Geri Sayım : 28. Hafta

Cumartesi, Temmuz 06, 2013



Fotoğrafları hazırlarken eksik iki haftamın daha olduğunu fark ettim. Durum böyle olunca 25'ten 28. haftaya atlamış olduk. Göbek aldı başını gidiyor. Sanırım kızımın kendisini öne doğru itip durmasından kaynaklanıyor. Eski hareketli günlerine geri döndü. Özellikle de şu bir kaç gün içerisinde. Ağrılarım devam ediyor bu arada. Bir de bir kaç kez yaşadığım ufak su gelmeleri var.

1 Temmuzda doktorla randevumuz vardı. Benim ağrılarımın nedeni de ortaya çıktı bu sayede. Benim kız baş aşağı duruyormuş ve aşağı kadar inmiş. Erken doğma riskinden söz etmedi doktor ama bana baya sıkıntı yaşatacağını söyledi hamileliğimin geri kalan kısmında. Bir yandan da normal doğum istediğim için bunun iyi bir şey olduğunu söyledi. Pozisyonu değişmez mi diye sormayı unuttum ben o an. Artık bir dahaki kontrolde bakıp göreceğiz.

Kızım yüzünü göstermedi bize. Oysaki merak içerisindeydim göreceğim onu diye. Verilen ultrason çıktısında sadece kafası var. Yuvarlak bir çember. Anlamsız bakıp bakıp duruyoruz.  Hevesimiz kursağımızda kalınca acaba 3D ultrason mu çektirsek diye düşünmeye başladık. 1 kilo olmuş bizimkisi bu arada.

Ufak su gelmelerimden (ben öyle tahmin ediyorum) bahsettim. Bana iki çubuk şeklinde bir şey verdi, rengi mavi olursa suyumun geldiğine dair bir işaret olurmuş. Şeker yüklemesi de yapılacağından dah sonra  uğramak üzere çıktım doktorun yanından, gittim kanımı aldırmaya.

Bu şeker yüklemesinin ne kötü bir deneyim olduğunu fark ettim. Başta 'aa ne güzel bir tadı var' diye bir anda  diktiğim şerbetli su beni mahvetti. Arada bir yaşadığım akciğer sorunumu yaşadım ilk bir saatte. Nefes almada zorluk çekiyor aynı zamanda da baygınlık geçirecekmiş gibi hissediyordum. Midem çok kötüleşti ve reflu oldum. Hastanenin cafesinde, pencerenin yanında oturmuş hava alıyor olmam bile kendimi iyi hissetmemi sağlamıyordu. Ciğerlerim sıkışıyordu sanki içimde. Ne demeye dikip içtim ki sanki birden öyle.

Bir saat tamamlandığında kanımı aldırmaya gittim yeniden. Sonra başladı diğer ikinci bir saat. O sırada 3D ultrason yapan hastaneleri araştırmaya başladık. Renkli dopplerle birlikte yapılan yerleri eledik. Bir de aynı cihaz mı acaba diye de düşünüp durmaya başladık. Ona bak, buna bak, hastane ara, fiyat öğren derken saat geldi ve üçüncü kez kanımı verdim. Bir büyük bardak şekerli su  -ki çikolata yesem bir paket yine bu kadar şekerli gelmez-  5 tüp kandan sonra yaşadığım sıkıntılar, açlık hepsi beni enterasan bir hale getirdi. Midem bulandığından kusmamak içinde tutuyordum kendimi. Eğer kusarsam baştan alınırmış her şey. Reflu artık sınırlarını aştı zaten. Hayatımda hiç bu kadar şiddetli reflu olmamıştım. Hatta ilerleyen iki üç gün boyunca, yemek borum alev alev yanmaya devam etti.

Bir saatte sonuçlar için bekledikten sonra doktorun yanına gittik yine. Şekerim gayet normal çıktı ama demir eksikliği başlamış ve tiroidimde yükselme olmuş. İlaçlarımı iki katına çıkarttılar. Suya benzeyen şey o saate kadar gelmediğinden o çubuklarda bir şey çıkmadı. Gerçi eve döndüğüm günün ertesi günü yine aynı şeyi yaşadım. Neyin nesi anlamadım.

Hastaneden çıktıktan sonra yakında bulduğumuz 3D ultrason yerleri dolandık. Bir hastane renkli doppler sanmış. Bizide boşu boşuna yürütmüş oldular. Diğer hastaneye gittik bizde. Ona da geç kalmış olduk. Randevular bitmiş. Her ne kadar sinir olsam da, sonrasında 'vardır bir hayır, belki de  sakıncalı bu cihazlar bebek için' diye düşündüm. Daha detaylı araştırıp öğrenmek için sonraya bıraktık herşeyi. Zaten yorgunluktan bacak aram ağrıdan deliriyordu. Gerçi durmadım. Pazar var diye pazarı dolandım biraz. Pedikür yaptırayım ayaklarım çok kötü diyerek uygun fiyatlı kuaför aradım. Eşim artık çok yoruldum dediyse de bana, benden utan diye diye sürükledim yanımda her yere. Annem gelince bir de onla bir turladık pazarı. Sonra hadi bauhausa gidelim dedik. Bebeğin odası hala olmadığından fiyat araştırması yapmamız gerekiyordu. Bir de orayı dolandım. Eve vardığımızda bacaklarımın arasını hissetmiyordum resmen. O kadar çok yorulmuşum ki ertesi gün saat bire kadar uyumuşum. Kalktığımda ise yürüyemiyordum. Ayak tabanlarıma dikenler batıyordu sanki her yere bastığımda. Tabi bir gün öncesinde de çok gezdim. Yattığım günlerin acısını çıkardım resmen. Toplarsak eğer iki gün boyunca ortalama 20 ila 23 saat arası yürümüş oluyorum. Çok yürümüşüm ya... Oysaki bana ne kadar yürüdüm ki az yürüdüm gibi geliyordu. Bu durumu da eşim saat hesaplamasını yapınca anladım aslında...

Ama bir yüzünü gösterseydi keşke, bir görseydik keşke...



You Might Also Like

0 yorum

Blogumda bulunan fotoğraflar bana aittir. Yazılı iznim olmadan hiç bir şekilde kullanılamaz.




Popular Posts