Hafta Sonu Prenzlauer Berg: Kinder Cafe!

Pazartesi, Aralık 05, 2016



Herkese merhaba! Artık buralara yavaş yavaş kış geldi diyebilirim. Hava çok soğuk! Üst üste kalın ve yünlü şeyler giymeye başladık bile. Buna rağmen üşüyorum! Kışın ne yapacağız ne giyeyeceğiz bilemiyorum. Hava soğuk olunca öyle bir ileri bir geri gezemiyoruz. Gerçi hastalıklarla boğuşmaktan son güzel havalarda da gezemedik. Bir saat dolaşmak, titrememize yetiyorda artıyor bile! Tabi bu durum kızları eve kapatacağımız anlamına gelmiyor değil mi? :) Eveeet!

Bu yüzden uzun zamandan beri yapmayı planladığım ama sürekli (nedense demeyeceğim durumu artık biliyorsunuz ) ertelendiği için gerçekleştiremediğimiz, Berlin'de ki kinder cafe keşfimize çıkalım dedik. Şu ana kadar 3 kinder cafe gezdik ki gittiğimiz bir tanesi kapanmış. Sormayın niye bilmiyorum çünkü. Ha ha ha! 

Kinder cafe nedir diye soracak olursanız size şöyle yanıt verebilirim. Ailece gidebileceğiniz bir cafe düşünün. Fakat odak çocuklar. Cafe de satılan yiyecekler, içecekler -ki şu ana kadar çok çeşitli bir menü görmedim- oyun oynayabilecekleri bir alan, kitaplar... Bazı cafelerin bahçeleri de oluyor. Bahçelerinde ise oyuncaklar, park bulunabiliyor. Doğum günleri de düzenlenebiliyor. Özellikle soğuk havalarda sosyalleşmek eve tıkılmamak,  çocuğunuzun da kapalı bir alanda oynayabileceği cafeler! Ben ilk kinder cafe keşfettiğim zaman inanılmaz mutlu olmuştum ve bize yakın olanların listesini çıkarmıştım. Her hafta bir tanesine gitme kararı almıştım fakat bilirsiniz işte. Evdeki hesap çarşıya uymaz misali planlar güzeldi fakat hayata geçirmek konusunda sınıfta kalmıştık. 

Geçtiğimiz hafta sonu Kenan'nın önerisiyle Prenzlauer Berg'te bulunan Kiezkind e gittik. Hava nispeten iyiydi ama diyorum ya bir süre sonra üşümeye başlıyor insan. Listemde olan bir cafeye gideceğimiz için mutluydum. Orada bir şeyler yer, içer ve Belinda ve Devin'ninde oynamasını seyredecektik. 

Cafe bir parkın köşesindeydi. İçeri girdiğimizde beklediğimden daha ufak bir yer olduğunu fark ettim. Hemen oturabileceğimiz bir yer aradı gözlerim ve o kadar kalabalığa rağmen cafenin en güzel yeri boştu. Nasıl koşar adım gittim ve masayı kaptım ben bile anlamadım. Ha ha ha!


Sıra montlarımızı çıkarmaya geldiğinde sandım ki o süreç hiç bitmeyecek. Ne çok mont, şapka, atkı, eldiven çıkardım bilemedim. Ayrıca kayak pantalonları da var onları çıkar, hırkalarını çıkar. Çıkar da çıkar :) Montları ve diğer her şeyi çıkardığımızda oturacağımız yerde bir mont tepesi oluştu. 

Devin ve Kenan cafenin sağ tarafında bulunan kum havuzuna gittiler. Belinda gitmek istemedi ve 'ben kuma gitmicem, kitap bakıcam' dedi. Belinda kitaplarla ilgilenirken ben de cafeden bir kaç şey almaya gittim. Sabahtan beri sayıkladığım ama içmeye fırsat bulamadığım kahvemi aldım hemen. Kahve tiryakisi bir insan olmak zor evet :) Cevizli keklerinden de aldım ve inanır mısınız hayatımda yediğim en muhteşem cevizli kekti! Devin diş döneminde olduğundan son zamanlarda hiç bir yemiyor (evet yine diş çıkarıyor) Belki yer diye elmalı sütlaç aldım. Fakat iki maymunda yemedi. Fiyatlar gittiğim diğer cafelerin fiyatlarına göre daha uygundu. Ayrıca yediğimiz ve içtiğimiz her şey çok lezzetliydi. Sanırım şimdiden favori mekanıma girdi.
















Oturduğumuz köşe ise çok güzeldi. Tepemizden sarkan bitkiler inanılmaz hoş bir atmosfer yaratıyordu. Kendimi çok rahat ve huzurlu hissettim diyebilirim.


Mekandan ayrılma kararı aldığımız anda Belinda'nın bir anda kumlarla oynayacağı tuttu. Biraz da onun için bekledik. Oynasın ve hevesini alsın diye. Aynı zamanda bir doğum günü partisi de düzenleniyordu. Kapıdan dışarı çıkacağımız zaman ise Belinda'nın doğum günü pastasını kastederek 'pasta yicem' diye tepinmesi ve ağlamasıyla cafeden bir pasta alıp ancak dışarı çıkabildik.



Dışarısı daha da soğumuştu. Sokaktaki insanlar artık kırmızı burunlu geziyorlardı :). Organik pazarı dolaşmaya karar verdik. Ufak ama güzel bir pazardı. Bütün sebzeler ve meyveler o kadar taze ve lezzetli görünüyorlardı ki! Taze meyve suyu dışında bir şey almadık nedense :) Kenan ve ben ne güzel marullar ya da ne güzel meyveler diyorduk ama yanlarından geçip gidiyorduk. Sanırsınız müze geziyoruz. Hatta sonra neden durup almıyoruz diye sordum Kenan'a. Ne bileyim ben dedi. Ha ha ha! Muhtemelen hava soğuk ve karnımızın aç olduğundandı. Pazarda yiyecek aradı gözlerim fakat hep tatlı şeyler vardı. Ya da domuz sosislerinden. Bulabildiğimiz patates kızarmasıydı. Devin o sırada uyuduğundan Belinda ve ben patates kızartmasıyla karnımızı az da olsa doyurduk. İlerleyip adını bilmediğim ama daha önce de gittiğimiz bir mekana geldik. Christmas zamanı olduğu için her yerde bir şenlik, bir olay var. Her yer çok canlı. Bu inanılmaz güzel. Gittiğimiz yerde özellikle Christmas için dekoratif süsler satan ve bolca yiyecek içeçek satan yerler vardı. Bunların yanında bir kaç tane de çocuklar için oyuncak bulunuyordu. 

Belinda atlı karıncaya binmek istemezken dönen salıncağa binmek istedi. Bana çok garip geldi çünkü atlı karıncadan korktuğunu ama salıncaktan korkmadığını söyledi.  Bazen Belinda'nın korkmak kelimesinin anlamını kavrayıp kavrayamadığından emin olamıyorum. Bazen Devin'den de korktuğunu söylüyor. Ya benim kızım garip ya da gerçekten anlamını tam kavrayamamış :)

Belinda babasıyla salıncağa binerken biz de Devin ile onları seyrettik ( evet Devin uyandı). Devin kıyamam salıncağa çok binmek istedi ama bu nasıl mümkün olabilir ki! Biraz daha büyümen lazım Devin. Merak etme az kaldı :)



Artık hava iyice karardığından ve güneşinde yok olmasından dolayı üşümekten yerimde duramamaya başladım. Tabi ki tek üşüyen ben değildim. Ailece üşüyorduk. Sıcak çikolata alıp ısınmaya çalıştım fakat çokta etkili olmadı. 

Eve dönüş için zamanı gelmişti ve alandan ayrılıp tramvaya  doğru yürümeye başladık. Tramvaya bineceğimiz durağın nerde olduğunu çözmeye çalışırken 'tamam bu tarafta büyük bir ihtimalle' deyip yürümeye başladık.  Bir çiçekçinin önünden geçiyorduk ve durup bakmak istedim. O sırada Kenan biraz arkamdaydı. Bebek arabasını kalabalıkta ilerletmeye çalışıyordu. Onları beklemişte olacaktım. Fakat ne olduysa o an oldu. Bir saniye önce onları görüyordum fakat yine kafamı kaldırıp onları en son gördüğüm tarafa baktığımda göremedim. Aksi yöne baktım yine göremedim. Geldiğimiz yöne doğru yürüdüm yoklar, çiçekçinin oraya yeniden gittim yoklar. O kadar endişelendim ki. Yer yarılmış içine girmişlerdi resmen. Hiç bir yerde onları bulamıyordum. Sokakta bir ileri bir geri dolaşmaya başladım. Yolun karşısına bakıyorum yoklar. İşin kötüsü çantam bebek arabasına asılıydı ve yanımda ne telefonum ne param vardı. Aynı zamanda çok ama çok üşüyordum. Aklımdan o kadar çok şey geçiyordu ki! Belinda sabahtan beri tuvalete gitmedi ya tuvaleti gelirse, Kenan benim yanlarında olmadığı fark etmiyor ve beni aramıyor, eve nasıl gideceğim param yok gibi. Bilmiyorum ne kadar bir zaman geçti muhtemelen 20 dakika, bildiğiniz ağlamaya başladım. Neden ağladım bilmiyorum. Sanırım hayatımda ilk kez kaybettiğim ve bulamadığım bir ailem olduğu için. Bir de çaresizlikten olsa gerek. Param yok eve nasıl döneceğim diye. Bir anda dedim ki çiçekçiyi de geçeyim Kenan kesin ilerledi. Bu fikir bir anda geldi ve neden daha önce gelmedi bilmiyorum ama çiçekçiyi geçtiğim anda yolun karşısında onları gördüm. Bilin bakalım o an ne oldu. Daha çok ağladım :) Herkes bana bakmıştır kesin ama inanın kimseyi fark edecek halim yoktu. Yanlarına vardığımda Kenan'la korkmuş bir şekilde sen nerdesin asıl sen nerdesin diye başlayan bir konuşma yaptık. Belinda ve Devin mızırdanırken bir anda sustular. Sanırım ağladığımı fark ettikleri için. Kıyamam Belinda bana 'geçti anne geçti ' deyip duruyordu. Farkında olmadan korku içerisinde yaşadıklarımı anlatıyordum sanırım ve onlarda şaşkınlardı :) 

Neyseki birlikteydik ve en sonunda eve dönüyorduk. Eve doğru ilerlerken sokak sanatçısı dinlemeden de edemedik. Kızlar müzik dinlemeyi çok seviyor özellikle de canlı ise. Bilmiyorum kaç şarkı dinledik ama ben resmen don-dum! Bir şekilde ikna edip kızları eve gidebildim. Eve vardığımızda Belinda koltuğa büzüşüp ' anne koş, battaniye ört üstüme üşüdüm' dedi. Battaniye içine girdik sıcak çorbamızı içtik ve saatler sonra ancak ısındığımı hissettim. 

Kış daha yeni geliyor Funda yandın sen yandın! :D

Herkse sonsuz sevgiler!...

cafe sahipleri ya da cafe açacak olanlara benden bir tavsiye çocuk kafesi açmayı düşünün derim ben. Siz ne dersiniz çocuk sahibi anne babalar. Harika bir şey olmaz mıydı. Soğuk kış günlerinde özellikle , değil mi ? :)

You Might Also Like

0 yorum

Blogumda bulunan fotoğraflar bana aittir. Yazılı iznim olmadan hiç bir şekilde kullanılamaz.




Popular Posts