Alışveriş

İkinci Bebeğe Alışveriş!

Pazar, Mayıs 31, 2015


Zaman nasıl geçti anlamadım. Bu gün itibariyle doğuma tam 29 gün kalmış durumda! 
Hala ismine karar verememiş olmamız ve eksik eşyalarını -ve eşyalarımı- bitirmiş olmamamız da ayrı bir şey! - arkadaki boş çerçevelere takılmayın :) -


Belinda'dan kalan ve eskimemiş, lekelenmemiş kıyafetlerin yanında, kendisine ait yeni kıyafetleri de olsun istedim. Çok fazla yeni doğan kıyafeti almamaya çalıştım. Bunun sebebi hem hızlı büyümelerinden hem de havanın nasıl bir sıcaklıkta olacağını kestiremediğimden. Malum Berlin havası bir öyle bir böyle ve ben tamamen bu havalara yabancıyım!


1 - Ne olur ne olmaz diye annemle birlikte, İstanbul'dan hastane için aldığımız takıma bayılmıştım. Sanırım ikinci çocukta ne lazım ne kadar lazım uzmanlaşıyorsunuz.  Hele bir de üzerinden fazla zaman geçmemişse. Ne yazlık ne de kışlık bir takım. İç zıbınıyla birlikte - fotoğrafta yok - tam beş parçadan oluşuyor. Bej renginde ve üzerinde minik pembe çiçeklerden oluşan bir şerit mevcut. Şapkasının kenarında, tulumunun ayak kısımları  ve cep kısımlarında  minik fırfırları var ve inanılmaz sevimli. Bir çok şey gördüm ama almak istememiştim fakat bu sade takımı gördüğümde hiç düşünmeden İdil Baby'den aldım. 


2 - Bütün parçalar ayrı ayrı. Şapkayı DM'den aldım. İnanılmaz sevimli bir şapka! Sanırım biraz büyük gelecek ama yaz bebeği olduğu için eminim ki ilerleyen zamanlarda giydirebileceğim. Beyaz uzun kollu üst kazak desem değil hırka desem değil ne diyeceğimi bilemediğim bir üst. Arka kısmını sadece üstten bir düğme tutuyor ve aşağı doğru V şeklinde açık. Onu da DM'den aldım ve inanılmaz güzel pamuklu ve ne kalın ne ince. Kuşlu kısa kollu body H&M'den . Dört numaradaki fotoğraftaki pembe uzun kollu body ile birlikte satılıyor. Pembe uzun kollu body diğer pantolonlu takımla takım olduğunu görünce almak istedim ve  alıncada kısa kollu body de bizim oldu! 


3 -  Kenan Berlin'den bana bu tatlı mı tatlı sevimli mi sevimli tulumun fotoğrafını çekip yolladığında baya beğenmiştim. Sonra birlikte bakarız diye almamıştı. Daha sonra tesadüfen yine DM'den bebek kıyafetlerine bakınırken bu tulumu gördüm ve hiç düşünmeden aldım. Bu tulumun içinde kızımı görmek için sabırsızlanıyorum! 

4 -  Yine H&M'den. Uzun kollu body iki numaradaki kuşlu body ile takımdı. Baykuşlu pijama üstü ile minik pembe çiçekli alt birlikte satılıyor. Sanırım şu an stoklarda yok. Gördüğüm zaman inanılmaz sevimli bulduğum bu takımı hemen aldım. Minik pembe fiyonkuna ayrı bayıldım. 

Aldıklarım genelde elimde olmayan ya da sayıca az olanlardan yana oldu. Eminimki almaya devam edeceğim. Her ne kadar Belinda'dan kalanlar olsada! O kadar güzel şeyler görüyorum ki!  İnanın kendimi zor tutuyorum ve sürekli 'Funda sadece ihtiyacın olanlara odaklan' diyerek kendimi mağazadan dışarı atıyorum. 

Şimdi baktımda H&M ye yeni kıyafetler gelmiş! Ha ha ha! Çok sevimliler! Neden bu kadar çok sevimliler!! 




Hamilelik Günlüğüm

Geri Sayım : 34. Hafta! Hamilelik #2

Salı, Mayıs 26, 2015



34. haftamın son gününde vakit bulup hamilelik fotoğrafımı çekeblidim. Yarın 35. haftama girmiş olacağım ve bu aynı zamanda 8. ayımın da son haftası oluyor. Doğuma o kadar az bir süre kaldı ki hala inanamıyorum!

Kızımın hala bir ismi yok! Of bir an önce ismini kararlaştırmamız gerekiyor. Aslında yapılması gereken bir kaç şey daha var. Zaman kısıtlı ister istemez telaşlanıyorum.

Doktor bulduk bir tane. Eve çok yakın. Kan tahlilim yapıldı ve demir eksiklğim çıktı. Üstelik günde iki adet demir ilacı içmeme rağmen. Zaten son zamanlar kendimi inanılmaz yorgun hissediyorum. Bir oraya bir buraya yatar olmuştum. Baş ağrısı çekiyor, bacaklarımda uyuşmalar oluyor, kafamı kaldıracak enerjiyi kendimde bulamıyorum. Bu belirtileri yaşarken tahmin etmiştim demir eksikliği yaşadığımı. Bir de canım sürekli ıspanak çekip duruyordu ha ha ha! İlaçları tamamen yanlış kullanıyormuşum meğersem. Yemeklerden önce ve sonra 2 saatlik bir açlıktan söz ediliyor. Ben yemek yedikten hemen sonra içiyordum! Of çok saçma!  Kuzenimle mesajlaşırken bana demir takviyesi önerdi. Tam demir takviyesi değil anladığım kadarıyla. Sadece hamilelik ve emzirme döneminde yaşanabilecek demir ve bazı vitaminlerin takviyesi. Herneyse onu gidip aldım ve 1 şişesini bugün bitirmiş durumdayım. İlk bir kaç gün iyi geldiysede -ilaçlarımı kesip denemiştim-  şu an blog yazarken gözlerim enteresan durumda. Beyazlı siyahlı bir şeyler patlıyor gibi. Nasıl tarif edeyim bilemedim ama bitkinim orası kesin.

Hastane seçimini yaptık. Hatta gittik görüşme için randevu da aldık. Haziranın 2'sinde kaydımızı yaptıracağız bakalım. Çocuğu doğurcam daha ne kaydım var ne de doğum yapacak doktoru ve ebeyi seçtik. Burda olaylar biraz farklıymış bizde öğreniyoruz işte. Diğer kontrole gittiğim doktor - jinekolog- ise bana 37. haftam için randevu verdi. Bakalım doğurmazsam yollarda kızımı gidiceğiz.
Garip ama kızımın kilosunu öğrenemedim. 37. haftamda bakacaklarmış. O da ilginç geldi. Tartıldım da orda ve bilin kaç kiloyum. Belinda'yı doğurduğum kiloda 69!!! Tartıya pil adlıysam bile üzerine çıkıp tartılmaya korkuyorum. Sanırım buna cesaretim henüz yok. Tamam hamileliğime eski hamileliğimden kalan 4 kilo fazlalıkla başladım ama daha 5 haftam var...OF OF

Hala eksiklerim var demiştim. Hem benim hem bebek için aslında bu eksiklikler. Hastane çantası da hazırlamam gerekiyor bir yandan. Şu işleri bir kaç hafta içerisinde tamamlarsam benden iyisi yok sanırım. Neden bilmiyorum ama bu bebek daha erken gelecek diye düşünür oldum. Belinda 39. haftanın sonlarında gelmişti. Bilmiyorum sağlıklı olsun yeter değil mi? Sadece hazırlıksız yakalanmak istemiyorum. Çocuğun ismi yok, doktoru yok, kaç kilo oldu bilmiyoruz, hala eksik eşyaları var ki en önemlisi araba koltuğu. Onsuz eve getiremeyiz. Belinda bir kardeşi olacağından habersiz... A unutmadan kontrolde sordum bebek dönmüş mü diye ve doktor dönmüş dedi. Sanırım o yüzden artık pelvik ağrısı çekmiyorum. Aman nazar değmesin. Gerçi doktor dönebilir yine dese de ben olumsuz düşünmeyeceğim.

Başka başka hmmm hareketleri daha hissedilir önceki haftalara göre ama her zaman dediğim gibi Belinda kadar yoğun değil. Artık onu kaburga kemiklerimin altında hissediyorum ve eskisinden daha da büyüyen bir karnım var. Kasılmalarım başladı. Bazen nefesimi kesiyor ve canımı acıtıyor. 

Sanırım anlatacaklarımın hepsi bu kadar. Zaten yazıma da konsantre olamıyorum. Gözlerim çakmak çakmak çakıyor ve yazıları bulanık görüyorum.

36. Haftamda görüşmek üzere!! Ben biraz dinleneyim...


Berlin Gezi Rehberi

Pazar Günü Pikniği! Treptower Park!

Pazartesi, Mayıs 25, 2015



Uzuuun uzuuuun zaman sonra piknik yapmaya fırsatımız oldu. Havanın inanılmaz güzel olduğu - inanılmaz sıcak! - bir pazar gününde pikniğe gidilmezde nereye gidilir?!?

Ne zamandır istediğmiz ve bize yürüme mesafesinde - neredeyse 9 aylık hamileyken hiç bir yer yakın değil! - olan Treptower parkına gittik. Hava sıcak, ben inanılmaz açım yürü yürü yol bana bir türlü bitmedi. Hızlı adımlarla ilerlerken birden bire baş dönmesi ve yorgunluk baş gösterince tempom ister istemez düşsede, başardım ve parka ulaştım! 

Park inanılmaz büyük. O yüzden hiç öyle dolanmadan ilk bulduğumuz yere oturup başladık tıkınmaya. Açıkçası o kadar hızlı yemişim ki, benim payım bittiğinde şaşırdım! Daha fazla olsa yerdim kesin!



Çimlere oturduğumuz andan itibaren Belinda inanılmaz şaşkın bir o kadar da mutluydu. İlk kez piknik yapıyordu kendileri. Hemen dibime kuruldu ' mama ' diye ekmeğini aldı ve az da olsa kemirdi. Dinazorunu da beslemeyi ihmal etmedi ve sürekli ' mama yiyor daynazor! ' diyip durdu. 






Karnımızı doyurup biraz da Belinda'nın oynamasını bekledikten sonra uyutalım diye ayaklandık. Belinda uyudu mu? Yine uyumadı! Biz uyur diye yola çıktık, dolandık durduk sonra zaman baya geçti belki acıkmıştır dedik yemek yedirdik ve ardından tekrar denedik fakat nafile. Belinda uyumadı.




Belinda'yı uyutucaz diye o kadar yürüdük ki inanılmaz yoruldum. Madem öyle dedik bir yerde oturalım. İlk Belinda'nın uykusuzluktan başlayan ağlama krizinin geçmesini bekledik. Ardından parkı görünce biraz biraz susup yanaşmaya başladı. Sonra Belinda gülmeye başladı. Oh nihayet diyerek sevindik. 



Parkta sallandı, kaydıraktan kaydı, kumlarla oynadı, taşlarla oynadı, onla oynadı bunla oynadı derken hiiiç ama hiiiç oturamadık. Eli yüzü, hatta benim elim yüzüm bile çamur oldu! Nasıl bu işi becerdik anlamıyorum. 


Eve dönmeye onu ikna etmemiz bir hayli uzun sürsede, bir şekilde onu ikna edip arabasına bindirdik. Dönerken gördüğüm ördekleri ve kuğuları ' hadi Belinda'ya gösterelim en sevdiği hayvan! ' dedim ve demez olaydım. Seyrederken keyfine ve sevincine diyecek bir şey yoktu tabi ama eve gidelim derken yine! ağlama krizi tuttu. Biliyordum ki çok uykusu vardı ve artık uykusu iyice başına vurmuştu. Eve doğru yürürken klasik Belinda uykuya dalmak üzereydi. Peki biz izin verdik mi? Tabiki de hayır! Hem hızlı hızlı yürüyor hem de Belinda'yı uyutmamaya çalışıyorduk. Baktık olmuyor, arabasından indirip yürüttük. Yine de erkenden uyumadı evde kerata!

Ben o kadar çok yorulmuşum ki, saat gece 10 olmadan gözlerim kapandı. Ertesi gün ise kalkmak hem zor, kalktıktan sonra da ev işleri yapmak ayrı zor oldu. Eee 6 saat boyunca yürürsem olacağı budur Ha ha ha!

Herşeye rağmen güzel bir gün geçirdik ve parka bayıldım. Bir sonraki gidişimizde başka yerlerini de keşfetmeyi, görüpte alamadığım dondurmasını, bakıpta binemediğim deniz biskletini ben düşüne durayım... 

Park gibisi yok değil mi!?

Berlin Gezi Rehberi

Karneval Der Kulturen!

Cumartesi, Mayıs 23, 2015




Bir hafta önce bir barda tesadüfen görüp aldığım karnaval broşürünü unutmuştum ki, bu sabah kahvaltı yaparken Kenan hatırladı ve hiç hesapta yokken kendimizi karnaval yolunda bulduk.
İyi mi ettik aslında evet fakat Belinda'nın bir anda huysuzluk edişi bütün keyfimizi bozdu. 

Diş sürecinde oluşu ve uykusunun gelmesi bir anda ağlama krizine dönüşünce karnaval alanından nasıl çıktığımızı bilemedik. 



Her şey kötü başlamadı ve kötü de bitmedi tabi. Günümüzün ilk saatleri ve son saatleri gayet iyi geçti ve Belinda' da baya bir eğlendi.


Karnaval baya geniş bir alana yayılmış, bir çok ülkeye ait yiyecek ve içecek, müzik, dans ve etkinliklerle doluydu. Her zamanki gibi çocukları yine unutmamışlardı fakat biz yararlanabildik mi; yararlanamadık. 


O kadar çok çeşit kokteyl vardı ki. İnsanın ister istemez canı çekiyor. Hamile olmasaydım kesin alır içerdim ama maalesef bakmakla yetindim.







Belinda en sonunda uykuya dalabildi. Bizde karnavaldan çıktık ve kahve molası verdik. Uyandığında ise kenarından köşesinden karnavalı ziyaret ettik. 




Belinda'nın en çok sevdiği ve uzun süre ayrılmak istemediği, Taksim'de sık sık karşılaştığımız -bunlar başkaydı ama çaldıkları ve söyledikleri parçalar aynıydı - grup. Artık kostümleri mi, dansları mı, müzikleri mi yoksa hepsi birden mi ilgisini çekti bilmiyorum ama dans edip aynı zamanda da pür dikkat seyredip durdu. Her ne kadar istemeyip, mızıklasa da eve gitmek zorunda olduğumuzdan kendilerine veda etmek zorunda kaldık. Tramvay boyunca - ki çoooook kalabalıktı -  kendi kendine şarkılar söyleyip, dans etmeye devam etti. Eve varıncaya kadar gülücükler saçtı ve baya neşeliydi. Benim kızım uykusuz çekilmiyor ne yazık ki. Uykusunu aldığında ise tam bir melek!


Berlin'in bu yönünü seviyorum. Her hafta bir etkinlik düzenleniyor. Üstelik çoğu bedava ve küçük çocuklarla, bebeklerle de katılabiliyorsunuz. İstanbul'da bu tarz bir etkinlik yok ama olsa da hem hamile iseniz, hem de bir ufaklığa sahipseniz katılmak imkansız olacak kadar zor. Sanırım bu açıdan şanslıyım. Evde sıkılmak yerine gezip tozmanın, farklı şeyler görmenin, ardından da blog yazabilmenin lüksünü yaşıyorum. Yorgun düşsemde napalım değil mi? 

Hamilelik Günlüğüm

Geri Sayım : 32. Hafta! Hamilelik #2

Perşembe, Mayıs 07, 2015



32 hafta yani 8 aylık hamileyim! Onca taşınma sürecine rağmen iyi bir hamilelik yaşıyorum. Aksi olsaydı ne yapardım bilmiyorum. 

Büyüyen bünyem ve hareketlerimin giderek kısıtlanması dışında çok bir değişiklik yok aslında. Hala isme karar vermiş değiliz, hala su çok içmiyorum, hala özel bir diyet yapmıyorum ve hala yan gelip yatma, dinlenme lüksüne sahip değilim.

Özellikle son bir kaç gündür kendimi inanılmaz yorgun hissediyorum. Bir kaç iş yapıp kendimi yer minderine atıyorum ( hala koltuk bakamadık ).

Kaç kilo aldım hiç bir fikrim yok. Tartımızın pili bitmiş ve henüz alamadık. Açıkçası çokta merak etmiyorum. Bildiğim bir şey var ki bir kaç hafta öncesinden daha az olduğum. 

Eskisine oranla daha fazla yürüyüş yapar oldum.  Düz yolda yine iyiyim ama merdivenlerden çıkmak benim için adeta ölüm. En son basamağa ulaştığımda nefes nefese kalıyorum ve bacaklarım da uyuşmuş oluyor!

Balık yemeğe başlayabildim nihayet. Fakat peynir konusu hala bir garip. Bazı peynirler dokunmazken bazıları inanılmaz yemek borumda yanma yapıyor. 

Yola çıkmadan önce (sanırım 29. haftamdaydı ) gittiğim doktor kontrolümde kızımın hala dönmediğini öğrendim. Normal doğum istediğimden bu durum hiç hoşuma gitmedi tabi. Berlin'de de hala doktor arayışına girmediğimden durum nedir ne değildir şu an bilemiyorum. Muhtemelen önümüzdeki hafta bir görüşme ayarlamış olurum. O zaman hem kilosunu, hem durumunu öğrenmiş olurum.

Bebeğim Belinda'dan daha sakin orası kesin. Gündüzleri sesi soluğu pek çıkmazken geceleri hareketlenmeye başlıyor. Yalnız son bir kaç gündür, gündüzleri de hareketlenmeye başladı. Eskisinden daha güçlü ve bazı tekmeleri canımı acıtmaya başladı bile. Bazen ister istemez, yolda yürürken acıdan 'ah uh' diye sesler çıkarmak zorunda kalıyorum.  O içeriden, Belinda da dışarıdan tekmeliyor annesini... Ah ah!

Ne renkli doppler yaptırdım ne de şeker yüklemesi yaptırdım. Kan tahlilinden şekerime baktılar ve sonuç gayet iyi çıktı. Bende böylelikle o şeker yüklemesinin kötü tecrübesini yaşamak zorunda da kalmamış oldum. 

Bebeğimin yatağını hazırladım. Çarşaflarını taktım, kıyafetlerini hazırlayıp çekmecelere yerleştirdim. Bir kaç eksiği dışında her şeyi tamam. Bir de isme karar verip, doktorumuzu da bulursak bizden iyisi yok. 

Doğum yaklaştıkça ister istemez strese giriyorum. Daha önce tecrübe edinmiş olsam bile her doğumun farklı olduğunu ve ne olursa olsun risk taşıdığının farkındayım. Ne bebeğimin ne de benim herhangi bir aksilik çıkmadan süreci atlatıp, sağlıklı bir şekilde hayatımıza devam edeceğimiz günleri iple çekiyorum. 

Günlük

1 Mayıs!

Çarşamba, Mayıs 06, 2015


1 mayıs şenlikleri denilince ister istemez aklıma olaylar, yasaklar filan geliyor. 1 mayıs etkinliği var hadi gidelim denildiğinde de, ne işim var dedim ister istemez. Tabi durumun benim düşündüğüm gibi değilde tam bir festival havasında olduğunu nerden bilebilirdim ki!



Belinda klasik parkta takıldı biraz. Bu sefer ona aldığımız kum oyuncaklarıyla birlikte. 
Ardından festival alanına girdiğimizde (fotoğraflar çok az ne yazık ki) ilk bizi Türkçe halaylar, köfte ekmek, kısır, sarma gibi yiyeceklerin bulunduğu bir alan karşıladı. Belinda o sırada yine uyudu (aman nazar değmesin). 




Öğleden önce gayet sakin olan etkinlik alanı, öğleden sonra giderek dolmaya başladı. Çocuklar içinde çeşitli etkinlikler, oyunlar düzenlenmişti. Keşke Belinda büyük olsaydı da her birine katılabilseydi. 

Sokaklar tam bir panayır edasındaydı. Bir çok sahne sokak aralarına kurulmuştu bile. Halay havasından, punk, metal, indie, r&b, jazz gibi bir çok çeşit müzik türünün bulunduğu farklı sahnelerin önünden geçtik. Belinda uyanmıştı bile ve beni en çok şaşırtan şey ise kızımın metal müziği sevmesi oldu! O kadar farklı tarzların arasından, deli gibi sırıtıp, ileri geri dans ettiği ve eğlendiği tek müzik türü oldu. Bende acaba korkar mı diye düşünürken bir de. Saçmalamışım resmen haberim yok ha ha ha!



Haftaların bitmek bilmeyen yorgunluğu, 8 aylık artık iyice ağırlaşmış bir hamile olarak, 1.5 yaşında diş çıkaran (evet yine diş çıkarıyor ) bir çocukla uğraşmak zor olduğundan ve alanın iyice kalabalıklaşmasından dolayı eve dönme kararı aldık. Eve dönüş yolunda ise giden bir bizdik sanki. Herkes üstümüze üstümüze geliyordu. Tüm o yorgunluk ve eşyalarla birlikte az ve özde olsa hızlı hızlı bir kaç fotoğraf çekebildim en sonunda. Her ne kadar içime tam sinmese de hiç yoktan iyidir dedirtiyor bana. 






Bir gün benimde fotoğraflarımı çeken biri olur umarım...



Günlük

23 Nisan!

Çarşamba, Mayıs 06, 2015


Biliyorum biliyorum 23 Nisanın üzerinden geçti ama ben anca interneti buldum!
Eve taşınmamızın üçüncü günüydü ve yapılacak tonla iş olmasına rağmen, yorgunluk demeden Belinda'yı parka ardından da mini hayvanat bahçesine götürmeye karar verdik. 


Parkta bir güzel oynayıp enerjisini attıktan sonra arabasında uyuyan Belinda, - evet yeni çıktı bu - öğle uykusundan kalkar kalmaz huy edindiği ve 'patatis, patatis!' demesinin ardından ona güzel bir patates ziyafeti çektirdik. 

Karnını doyurduktan sonra mini hayvanat bahçesine gittik. Belinda bayıldı tabi. Mutluluğu her daim sırıtan yüzüne yansıdı. Koyunları, eşeği, tavşanları, ördekleri, keçileri gördü. Hiç birinden korkmadığı gibi koyunu da bir güzel öpüp kokladı. Tüm hayvanlar sakin ve huzurluydu. Onlarda çocuklara alışkın mıdır nedir öylece duruyorlar, sevildikleri içinde mutlu gözüküyorlardı.  








Bütün bu manzarayı görüpte Darıca hayvanat bahçesini anmadan da geçemedik tabi. Oradaki hayvanlar için bir kez daha içim sızladı. Para dahi ödenmeyen yerde hayvanların doğal ortamda ve mutluluklarını görüp, bir ton para aldıkları yerde hayvanların beton yığınlarının içinde yaşadıklarını düşünürsek, kapısından uğramamak ve protesto etmek yerinde olacak sanırım.

Blogumda bulunan fotoğraflar bana aittir. Yazılı iznim olmadan hiç bir şekilde kullanılamaz.




Popular Posts