Günlük

Anne Adayının İlk Anneler Günü

Salı, Mayıs 21, 2013

 



Bir anne adayının anneler günü nasıl geçer? Tabi ki gezer gezer, yer içer, tuvalete gider ve bu döngü böyle sürer gider. Ta ki yorulup 'Yoruldum. Gidelim. Uzanmam lazım' diyene kadar...

Babamın Şile yoluna dönmeden önce tabelasını gördüğü gölü keşfetmek üzere, annem, babam, ben, eşim ve minik kızımla birlikte Şile yollarına koyulduk. Orası mı, burası mı derken yol üzerinde köylülerin sattığı bir takım sebze, meyve, yumurta gibi ıvır zıvırları toplaya toplaya göle vardık. Kocaman bir göl, etrafında piknik alanları ve restoran bizi karşıladı. Biraz yürüyüş yaptık gölün etrafında. Yürüyüş esnasında ördek, kurbağa ve su yılanı da görmüş olduk. Geri dönüşe geçtiğimiz de ise bir teyze bize karpuz verdi. Böyle durumlarda acaba hamile olduğum alnımda yazıyor mu diye düşnüyorum. Sulu, lezzetli karpuzlarımızı yiye yiye geri döndük. Ardından köylülerden aldığımız çilekleri de yedik. Yedik yedik doyduk mu; doymadık. Haydi yemek yiyelim diye gittik göl kenarındaki restorana. Hiç acıkmamıştım aslında ama gözü doymayınca yiyor insan işte. Orda da bir güzel yedik, ardındanda bir demlik çay söyleyip bir güzel içtik. Baya güzel çaydı ama. Haydi kalkalım, biraz yürüyelim yediklerimizi eritelim dedik. Öyle çokta yürümedik. Resmen iki adım attık, geri döndük. Dedik Şile'ye gidelim, hem dondurma da yeriz. Bindik arabaya gittik Şile'nin merkezine. Maç nedeniyle sokaklar boş. Hava serinledi diye dondurmadan vazgeçtik. Şile bezinden elbiseler aldım karnım çıkınca giyerim diye. Normalde alıp giyeceğim elbiseler değil ama ortada kalmamak için sonra aldım gitti. Alışveriş ve gezinti bitince tatlı yiyelim dedik. Zaten ben çekirdekte yeriz diye bakkaldan koşa koşa çekirdek de aldım. Aman aç kalmayalım! Tatlımızı annemlerin orda bir işkembeci var orda yemeğe karar verdik. İşkembeci olduğuna bakmayın. Adamların her yemeği hatta tatlıları muhteşem. Bir tadına bakınca sürekli uğrak yeriniz oluyor. Mekanın sütlaçları güzel olduğundan orda yiyelim istedik. Eksik kalmamalı tabi...Üşenmedik gittik, tatlımızı da yedik. Nihayetinde eve döndük sonra.
Ee çekirdek almıştım ben. Onu da açtım yedim. Sonuç: şişmiş bir göbek, rahatsızlık had safhada.

Anneler günüm kutlu olsun!!


Karpuzum ve Ben



Hamilelik Günlüğüm

Geri Sayım : 20. Hafta

Salı, Mayıs 21, 2013



Uzun bir zaman sonra, aslında ben 21. haftam içerisindeyken, vakitsizlikten anca 20. haftamın fotoğrafını yükleyebiliyorum.

20. haftam da çok yoğun geçti. Fotoğraf çekimleri, resim kursu, birikmiş işler derken vaktin nasıl geçtiğini anlayamadım.

Hamilelik inişli çıkışlı geçmeye devam ediyor. Eski enerjimin geri gelmeyeceğini artık anlamış bulunuyorum. O yüzden yoruldum mu dinleniyor, enerji toplamak için  olabildiğince beslenmeme dikkat ediyorum. Son zamanlarda bir balık salata krizim başladı. Hamilelikte sınırlı balık tüketimi olmasa hergün bıkana kadar yerim herlade.  Tansiyon problemi çektim hafta başlarında. O kadar düşüyordu ki 7'ye 4'ü gördüm. Hatta bir ara 3.5 oldu küçük tansiyonum. İnternette araştırdık. Sebeplerin iki tanesi üzerinde durdum. Birincisi uzun aralıklarla yemek yemek, ikincisi yeteri kadar su içmemek. Yemeklerime ara öğünler ekledim ve suyu daha fazla içmeye başladım. Sonuç; hafta başlarında düşen tansiyondan eser kalmadı. Liseden itibaren su içmeye başlayan biri olarak su içme alışkanlığım çok kötüdür. Su içmeye kendimi resmen zorluyorum. Günde bir litre düzenli içmeye başladığımdan bir kaç gün sonra, midem bulanmaya başlıyor. Sonrasında ise suyu içmeyi bırakın suyu görmek bile istemiyorum. Neden böyle birşey oluyor anlamıyorum ama ezelden beri su benim midemi bulandırır.

Kilom sabitliğini koruyor. Biraz bende takıntılık oldu aslında o yüzden sabitliğini koruyor. Bazen fazla yemek yediğim zaman, özellikle annemlere gidip gelmişsem kilo almış oluyorum ama hemen hafif yemeklere geçiş yaparak bir iki günde aldığım gereksiz kiloları veriyorum. Hedefim altıncı ayımın sonuna kadar 60'ı geçmemek. Şu an 58.800 olduğumu düşünürsek şansım var gibi gözüküyor.

Hemen hemen tüm vücudumda ve suratımda damarlarım ve kılcal damarlarım belirginleşti. Özellikle diz kapaklarımın arkasındaki damarlarda sızılar oluşmaya başladı. Varislerden korktuğum için aklıma geldikçe bacaklarımı havaya kaldırmaya çalışıyorum. Pilates bacak hareketlerini yapıp rahatlatmaya çalışıyorum. Bir yandan da  gözümün altındaki kılcal damarımın çatlamasına  üzülüyorum. 19. haftamda bir gecede ne olduysa çatlayıverdi. O kadar moralim bozuldu ki. Bir kaç yerimde daha kılcal damar çatlaması var. Doğum sonrası bana iş çıktı başka bir şey değil...Allahtan karnımda ya da her hangi başka bir yerimde çatlak yok.

Bu hafta bir değişiklik ise kızımın tekmeleri. Tekmeleri hissedilir derecede arttı. Hatta zaman zaman canımı bile acıtıyor. Bu kadar küçük iken canımı acıtıyor ise, daha büyüyünce ne olacak benim halim bilmiyorum. Gözümü korkuttu. Hissetmenin dışında dışarıdan da hareketleri gözüküyor. İlk annem elini koyup hissetmişti. Kızım büyük annesine merhaba demiş oldu. Olayı eşime anlattığımda ise o da şansını denedi. Garip bir şey var ki hareket halinde iken ben elimi koyduğumda hareketlerine devam ederken, başka biri koyduğunda duruyor. Hissetmek isteyenin biraz sabırlı olması lazım. Eşimde sabırlı oldu ve kızımızla ilk temasını gerçekleştirdi. Ondan sonraki günler ise hem hissettik, hem de gözümüzle gördük. Çok değişik bir şey insanın karnının ileri geri oynamalarına şahit olması... Geçen gün Django filmini izlerken başlangınçta çalan şarkıda kızım çoştu resmen. Nasıl kıpırdanmaksa o. Canımı yaktı hatta. Sonra rahatsız mı oldu acaba diyerek sesini kıstık filmin. Kısmamızla durması bir oldu. O kadar şaşırmıştım ki. Sesini tekrar açtığımız da yeniden başladı kıpır kıpır olmaya. Acaba sevdi mi diye bile düşündüm. Hatta eşime kapama sesini bak oynuyor içeride dedim. Gözümde canlandırdım da sonra oynadığını baya bir güldüm. Sevdi mi, rahatsız mı oldu bilemedik. Nasıl anlaşılır ki bu? Hani anlasak ona göre sevdiği şeyleri ona ulaştırsak.

Kızıma hala isim bulamadım bu arada. Erkek ismi zor diye düşünürdüm ama kıza da isim bulmak çok zormuş. İnternette sayısız isimlere baktım ama bir tanesini bile beğenemedim. Kızım isimsiz kaldı...



Hamilelik Günlüğüm

Geri Sayım : 19. Hafta

Cuma, Mayıs 10, 2013


19. Haftamın sonlarında olduğumu düşünürsek 40 haftalık sürecimin yarısını tamamlamış bulunuyorum.

Hissedemediğim kıpırtıları artık hissediyorum. 14. haftamda minik elektrik çarpması olarak hissettiğim kıpırdanmaları daha sonra suyun içerisinde oluşan dalga misaline dönüştü. Şimdilerde ise  sanki kalp atışı gibi...

Aldığım fazladan iki kilomu verdim. Böylece altıncı ayımın sonuna kadar kalmayı hedeflediğim kilomdayım. Ancak güne güzel başlayıp gün sonunda yiyecek konusunda sapıtıyorum. Genelde eve sokulan abur cuburlar buna sebep oluyor. Dayanamıyor, bende yiyeceğim diyip atlıyorum üstüne ne varsa. Az önce olduğu gibi mesela. Ne kadar bilsemde cipsin zararlı olduğunu dayanamadım yedim ve şu anda patlayacak gibiyim. Nefes alıp vermelerim bile değişti. Yeniden bunun son olduğunu söyleyerek, yarın yeme düzenime temiz bir sayfa açacağım diyip, kendime söz verdim.

Geçen haftadan beri her gün dışarıda bir oraya bir buraya koşturmaktan yorgun düştüm. Özellikle şu son üç gündür kendime gelemiyorum. Dinlenmek içinde vaktim yok ne yazık ki. Yarın öğlen sıralarında başlayacak koşuşturmam akşam saatlerine kadar devam edecek. Ertesi gün ise anneler günü olduğu için yine dışarıda olacağım. Sonraki gün doktor koşuşturmam var. Triodimin kontrol vakti geldi. Umarım herhangi bir terslik çıkmaz. Perşembe gününe kadar evde olamayacağım. Bu sebepten dolayı da dinlenmeme daha var gibi gözüküyor. Aslında evde kalsam ne olacak ki. Evde bir yığın iş beni bekliyor!

Çok yorgunum...


Günlük

Rüyalar...

Perşembe, Mayıs 09, 2013

Hamilelikte rüyaların artacağını okumuştum. Uzun zamandan beri rüya göremediğim için bu duruma çok sevinmiştim. O yüzden merakla bekliyordum.

Önceleri hayat derdinden uzakta olduğum zamanlar benim rüyalarım birer film gibiydi. Hemen hemen her gece enterasan rüyalar görürdüm. Hatta bir çoğunu üretkenliğim için kullanmışımdır, ya da daha sonra hayata geçirebilmek için kenara not almışımdır.  Sırf rüya görebilmek için olabildiğince uyumaya çalıştığımı hatırlıyorum. Rüyaya yattığım bile olmuştur. Bir dönem o kadar kendimi kaptırmıştım ki, bazı olayların rüya mıydı, yoksa gerçek miydi diye düşünüp, ayırt edemez hale gelmiştim.

Uzun bir süredir rüya göremiyordum. Bunun en büyük sebebinin de kendimle başbaşa kalamadığıma veriyordum. Sürekli bir koşuşturmaca vardı hayatımda; ya fiziken ya da beynen...

Hamileliğimin başlarında rüya görmeye başladım yeniden. Çok mutluydum bir görseniz. Yaratıcı rüyalar değildi ama rüya görüyordum ya ne görsem sorun değildi.  En dikkate değer olanı, rüyamda doktorumun kız çocuk sahibi olacağımı söylemesiydi sanırım. Gerçekleşen rüyam diyeyim ya da..
Bir süre rüya gördükten sonra rüyalarım kesildi. Hepsi bu muydu diye düşünürken son zamanlarda yeniden başladı. İlginç olanları da vardı aralarında, hemde baya ilginç olanları. Hatta saatlerce beni şoka sokan rüyalar. Tabi ben size onlardan bahsetmeyeceğim.

Aklımda kalan bir rüya var ki onu da geçen hafta gördüm. Rüyamda doğum yapıyorum ama evde. Evde doğum yapmak isteyen biri olarak hiç de şaşırtıcı değil. Teyzem var yanımda, doğumu gerçekleştirmek için yanımda bulunuyor. Tabi gerçekte öyle bir tecrübesi yok. Ben doğuruyor gibi değilim. Gayet normal bir şekilde duruyorum ve teyzeme soruyorum kafası gözüküyor mu diye. Teyzemin alnından terler boşalıyor, suratı da korku, telaş ve endişe içerisinde. Bana 'on dakika önce doğurmalıydın ne yapıcaz şimdi ıkınmalısın' diyor. Ben, bende öyle bir hissin olmadığını acaba doğuma var mı daha biz mi erken başladık diyorum. Teyzem ısrarla on dakika önce doğmalıydı diyip duruyordu. Bense bir o kadar sakindim. O sırada uyandım. Garip bir rüyaydı. Aynı zamanda da gerçekçiydi. Hiç beni korkutmadığı gibi doğuma karşı daha pozitif bakmamı bile sağladı bu rüya.

İkinci rüyam ise bu hafta başlarındaydı. Kızım doğmuş hatta büyümüş, konuşuyor! Bir yaşlarında. Yarım yamalak konuşuyor. Ben yatağımda yatıyorum, o ise beni uyandırmaya gelmiş köpeğim Köpüş'le birlikte. Ben ikinci çocuğuma hamileymişim. İlk aylarımmış ve bu yüzden yorgunmuşum. Kızıma yorgun olduğumu anlatmaya çalışıyorum ve sebebininde minik kardeşi olduğunu söylüyorum. O da karnıma parmağını uzatıp kızıyor, neden annemi yoruyorsun diye. Gülüyorum ve anlatmaya başlıyorum, kendisine de hamileyken aynı şeyleri yaşadığımı filan söylüyorum. Yumuşuyor hemen. Köpüş'le birlikte üzerime atlıyorlar, bir o öpüyor, bir Köpüş yalıyor. Yatağın içinde bir o yana, bir bu yana yuvarlanıyoruz. Bana annemle babamın geleceğini haber veriyor. Sonra kahvaltı hazırlamak için kalkıyorum. O sırada kapı çalıyor, geldiler diyorum ve uyanıyorum.

Ay ne güzel rüyaydı! Hem de gerçekçiydi. Uyandığımda bir süre etkisinde kaldım zaten. Ayrıca güne pozitif başlamak içinde baya iyiydi.

Hamilelikte akılda kalan ilginç, güzel rüyalar gören ve anlatan kimseyi duymadım etrafımda ama şu an çok merak ediyorum nedense...

Hamilelik Günlüğüm

Hamilelik ve Çatlaklar - 2

Perşembe, Mayıs 09, 2013

Daha önce hamilelik ve çatlaklar yazımda bahsettiğim naturel yağ arayışım devam etti bu hafta. Nedendir  bilinmez ama ben türkçe aramalarımda hiç bir zaman istediğim sonuca ulaşamıyorum. Genelde alakasız sayfalar çıkar karşıma ya da yetersiz bilgiler.
Organik yağ denilen ürünlerin içerik kısımları hep boş. Ben de bu nedenden dolayı aramalarımı dışarıda yapmaya karar verdim.

Aktar gezdim, eczane gezdim. Tatmin oldum mu, olamadım. Artık vazgeçip, bir sprey şişesinin içerisine zeytinyağı koyup, onu sürmeye karar vermiştim. Havaların serin olması nedeniyle biraz daha beklemem gerekiyordu; çünkü kıyafetlerim zeytinyağına bulansın istemiyordum.

Lush'tan aldığım katı yağım bittiği için, geçtiğimiz salı günü Cevahir'e gittim. Katı yağımı, bir de cildimin baya bozulmasından ötürü bir kaç ürün daha alıp çıktım. Eczane gördüm. Şansımı orda denemek istedim. İçeri  girdim, ne istiyorum bir bir anlattım. Bana gösterdikleri yağ hoşuma gitmedi. Tam çıkıyordum ki, bana Bella B marka ürünlerini gösterdiler. Tam benim istediğim gibi bir ürünmüş ve tamamen doğalmış. Aldım paketi elime içindekiler bölümünü bir uzman misali okumaya başladım. Parfüm dışında gözüme bir şey çarpmadı. Onun dışında her şey doğal gözüküyordu. Biraz tereddütlü, biraz da tatmin olmuş şekilde ürünü almaya karar verdim. Kasada aynı markanın sinek ve böcek kovucu spreyini gördüm. Beni çok sinek ısırdığından ilgimi çekti hemen. Onu da aldım.

Sinek kovucusunu kullanmaya daha var ama çatlak önleyici yağını kullanmaya başladım. Sürerken hep kıvamından dolayı, acaba doğal mı paranoyam olsa da sürmeye devam ettim. Ürün wax kıvamında. Bir parça alıyorsunuz ve istediğiniz yere uyguluyorsunuz. Yağ kıvamına geliyor hemen. Kısa sürede de cildiniz emiyor. Lush'ın katı yağına benziyor ancak daha vıcık hali. İki ürünü de karnıma sürmeye devam edeceğim ve başka bir ürün de almayı artık düşünmüyorum. Olmadı zeytinyağına başlar, süreci tamamlarım.

İşte yeni Bella B ürünlerim

Çatlak Önleyici Yağ

Sinek ve Böcek Kovucu




Günlük

Cumartesi Keyfi

Pazartesi, Mayıs 06, 2013


Piknik hazırlıklarım bir gün önceden başladı. Eski enerjim yok demiştim ya, bunu bildiğimden olabildiğince az şey yaparak kendimi yormama taraftarıydım. Böylece piknik anı yorgun düşmeyecek, ana odaklanmak için beynimi uyanık tutmakla meşgul olmayacak , tadını çıkaracaktım ama pek mümkün olmadı; gece bir türlü uyuyamadım. Tam uyuduğum zaman ise kalkmak durumunda kaldım.  Her şeye rağmen yine de iyiydim. Gelen arkadaşlarımıza teşekkür ederim ve getirdikleri o muhteşem yiyecekler de...


İyi ki  doğmuşsun!


Yedim de yedim. Durdum durdum yine yedim. Bir kilo bünyeme aldım rahat ettim. Şimdi de verme çabasındayım. Pis boğazlı olmak iyi bir şey değil gerçekten...

Dizikolik Ben...

Cuma, Mayıs 03, 2013

Ben tam bir dizikoliğim aslında. Bakarım ilk neler varmış diye, açarım ilk sezon ilk bölümü. Dizi ilk bölümden itibaren sarmalı beni ama. Sarmışsa vay halime. Eğer sezon ve bölümler azsa bünyem işkence altına pek girmez ama fazlaysa, bitireceğim diye izler dururum art arda. Sabah olur, benim gözler kapanır, anca o zaman bırakırım ertesi güne diğer bölümleri (aslında o akşama). Onun dışında imkanı yok kalkmam başından.

Bir sürü dizi izledim. Bir çoğu bitti. Bir kaçı devam etmedi. Alcatraz bunlardan biri mesela...Tabi bu benim için üzücü oldu. Niçin böylesine güzel bir dizi yayından kalkar ki diyerek dövündüm durdum.

Neyse ki, izleyecek dizim kalmadı dediğim anda, güzel abilerimiz, ablalarımız baya sağlam diziler yapmışlar. Boşluğum anında doldu böylece. Klişe olacak belki ama bu adamlar baya sağlam prodüksiyonlu diziler yapıyorlar. Onların tadını alınca bizim Türk dizilerinden pek zevk almıyor insan. Bazı dizilerin her bir bölümü birer sinema filmi gibi. Oyunculuklar şahane. Kostüm olsun, makyaj olsun, ışık olsun herşey çok güzel.  Bide bakıyorum bizim dizilere içim sıkılıyor. Tavsiye üzerine bakıyorum. Yok olmuyor. İnanılmaz sıkıcılıklarının bir sebebi ise gereksiz uzun olmaları. Hikayeler sarmıyor. Herşey bir yapay. Oyunculuklar bazen öyle bir yapay oluyor ki tam hikayenin içine gireceğim galiba dediğiniz anda hop atıyor sizi dışarı. Bu ne be diyip kapatıyor insan.

Eskiden Türk dizileri daha güzeldi. Şimdilerde ekmek kapısı diye önüne gelen dizi yapıyor. Haliyle kalite düşüyor.

Benim şu sıralar sardığım bir kaç dizi var. Eskilerden devam eden bir kaç dizim daha kaldı. Bir de arkadaş tavsiyesi aldığımız, izlemek için eşimi beklediğim diziler var.

İşte izlediklerimden bazıları



Downton Abbey

Bir İngiliz yapımı dizi ilk sezonunda 1912 yılından itibaren başlayarak ilerliyor. Neler yok ki dizide Titaniğin batması, Türk diplomat, bir miras süreci, üst kat - alt kat olayları,  entrikalar, savaş...Şu ana kadar 3 sezon yayınlandı. 4. sezonu sabırsızlıkla bekliyorum. İzlemeyeniz var ise tavsiye ederim. En azından bu tarz dizilerden hoşlananlara. Ben inanılmaz seviyorum. İnsan izlerken onların gerçek olduğuna inanıyor. Olaylara üzülüyor, sevindiklerinde sizde seviniyorsunuz. Adeta içinize alıyor dizi sizi. Bunun en büyük sebebi kuşkusuz oyunculuklar ve hikaye. Kıyafetlerinden tutun, makyajına, ışık ve tonlarına kadar insanı adeta o yıllara götürüyor...


Downton Abbey - IMDB





Bates Motel 

Bir Amerikan dizisi Bates Motel. 1960 yapımı Alfred Hitchcock'un Psycho filmindeki Norman Bates'in çocukluk yıllarına gidiyoruz.  Norma Bates yani Norman Bates'in annesi, kocasının ölümünden sonra Norman'ı da alıp uzaklara taşınır. Bir motel alan Norma ve Norman'ın başından inanılmaz olaylar geçmeye başlar. Kasabada yaşayan insanlar da  bir ilginçtir aslında. Norman'ın kafasının gidip geldiğini görmeye başlarız... 

Dizi güzel gidiyor. Daha birinci sezonunda. Merakla izlemeye devam ediyorum.





Broadchurch

Polisiye, drama dizisi.  Broadchurch olayların geçtiği bir sahil kasabasıdır. Kasabada yaşayan 11 yaşındaki Danny'nin gizemli bir şekilde ölmesi ile dizi başlıyor. İntihar olarak baktıkları olayda buldukları ip uçları onun öldürülmüş olduğu yolundadır. Kasaba küçük ve herkes birbirini tanıdığından bu durum hiçte hoş karşılanmaz. Tüm sezon boyunca Danny'nin katilini bulmaya çalışan iki dedektif var ve bir sürü de şüpheli. O mu bu mu diye merakla diziyi seyrediyorsunuz. 

Birinci sezon bitti. Bakalım ikinci sezonu gelecek mi?





Black Mirror

Bir İngiliz dizisi daha. Şimdiye kadar iki sezonu yayınlandı. Devamı gelecek mi bilmiyorum. 

Her bir bölümü bir diğerinden farklı. Kısa film gibi düşünün. O kadar sağlam hikayesi var ki hepsinin. Bir bölümü vardı ki kanım donmuştu resmen. 

Teknolojinin gelecekteki hayatımızda ne gibi etkileri olabileceğini konu alıyor. Sosyal medyayı da ele alıyor. Tabi gelecekte demem, bu şu anda olmuyor anlamında değil tabi. Etkilerini dizideki boyutlarda olmasa da yaşıyoruz bugün.  Gayet güzel bir dizi. İzlemenizi tavsiye ederim.  




Orphan Black

Sarah adında bir yetim aylarca ortalıkta yok iken kızı Kira için geri döner.  Metro istasyonunda bir kadının intiharına şahit olur. Kadın kendisine çok benziyordur. Parasızlık içinde yüzen Sarah, ölen kadının bankada çok yüksek bir meblağda parası olduğunu fark ettiğinde, parayı alabilmek için ölen kadının yerine geçer. Geçer geçmesine de başına öyle şeyler gelecektir ki...Bir yandan kızına ulaşmaya çalışır, bir yandan ise içine düştüğü durumdan kurtulmaya...Değişik bir konusu var dizinin. Şu ana kadar sıkılmadan seyrettim. 

Dizi birinci sezonda ve devam ediyor, bende izlemeye.


Şimdilik bahsedeceklerim bu kadar. Yeni dizi keşfettikçe paylaşımlarıma da devam edeceğim. 

İşlerimin başına dönme vakti. İyi geceler...

Hamilelik Günlüğüm

Geri Sayım : 18. Hafta

Cuma, Mayıs 03, 2013



18. haftamın içerisindeyim. Giderek genişliyorum. Karnım öne doğru yol almakla meşgul. Bu durumdan hoşnut muyum? Değilim...

İştahım normal durumda ama buna rağmen nasıl oluyorsa ufak ufak kilo almaya devam ediyorum. Demir hapımı aç karnına aldığım günden beri mide bulantılarım geçti. Enerjim geçen hafta sonu ve bu hafta başına göre daha iyi. Yine de eskisine göre daha çabuk yoruluyorum.

Kızımın hiç bir hareketini hissettmedim bu hafta. 14. haftam ve sonrasında hissettiğim o garip titreşimlerin hiç birini bu hafta yoktu. İster istemez orda neler oluyor acaba? Herşey yolunda mı? diye sorgulasam da çok üstünde durmadım. Bir çok yerde 20. 21. haftaları beklememiz gerektiği yazıyordu, bende bekliyorum bakalım.

Hamileliğin 4. ayından itibaren (doktorumun tavsiyesiydi) düzenli bir şekilde pilates yapmayı istiyordum ancak düzeni bir türlü oturtamamıştım. Neyseki  iki haftadan beri başladım yapmaya. Ebru Şallı'ın Hamilelikte Pilates Dvdsini aldım ve şu ana kadar on kez yapabildim.

Dersler 1:30 saat sürüyor ve ders bitiminde kendimi inanılmaz iyi hissediyorum. Yürüyüşlere çıkan biri değilim. Amaçsızca yürüme işine bir türlü alışamadım. Aslında amaç sağlık için yürümek olsada, bana yine de bir garip geliyor. Yürüyüş arkadaşım olsa yürürüm ama tek başına sıkıcı bir iş. O  yüzden bende evde pilates yapıp bütün ağrılarımdan kurtuluyor, kendimi daha enerjik hissediyorum.  Bu hafta dört kez yaptım. Amacım kendimi iyi hissettiğim sürece her gün yapmak.

Hamileliğimin yarısına gelmeme çok az kaldı. Açıkçası bu sürecin bir an önce bitmesini istiyorum. Böyle gün saymak bana stresli geliyor. Son üç ayıma yaklaştıkça gerilmeye başlıyorum sanırım. Herşey belirsiz ve belirsizliklerden hoşlanmıyorum. Bir yandan da kızımı merak ediyorum. Karşılaşacağımız güne ışınlanıp bütün o doğum sürecinden kurtulup, bebeğimi kucağıma alıp, bitti demek istiyorum...

Bunları düşündükçe bir garip oluyorum. O yüzden daha fazla uzatmayayım...Doğum stresi olsa gerek...
Benim gibi doğum stresi yaşayıpta, doğum yapan var mı çok merak ediyorum.



Blogumda bulunan fotoğraflar bana aittir. Yazılı iznim olmadan hiç bir şekilde kullanılamaz.




Popular Posts