Yine uzun bir ara verdim. Biliyorum. Her zaman aynı şeyi diyorum ama geçen şu üç hafta boyunca yerimden kıpırdayacak halim yoktu.
Yoğunluktan değildi yorgunluğum bu sefer. Hamileydim! Haliyle günlerim mide bulantılarıyla ve kolumu kaldıramayacak kadar halsizlikle geçti. Yapılacak bir ton iş ve bakacak bir bebeğiniz varken hiç bir şey yapamamak çok can sıkıcı. Özellikle ona yemek hazırlayamamak daha da can sıkıcıydı. Hala yorgunluk ve mide bulantılarım devam ediyor fakat geçen haftalara göre daha iyi durumdayım. En azından şu an öyle hissediyorum ve o arada bir iki şey karalamak istedim. Benim sıradan ama can sıkıcı durumumun dışında neler oldu hayatımızda ondan bahsedeyim.
Belinda Gymboree'de sınıf atladı. 14 aylık olmasına rağmen 16-22 ay grubuna katılmış oldu. Sadece bir derse katıldık fakat diğer gruba göre daha iyi ayak uydurdu diyebilirim. Yürüyebildiği için ve konuşabildiği için kendi yaş grubu ona pasif geliyordu. Sanırım bu şekilde devam edeceğiz. Gerçi benim için çok zorlu geçti. Çocuklar her yerde! Koşturanlar var. Bizim eski sınıfa göre daha kalabalık. O yüzden oldukça gürültülü bir sınıf. Ben mide bulantısı ve ağır yorgunluğumla, diğer çocukların ve annelerinin arasından, Belinda'nın peşine koşturmaktan inanılmaz yoruldum. Hatta çoğu kez yerde bulunan minderin üzerine yayılıp yatmakta istedim. Neyse. Anladım ki, çocuklar büyüdükçe daha zor her şey. Aslında Belinda ve onun gibi sakin çocuklarla problem yok. Şimdiki endişem hırçın çocuklarla. Belinda'ya zarar verirler mi, canını acıtırlar mı diye. Bir kere Ikea'da 4-5 yaşlarında bir çocuk Belinda'nın kitabına saldırmıştı. Baya bir itiş kakış yaşadılar. Erkek çocuk. Gözlerinden öfkeli olduğu apaçık. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Öyle böyle Belinda kitabını ona kaptırmadı ama ya daha farklı bir şey yaşansaydı. Neyse düşünmeyeyim böyle şeyler değil mi?
Evi derleme toplamam yıllardır devam ediyordu ama en sonunda bitirdim diyebilirim. Gerçi çok az ayıklamam gereken bir kaç şey var ama bir günlük iş. Eski enerjime geldiğimde halledebilirim. O yüzden de bitti kabul ediyorum. Nihayet!
Diğer hamileliğimde yaşadığım durumu bu hamileliğimde de yaşadım. Kendim için bir şey yapmalıyım düşüncesi ağır basınca kendimi yine mesleki eğitime verdim. İki hafta önce strobist fotoğrafçılıkla ilgili bir atölyeye başladım. Dersler güzel geçiyor. Fotoğrafçılık ve ışık konusunda ne zaman nerde ne olursa katılmaya hazır olan bana, uzun bir ara geçtikten sonra yeniden fotoğrafın içinde olmak iyi geldi.
Bir şeyler yazayım diye oturdum ki yazacak çok şeyim olduğuna da inanıyordum fakat ne boş geçirmişim günlerimi hahaha! 2-3 şey dışında anlatacak kayda değer bir şey yok inanamıyorum. Her neyse vaktinizi boş cümlelerle almak yerine bir sonraki yazımda görüşmek üzere diyeyim o halde ben. Hamilelik günlüğüm ve kıyıya köşeye karaladığım konu başlıklarımla yeniden karşınızda olacağım.
Görüşmek üzere!
Cadılar bayramı için hazırlık yapmak, eve çeşitli süsler yerleştirmek istiyordum fakat iki hafta boyunca anneme gidip gelmekten süsleme için hiç vaktim olmadı. O kadar yorgunum ki! ama tüm
Yine upuzun bir ara verdikten sonra karşınızdayım. Tatile gittik geldik derken arka arkaya yaşanan yoğunluk ve talihsizlik sonucunda yine kaldırıp kendimi geçemedim şu bilgisayar başına. Bütün gün o kadar çok yoruluyorum ki akşam olduğunda tek düşündüğüm ve istediğim ayaklarımı uzatıp yatmak hatta uykuya dalmak (genelde yaşadığım bu zaten koltukta sızıyorum). Sanırım benim bir diz üstü bilgisayar almam lazım. Sanki bloga yazı yazmak bu şekilde daha kolay olurdu. Yattığım yerden hatta her yerden iki satır karalama şansım olurdu. Neyse dizüstü bilgisayarım olmadığından kaldırdım kendimi masa başına geçtim en sonunda.
En son tatile giderken yazmıştım. Açıkçası Belinda'nın uykusuzluğu benim gözümü hep korkuttuğundan (uykusuz hali hiç çekilmiyor) doğduğundan beri tatile ya da kısa süreli her hangi bir yere gitmeye gözüm hep korkmuştu. Arabada gitmek onunla zaten imkansız. Sıkıntıdan ölecek bir görseniz. Yani bir süre gidersiniz 2 saat filan olur sıkılır anlarımda, 5 dakika sonra da sıkıntıdan ölünür mü?
Tatile çıkma kararımız birden oldu. Ben inanılmaz sıkıldım ve gözümü kararttım ve bu tatile ne pahasına olursa olsun çıkıcağım dedim. Gerçi bir yanım çok uzun bir yol emin misin Funda diye sorsada, canıma tak etti diyen yanım ağır bastı. İlk işim Belinda'ya bir oto koltuğu almak oldu. Kendisininkinden nefret ediyordu. Tersten gitmek değil, önünü görmek istiyordu. Bende Kiddy oto koltuklarından edindim. İşin güzel yanı Belinda bu koltuğa bayıldı. Etrafını ve arabadaki tüm insanları görebilmek onu çok mutlu etti. Bir süre sonra sıkıldı tabi. Klasik Belinda işte. O hareket halinde olmayı seven, kısıtlanmayı sevmeyen bir çocuk. Fakat tüm yolculuk boyunca şunu fark ettim ki ya Belinda büyüdü ya da bu koltuk baya işe yaradı. Şaşırtıcı bir şekilde sorunsuz bir yolculuk geçirdik. Üstelik koltukta uyuyabildide! Tamam uzun bir uyku değildi ama 35 dakika uyuması bile benim için mükemmel bir ilerlemeydi. Kendi yatağından başka bir yerde uyumayan bir bebeğiniz var ise bu rakama hiç yoktan iyidir diyorsunuz. Daha sonraları arabada uyuma süresi 1 saati buldu. Muhteşem! Bizi bir görseniz, Belinda'nın kulakları inanılmaz hassas olduğundan kafanızı sağdan sola çevirseniz hissediyor resmen. Garip bir çocuk işte. Biz telefonları kıstık ve hiç konuşmuyoruz hatta elimizden gelse nefes almayacağız. Arada bir gözlerimizle bir şeyler anlatalım birbirimize derken hop Belinda gözlerini bir açıyor uyku gidiyor. Sanki onu dürtüklüyoruz hayret bir şey hahaha!
Uzun yolu atlattık ve diğer bir aşama olan, başka bir yatakta uyuma kısmına geldik. İlk yabancıladı yatmak istemedi. Farklı bir oda, farklı yerler haliyle çok yadırgadı. Fakat baştan zorluk çeksekde, bir kaç gün geçince Belinda bunada mecbur alıştı.
Akraba ziyaretleri ve otel maceramızdan sonra şunu fark ettim. Belinda her ne kadar diş çıkarıyor olsa bile tüm yolculuğu, değişik yerlerde bir kaç gün kalıp yeniden yer değiştimeyi o kadar güzel idare etti ki! Hatta hiç görmediğim kadar tatlı ve mutluydu. Sıcacık havuza girdi, denizi gördü ve kumlarla oynadı, çimlerin üstünde yavru kediyle oynadı, sürekli gezdi ve neredeyse hiç kapalı yerde kalmadı. ' Atta ' delisi olan bir kızım var ve sürekli 'atta' da olmak onu huzurlu ve mutlu bir bebek yaptı. Açıkçası ben de huzurlu ve mutluydum. İstanbul'a hiç mi hiç dönesim yoktu. Kan mı çekiyor ne bilmem ama kalbim gerçektende Ege de kaldı.
İstanbul'a dödüğümüzde ne oldu bilin bakalım. Belinda huysuz ağlayan bir bebek oldu. Çok acayip değil mi ama ciddiyim. Aynı şekilde ben de stresli, sinirli bir kadın oldum. İstanbul'un genel enerjisi bu sanırım insanı geriyor. Zaten tatil yoluna çıkarken gerilmiştim ama düşünmemeye çalışarak mutlu bir tatil geçirdim. Fakat döndüğümde, hüngür hüngür ağlıyordum.
Bilgisayarıma hem format atmak için, hem de önemli dosyalarımı yedeklemek için bir harddisk almıştım. Bilgisayar ekranın arkasında duruyordu ve içine benim için en önemli olan şeyleri, Belinda'nın doğumundan bu yana olan tüm fotoğrafları ve videoları, ayrıca tüm katıldığım fotoğraf projelerinde çektiğim fotoğraflar hatta modellerle yapmış olduğum çekimler hepsi ama hepsi bu harddiskin içerisindeydi. Bilin bakalım ne oldu. Ekranı az öne çekmemle tak diye bir ses geldi. Bir baktım benim harddisk. Normalde ben inanılmaz düzgün koyarım harddiski çünkü 2008 yılında benzer bir olay başıma gelmişti ve herşeyimi kaybetmiştim. Eşim sağ olsun bu özeni göstermemiş olacak ki ekranın kablosu harddiskin kablosuna dolanmış ve benim ekranı çekmemle birlikte harddiskte gelmiş ve düşmüştü. Bir ton para bayılıp veri kurtarma merkezine verdik fakat ben hala içini açıpta nelerim kurtulmuş diye bakamıyorum. O kadar moral bozukluğu içerisindeyim ki moralim daha da bozulmasın diye açmıyorum. Sanırım hazır değilim gerçeklerle yüzleşmeye. Haliyle blog sayfamda fotoğraf yok. Ah ah!
Bütün her şey bununla kalmadı. Belinda 1 yaş aşılarını olduktan hemen sonra hasta oldu. İşin kötüsü bende hasta oldum. Nerden kaptık bilmiyorum ama hasta bir bebeğe hasta hasta bakmak çok zor. Onun burnu akar benimki akar, o hapşırır suratıma ben onun suratına... İştahımız kesildi. Gece çığlık çığlığa uyanır. Burnundan nefes alamaz korkar. Gecenin bir yarısı burnunu açmaya çalışırız ama deli gibi ağlar...
Ah ah çok şey istemişim sanki. Altı üstü bir tatil istedim. Tatilim güzeldi de sonu hiç iyi bitmedi. Hatta resmen burnumdan geldi. Neyse öyle ya da böyle herşeyi atlattık ve hayattayız!!
Cesaret edip fotoğraflarıma ulaşıncaya kadar bloga fotoğraf koyamayacağım. Herkese iyi geceler ve bir sonraki yazımda görüşmek üzere!
Koca bir yaz tatil yapma fırsatını bulamadım. Belinda doğduğundan bu yana inanılmaz stresli ve yoğun aylar geçirmiştim biliyorsunuz. Tam 1 sene, koca 1 sene hiç mola vermedim. Hafta sonu için yakın bir yere gidelim dediğimizde de Belinda diş çıkardığından, tatil kabusa dönüşmüştü. Anlayacağınız çoook yorgunum hem de çok. Malum hiç yardımcım yok. İki dakika bir sen bak diyebileceğim biri ya da çalışmayan annem yok ki gelsin baksın. Neyse şikayet yok. Çocuk benim bakıcam tabi :)
Sanırım kendimi Belinda'nın doğum gününe kitlemişim. Doğum gününü atlattıktan sonra havalarında mı etkisiyle ne kafamı kaldıramıyorum. Sanki tüm yorgunluğum çıktı. Dün Belinda'yı yatağına koyacak gücü kendimde bulamadım ya işte o an kendi yorgunluğumdan korktum. Belinda'nın uykusu var ve ben onu yatıramıyorum, görülmemiş bir şey! Kendimi bir saldım, bir saldım ki sormayın. Herneyse.
1 ay kadar önce instagrama tatil istiyorum diye üzgün surat bir fotoğrafımı koymuştum. Babam görmüş üzülmüş halime hahaha! Demiş kızımı ve torunumu tatile çıkarayım. O gün bu gün derken tatil günümüz geldi çattı en sonunda! Yarın tatile çıkıyorum! Ay sevineyim mi napayım bilemiyorum 'Ah Belinda' devreye giriyor çünkü. Belinda huysuz, Belinda sıkıntılı, Belinda ile bir yere gitmek kabus. İşin kötüsü yine diş çıkarıyor ve patladı patlayacak bu günlerde. Neyse umrumda değil öyle böyle gidicem o tatile. Canıma tak etti artık. Belinda yatağında ve odasında uyumaya o kadar alışık ki; ne bebek arabasında ne de arabada uyuyor. Haliyle uykusuz kalıyor. Uykusuz kaldıkça uykusuzluk başına vuruyor. Başına vurdukça çıldırıyor. Çıldırdıkça hem kendisini hem de beni yoruyor, çıldırtıyor. Hafta sonu için anneme bile geçsem - ki bir kaç denemeden sonra bir daha denemek istemedim - Belinda yorgunluktan göz altları çöküyor, zayıflıyor, görüntüsü inanılmaz sağlıksız bir hal alıyor. Eve dödüğümüzde ise kısa sürede onu toparlıyoruz. Çünkü uyuyor, uykusunu aldığı için de yemek yiyebiliyor - uykusu varsa yemeği açsa bile redediyor - Evet. Benim tuhaf bir kızım var. Zaten tatil yapma fikri hep onun bu durumundan ertelendi hatta benim sosyal hayatımda! Artık yetti sanırım.
Nasıl onu alıştıracağım bazı şeylere bilmiyorum ama bir şekilde alışması lazım. Daha önceleri çok denedim fakat olmadı. Ben de o da çok yoruldu diye vazgeçtim. Bakalım ilk kez çıkacağı bu upuzun araba yolculuğunda Belinda ne yapacak. Aldığım bir kaç oyuncakla onu oyalayabilecek miyim? Yolda giderken uyuyabilecek mi? Uyusada bu uyku 30 dakikadan uzun sürecek mi? Yeni araba koltuğunu beğenecek mi? Gittiğimiz yerlerde keyfi iyi olacak mı? Sorular sorular kafamdaki sorular... Sanırım herşeyi oluruna bırakıcam zaten başka çarem mi var. Bekle beni Çeşme! Gecikmeli olarak yanına geliyorum!
Aman Tanrım!! Belinda ne zaman doğduda 1 yaşına girdi hala inanamıyorum!
Evet Belinda 1 yaşında. Ona bakıp bakıp, 1 yaşına girecek ama hala bebek gibi dediğimi hatırlıyorum ama şu an ona bakıyorum da benim kızım bir anda büyüdü be! Hala yürümüyor, gerçi iki üç adım atmaya başladı fakat hareketleri tavırları o kadar çok değişti ki, karşımda bambaşka bir bebek! değil bir çocuk görmeye başladım. Değişimlerininde 1 haftadan az bir sürede arka arkaya gerçekleşmesi de ayrı bir durum. Tabi bir de büyüme atağında...
Belinda kelime dağarcığına bir sürü yeni şey kattı. Sanırım otuzun üzerinde kelime biliyor. Cümle kurmaya başlamıştı ve anne nerde? dede nerde? gibi sorular şimdilerde anne neredesin? dede neredesin? e döndü. Kedi, köpek, duck (ördek), teddy (oyuncak ayı) - ki bunları izlediği ingilizce çizgi filmlerinden kaptı-, minnie (bayılıyor!), anne, anneanne, dede, at, eşek, dadi (babasına hiç baba demedi dadi ya da dadiş), nerde, neredesin, atti (gezmek - nereden öğrendi hiç bilmiyoruz), aç, duck tv (müptelası), hadi (ilk söylediği kelimeydi), bitti, gitti, bıy bıy (uykuya hala bıy bıy diyor), tavşan, möö (inek), vak vak (ördek), bu (su), aferin (çok fazla söylüyorum sanırım, onu da kapmış), attı (bir şeyi attığında söylüyor), Peppa (sevdiği çizgi filmdeki domuzun adı), dikkat et (tam söyleyemiyor ama benim ona sürekli söylediğim diğer şey olduğundan, benden hemen sonra o da tekrar ediyor. daha çok tikat tet diyor.) bebek, pisi pisi (kediyi çağırırken), mina mina (ona göre miyav miyav), top, kitap, mama, kuş... düşünüyorum düşünüyorum daha var mıydı diye bir yandan ama şu an aklıma gelmiyor. Söyleyemediği ama bildiği bir çok hayvan ismi ya da eşya ismi var. Mesela baykuş nerde? diye sorunca, hemen gidip baykuşu getiriyor sonra guguuuk-guuk! diyorum hemen o da tekrar ediyor. Baykuş, kuş, papağan gibi hayvanların farkını biliyor. Bu güzel bir şey. Bana her ne kadar ' Hepsi kuş, kuş de ' denilsede ben Belinda'nın onların farklı isimleri olduğunu bilmesini istiyorum. Son zamanlarda söylediği 'atınk, atung, atunk'- üçünden biri tam anlamadım ama - kelimesininde ne anlama geldiğini hala çözemedim.
Bir kaç adım attığını söylemiştim. Nedense tam cesareti yok. Bende hiç üstüne gitmiyorum. Onu yürütmeye de çalışmıyorum. Düşüpte cesaretinin kırılmasını istemiyorum. Zaten yürümeye başladıkça işim zorlaşcak, o yüzden hiiiiiç acele etmeye gerek yok. Emekleme halinde onu zor zapdediyorum!
Belinda tam bir keçi. Heryere ve herşeye tırmanıyor. Mümkün olsa duvara tırmanacak. Kim bilir belki gün gelir onu da dener hahaha! Merdivenleri çıkıyor, koltuklara çıkıyor, yatağımıza, komidinlere... Son zamanlar sehpanın üstüne de çıkmaya çalışıyor. Yerden azıcık bir yükseklik görmesin. Hemen üzerine tırmanıyor. Kucağımızdayken kafamıza bile tırmanıyor. Onu yazdırdığım oyun grubunda bulunan, tüm parkurlara tırmanıyor. Onun gibi tırmanan başka bir çocuk görmedim. Anlayacağınız Belinda tırmanmaya bayılıyor! Ayrıca hepsinden de inebiliyor. Bu güzel bir şey. Farkında olması ve kenarlara gelince karın üstü kendini aşağı indirmesi fakat ne olur ne olmaz temkinliğimi elimden bırakmıyorum.
Kitaplar hala bir numarası. Oyuncaklar bir yana, kitaplar bir yana. Kitaplarla kendi kendine baya bir zaman geçirirken, aynı şeyi oyuncaklarıyla yaptığını söyleyemem. Bilemiyorum ama kitapların sayfalarını tek tek açıp açıp bakıyor bakıyor, sonra diğer kitaba geçiyor, yetmiyor daha fazla kitap istiyor...
Belinda tuhaf ve gürültülü sesler çıkarmaya bayılıyor. Daha minicikti aynı şeyi yapardı, kocaman oldu hala çığlık atıp ortalığı inletiyor. Dışarıdaysak eğer, insanlar ağlayan, çığlık atan bir bebek zannedip ona baktıklarında, görüyorlar ki o aslında o şekilde gülüp, eğleniyor. Kızımın mutluluk şakımaları onlar napayim.
Belinda hala yemek yemeyi bilmiyor. Önüne koyduğumuz herşeyi yere atıyor, oynuyor. Her ne kadar yer temizlemekten ve onun üzerini temizlemekten bıksam da, bu şekilde öğreneceğinden çaresiz yine önüne yemek koyuyorum. Of ne zaman öğrenecek kim bilir.
Belinda şaçını taramaya başladı! Çok komik! Kendi saçımı tarıyordum. O da her zamanki gibi beni izliyordu. Sonra tarakla onun saçını taradım. Ardından tarağı ona uzatıp, tara saçını dedim. Suratında tuhaf bir sırıtma belirdikten sonra, tarağı aldı ve saçına sürtmeye başladı hahaha! Çok şekerdi...
Belinda halkaları halka çubuğuna değil, koluna diziyor. Nerden akıl etti bilmiyorum ama koluna geçirebileceğini bir şekilde fark etmiş. Koluna halka geçirdiğini gördüğümde, halka çubuğunu yanına getirip ' Hadi Belinda bak buraya diz ' desemde, bir kez geçirdi fakat koluna dizmek ona daha cazip geldi.
Belinda'nın kedi köpek sevgisi hala devam ediyor fakat eskisi gibi artık sokakta onları gördüğünde çıldırmıyor ve eskisi gibi ilgisini çok çekmiyor. Bakıyor fakat öylesine. Ancak çocuk parkı gördüğünde ilerleyemiyoruz. Ağlamaya başlıyor. Duracakmışız parkta. Gitmeyecekmişiz. Şimdiden başladı ve belli oldu ki parkta vakit geçirme dönemine pek yakında geçicez.
Belinda salıncakta sallanmak, kaydıraktan kaymak, tekerlekli koltuk üzerinde gezinmek, yatağımızda bir oraya bir buraya atlayıp kendini savurmak gibi aktivitelere bayılıyor.
Belinda'nın uyanık kalma süreleri de uzamaya başladı. Yaklaşık iki saatten, iki buçuk saate çıktı.
Belinda ufak tefek bir kız olacak sanırım. Hala 9-12 ay kıyafetlere rahatlıkla sığıyor. Hatta 6-9 ay olan bazı üstlerde ona tam geliyor. 12-18 ay kıyafetlerin içinde maalesef yüzüyor. Tam pıtırcık!
1 yaşına girmesiyle onu oyalamak, ona bir şeyler anlatmak ve idare etmek daha kolaylaşırken, fiziksel anlamda onu zapt etmek ise çok zorlaştı. Altını almak inanılmaz zor! Neyseki hala kıyafetlerini kendi giyerek ve çıkararak bana yardımcı oluyor ve banyosunu da seviyor.
Son zamanlarda Belinda'nın en çok sevdiği oyuncakları kedisi (miyav diye ses çıkarıyor), üzerinde çeşitli hayvanların bulunduğu sesli-müzikli küpleri, sesli cüzdanı (uzun zamandır favorisi), müzikli çaydanlığı, farklı düğmeleri bulunan ve onları çevirdikçe ya da bastıkça kafaları çıkan böcekli oyuncağı, köpüş diye sevdiği havlayan ve etrafında dönen köpeği, teddy-duck-tavşan üçlüsünden oluşan uyku arkadaşları (bakmayın uyku arkadaşı dediğime. Uykusu geldiğinde hepsini tek tek yere atıyor ve tüm yatağı kaplıyor. Sabah kalkıp onlara seslenip konuşuyor, sanki kendisi onları atmamış gibi 'nerdesiniz aaaa' diyor. ), kumandası, ahşap eşleştirme seti, topu, ahşap müzik aletleri,kaplar, ördek kafası (ikea oyuncağının en üst kısmı)... Dişliklere ise hiç mi hiç ilgisi yok, diş çıkarıyor olsa bile!
Belinda el blendırı, matkap gibi aletlerin sesinden korktuğu gibi, bazı oyuncakların sesinden de korkuyor. Mesela fisher price'ın dinosu. Korktuğu oyuncaklara dikkat ettimde, hepsinde motor sesi var. Sanırım korktuğu o ses. O kadar çok korkuyor ki, ağlayarak kucağıma çıkıyor. Umarım ileride geçer.
Belinda yemek seçiyor. Hemde ne seçme. Neredeyse hiç bir şey yemiyor. Arka arkaya çıkardığı dişlerdendir dedik ama konserve mamaları götürüyor. Parçalı hiç bir şeyi yemek istemiyor. Aslında yiyemediğinden değil. Bir şeylere dalıp gittiğinde çok rahat yiyebiliyor fakat dalması geçince suratını buruşturarak, ağzını kitliyor. Eline verdiğim ve yiyemez kesin diye baktığım her şeyi yiyebiliyor. Tabi kendini doyuramadığından atıştırmalık olarak kalıyor. Küçük biberonundan başka bir şeyde ise suyunu içmiyor. Arada bir saplı bardağından içiyor ama hepsi o kadar.
Belinda'nın hala ayakları durmuyor. Sürekli sallıyor, döndürüyor. Uyuyacaksa bile o ayakları dödüre dündüre, yatağa vura vura uyuyor. Yatağın bir tarafında da yatmıyor. Kafasını bir oraya koyuyor oluyor bir daha kalkıp diğer tarafa koyuyor, olmuyor kalkıyor diğer tarafa koyuyor. Bu çocuk hiç durmuyor e haliyle hala üzerini örtemiyorum. Uyku tulumuna devam edeceğiz sanırım.
Belinda çok sıkıntılı. Bir dakika bir yerde duramayız, oturamayız, yemek filan yiyemeyiz, iki bir şey alıp alışveriş yapamayız. Hemen ağlıyor, hadi hadi diye bağırıyor, göğsünü kaldırıp arabasından ya da her nerde oturuyorsa çıkmaya çalışıyor, arabada seyahat etmek ise tam bir işkence. Maksimum 15 dakkika sonra sıkılıyor. Kurtlu. hep hareket edecek, hep bağımsız olacak. Sabırsız çocuk, napacağım bilmem.
Her şeye rağmen gönül almada bir numara! Ona kızdığımda, iki minik elini çeneme koyup kafamı kendisine çevirip, bir şeyler söyleyip sevimli sevimli sırıtyor. O an onu yemek istiyorum!!
Bir çok şeyi yazmaya çalıştım fakat o kadar çok şey olup bitiyor ki! Mesela bu yazımı yaklaşık üç gündür yazmaya çalışıyorum ve başta her şey aklımdayken bölündükçe yazıma konsantrasyonumda kalmıyor.
Belinda diş çıkarıyor ve şu an ağlıyor. Görev beni bekliyor. Herkese iyi geceler...
Yazıma farklı bir giriş yapmalıyım diye kendimi zorladım ama yok bulamadım ve yeniden diyeceğim ki ÇOK YOĞUN GÜNLER GEÇİRİYORUM hahaha! Valla yalan değil. Gerçekten çok yoğundum. Bütün gün hiç oturmadan onu bunu yapacağım diye koşuşturuken, bir yandan da diş çıkaran bir bebekle uğraşmak ( diş dönemlerinde hep kucakta olmak istiyor ) , evdeki herşeyin kendi aralarında sözleşmiş gibi bozulması ve alınan mobilyanın hasarlı çıkması gibi bir ton işi aynı anda halletmeye çalışırken, bir de kendimi dekorasyona verdim.
Haftaya Belinda'nın doktor kontrolüyle başladık ki bu salı günü oluyor. Belinda'nın diş süreci dışında pek bir sorunumuz yoktu. Sadece azalan iştahından dolayı bezleri baya kuru çıkıyordu. Ne suyunu içiyor ne sütünü içiyor ne de yemek yiyordu. Sonuçta diş yapıyor diye çok üstünde durmadık fakat doktorumuz Belinda'yı tarttığında kilo vermiş olduğunu fark ettik. Aslında zayıfladığının farkındaydık fakat boya gittiği için normaldir dedik. Çok üzüldüm hatta biraz daha fazla yesin içsin diye çok sevebilceği şeyler yapıyorum ya da istemesemde konserve mama veriyorum hiç birini yemiyor. Doktorumuzda dişin sebeb olduğu bir şey diye düşünerek 10 gün sonraya kilo komtrolüne çağırdı. O zamana kadar değişen bir şey olmazsa takviye yapacağız dedi. Ne demek ki bu takviye? Belinda ağlayıp durduğundan soramadım. Dişi hala patlama devam ediyor gerçi bugün çok çok iyi düne göre fakat hala iştahı yok. İyice endişelenmeye başladım anlayacağınız. Bu yüzden haftanın başından beri günümün en büyük kısmını Belinda aldı ve sürekli mutfakta ona yemek pişirip, atıştırmalık yapıyorum. Ona yoğurt, muz, tarçın ve bisküviden oluşan dondurma bile yaptım ama yemedi. O yemeğince de biz yedik ve bayıldık!
Belinda'nın ayaklanması ve her yeri talan etmeye başlamasından dolayı apar topar salona konsol almaya gittim. Zaten ihtiyacım vardı ama erteleyip duruyorum. İkea'dan güzel bir konsol beğendim. Gene borca girdik ama napalım. Konsol geldi gelmesine ama mobilyanın önünde darbe var. Şaşırmadık çünkü ne alırsak alalım şansımız bol olduğundan hahaha mobilyalarımız hep hasarlı çıkıyor. Hatta iki tanesini değiştirmedik bile, öylece kullanıyoruz. O derecede üşeniyoruz artık düşünün. Onunla hala uğraşıyoruz bakalım ne zaman halledicez.
Evdeki herşey teklemeye başladı bir yandan. Hani çok boşuz ya, uğraşacak çok vaktimiz var ya... Kombi hata verir, sürekli sıcak su gider, kapı otomatiği bozulur ( Kenan tamir etti guya iyice bozuldu ) , saç maşam gitti işin kötüsü çıkardığım fatura kayboldu nerde bulamıyoruz, modemimiz bozulur... Bozulup bozulup duruyorlar sağ olsunlar hemde hepsi aynı anda! Hep böyle olmaz mı zaten.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi balkonumuza karafatmalar bastı. Evet karafatmalar! Akşam olunca, yan tarafta bulunan yıkık dökük harabe binadan karafatmalar bize misafirliğe geliyorlar. Tam bol köpüklü Türk kahvemi yapmışım, diyorum sıcak hava balkona çıkıp içeyim bir de ne göreyim karafatma değil, karafatmalar! Tabi hoplaya zıplaya 'Kenan! Kenan!' diye bağırarak içeri kaçıyorum, kahraman kocamda elinde terlikle gece gece karafatma avına çıkıyor. Bende arkadan ' orda da var, burda da var' diye ona direktif veriyorum. Ay çok saçma yaşadıklarımız! Belediyeyi arıyoruz fakat açan yok. Hay yarabbim yarabbim! Enteresan düzen bu bizimki! Neyse şu iki gündür uğramıyorlar. Belkide zeki hayvanlar. Giden gelmiyor arkadaşlar çıkmayın yukarı diyip efendi efendi kendi mıntıkalarında takılmaya başlamış olabilirler.
Bir yandan da evi hep düzene sokmaya hem de dekor etmeye başladım. Aman aman bir yol kat etmedim. Tv ünitesinden başladım. Ne zamandır o karmaşık görüntüsü beni benden alıyordu. Fakat ordan başladığım derleme toplama süreci, başka yerleri dağıtma sürecini başlatıyor. Oradan al buraya koy, buradan al oraya koy, e bu bunu nereye koysam derken bunu nereye koysam dediğim her şey, yerde bir öbek oluşturdu! Olacak olacak, sırayla...
Belinda'nın odası için yaptığım bulutları da nihayet dün asabildim. Aslında bulutları bitireli baya oldu fakat çift taraflı bant almak nedense kolay olmadı. Sağlam olsun istedim o yüzden televizyonda gördüğüm 7 kiloya kadar taşıyan çift taraflı bant reklamı sayesinde, satışı yapılan Migros ve Carrefour'ları gezdim fakat yoktu! Belinda odasındaki ahşap geyiği kırmıştı ve yapıştırmak için nalburdan hızlı yapıştırıcı denen şeyi alacaktık ki ne göreyim çift taraflı bant, hemde dediğine göre 120 kg taşıyormuş! Çok komik. Haftalardır aradığım bant meğer dibimdeymiş. Gülerim ağlanacak halime. Bantı sadece bulutlar için kullanmadım tabi. Sırada çift taraflı bant bekleyen ayna, fotoğraf çerçeveleri, uzatma prizleri ( duvara sabitledim), ışık açma kapama düğmeleri (onlarıda duvara sabitledim) vardı. Geyiğide ( en sonunda ) yapıştırdık!
İşler bitti mi tabiki de hayır. Bir sürü işim vardan milyon tane işim vara terfi eden birisi olarak bilemiyorum bu işler ne zaman biter. Eskilerin diyişiyle 'iş dediğin hiç bitmez!' Tabiki bitmez hep yeni bir iş çıkar ancak toplama düzenleme işi bitsin, ev bir düzene girip, dekor işi tamamlansın ve ben şöyle oturduğumda artık bütün bunları düşünmesem, sadece ve sadece günlük işler ve anlık işlerle uğraşsam. Blog sayfamı şenlendirsem, fotoğraflarımı editlemeye başlasam, web sayfamı hazırlasam...
Olacak Funda hepsi olacak...
Bir kaç gün önce, öğle yemeğini hazırlayıp Belinda'yı mama sandalyesine oturturmuştum. Ek gıdalara inanılmaz ilgisinin azalmasından dolayı ona nasıl ve hangi tatta yemek yapacağımı şaşırmıştım. O gün taze taze, güzel bir yemek yapıp (kendimce), oturdum ve yemeğini yedirmeye başladım. Bir yandan da annemle telefonda konuşuyorum. Belinda'dan gırç gırç sesler duymaya başladım. İlk başta ne olduğunu anlayamadım tabi. Anneme diyorum ki Belinda dişlerini gıcırdatıyor ama nasıl beceriyor! Altta yan yana çıkan dişlerini gıcırdatamaz, damaklarını da gıcırdatamaz...Yoksa, yoksa yukardan diş mi çıktı diyerek büyük bir heyecanla parmağımı ağzına soktum! Diş patlamış, hatta ve hatta uzamış bile ama bizim haberimiz yok! Yanlış alarm başlıklı yazımın hemen ardından bu olayı yaşamam çok tuhaf geldi bana.
Sağ üst diş patladı. Sol üstte patladı patlayacak bakalım. İnsan nasıl yanılgıya dşüyor değil mi. Önceki diş çıkarma belirtileriyle şimdiki aynı olmasına rağmen, her ikisininde atakla birleşmesi beni yine yanılttı. Bir sonrakinde yanılmam umarım. İşin kötüsü diş jelini bırakmış olmamızda oldu ama napalım. Son dakikada imdadına yetiştik en azından o da bir şey!
Zavallı Belinda'm...
Bile bile kandım desem yerinde olur. Bir çok annenin bildiği gibi (bildiğini var sayıyorum) Wonder Weeks denen bir şey var. Bende hem telefon uygulaması hem de kitabı var ve hem okuyor hem de takip ediyordum fakat yazıyor olmasına rağmen Belinda'nın diş çıkarma döneminde olduğuna inandım fakat bizim kız diş miş çıkarmıyor!
33.5 ve 37.5 hafta arasında Belinda huysuz, çekilmez, sürekli kucakta durmak isteyen bir bebek olmuştu. O hafta aralarının atak haftası olduğunu biliyordum hatta okuduğumda çoğu anne bebeğinin diş çıkardığını sandığını ve yanıldıklarını, diş çıkarmayla alakalı olmadığını, durumun sadece atakla ilgisi olduğunu yazıyordu. Belirtilerimiz aynen kitapta yazdığı gibiydi. İştah yok, mız mız... Geçen seferki atağı diş çıkarmasıyla birleştiğinden yanıldım. En beter dönemimiz 35-36 hafta arasıydı ama 37. haftasının dolmasına 1-2 gün kala bizim kız bir tatlılaştı ki sormayın. Eski halinden eser kalmadı. Biz de diş diye diş jeli sürüyoruz hahaha!
He zamanki gibi atak sonrası yeni becerilerimiz gelişti. Tam emeklemiyor ama komando gibi yerde sürünüyor, ayağa kalmaya başladı ve tutunarak yürüyebiliyor. Her ne kadar yüreğim ağzımda dolaşsamda ona mudahale etmemeye çalışıyorum. Ah çok korkunç! Konuşmalara başladı. En çok dediği şey 'hadi hadi'. Sabırsız bir bebekten ne beklenir ki! Düşündüm nerden öğrendi bu kelimeyi, kimsede kullanmıyor derken ben kullanıyormuşum ya! Evde hep hadi hadi diyen, sabırsız kişi benim. O ana kadar farkında bile değildim düşünün. Bize oyunlar yapmaya başladı. Ne desek anlıyor. Hayırı da öğrendi. Şirinlik yapıp belki bir daha denerim gözüyle baksada, şu an için denemiyor neyseki. Her sabah yatırğımız kızımız ertesi gün bambaşka bir beeriyle karşımıza çıkıyor ve her şey o kadar hızlı oluyor ki. Bu atakların en güzel yanı da bu zaten. Zorlu mu zorlu bir kaç hafta geçiriyorsunuz fakat sonrasında tatlı mı tatlı bir bebekle karşılaşıyorsunuz! Bizde atak sonrası gelişen yeni beceriler 1 hafta boyunca her gün beliriyor ardından bu beceriler üzerinde gelişmeye, profesyonelleşmeye başlıyor.
Bir sonraki etabımıza 23 gün kaldı!
Kısaca Wonder Weeks
10 etaptan oluşuyor.
Haftaları doğru hesaplamanız için muhtemel doğum tarihini ele almanız gerekiyor, doğum tarihini değil.
Bütün bu etaplar bebeğinizin zihinsel sıçramaları ve etap sonrası karşınıza bambaşka bir bebek çıkıyor.
Bu dönemlerde bebeğinizin iştahı, uykuları, huyu suyu değişebilir hatta ve hatta size kafayı yedirttebilir. Yorgunluk ölmüş bir şekilde etrafta dolanabilir, sinir katsayınızda da artış olabilir. Genel olarak etaplarda benzer belirtiler olsa da, bazılarında bir kaç yeni şey eklenebilir. Mesela kabus görmeler, kıskançlık vs gibi. bebğiniz size daha çok yapışır ve kucağınızdan inmek istemeyebilir. Sürekli mız mız, ağlayan, hiç bir şekilde memnun edemediğiniz bir bebeğiniz olabilir.
Yapabileceğiniz tek şey, bütün bunların geçici bir süreç olduğunu kendinize hatırlatarak, gerekirse yardım alarak (gerçekten gerekiyor) bol bol onu dışarı çıkararak ( geçen etabımızda onu sakinleştiren tek şeydi) ya da dönemine göre bebeğinizle çeşitli aktiviteler yaparak,
minumum hasarla etabı tamamlamak olacaktır. Etap zamanları ise şöyle;
1. etap - 4.5 - 5.5 haftalar
2. etap - 7.5 - 9.5 haftalar
3. etap - 11.5 - 12.5 haftalar
4. etap - 14.5 - 19.5 haftalar
5. etap - 22.5 - 26.5 haftalar
6. etap - 33.5 - 37.5 haftalar
7. etap - 41.5 - 46.5 haftalar
8. etap - 50.5 - 54.5 haftalar
9. etap - 59.5 - 64.5 haftalar
10. etap - 70.5 - 76.5 haftalar
28.5 ve 30.5 hafta arasında ise yine bir takım şeyler yaşıyor fakat bu atak değil sadece uzaklık yakınlık ayrılık algısının geliştiği dönem. Bizimki çok zorlu geçmişti. Kendi kendine uyuyabiliyor olmasına rağmen o dönemlerinde odada o uykuya dalana kadar yanında durmuştuk.
Bizde durumlar kısaca böyle. Sizde durumlar nasıl?
Çok huysuz, sürekli kucak istiyor, kendi kendine vakit geçiremiyor, yatma saatleri tam bir işkence oldu sürekli kucakta durmak, kucakta uyumak istiyor, sürekli dişetlerini kaşıyor, salyaları arttı, baş bölgesi sıcak ama ateşini ölçtüğümde ateşi çıkmıyor, iştahı gitti sütünü neredeyse hiç içmiyor, kolumu elimi nerem denk gelirse ısıryor artık alt dışleri olduğundan çooook canımı acıtıyor! Kusmaları arttı, çok sık uykusu geliyor ama az uyuyor...Bakındım durdum internette ama ne kadar aralıklarla dişler çıkıyor bir şey bulamadım. Hala görünürde bir şey yok ama günler geçtikçe diş olduğuna %90 eminim.
Belinda'nın 8. ay kontrolüne biraz geciktik bu ay. Annemde işim uzun sürdü çünkü bir sürü doktor kontrolünden geçtim. Hayatımda ilk kez MR çekildim! Açıkçası yapabileceğimden pek emin değildim ama başardım. Neyseki bende bir şey çıkmadı. Sadece şeker yüklemesinin sonucunda ilaç kullanmam gerekmediği yalnız hayatım boyunca kilo almamam ve spor yapmam gerektiği aksi taktirde şeker hastası olacağımı söyledi. Bir de dişlerimi sıkmaktan, dişlerimin yüzeyinin düzleşmeye başladığı için gece takmam için bir dişlik yapıldı. Tuhaf ve rahatsız edici geldi. Alışıcağımı düşünüyorum. Bir iki dikkat etmem gereken şey dışında sağlığım gayet yerinde çıktı. Bu benim için sevindirici haberdi. Beni daha da çok sevindiren haber Belinda'nın göz doktorundan geldi.
Bu şekilde bir problemimizden daha kurtulduk. Kaldı 3.