyerek güçsüz kaldı, bağışıklık sistemi düştü. Eskiden ağzına tıkıyorduk ya bir şeyler belki ondan bir şey olmuyordu ona. Fakat şimdi onu da yapamadığımızdan güçsüz kaldığı için tüm mikroplara açık halde. Okulda da hasta biri varsa direk ona geçmiş olabilir. Enfeksiyonu muhtemelen bu yüzden.  Doktor diş değil dedi diye sürekli diş etlerini kontrol eder oldum.  Her kontrol edişimin ardından da evet diş ya eminim diyorum. Bakalım diş ise büyük sorunumuzun dişler patladıktan sonra çözüme ulaşacağı konusunda ümidim olacak. Umarım diştir. Son dişleri olduğundan da, artık yeme sorunu yaşamayacağımızı düşünüyorum.

Gerçekten de diş mi acaba? İnsan 100% emin olmak istiyor. Ateşlenmesinden bir gün önce Kenan'a Belinda'nın yeme probleminin psikolojik (arka arkaya yaşadığı : babanın bir süreliğine olmayışı - hamileliğimden dolayı eskisi gibi ilgilenememem - taşınmamız - kardeşinin doğması ve 3 gün anne ve babanın olmayışı - okula başlaması ) olabileceğinden bahsediyordum ve ciddi ciddi işin uzmanına gitmek istiyordum. Diş şüphesi beni durdurdu, beklemedeyim bakalım. Diş mi, değil mi. Diş mi, değil mi... Sorunun diş olması için adeta dua ediyorum diyebilirim. Eminim diyorum ama hala diş etlerini kontrol edip duruyorum. Sanırım diş patlamadan da tam olarak emin olamayacağım. Aynı şekilde Devin'nin de dişlerinin geldiğinden bir emin olup bir emin olamıyorum. Onunda diş etlerine bakıp bakıp duruyorum. 

Sizce nedir? Diş mi? Psikolojik mi?

Günlük

Laterne laufen

Cumartesi, Kasım 28, 2015


Belinda'nın okulundan bir kağıt geldi eve. 10 Kasım günü düzenlenecek olan bir etkinlikten bahsediyordu. Tabi yabancıyız buranın geleneksel kutlamalarına. Fener Alayı diyebileceğimiz bu etkinlik, çocukların fenerlerle sokaklarda şarkılar söyleyerek yürüdükleri bir etkinlikmiş. Çokta bilgim olmadığımdan anlamamıştım. Bir yerde bandolar eşliğinde yürüyorken bir yerde kapı kapı gezildiğini söylüyorlar. Sanırım her okul ya da eyalet farklı farklı kutluyor. Ya da çocukların yaş gurubuna göre okullar farklı farklı program çiziyor bilemiyorum fakat internetten izlediğim bazı videoları görünce aslında çokta çoşkulu kutlandığını görmüş oldum.

Bu etkinliğin hikayesini sonradan öğrendim. Laterne, St. Martin isimli bir şövalyeye dayanıyor. Şövalye Martin soğuk bir kış günü üşüyen ve aç olan bir adama rastlar. Kılıcı ile pelerinini ikiye böler ve üşüyen adama verir. Aynı zamanda yemeğini de adamla paylaşır. Bunu duyan halk Martin'e teşekkür etmek için fenerlerle onu ararlar fakat bulamazlar. Martin'nin yaptığı iyilikler ise yardımlaşmayı simgeleyen ve St Martin'i anma günü de diyebileceğimiz Laterne - fener alayıyla anılır ve geleneksel olarak her yıl 11 Kasımda anaokullarının ve ilk okulların kendi yaptıkları fenerlerle toplanıp, şarkılar söyleyip sokak sokak dolaşarak St. Martin'i anarlar. Biz 10 Kasım günü kutladık. O gün aynı zamanda Atatürk'ün ölüm günü de olduğundan benim için o günün anlamı çok daha yoğundu. Bilemiyorum neden ama duygu patlaması yaşadım. Hikaye çok dokunaklı geldi zaten. Yapılan bir iyiliği geleneksel hale getirip çocuklara bunu aşılamak, ikincisi dediğim gibi Atatürk'ün ölüm yıl dönümü olduğundan, son olarakta Belinda'nın gözümün önünde büyüyüp, okula başlayıp, elinde kendi yaptığı fener ile kalabalığın içinde bulunmasından. Ne ara büyüdünde fener alaylarına katılır olduk!?!?


Okulun bahçesinden fenerlerle çıkıp sokaklarda yürürken kendimi zor tuttum. Bir Belinda'ya baktım, bir  'Vay be iyilik yapan bir insanı anma günü düzenliyorlar ve yardımlaşmayı, paylaşmayı çocuklara öğretip aşılıyorlar' dedim öte yandan Atatürk'ün vatanı milleti için yaptığı tüm fedakarlıkları düşününce ve ölüme yakın o son günlerini anlatan belgesel de aklıma gelince (Atatürk'ü artık anmak bile yasak oldu diye de düşündüm o an) gözyaşlarımı tutamadım. İçimden daha niceleri geçti ya gerisi de bana kalsın hadi :)


Ben bu duygu patlamalarım arasında git-geller yaşarken, Devin'in huzursuzlanıp ağlamasıyla kendime geldim. Hava soğuk, hepimiz açız, Devin ağlıyor üstüne bir de yağmur yağınca (ne anlamlı değil mi?) dedik bir yere gidip bir şeyler yiyelim bu sayede de ısınmış oluruz. Zaten çok kalabalıktı ve koca bebek arabasıyla ilerlememiz imkansız oluyordu. En son gördüğüm ateş yakılmasıydı. Yiyecek ve içecek kuyruğunda insanlar sıra bekliyordu (ücretsiz dağıtılıyordu) Ateşin etrafında şarkılar söyleniyordu ve sanırım o günü canlandırıyorlardı. Pek emin değilim ama tiyatral bir şey vardı görebildiğim kadarıyla. 


Kalabalıktan çıkıp, en yakın bulabildiğimiz ve Belinda'nın da yiyeceğinden emin olduğumuz pizzacıya gittik. Gerçekten de çok üşümüşüz. En azından ben çok üşümüşüm. Zaten pizzalarımızı yedikten sonra oyalanmadan eve geri döndük.

O günü tam manasıyla yaşayamadık belki ama yeni bir şey daha öğrenmiştim. Gelecek sene katılırız hem de daha bilinçli şekilde diyebildik. Hem şarkıları da öğrenmek lazımdı. Kuru kuru yürümek pek manidar olmuyor açıkçası. Devin'de büyümüş olur o da katılır aramıza dedik.  Dedikte dedik işte :)







Herkese Sevgiler...






Fotograf Çekimi

Devin 3 Aylık!

Salı, Kasım 03, 2015


Devin 3. ayına girdi ve zaman nasıl hızlı ilerliyor, benim minik kızım nasılda çabucak büyüyür anlamıyorum. Bu ay bazı şeyler yolunda gitsede bazı şeyler kötü gitti.

Devin gündüz uykularını kesti demiştim ya Devin gece uykularını da kesti. Sürekli uyanık ve emmek istiyordu. Ciddi bir şekilde oturup düşündüm ve sütümün yetmediğine karar verdim.  Ardından Belinda için doktora gittiğimizde, doktora şüphemden bahsettim. Doktor Devin'i tarttı ve kilo almış olduğunu ve sütümün yetersiz olmadığını söyledi. Açıkçası Belinda'yı sadece 3 ay emzirebildiğimden Devin'i daha çok emzirmek istiyordum ve sütümün yettiğini söylediğinden doktor çok sevindim. Fakat daha sonraki günler gözlemlerim beni yine şüpheye düşürdü. Doktora yine gitmeyi ve tarttırmayı istedim ama ailece hasta olmuştuk ve hava çok soğuktu, gidemedik. Yeniden toparlanıp gittiğimizde şüphelerim gerçek çıktı. Devin kilo vermişti ve olması gereken kilonun 1 ay gerisindeydi. 3. ayın sonunda ek gıdaya başladık. Artık onu ilk emziriyor ardından formül süt takviyesi yapıyorum.  Olması gereken kiloda olmadığından geceleri de uyandığında onu besliyorum. Artık kesintisiz gece uykuları yok. Mamayla herşeyin düzeleceğini düşündüysekte böyle olmadı. Devin mamaya alışma döneminde olduğundan sıkıntı çekiyor ve kusuyor. Mamayı ilk ve son kez olmak üzere değiştirdim. Daha azaldı kusmaları. Bu bu ayın sonunda yaşadığımız en önemli değişiklik oldu. Tabi diğerleri onun uyku sorunları oldu. İlk 3 ay inanılmaz rahattık ama şimdi sanki yaşamadığımız o ilk 3 ayı yaşıyoruz :(


Devin inanılmaz hareketlendi. Dönmelerini daha sıklaştırdı. Etrafıyla çok daha ilgili ve ellerini daha iyi kullanmaya başladı. Hala Belinda'dan kalan aktivite minderini depodan çıkarabilmiş değiliz. Gerçi oyuncaklarla Belinda  kadar meraklı değil. İnsanlarla ve etrafında olup bitenlerle çok daha ilgili.

Devin artık kendi yatağında uyumaya başladı ve ne olursa olsun yanımızda yatırmıyorum. Çok daha bilinçlendi ve onda bir alışkanlık yaratsın istemiyorum. Gerçi gece beslenmeleri onda alışkanlık yaratacak diye korkuyorum ama fazladan kilo alması gerektiğinden çaresiz gece besliyorum. 

Devin ve Belinda her geçen gün daha etkileşimde ve birbirlerini seviyorlar. Bunda Devin'nin büyüyor olması çok etkili tabi. Bir ara Belinda Devin'e kıskançlık gösteriyordu ama onu daha az emzirmeye başladığımdan beri Belinda Devin'i kıskanmamaya başladı.

Devin uslu ve sakin bir bebek en azından bu zamana kadar bu şekilde gittik. Geçen aydan bu aya değişen çok fazla bir şey yok aslında. Sadece hareketleri daha bilinçli. 

Devin sesler çıkarmaya başladı ve ağzında baloncuklar çıkarmaya başladı. Meşhur ellerini önünde kavuşturmasına da devam ediyor. O kadar tatlı görünüyor ki o an! 

Devin dönencesine çok heyecanlanıyor fakat dediğim gibi Belinda gibi değil heyecanı. Belinda saatlerce bir şey izleyebilen bir bebekti ki halen öyle Devin bir süre sonra sıkılıyor ve insan görmek muhabbet etmek istiyor. 

Devin aynadaki yansımasına tepki vermeye başladı. Hemen kendini görüp gülümsüyor ve başını göğsüme gömüyor ve yeniden başını kaldırıp kendisine bakıp gülüyor.

Devin Başını ve gövdesini çok dik tutamıyor. Belki olması gereken kiloda olmadığından ve yeterli enerjisi olmadığından bilemiyorum. Bu dönemlerinde Belinda tamamen dik oturabiliyor ve başına daha sahip duruyordu. Belinda'da yan oturma, yana doğru kaykılma durumu vardı. 

 Her gün o kadar yoğun geçiyor ki bazen neler olup bittiğini unutuyorum. Not alayım unutmamak için desemde notu almaya vaktim bile olmuyor.  Devin'nin kilo alması ve uyku düzeninin geri gelmesi dileğiyle...

Herkese Sevgiler!

Günlük

Cadılar Bayramı - Halloween!

Cumartesi, Ekim 31, 2015


Cadılar bayramı için hazırlık yapmak ve yapmamak arasında kararsız kaldım. Açıkçası Berlin'de cadılar bayramı nasıl kutlanır en ufak bir fikrim olmadığından nasıl bir hazırlık yapacağımı da bilemedim. İlk hayvanat bahçesinde çocuklar için düzenlenen cadılar partisine gitmeyi düşünsekte, Belinda'nın korkup korkmayacağından emin olamadığımdan bu sene için bu planı es geçip önümüzdeki seneye ertelemeye karar verdik. Bu yüzden de Belinda'ya cadılar bayramı kostümü almaktan da vazgeçtim.

Cadılar bayramı günü sabahı evimizin yakınlarında gezmeye karar verdik. Hava şaşırtacak derecede güzeldi! Son anda hatırladığım, Belinda daha doğmadan İkea'dan aldığım arı kostümünü hatırladım ve Belinda'ya giydirmeye kalkıştım ama Belinda kesinlikle giymeyi kabul etmedi. O yüzden Belinda kostümsüz ama Devin Peluş montuyla kostümlü gibi oldu. Gelen geçen Devin'e kostüm giydirdiğimizi sanmış olmalı ki, bakıp bakıp ona güldüler. Ha ha ha! Devin zaten güleç bir bebek. O da bakıp bakıp etrafına gülüp durdu.  


Devin'i ve Belinda'yı uyutmak için sokaklarda dolaşarak bir tur attık. Ardından karnımızı doyurmak için yeni keşfettiğimiz güzel bir Vietnam restoranına oturduk.  Yemekler muhteşemdi ama ben içtiğim Vietnam usulu kahvemi çok ağır ve acı buldum. 


İki kurabiyemizin uyanmasının ardından ilk karınlarını doyurup ardından da Belinda'nın biraz oynaması için onu parka götürdük. 


Eylül ayı en sevdiğim aydır. Şehrin sarıya bürünmesi görsel bir şölen. Berlin'nin ağaç yönünden zengin olması o görsel şöleni doyasıya insana yaşatmış oluyor.  Nereye baksam etrafımda muhteşem bir manzara görüyorum. Fakat doyasıya bunu fotoğraflamam iki çocukla imkansız oluyor. Hiç yoktan üç beş fotoğraf çekmek bile bana haz verdi desem yalan olmaz ama yeterli oluyor mu aslaaa!




Belinda'yı biraz parkta oynasın diye götürsekte o oynamak yerine yanımızda olmayı tercih etti ve bir süre sonra 'bay bay park, bay bay ağaçlar ' deyince bizde parktan ayrıldık. 

Doğum günümde keşfettiğimiz ve muhteşem cupcakeleri olan Cupcake dükkanına gittik. Konsepte uygun bir çok cupcake arasından ben vejeteryan olanını Kenan'da yabanmersinli olanını tercih etti. Belinda meraklı olsa da cupcake yemediğinden ona bir şey almadık. 






Kısa bir tur, muhteşem yemekler ve leziz cupcakelerimizin ardından evin yolunu tuttuk. 
Her zamanki gibi iki kurabiyemizin keyfine göre hareket ettik ve onlar çıldırmadan da eve dönmüş olmanın rahatlığı ve huzuru içinde günümüzü tamamlamış olduk. Ben şimdiden önümüzdeki sene için heyecanlanmaya başladım bile!

 Sizi bilmem ama çocukları ve büyükleri yaratıcılığa iten, eğlenceli her türlü aktiviteyi çok seviyorum. Cadılar bayramı da bunlardan biri! Bu sene pek yanından geçemedik ama yine de etrafta kostümleriyle dolaşan çocukları izlemek ve görmek güzeldi.

Herkese Sevgiler!

Tarifler

Cadılar Bayramı Özel : Çikolatalı Portakallı Örümcek Cupcake!

Perşembe, Ekim 22, 2015



Herkese merhaba! Bu sefer bir cupcake tarifiyle karşınızdayım. Belinda bu sıralar örümceklere karşı inanılmaz bir ilgi duyduğundan Annabel Karmel'in Örümcek cupcakini gördüğüm anda seçimim kolay oldu. Cupcake inanılmaz lezzetli ve görüntü olarakta inanılmaz güzel! Cadılar bayramı için çocuklara veya konsept partiler için güzel bir seçim.  Tarife gelirsek. Benim tarif kitaplarımda kullanılan ölçü birimleri cup, gr, oz, ve çay kaşığı, yemek kaşığı şeklinde olduğundan English Home'dan aldığım cup ölçü seti ve pasta malzemeleri satan bir dükkandan aldığım kaşık ölçü setim çok işime yarıyor. Ayrıca aldığım mutfak tartısını hem gr hem de oz ölçü birimi var ve hangi tarif olursa olsun gr dan oz a çevirip hesap yapmam gerekmiyor! Eğer meraklı iseniz ve sık sık bu birimlerden oluşan tariflerden yapmak niyetindeyseniz kendinize böyle bir set oluşturmanızı tavsiye ederim. Evdeki kaşıkları kullanmama sebebim ise tüm kaşıkların farklı boyutlarda olması ve ne kadar koymam gerektiği konusunda bir türlü emin olmamam geliyor.  Aynı şey bardaklar içinde geçerli tabi! Ha ha ha! Herneyse gelelim tarife!

Çikolatalı Portakallı Örümcek Cupcake Malzemeleri

  • 125 gr Tereyağı
  • 125 gr Kahverengi Şeker (tarifte Golden Caster Sugar diyor ama ben kahverengi şekeri öğütüp toz haline getirdim)
  • 110 gr Un
  • 2 1/2 Yemek Kaşığı  Kakao Tozu
  • 2 Yumurta, az çırpılmış
  • 1 Portakal Kabuğu Rendesi
  • 50 gr Damla Çikolata
  • 5 Yemek Kaşığı Çikolatalı Icing (tarifi ve hazırlanışı aşağıda)
  • Çikolatalı Pasta Süsü 
  • 50 gr Bitter Çikolata (en az %80 kakao içermeli)
  • 4 Paket Çikolatalı Çubuk
  • Haribo Lastik Şeker - Licorice Allsorts  (gözler İçin)


Çikolatalı Icing 'in hazırını bulamadım. İnternetten bulduğum bir tarfiten yaptim ve inanılmaz lezzetliydi! 

Çikolatalı Icing Malzemeleri 

  • 50 gr Bitter Çikolata (en az %80 kakao içermeli)
  • 100 gr Tuzsuz Tereyağı, yumuşak halde 
  • 200 gr Pudra Şekeri
  • 1 Çay Kaşığı Vanilya Özütü
  • Süt 

Çikolatalı İcing Tarifi




  1. Çikolatayı eritiyoruz. 
  2. Tereyağını  yumuşayana kadar çırpıyoruz, ardından pudra şekerini ilave edip çırpmaya devam ediyoruz. Güzelce birbirlerine karıştıktan sonra vanilya özütünü ekleyip karıştırmaya devam ediyoruz. 
  3. Erimiş çikolatamızı karışımımıza ilave edip karıştırıyoruz (çikolatayı oda sıcaklığına getirip).  Eğer çok katı kıvamda ise biraz süt ekleyip inceltiyoruz. Ben gerek duymamıştım ve bu yüzden süt eklemedim. 
  4. Hazırladığımız bu karışımı bir kaba koyup üzerini kapatıp buzdolabına koyuyoruz.

Çikolatalı Portakallı Örümcek Cupcake Tarifi



  1. Fırınınızı önceden ısıtın 160C Fan / 180C
  2. Tereyağını ve şekeri yumuşak ve kremamsı hale gelene kadar çırpalım.
  3. Ayrı bir kapta unu ve kakaoyu iyice karıştıralım. 
  4. Tereyağı ve şeker karışımına az çırpılmış yumurtaları azar azar ekleyip karıştıralım.
  5. Yumurtalardan sonra ise bir yemek kaşığı unlu karışımdan ekleyip karıştırmaya devam edelim. 
  6. Karışıma Portakal kabuğu rendesini ilave edip karıştıralım.
  7. Geri kalan tüm un kakao karışımını ilave edip birbirleriyle iyice karışana kadar karıştırmaya devam edelim.
  8. En son olarak damla çikolataları da ekleyip son kez karıştıralım.


 Muffin tepsisinin içine muffin kağıtlarımızı yerleştirelim. Ben siyah muffin kağıdı kullandım.Muffin kağıtlarının içine  2/3 oranında karışımımızı ilave edelim. Dondurma kaşığı güzel bir ölçü oluyor. Eğer evinizde var ise dondurma kaşığını kullanabilirsiniz. 20 - 22 dk kadar fırında pişirelim (her fırın farklı olduğundan pişirme süresini ve fırın derecesini ona göre ayarlayalım. Mesela ben 150 derecede 28 dk pişirdim). Pişen cupcakelerimizi soğuması muffin tepsisinden çıkarıp soğutma telimizin üzerine yerleştirelim. 

Cupcakeler soğuduktan sonra dolabımıza koyduğumuz çikolatalı icing'i alıp cupcaklerimizin üzerine sürelim. İstediğiniz miktarda koyabilirsiniz. Ben az sürdüm. Ardından çikolatalı pasta süsünü üzerine serpelim. Yine miktarı kendiniz ayarlayabilirsiniz. 



Örümceğin bacaklarını yapmak için cupcakeleri bir kenara koyalım. Bulunduğunuz ortam çok sıcaksa buzdolabına veya serin bir yere koyabilirsiniz. Bitter çikolatamızı eritelim. Ardından çikolatalı çubuklarımızın çikolatasız olan kısımlarını koparalım. 6 tane uzun çubuk ve 6 tane ise kısa (çubukları ikiye bölelim) çubuk hazırlayalım. Yağlı bir kağıt ya da fırın kağıdının üzerine çikolatalı çubuklarımızı dizelim.  Erimiş çikolatalarımızı örümceğin bacaklarını birleştirmek için kullanalım. Birleşim yerlerine sürdüğümüz erimiş çikolataların soğumasını ve çubukların iyice kaynamasını bekleyelim (bu işlemi soğuk bir yerde yapmanınız tavsiye ederim. Ya da soğuması için buzdolabına koyabilirsiniz. Aksi halde eriyorlar. ) Hazırladığımız cubukları (örümceğin bacaklarını) cupcake yerleştirelim. En son olarakta haribo şekerlerden gözlerini yapalım. Hepsi bu kadar!



Tarifte anlamadığınız bir yer var ise çekinmeyin sorun. Çok eğlenceli ayrıca çocuğunuzla da birlikte yapıp süsleyebileceğiniz inanılmaz lezzetli, yerken hmmm diyerek gözlerinizi kapatacağınız bir tarif. Ha ha ha! İnanın o butik pastanelerdeki leziz cupcakeler kadar lezzetli oldu! Hatta bir çoğundan daha da lezzetliydi! İnanın abartmıyorum! En güzeli ise Belinda'nın 'cupcake spider!' diye evi inleten neşeli bağırışlarıydı. Cupcake'ten çok fazla yemedi (pasta, çikolata gibi şeylerle arası pek yoktur) ama örümcek cupcake'ini gidip gelip sevip durdu! 



Umarım tarifi beğenmişsinizdir. Deneyenler olursa eğer paylaşmaktan çekinmeyin! 

Herkese Sevgiler!

Berlin Gezi Rehberi

Zoo Berlin!

Pazar, Ekim 04, 2015

 

Belinda'yı hayvanat bahçesine götürmeyi uzun zamandır istiyorduk ama bir türlü fırsat bulup götürememiştik. Belinda hayvanların hastası. Bu yüzden havanın güzel olmasından da yararlanarak, doğum günü gezintisi olarak hayvanat bahçesine gitmeye karar verdik. 
Belinda'nın okula başladığından beri hem yemek hem de uyku düzeni gitti. Bu yüzden çok daha fazla huysuz olmaya başladı. Devin'inde huysuzluğu var zaten. Bu yüzden hayvanat bahçesi gezimiz - tüm gezmelerimiz - inanılmaz yorucu geçti. 



Hayvanat bahçesine girdiğimiz andan itibaren bize kapıda verilen haritaya bakmaya başladık. Amacımız Belinda'ya en sevdiği hayvanları göstermek, durumuna göre de geri kalan hayvanları da göstermekti. İlk fil ve zürafa göstermiştik ki Belinda görmek istediği hayvanları teker teker bize söylemeye başladı.  'Gak gak' diye tutturdu ve ördeğin yanına giderken yanından geçtiğimiz ve ona gösterdiğimiz hiç bir hayvanla ilgilenmedi. Ördekten sonra 'pig nerde pig?' diye tutturdu. Biz haritadan domuzları aradık. Domuzların yanına gittik fakat pembe domuz hariç tüm domuz çeşitleri vardı. O kadar ilginç domuzlar vardı ki! Domuzlar Belinda'nın beklediği gibi çıkmadı tabi. Ardından 'bitsi spider!' diye tutturdu. Ne kadar aradıysakta örümcekleri bulamadık. Belkide orada hiç örümcek yoktu bilemiyorum. Örümcek vadır diye yerin altına inilen bir bölüme gittik. İnanılmaz karanlıktı ve gözlerimi nedense o karanlık ortam çok rahatsız etti. Önümüzü zor görüyorduk ve kocaman bebek arabasıyla hareket etmek bir o kadar da zordu. Tavanı sanki yıldız varmış gibi aydınlatmışlardı ama o kadar az bir ışık yayıyorlardı ki. Belinda 'twinkle twinkle mı?' diye sormaya başladı. Ama sürekli! Ben 'evet Belinda, evet Belinda' derken, Kenan'da 'hadi uyu Belinda, hadi uyu Belinda' deyip durdu. Ha ha ha!



Aslanların yanına gittik o karanlık yerden çıkıp ama uyuyorlardı ve Belinda'nında uykusu kafasına vurdu. Bizde dolaşmayı bırakıp Belinda'yı  uyutma yoluna koyulduk. En sonunda Belinda uyudu ve hepimiz rahat ettik. Belinda'nın uyumasıyla uğraşacağımız tek bıcırık Devin kaldı!




Hayvanat bahçesinden çıkarken gördüğümüz diğer hayvanları, özellikle de maymunları Belinda göremedi diye çok üzüldük. Neyseki hayvanat bahçesi yakın bize ve Belinda'yı daha güzel bir havada yeniden götürmeye hatta orada bulunan akvaryuma da girmeye karar verdik. 



Belinda hayvanat bahçesinde malum en çok kazları çok sevdi. Onlar 'gak gak!' dedikçe Belinda kahkahalara boğuldu. Ne zaman kazlar çok yüksek bir ses çıkardı Belinda onlardan çok korktu. Sanırım kendisine kızıyorlar sandı. Hemen bana yanaşıp, kafasını omzuma gömüp 'tamam tamam' dedi. Canım benim! Bir süre sonra da 'bay bay gak gaak!' diyerek oradan uzaklaştı. 



Zoo Berlin 1844 yılında kurulan güzel bir hayvanat bahçesi. Tam anlamıyla gezemedik ama bir çok hayvan vardı diye düşünüyorum. Cafeleri gayet güzel. Yemyeşil ve geniş yürüme alanlarını söylememe gerek sanırım. Darıca ile de hiç kıyaslamamada... Yolunuz Berlin'e düşerse uğramanız gereken yerlerden biri de Zoo Berlin!

Herkese Sevgiler!


Blogumda bulunan fotoğraflar bana aittir. Yazılı iznim olmadan hiç bir şekilde kullanılamaz.




Popular Posts