Günlük

Anlatacak Pek Bir Şey Yokmuş Meğersem!

Pazar, Kasım 30, 2014

Yine uzun bir ara verdim. Biliyorum. Her zaman aynı şeyi diyorum ama geçen şu üç hafta boyunca yerimden kıpırdayacak halim yoktu.

Yoğunluktan değildi yorgunluğum bu sefer. Hamileydim! Haliyle günlerim mide bulantılarıyla ve kolumu kaldıramayacak kadar halsizlikle geçti. Yapılacak bir ton iş ve bakacak bir bebeğiniz varken hiç bir şey yapamamak çok can sıkıcı. Özellikle ona yemek hazırlayamamak daha da can sıkıcıydı. Hala yorgunluk ve mide bulantılarım devam ediyor fakat geçen haftalara göre daha iyi durumdayım. En azından şu an öyle hissediyorum ve o arada bir iki şey karalamak istedim.  Benim sıradan ama can sıkıcı durumumun dışında neler oldu hayatımızda ondan bahsedeyim.

Belinda Gymboree'de sınıf atladı. 14 aylık olmasına rağmen 16-22 ay grubuna katılmış oldu. Sadece bir derse katıldık fakat diğer gruba göre  daha iyi ayak uydurdu diyebilirim. Yürüyebildiği için ve konuşabildiği için kendi yaş grubu ona pasif geliyordu. Sanırım bu şekilde devam edeceğiz. Gerçi benim için çok zorlu geçti. Çocuklar her yerde! Koşturanlar var. Bizim eski sınıfa göre daha kalabalık. O yüzden oldukça gürültülü bir sınıf. Ben mide bulantısı ve ağır yorgunluğumla, diğer çocukların ve annelerinin arasından, Belinda'nın peşine koşturmaktan inanılmaz yoruldum. Hatta çoğu kez yerde bulunan minderin üzerine yayılıp yatmakta istedim. Neyse. Anladım ki, çocuklar büyüdükçe daha zor her şey. Aslında Belinda  ve onun gibi sakin çocuklarla problem yok. Şimdiki endişem hırçın çocuklarla. Belinda'ya zarar verirler mi, canını acıtırlar mı diye. Bir kere Ikea'da 4-5 yaşlarında bir çocuk Belinda'nın kitabına saldırmıştı. Baya bir itiş kakış yaşadılar. Erkek çocuk. Gözlerinden öfkeli olduğu apaçık. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Öyle böyle Belinda kitabını ona kaptırmadı ama ya daha farklı bir şey yaşansaydı. Neyse düşünmeyeyim böyle şeyler değil mi?

Evi derleme toplamam yıllardır devam ediyordu ama en sonunda bitirdim diyebilirim. Gerçi çok az ayıklamam gereken bir kaç şey var ama bir günlük iş. Eski enerjime geldiğimde halledebilirim. O yüzden de bitti kabul ediyorum. Nihayet!

Diğer hamileliğimde yaşadığım durumu bu hamileliğimde de yaşadım. Kendim için bir şey yapmalıyım düşüncesi ağır basınca kendimi yine mesleki eğitime verdim. İki hafta önce strobist fotoğrafçılıkla ilgili bir atölyeye başladım. Dersler güzel geçiyor. Fotoğrafçılık ve ışık konusunda ne zaman nerde ne olursa katılmaya hazır olan bana, uzun bir ara geçtikten sonra yeniden fotoğrafın içinde olmak iyi geldi.

Bir şeyler yazayım diye oturdum ki yazacak çok şeyim olduğuna da inanıyordum fakat ne boş geçirmişim günlerimi hahaha! 2-3 şey dışında anlatacak kayda değer bir şey yok inanamıyorum. Her neyse vaktinizi boş cümlelerle almak yerine bir sonraki yazımda görüşmek üzere diyeyim o halde ben. Hamilelik günlüğüm ve kıyıya köşeye karaladığım konu başlıklarımla yeniden karşınızda olacağım.

Görüşmek üzere!




Günlük

Belinda'nın İlk Ayakkabıları!

Salı, Kasım 11, 2014


Ne zaman emekleyecek sorusunun ardından ne zaman yürüyecek sorusu 3 hafta önce yanıt bulmuştu. Belinda  emeklemek yerine daha çok yürümeye, sonrada hiç emeklememeye ve sadece yürümeye başlayınca artık ona bir çift ayakkabı almanın zamanı gelmişti. Açıkçası bu anı dört gözle bekliyordum! Hatta ayakkabılarını aldığımız anda fotoğraflar çekecektim. Tabi hiç bir şey düşünüldüğü gibi olmadı. Belinda'nın ayakları minik, Belinda'nın ayakları tombik! Belinda'ya ayakkabı almamız tam 3 hafta sürdü! Zavallı kızım benim. Ayaklarındaki ayakkabıyla yürüdüğünü görenler, kızım bu çocuk yürüyor ona bir ayakkabı alsana diyorlardı fakat bilmiyorlardı ki tombik,minik ayaklıma ayakkabı aradığımı ama bulamadığımı.



Çok sevdiğim bir arkadaşımın Belinda'ya hediyesiydi bu adidas ayakkabılar. En çok giydiği ayakkabılar da  bu ayakkabılar oldu. Ayakkabılar güzel hatta tüm kıyafetlerine uyuyordu uymasına ama altları ince olduğundan giydirmemem gerekiyordu. Tüm uğraş ve aramalar sonucunda Belinda'ya ayakkabı Clarks'ta buldum. 




Belinda'ya uyan numara ve genişlikte tek bir model vardı. O yüzden seçim şansımda olmadı fakat yinede ayakkabıları çok sevdim. O da en çok fiyonklarını sevdi. Oynayıp duruyor onlarla.




                                     
                                     
                                      

Ayakkabıları alır almaz gezmeye çıktık tabi. Belinda yürüdüğü için çok mutlu, bende ona ilk ayakkabılarını alabildiğim için çok mutluydum. Benim kızım ne ara bu kadar çok büyüdü ya! Hala inanamıyorum yürüdüğüne... Minik kurabiyem benim!

Belinda'nın bluzu Gap Baby , kot pantolonu H&M , çoraplar Gymboree , pembe-beyaz önlüğü Mothercare , Lacivert çiçek tokası (pek belli olmuyor gerçi ) H&M  ve ayakkabıları  Clarks


Belinda'nın İlk Ayakkabıları

Alınan Tarih: 7 Kasım 2014 
Numara : 19 - G

Minik, tombik ayaklım benim...



Berlin Gezi Rehberi

Cadılar Bayramı - Cupcake Tarifi!

Cuma, Ekim 31, 2014






Cadılar bayramı için hazırlık yapmak, eve çeşitli süsler yerleştirmek istiyordum fakat iki hafta boyunca anneme gidip gelmekten süsleme için hiç vaktim olmadı. O kadar yorgunum ki! ama tüm
yorgunluğuma rağmen alel acele tarifini bulup cadılar bayramına özel süslediğim cupcake tarifini sizlerle paylaşmak istiyorum. Şekil itibariyle kurabiyeyi andırsada, elimdeki kalıp için başka şansım yoktu. Gelelim tarife



Tarçınlı Muzlu Cupcake


2 kap un
3/4 kap pudra şekeri
1 çaykaşığı tarçın
1/4 kap süt (ben keçi sütü kullandım)
125 gr margarin/tereyağı ,eritilmiş, soğutulmuş
2 yumurta, çırpılmış
1 çaykaşığı vanilya esansı ( ben ayrıca fındık esansıda kullandım)
1 kap muz, püre haline getirilmiş





Fırını 200*C de önceden ısıtalım. 


Unu ve pudra şekerini derin bir kasede birbirlerine iyice karışana kadar karıştıralım. Ardından tarçını ekleyerek karıştırmaya devam edelim.





Sütü, margarin ya da tereyağını, yumurtayı ve vanilya esansını unlu karışımımıza ekleyelim ve iyice karıştıralım.  Malzemeler iyice karıştıktan sonra muzu ekleyelim. 




Elde ettiğimiz karışımımızı muffin kabına ya da cupcake kağıtlarına ya da dilediğiniz herhangi bir kalıba aktaralım. 12-15 dakika pişirelim. Piştikten sonra soğuması için bir kenara koyalım.




Royal İcing

1 1/2 kap pudra şekeri
1 yumurta beyazı
1/2 çaykaşığı limon suyu
Gıda boyası ( arzu ettiğiniz renk ya da renklerde ) 



Yumurta beyazını ve limon suyunu bir kaba koyup iyice karıştıralım.



 İyice karışınca içine yavaş yavaş pudra şekerimizi koyup karıştırmaya devam edelim. Ne çok koyu kıvamda ne de çok akışkan olan bir karışım elde edelim. Çok akışkan olmuşsa pudra şekeri ilave edebiliriz. 


 

Karışımıza istediğimiz renk gıda boyasını ekleyip, cupcake'imizi süsleyelim. İstediğiniz şekilde süsleyebilirsiniz hepsi yaratıcılığınıza ve zevkinize kalmış. Ben evde elimde olanlarla yapmak zorundaydım zira ayrıca alışveriş yapma fırsatım yoktu hatta son anda yapmamaktan vazgeçip kendimi mutfağa gitmek için zorladım.

Hepinize afiyet olsun!



Günlük

Tepemde Tın Tın Bir Şey Mi Var?

Perşembe, Ekim 23, 2014

Yine upuzun bir ara verdikten sonra karşınızdayım. Tatile gittik geldik derken arka arkaya yaşanan yoğunluk ve talihsizlik sonucunda yine kaldırıp kendimi geçemedim şu bilgisayar başına. Bütün gün o kadar çok yoruluyorum ki akşam olduğunda tek düşündüğüm ve istediğim ayaklarımı uzatıp yatmak hatta uykuya dalmak (genelde yaşadığım bu zaten koltukta sızıyorum). Sanırım benim bir diz üstü bilgisayar almam lazım. Sanki bloga yazı yazmak bu şekilde daha kolay olurdu. Yattığım yerden hatta her yerden iki satır karalama şansım olurdu. Neyse dizüstü bilgisayarım olmadığından kaldırdım kendimi masa başına geçtim en sonunda.

En son tatile giderken yazmıştım. Açıkçası Belinda'nın uykusuzluğu benim gözümü hep korkuttuğundan (uykusuz hali hiç çekilmiyor) doğduğundan beri tatile ya da kısa süreli her hangi bir yere gitmeye gözüm hep korkmuştu. Arabada gitmek onunla zaten imkansız. Sıkıntıdan ölecek bir görseniz. Yani bir süre gidersiniz 2 saat filan olur sıkılır anlarımda, 5 dakika sonra da sıkıntıdan ölünür mü?

Tatile çıkma kararımız birden oldu. Ben inanılmaz sıkıldım ve gözümü kararttım ve bu tatile ne pahasına olursa olsun çıkıcağım dedim. Gerçi bir yanım çok uzun bir yol emin misin Funda diye sorsada, canıma tak etti diyen yanım ağır bastı. İlk işim Belinda'ya bir oto koltuğu almak oldu. Kendisininkinden nefret ediyordu. Tersten gitmek değil, önünü görmek istiyordu. Bende Kiddy oto koltuklarından edindim. İşin güzel yanı Belinda bu koltuğa bayıldı. Etrafını ve arabadaki tüm insanları görebilmek onu çok mutlu etti. Bir süre sonra sıkıldı tabi. Klasik Belinda işte. O hareket halinde olmayı seven, kısıtlanmayı sevmeyen bir çocuk. Fakat tüm yolculuk boyunca şunu fark ettim ki ya Belinda büyüdü ya da bu koltuk baya işe yaradı. Şaşırtıcı bir şekilde sorunsuz bir yolculuk geçirdik. Üstelik koltukta uyuyabildide!  Tamam uzun bir uyku değildi ama 35 dakika uyuması bile benim için mükemmel bir ilerlemeydi. Kendi yatağından başka bir yerde uyumayan bir bebeğiniz var ise bu rakama hiç yoktan iyidir diyorsunuz. Daha sonraları arabada uyuma süresi 1 saati buldu. Muhteşem! Bizi bir görseniz, Belinda'nın kulakları inanılmaz hassas olduğundan kafanızı sağdan sola çevirseniz hissediyor resmen. Garip bir çocuk işte. Biz telefonları kıstık ve hiç konuşmuyoruz hatta elimizden gelse nefes almayacağız. Arada bir gözlerimizle bir şeyler anlatalım birbirimize derken hop Belinda gözlerini bir açıyor uyku gidiyor. Sanki onu dürtüklüyoruz hayret bir şey hahaha!

Uzun yolu atlattık ve diğer bir aşama olan, başka bir yatakta uyuma kısmına geldik. İlk yabancıladı yatmak istemedi. Farklı bir oda, farklı yerler haliyle çok yadırgadı. Fakat baştan zorluk çeksekde, bir kaç gün geçince Belinda bunada mecbur alıştı.

Akraba ziyaretleri ve otel maceramızdan sonra şunu fark ettim. Belinda her ne kadar diş çıkarıyor olsa bile tüm yolculuğu, değişik yerlerde bir kaç gün kalıp yeniden yer değiştimeyi o kadar güzel idare etti ki! Hatta hiç görmediğim kadar tatlı ve mutluydu. Sıcacık havuza girdi, denizi gördü ve kumlarla oynadı, çimlerin üstünde yavru kediyle oynadı, sürekli gezdi ve neredeyse hiç kapalı yerde kalmadı. ' Atta ' delisi olan bir kızım var ve sürekli 'atta' da olmak onu huzurlu ve mutlu bir bebek yaptı. Açıkçası ben de huzurlu ve mutluydum. İstanbul'a hiç mi hiç dönesim yoktu. Kan mı çekiyor ne bilmem ama kalbim gerçektende Ege de kaldı.

İstanbul'a dödüğümüzde ne oldu bilin bakalım. Belinda huysuz ağlayan bir bebek oldu. Çok acayip değil mi ama ciddiyim. Aynı şekilde ben de stresli, sinirli bir kadın oldum. İstanbul'un genel enerjisi bu sanırım insanı geriyor.  Zaten tatil yoluna çıkarken gerilmiştim ama düşünmemeye çalışarak mutlu bir tatil geçirdim. Fakat döndüğümde, hüngür hüngür ağlıyordum.

Bilgisayarıma hem format atmak için, hem de önemli dosyalarımı yedeklemek için bir harddisk almıştım. Bilgisayar ekranın arkasında duruyordu ve içine benim için en önemli olan şeyleri, Belinda'nın doğumundan bu yana olan tüm fotoğrafları ve videoları, ayrıca tüm katıldığım fotoğraf projelerinde çektiğim fotoğraflar hatta modellerle yapmış olduğum çekimler hepsi ama hepsi bu harddiskin içerisindeydi. Bilin bakalım ne oldu. Ekranı az öne çekmemle tak diye bir ses geldi. Bir baktım benim harddisk. Normalde ben inanılmaz düzgün koyarım harddiski çünkü 2008 yılında benzer bir olay başıma gelmişti ve herşeyimi kaybetmiştim. Eşim sağ olsun bu özeni göstermemiş olacak ki ekranın kablosu harddiskin kablosuna dolanmış ve benim ekranı çekmemle birlikte harddiskte gelmiş ve düşmüştü. Bir ton para bayılıp veri kurtarma merkezine verdik fakat ben hala içini açıpta nelerim kurtulmuş diye bakamıyorum. O kadar moral bozukluğu içerisindeyim ki moralim daha da bozulmasın diye açmıyorum. Sanırım hazır değilim gerçeklerle yüzleşmeye. Haliyle blog sayfamda fotoğraf yok. Ah ah!

Bütün her şey bununla kalmadı. Belinda 1 yaş aşılarını olduktan hemen sonra hasta oldu. İşin kötüsü bende hasta oldum. Nerden kaptık bilmiyorum ama hasta bir bebeğe hasta hasta bakmak çok zor. Onun burnu akar benimki akar, o hapşırır suratıma ben onun suratına... İştahımız kesildi. Gece çığlık çığlığa uyanır. Burnundan nefes alamaz korkar. Gecenin bir yarısı burnunu açmaya çalışırız ama deli gibi ağlar...

Ah ah çok şey istemişim sanki. Altı üstü bir tatil istedim. Tatilim güzeldi de sonu hiç iyi bitmedi. Hatta resmen burnumdan geldi. Neyse öyle ya da böyle herşeyi atlattık ve hayattayız!!

Cesaret edip fotoğraflarıma ulaşıncaya kadar bloga fotoğraf koyamayacağım.  Herkese iyi geceler ve bir sonraki yazımda görüşmek üzere!



Günlük

Tatil Hazırlıkları Başlasın!

Cumartesi, Eylül 27, 2014

Koca bir yaz tatil yapma fırsatını bulamadım. Belinda doğduğundan bu yana inanılmaz stresli ve yoğun aylar geçirmiştim biliyorsunuz. Tam 1 sene, koca 1 sene hiç mola vermedim.  Hafta sonu için yakın bir yere gidelim dediğimizde de Belinda diş çıkardığından, tatil kabusa dönüşmüştü. Anlayacağınız çoook yorgunum hem de çok. Malum hiç yardımcım yok. İki dakika bir sen bak diyebileceğim biri ya da çalışmayan annem yok ki gelsin baksın. Neyse şikayet yok. Çocuk benim bakıcam tabi :)

Sanırım kendimi Belinda'nın doğum gününe kitlemişim. Doğum gününü atlattıktan sonra havalarında mı etkisiyle ne kafamı kaldıramıyorum.  Sanki tüm yorgunluğum çıktı. Dün Belinda'yı yatağına koyacak gücü kendimde bulamadım ya işte o an kendi yorgunluğumdan korktum. Belinda'nın uykusu var ve ben onu yatıramıyorum, görülmemiş bir şey! Kendimi bir saldım, bir saldım ki sormayın. Herneyse.

1 ay kadar önce instagrama tatil istiyorum diye üzgün surat bir fotoğrafımı koymuştum. Babam görmüş üzülmüş halime hahaha! Demiş kızımı ve torunumu tatile çıkarayım. O gün bu gün derken tatil günümüz geldi çattı en sonunda! Yarın tatile çıkıyorum! Ay sevineyim mi napayım bilemiyorum  'Ah Belinda' devreye giriyor çünkü.  Belinda huysuz, Belinda sıkıntılı, Belinda ile bir yere gitmek kabus. İşin kötüsü yine diş çıkarıyor ve patladı patlayacak bu günlerde. Neyse umrumda değil öyle böyle gidicem o tatile. Canıma tak etti artık. Belinda yatağında ve odasında uyumaya o kadar alışık ki; ne bebek arabasında ne de arabada uyuyor. Haliyle uykusuz kalıyor. Uykusuz kaldıkça uykusuzluk başına vuruyor. Başına vurdukça çıldırıyor. Çıldırdıkça hem kendisini hem de beni yoruyor, çıldırtıyor. Hafta sonu için anneme bile geçsem - ki bir kaç denemeden sonra bir daha denemek istemedim - Belinda yorgunluktan göz altları çöküyor, zayıflıyor, görüntüsü inanılmaz sağlıksız bir hal alıyor. Eve dödüğümüzde ise kısa sürede onu toparlıyoruz. Çünkü uyuyor, uykusunu aldığı için de yemek yiyebiliyor - uykusu varsa yemeği açsa bile redediyor -  Evet. Benim tuhaf bir kızım var. Zaten tatil yapma fikri hep onun bu durumundan ertelendi hatta benim sosyal hayatımda! Artık yetti sanırım.

Nasıl onu alıştıracağım bazı şeylere bilmiyorum ama bir şekilde alışması lazım. Daha önceleri çok denedim fakat olmadı. Ben de o da çok yoruldu diye vazgeçtim. Bakalım ilk kez çıkacağı bu upuzun araba yolculuğunda Belinda ne yapacak. Aldığım bir kaç oyuncakla onu oyalayabilecek miyim? Yolda giderken uyuyabilecek mi? Uyusada bu uyku 30 dakikadan uzun sürecek mi? Yeni araba koltuğunu beğenecek mi? Gittiğimiz yerlerde keyfi iyi olacak mı? Sorular sorular kafamdaki sorular... Sanırım herşeyi oluruna bırakıcam zaten başka çarem mi var. Bekle beni Çeşme! Gecikmeli olarak yanına geliyorum!

Günlük

Belinda 1 Yaşında!

Cuma, Eylül 26, 2014

Aman Tanrım!! Belinda ne zaman doğduda 1 yaşına girdi hala inanamıyorum!

Evet Belinda 1 yaşında. Ona bakıp bakıp, 1 yaşına girecek ama hala bebek gibi dediğimi hatırlıyorum ama  şu an ona bakıyorum da benim kızım bir anda büyüdü be! Hala yürümüyor, gerçi iki üç adım atmaya başladı fakat hareketleri tavırları o kadar çok değişti ki, karşımda bambaşka bir bebek! değil bir çocuk görmeye başladım. Değişimlerininde 1 haftadan az bir sürede arka arkaya gerçekleşmesi de ayrı bir durum. Tabi bir de  büyüme atağında...

Belinda kelime dağarcığına bir sürü yeni şey kattı. Sanırım otuzun üzerinde kelime biliyor. Cümle kurmaya başlamıştı ve anne nerde? dede nerde? gibi sorular şimdilerde anne neredesin? dede neredesin? e döndü. Kedi, köpek, duck (ördek), teddy (oyuncak ayı) - ki bunları izlediği ingilizce çizgi filmlerinden kaptı-, minnie (bayılıyor!), anne, anneanne, dede, at, eşek, dadi (babasına hiç baba demedi dadi ya da dadiş), nerde, neredesin, atti (gezmek - nereden öğrendi hiç bilmiyoruz), aç, duck tv (müptelası), hadi (ilk söylediği kelimeydi), bitti, gitti, bıy bıy (uykuya hala bıy bıy diyor), tavşan, möö (inek), vak vak (ördek), bu (su), aferin (çok fazla söylüyorum sanırım, onu da kapmış), attı (bir şeyi attığında söylüyor), Peppa (sevdiği çizgi filmdeki domuzun adı), dikkat et (tam söyleyemiyor ama benim ona sürekli söylediğim diğer şey olduğundan, benden hemen sonra o da tekrar ediyor. daha çok tikat tet diyor.) bebek, pisi pisi (kediyi çağırırken), mina mina (ona göre miyav miyav), top, kitap, mama, kuş... düşünüyorum düşünüyorum daha var mıydı diye bir yandan ama şu an aklıma gelmiyor. Söyleyemediği ama bildiği bir çok hayvan ismi ya da eşya ismi var. Mesela baykuş nerde? diye sorunca, hemen gidip baykuşu getiriyor sonra guguuuk-guuk! diyorum hemen o da tekrar ediyor. Baykuş, kuş, papağan gibi hayvanların  farkını biliyor. Bu güzel bir şey. Bana her ne kadar ' Hepsi kuş, kuş de ' denilsede ben Belinda'nın onların farklı isimleri olduğunu bilmesini istiyorum.  Son zamanlarda söylediği 'atınk, atung, atunk'-  üçünden biri tam anlamadım ama - kelimesininde ne anlama geldiğini hala çözemedim.

Bir kaç adım attığını söylemiştim. Nedense tam cesareti yok. Bende hiç üstüne gitmiyorum. Onu yürütmeye de çalışmıyorum. Düşüpte cesaretinin kırılmasını istemiyorum. Zaten yürümeye başladıkça işim zorlaşcak, o yüzden hiiiiiç acele etmeye gerek yok. Emekleme halinde onu zor zapdediyorum!

Belinda tam bir keçi. Heryere ve herşeye tırmanıyor. Mümkün olsa duvara tırmanacak. Kim bilir belki gün gelir onu da dener hahaha!  Merdivenleri çıkıyor, koltuklara çıkıyor, yatağımıza, komidinlere... Son zamanlar sehpanın üstüne de çıkmaya çalışıyor. Yerden azıcık bir yükseklik görmesin. Hemen üzerine tırmanıyor. Kucağımızdayken kafamıza bile tırmanıyor. Onu yazdırdığım oyun grubunda bulunan, tüm parkurlara tırmanıyor. Onun gibi tırmanan başka bir çocuk görmedim. Anlayacağınız Belinda tırmanmaya bayılıyor! Ayrıca hepsinden de inebiliyor. Bu güzel bir şey. Farkında olması ve kenarlara gelince karın üstü kendini aşağı indirmesi fakat ne olur ne olmaz temkinliğimi elimden bırakmıyorum.

Kitaplar hala bir numarası. Oyuncaklar bir yana, kitaplar bir yana. Kitaplarla kendi kendine baya bir zaman geçirirken, aynı şeyi oyuncaklarıyla yaptığını söyleyemem. Bilemiyorum ama kitapların sayfalarını tek tek açıp açıp bakıyor bakıyor, sonra diğer kitaba geçiyor, yetmiyor daha fazla kitap istiyor...

Belinda tuhaf ve gürültülü sesler çıkarmaya bayılıyor. Daha minicikti aynı şeyi yapardı, kocaman oldu hala çığlık atıp ortalığı inletiyor. Dışarıdaysak eğer, insanlar ağlayan, çığlık atan bir bebek zannedip ona baktıklarında, görüyorlar ki o aslında o şekilde gülüp, eğleniyor. Kızımın mutluluk şakımaları onlar napayim.

Belinda hala yemek yemeyi bilmiyor. Önüne koyduğumuz herşeyi yere atıyor, oynuyor. Her ne kadar yer temizlemekten ve onun üzerini temizlemekten bıksam da, bu şekilde öğreneceğinden çaresiz yine önüne yemek koyuyorum. Of ne zaman öğrenecek kim bilir.

Belinda şaçını taramaya başladı! Çok komik! Kendi saçımı tarıyordum. O da her zamanki gibi beni izliyordu. Sonra tarakla onun saçını taradım. Ardından tarağı ona uzatıp, tara saçını dedim. Suratında tuhaf bir sırıtma belirdikten sonra, tarağı aldı ve saçına sürtmeye başladı hahaha! Çok şekerdi...

Belinda halkaları halka çubuğuna değil, koluna diziyor. Nerden akıl etti bilmiyorum ama koluna geçirebileceğini bir şekilde fark etmiş. Koluna halka geçirdiğini gördüğümde, halka çubuğunu yanına getirip ' Hadi Belinda bak buraya diz ' desemde, bir kez geçirdi fakat koluna dizmek ona daha cazip geldi.

Belinda'nın kedi köpek sevgisi hala devam ediyor fakat eskisi gibi artık sokakta onları gördüğünde çıldırmıyor ve eskisi gibi ilgisini çok çekmiyor. Bakıyor fakat öylesine. Ancak çocuk parkı gördüğünde ilerleyemiyoruz. Ağlamaya başlıyor. Duracakmışız parkta. Gitmeyecekmişiz. Şimdiden başladı ve belli oldu ki parkta vakit geçirme dönemine pek yakında geçicez.

Belinda salıncakta sallanmak, kaydıraktan kaymak, tekerlekli koltuk üzerinde gezinmek, yatağımızda bir oraya bir buraya atlayıp kendini savurmak gibi aktivitelere bayılıyor.

Belinda'nın uyanık kalma  süreleri de uzamaya başladı. Yaklaşık iki saatten, iki buçuk saate çıktı.

Belinda ufak tefek bir kız olacak sanırım. Hala 9-12 ay kıyafetlere rahatlıkla sığıyor. Hatta 6-9 ay olan bazı üstlerde ona tam geliyor. 12-18 ay kıyafetlerin içinde maalesef yüzüyor. Tam pıtırcık!

1 yaşına girmesiyle onu oyalamak, ona bir şeyler anlatmak ve idare etmek daha kolaylaşırken, fiziksel anlamda onu zapt etmek ise çok zorlaştı. Altını almak inanılmaz zor! Neyseki  hala kıyafetlerini kendi giyerek ve çıkararak bana yardımcı oluyor ve banyosunu da seviyor.

Son zamanlarda Belinda'nın en çok sevdiği oyuncakları kedisi (miyav diye ses çıkarıyor), üzerinde çeşitli hayvanların bulunduğu sesli-müzikli küpleri, sesli cüzdanı (uzun zamandır favorisi), müzikli çaydanlığı, farklı düğmeleri bulunan ve onları çevirdikçe ya da bastıkça kafaları çıkan böcekli oyuncağı, köpüş diye sevdiği havlayan ve etrafında dönen köpeği, teddy-duck-tavşan üçlüsünden oluşan uyku arkadaşları (bakmayın uyku arkadaşı dediğime. Uykusu geldiğinde hepsini tek tek yere atıyor ve tüm yatağı kaplıyor. Sabah kalkıp onlara seslenip konuşuyor, sanki kendisi onları atmamış gibi 'nerdesiniz aaaa' diyor. ), kumandası, ahşap eşleştirme seti, topu, ahşap müzik aletleri,kaplar, ördek kafası (ikea oyuncağının en üst kısmı)... Dişliklere ise hiç mi hiç ilgisi yok, diş çıkarıyor olsa bile!

Belinda el blendırı, matkap gibi aletlerin sesinden korktuğu gibi, bazı oyuncakların sesinden de korkuyor. Mesela fisher price'ın dinosu. Korktuğu oyuncaklara dikkat ettimde, hepsinde motor sesi var. Sanırım korktuğu o ses. O kadar çok korkuyor ki, ağlayarak kucağıma çıkıyor. Umarım ileride geçer.

Belinda yemek seçiyor. Hemde ne seçme.  Neredeyse hiç bir şey yemiyor. Arka arkaya çıkardığı dişlerdendir  dedik  ama konserve mamaları götürüyor. Parçalı hiç bir şeyi yemek istemiyor. Aslında yiyemediğinden değil. Bir şeylere dalıp gittiğinde çok rahat yiyebiliyor fakat dalması geçince suratını buruşturarak, ağzını kitliyor. Eline verdiğim ve yiyemez kesin diye baktığım her şeyi yiyebiliyor. Tabi kendini doyuramadığından atıştırmalık olarak kalıyor. Küçük biberonundan başka bir şeyde ise suyunu içmiyor. Arada bir saplı bardağından içiyor ama hepsi o kadar.

Belinda'nın hala ayakları durmuyor. Sürekli sallıyor, döndürüyor. Uyuyacaksa bile o ayakları dödüre dündüre, yatağa vura vura uyuyor. Yatağın bir tarafında da yatmıyor. Kafasını bir oraya koyuyor oluyor bir daha kalkıp diğer tarafa koyuyor, olmuyor kalkıyor diğer tarafa koyuyor.  Bu çocuk hiç durmuyor e haliyle hala üzerini örtemiyorum. Uyku tulumuna devam edeceğiz sanırım.

Belinda çok sıkıntılı. Bir dakika bir yerde duramayız, oturamayız, yemek filan yiyemeyiz, iki bir şey alıp alışveriş yapamayız. Hemen ağlıyor, hadi hadi diye bağırıyor, göğsünü kaldırıp arabasından ya da her nerde oturuyorsa çıkmaya çalışıyor, arabada seyahat etmek ise tam bir işkence. Maksimum 15 dakkika sonra sıkılıyor. Kurtlu. hep hareket edecek, hep bağımsız olacak. Sabırsız çocuk, napacağım bilmem.

Her şeye rağmen gönül almada bir numara! Ona kızdığımda, iki minik elini çeneme koyup kafamı kendisine çevirip, bir şeyler söyleyip sevimli sevimli sırıtyor. O an onu yemek istiyorum!!

Bir çok şeyi yazmaya çalıştım fakat o kadar çok şey olup bitiyor ki! Mesela bu yazımı yaklaşık üç gündür yazmaya çalışıyorum ve başta her şey aklımdayken bölündükçe yazıma konsantrasyonumda kalmıyor.

Belinda diş çıkarıyor ve şu an ağlıyor. Görev beni bekliyor. Herkese iyi geceler...


Günlük

Doğum Gününe Hazırlıklar Başladı!

Salı, Eylül 16, 2014

Aman Tanrım! Yine upuzun bir aradan sonra yazabildiğime inanamıyorum.

Belinda artık tüm hayatımı ele geçirmiş durumda.  Sabah kalkıp, gün boyu ona bakmak inanılmaz yorucu. Belinda çok hareketli ve yerinde hiç durmuyor. Yemek beğenmiyor, hiç bir şeyden memnun değil, arka arkaya diş çıkarıyor, bir ataktan diğerine geçiyor derken zaman su gibi akıp gitmiş. Doğum gününe az bir süre varken ben şimdiden strese girdim bile!  Pasta yaptırmak istiyordum fakat yaptırmadan önce Belinda'nın süt alerjisinin 1 yaşına doğru geçecek mi geçmeyecek mi sorusunun cevaplanması gerekiyordu. Aslında onun yemeklerinde tereyağı, cheddar peyniri filan kullanıyorduk ve sorun yaşamıyorduk. 10.5 aylık olduğu sıralar ona azar azar inek stünden yapılmış beyaz peynir veriyodum ve bir şey olmuyordu. Tam kurtulduk derken, ona sütlaç vermemle işin rengi bir anda değişti. 

Genelde dışarıda geçirdiğimiz günlerde ona kavanoz mama veriyordum.  Aslında ben Belinda'nın gluten alerjisi de olduğunu düşündüğümden, Hipp marka glutensiz sütlacını gördüğümde bir kaç tane aldım. Belinda mamayı verdiğimizden kısa bir süre sonra kanlı kaka yaptı. O kadar şaşırdım ki ilk ne olduğunu anlayamamıştım. Şu ana kadar hiç kanlı kaka yapmamıştı ve inek sütü alerjisi için incelendiğinde de kakasında hiç kan veya gizli kan bulunmamıştı. Fotoğrafını çekip doktora gösterdiğimizde, kan olduğu doğrulandı. İnanılmaz üzüldüm çünkü tam geçti diye düşünürken bu gelişme inanılmaz moralimizi bozmuştu. Hala anlayamadığım tereğağı veya cheddar peynirine neden tepki vermediği... Açıkçası neyin ona dokunduğundan emin olmak için ( sütlü kaşık maması da yemişti) Hipp'in kavanoz mamasını yine verdik ve yine aynı tepkiyi aldık. Sonuç Belinda'nın  inek sütüyle hala problemi var ya da Hippin mamasına karşı bilemiyorum. Sevinidirici şey ise gluten alerjisi yok. 

Bu gelişmeden sonra pastasının özel olacağı kesinleşti. Hem güzel görünen, hemde lezzetli bir pasta arayışına girdim. Her yerde pastalar şeker hamurundan ve ben şeker hamurlu pasta istemiyordum. Bir sürü tarif araştırdıktan sonra bize uyan bir kaç tane güzel  buldum. O kadar heyecanlıydım ki! Kızımın pastasını ben yapacaktım ve hayatımda hiç pasta yapmamıştım! Tamam hazır kek, hazır krem şanti gibi malzemelerden yapmıştım ama sıfırdan yapmamıştım. 

İleri geri koşturarak, gerekli malzemeleri aldım ve Belinda'nın uyumasıyla kolları sıvadım. Fakat daha işimin yarısında Belinda uykusundan uyandı. Fırında pişen keki yaktım. Üzerini süsleyeceğim buttercreamin malzemeleri saatlerce tezgahta bekledi ( o sırada Belinda'ya mama yaptım).  Tam başladım buttercreami yapmaya derken Belinda paçalarıma yapışım ağlamaya başladı. Kucağıma çıkmak istiyordu ve ellerim berbattı! Onu oyalayacak bir şeyler buldum derken Belinda koltuğun üzerine çıktı. Ben aşağı indiriyorum o çıkıyor, ben indiriyorum o çıkıyor derken saatler geçti ve benim buttercream hala yapılmayı bekliyordu. Ardından Belinda mutfakta bir şeyler yaptığımı gördüğünden hemen pıtır pıtır yanıma gelip 'mama mama' demeye ve beni çekiştirmeye başladı. Daha önceden yaptığım kurabiyeyi çaresiz mama sandalyesine oturtmadan verdim. Bir an önce yapıp bitirmek istiyordum.  Zaten kek yanmış sinirim bozulmuş. Belinda keyifli keyifli aldı kurabiyeyi. Onunla iki dakika oyalandı ama sonra yine koltuğa çıktı. Bir ara yatak odasına gidip yatağa çıktı. Ben bir yandan pastayla mı uğraşsam, keçi ve atom karınca karışımı  Belinda'nın peşine mi koştursam bilemedim. Tabiki Belinda'nın peşine koşturdum. Şaka gibi, akşam olmuştu ve mutfak darmadağın, pasta hala yarım yamalak, yerler ve koltuk Belinda'nın kurabiye kırıntılarıyla dolu, her yer oyuncak ve paçamda yine Belinda zıp zıp zıplayıp onu kucağıma alayım diye ağlıyor. Üstüne ona kızıp 'otur otur otur' diyorum benim taklidimi yaparak benimle dalga geçiyor hahaha!

Gülsem mi ağlasam mı bilemedim fakat bildiğim bir şey var ki ben hem Belinda'ya bakıp hem de doğum gününe hazırlanmamın imkansız olduğu. O yüzden pasta için sabah bir koşu gidip sipariş verdim. İnek sütü dışında herşey tereyağı- yumurta gibi kullanılacak. Umarım istediğim gibi olur ve Belinda için de alerjisiz, ağrısız, sızısız geçer. Yazımı bitirmek istemiyorum ancak benim çılgın kızım uyandı. 


Detaylarla tekrar görüşmek dileğiyle!...

Fotograf Çekimi

Belinda 11 Aylık!

Pazar, Ağustos 24, 2014


Hala yürümüyorsun. Ayakta dururken el çırpıyorsun ve dengeni daha iyi sağlıyorsun.

 Aralıksız diş çıkardığın ve sürekli huysuz ve iştahsız olduğundan yeme konusunda bir arpa boyu yol gidemedik. İştahın yine az ve gündüz doğru dürüst yemediğinden gece yine uyanıyorsun. Sadece süt içmek istiyosun. Ayrıca geceleri çığlık atarak uyanıyorsun. Acı çekiyorsun ve  sakinleştirmek için senin yanında duruyorum. Bazen bizi odadan çıkartmıyorsun da. Uykuların inanılmaz azaldığından ve sürekli bölündüğünden göz altların morardı ve çöktü. Ne yazık ki bu konuda bana çekmişsin.

Yemeklerini, tabağını, bardağını hala yere atıyorsun. Aslında eline ne geçse yere atıyorsun ve bu senin için eğlenceli bir oyun. Ne yaparsam yapayım bu huyundan vazgeçmiyorsun. 

Alıştırma bardağından asla içmiyorsun. Sana çeşit çeşit bardak alsamda hiç biri işe yaramadı. İllaki küçük biberonunu istiyorsun.  

İnanılmaz sabırsızsın. İstediğin bir şey olmadığında çığlıklar atıyor, sinirleniyor ve ağlıyorsun. Sana ısrarla sabırlı olmayı ve kendi kendine uğraştığında yapabileceğini göstermeye çalışıyorum.  Bazen işe yarıyor ve başarının keyfini yaşıyorsun ama bazen her ne ile uğraşıyorsan onu atıyor ve söylene söylene uzaklaşıyorsun. 

Bu sıralar seslere, müziğe çok daha fazla ilgi gösteriyorsun. Ninnileri çok dikkatli dinliyor, dudaklarımı nasıl kıpırdattığıma bakıp sende aynısı yapmaya çalışıyor ve bazen de bir kaç kelimeyi söyleyebiliyorsun. 

Günden güne daha da dillenmeye başladın. Her gün yeni bir şeyler öğreniyor, söylerken mutlu oluyorsun. Bir şeyler anlatmaya çalışıyorsun ama çoğunu anlamıyorum.  Baykuş yeni favori kelimen. Ayrıca cümle kurmaya da başladın. 'Anne nerdesin?'  'Köpüş nerdesin?' 'Dede nerdesin?' sürekli tekrar ettiğin cümleler.

Seslere hala çok duyarlısın. En ufak bir sese hemen uyanıyorsun.  Hala gündüzleri odanda 'white noise' kullanıyorum. Yoksa evin içinde dolaşamıyorum!

Ağlama sesini değiştirdin. O kadar gıcık bir ses ki! Ambulans gibi, kedinin sesi gibi tuhaf ve enteresan ama kesinlikle insanın sinirlerini bozuyor!

Müzikle birlikte dans etmeye başladın. Kollarını bir aşağı bir yukarı sallayıp, kolundan 'ba-aaaa!' diye ses çıkarıp ardından alkış tutuyorsun. Bütün bunları yaparken çok komik ve bir o kadar da çok tatlısın.

Her yere tırmanmaya devam ediyorsun. Acele acele bir oraya bir buraya tırmanıp duruyorsun. Yürüdüğünde ne yapıcam şimdiden düşünmeye başladım kara kara.

Oyunlara daha çok yöneldin. Hayatın oyuncakların ve oyunlarının etrafında dönmeye başladı. Diğer her şey senin için anlamsız. Fakat hala bir numaran kitapların. Oyuncakların hep önünde.

Sokak hastasısın. Günde 3 kez dışarı çıkmamız bile sana yetmiyor.  Parkta oynamaya bayılıyorsun. Oyun grubuna bayılıyorsun. Ne zaman kapıdan dışarı çıksak sevinçten çığlık çığlığa bağırıyorsun. O haline bayılıyorum. Dünyanın en tatlı bebeğisin.  

Doğum günü hazırlıklarına başladım. Bir çok şeyini özenle seçip aldım bile! Çok güzel bir 1. yaş günü kutlaması olsun istiyorum ama diş sürecin beni biraz da olsa tedirgin etmiyor değil hani.

İnek sütü alerjin hala geçmedi. Reflunda geçmedi. Doğum günü pastanı nasıl yapacağım bilemiyorum. Tsh değerlerinde nihayet düştü ve ilaç kullanmak zorunda değiliz!



Fotograf Çekimi

Belinda 10 Aylık!

Salı, Temmuz 22, 2014


10 aylık olduğuna inanamıyorum! Artık daha çok konuşkansın. Yeni kelimeler öğrendin ve eskiden bildiklerini ise daha düzgün telafuz eder oldun. Traktör sesi çıkarma, 1'den 3 'e kadar saymak dışında Oyuncak ayına ' Teddy ' - sevdiğin çizgi filmden öğrendin - ' Eşek ', ' Bu' yani ' Su ', 'Peppa' - sevdiğin çizgi film karakteri - güvercinleri gördüğünde ' Kuş ', ' Mimi' yani ' Minnie' , atın sesini taklit ettiğimde ' At ' ve ' Top ' diyebiliyorsun. O kadar çok seyi öğrenebilmişsin ki ben farkında olmadan . Çoğunu not alana kadar unutuyorum bile!

Hala yürüyemiyorsun fakat hiç bir yere dokunmadan ve elinde bir oyuncağınla oynarken  4 - 5 saniye ayakta düşmeden durabiliyorsun. 

Sürekli bir diş çıkama durumun var ve bu yüzden uykuların, yeme-içmen inanılmaz bozulmuş durumda. Gündüzleri düzgün beslenmediğin içinde, geceleri açlığına uyanıyorsun ve bu yüzden uykuların bölündüğünden , yorgun, huysuz oluyorsun.

Sıcakların bastırmasıyla tüm vücudunu isilik kapladı. Ne yaptıysam geçmeyen isiliklerini en sonunda bebek pudrasıyla tedavi edebildim. 

İnek sütü alerjin hala devam ediyor ve keçi yoğurdu bile yiyemiyorsun. Oysaki keçi sütü ve peynirine tepki vermezken keçi yoğurdu yediğinde kusmaya başlıyorsun. Ayrıca yediğin sütlaçtan dolayı kanlı kaka yaptın. İnanılmaz korktum!

Toparığın tadına baktın en sonunda! Sürekli saksıların etrafında dolaşıp toprağa ve çiçeklere merakını uzaktan giderirken en sonunda tadına da bakmak istedin!

Kendi kendine hala beslenemiyorsun. Eline ne versem sıkıyorsun ve sonra yere atıyorsun. Pipetle içmeyi öğrendin. Gerçi onuda oyuna çevirdin. Ağzında biriktirip ardından hepsini çıkarıyorsun ve çok eğleniyorsun. Her yerin sırılsıklam oluyor!
Doğduğundan beri her sese inanılmaz bir ilgin var. Normalde tüm bebeklerde vardır ama sende bu durum belirgin şekilde ve daha farklı. Oyuncaklarını, yemeğini, eşyaları ne olursa olsun atıyor ya da onlardan ses çıkarıp, dikkatlice dinledikten sonra çok eğleniyor ve kahkalarla gülüyorsun. Baykuş şeklindeki sıcak su torbanın çıkardığı ses seni çok güldürüyor. Bu yüzden sürekli onu yere atıyor ve eğleniyorsun. Ayrıca ağzını koluna koyup ' Ba- AAA!!' diye ses çıkarmaya başladın. Kendi kendine sesler çıkarıp ve bir şeyler anlatıp bunlara kahkahalarla gülüyorsun. Hatta bazen çığlıklar atıp çığlıklarına da kahkahalarla gülüyorsun!

Ayaklanmaya başladıkça evin merdivenlerini birer ikişer çıkmaya başladın. Yardımsız  koltuklara çıkıp inebiliyorsun. Sürekli yatağında zıplıyor ayrıca yatağında ayaktayken kendini geriye doğru atıp eğleniyorsun. Acaba sert zeminde de aynı şeyi yapar mısın diye endişeliyim. Mama sandalyende de ayağa kalkmaya ve zıplamaya başladın. Hatta mama sandalyeni bu şekilde hareket bile ettiriyorsun!

' Anne!, anne!, anne! ' diye bütün gün dolanıyorsun. Fotoğraflarımdan beni tanıyıp ' Kim bu? '  diye sana sorduğumda gülümseyip ' Anne! ' diyorsun. 'Anne attiiii hadiiii! ' ise bu sıralar en çok kullandığın cümle!

Kapıları kapamayı öğrendin. El çırpmaya da başladın. Senin için öpmek olan dudaklarını yanağımıza dokundurmayı, esprilerden anlamayı öğrendin.  En çok sevdiğin oyuncaklarından olan ' Teddy' ile sana ce-eee oyununu oynatmamı istediğinde oyuncak ayını bana getiriyorsun. Aynı şeyi topunla oynamak istediğinde de yapıyorsun. 

Kitaplar hala senin favorin ve hiç bir şey onlar kadar ilgini çekmese de, oyuncak ayın , banyo oyuncağın sarı ördek ve peluş ördek kafası oyuncakların bu sıralar favorin!






Günlük

32'ye Merhaba!

Cuma, Temmuz 18, 2014

Doğum günümün üzerinden 6 gün geçti gerçi ve ben anca yazacak zaman ve enerji buldum kendimde. Havaların sıcak olmasından ve inanılmaz sıkıldığımız için haftasonu için şehir dışına çıkma kararı aldık. Ben kara kara düşünmeye başladım. Belinda diş çıkarıyor yine ve inanılmaz huysuz. Neden bilmiyorum ama bu dişleri diğerlerinden daha farklı rahatsız ediyor onu. Ağrı kesici ve diş jelide pek bir şey değiştirmiyor. O yüzden onu sakinleştirmek hayli zor.  Özellikle de uyku zamanlarında ve araba yolculuğunda.

İlk valiz hazırlığı heyecanı aldı beni. Kendi eşyalarımı hazırlamam 10-15 dakikamı aldı ama Belinda'nınki saatlerce sürdü. Uzun sürmesinin sebebi ise kararsızlığımdı aslında. Kıyafetleri neysede yemek olayı çok zordu. Kahvaltılıkları, tavası, maması, biberonu derken inanılmaz eşya birikti. E tabi termos, kettle, bulaşık süngeri, bulaşık deterjanının yanı sıra banyo gereçleri, tabağı çanağı, alıştırma bardağı, oyuncakları, kuzusu... Biraz daha yazarsam liste gibi olacak. Neyse anladınız işte. Bebek, bir ton ıvır zıvırı var. 

Uzun yolculuk ( aslında 1 saat bile sürmedi ) olacağından Belinda'yı oyalayacak yeni bir oyuncak almak için apar topar dışarı attım kendimi. Valizimizde yoktu  o yüzden valizde aldım ama halim perişan. Diş çıkaran bir bebek, yoğun bir sıcak, milyon tane halletmem gereken bir yapacaklar listesiyle ileri geri koşuşturdum. 

Belinda oyuncak seçimini fisher price'ın cüzdanından yana yaptı ve bende o onla oyalanırken Belinda için ne olur ne olmaz diye hipp stoğu yaptım. Eline de bir tane bisküvi verip hızlıca Tchiboya gidip aynı hızla bir valiz alıp çıktım. Belinda huysuz, gün içerisinde uyuyamadığı için çok uykusu var ve uykusuzluk başına vurmuş halde. Dişleri inanılmaz kaşınmasına rağmen hiç bir diş kaşıyıcını da kabul etmiyor nedense. Bende artık ona ne vereceğimi şaşırmış durumdayken Kenan geldi nihayet. Belinda'yı benden devir aldı ve bende hızlıca manikürcü pedikürcü arayışına girdim. Neden bilyorum ama ne zaman manikürcü arasam hep manikürcülerin tatil gününe denk geliyorum. Neyseki arayışım bu sefer kısa sürdü. Manikürcüm 15 yaşında ve acemiydi ama hiç yoktan elim ayağım şekil değiştirdi. Ödeme esnasında kart geçmeyince eve gittim para aldım üstünü de bankamatik yollarında perişan olup, parayı çekip geri gittim. Neden herşeyim dolanbaçlı oluyor anlamıyorum. Bütün bunları yaparken kafamda yapacaklar listem var ve bir yandan da nasıl yetiştirceğimi düşünüyorum. O kadar yorgundum ki yapmak istediğim tek şey yan gelip yatmaktı aslında ama o gece saat sabahın 3'üydü bunu yaptığımda.

Eve gittiğimde Belinda çığlık çığlığa ağlıyor. Diş jeli sürüyoruz filan hikaye. Zaten yatağının kenarını komple kemirerek kazımış durumda. Yataktan aldığımda yüzü gözü boya parçaları ama ne versem vereyim eline, illede yatağının kenarında o dişleri kaşıyor. Haliyle Belinda'yı sakinleştirmek ve onu uykuya daldırmak uzun sürdü. Ufak tefek bir şeyler atıştırdıktan sonra - nihayet! - işlerimin başına geçebildim. Valizleri tam anlamıyla hazırlanıp, banyo yapmam sabahın 3'ünü buldu. Tam oh bitti uykuuu!! derken bilin bakalım ne oldu. Belinda ağlayarak uyandı. Uyku haram ( bu arada Kenan horul horul uyuyor). Kalktım yanına gittim. Salya sümük acı içerisinde ağlıyor zavallım. Kucağıma aldım, sakinleştirdim, yatağına yatırdım derken uyuyacak sandım ki hayır. Ben kapıya doğru bir adım attığım anda ağlayarak ayağa kalkıyor. Geri dönüyorum başında duruyorum, yatıp uykuya geçiyor. Bu bir kaç kez tekrar edince ve inanılmaz yorgun olduğum için yanımıza da almak istemediğimden tek çarem odasında uyumaktı. Tabi yatak vb bir şey yok. Yerde! uyudum hemde ne altımda ne üstümde ne de kafamın altında hiç bir şey olmaksızın. Belinda bir kaç kez beni hala odadamıyım diye kontrol ettikten sonra uyudu ama ben dondum. Banyoda yapmıştım. Zaten sabah 1 saatlik uyku uymuş ve burnumu çekerek uyandım. Ayrıca her yerimde ağrıyordu. İnanılmaz üşümüştüm. Yatağıma  ve pikenin altına nasıl koşturdum anlatamam. Kenan hiç bir şeyin farkında değil tabi. Odasında mı uyudun? Yerde? diye şaşkın şaşkın bana soruyor.

Yorgun, uykusuz, aç ve titrek bir şekilde annemlerin gelmesini bekledik. Belinda hala huysuz fakat araba koltuğunu görünce inanılmaz mutlu oldu ve başladı hadi hadi diyip ağlamaya. Bir ton eşyayı indirdik aşağıya. Annemle babam geldi ve nihayet yolculuğumuz başlamış oldu. Belinda yolculuk boyunca huysuzluğuna devam etti fakat yeni oyuncağı sayesinde onu oyalayabildim. Gideceğimiz yerin yakın olması beni bir kez daha sevindirdi. Geçen sene ben hamileykende oraya gitmiştik. Sakin sessiz bir yer ayrıca köpek kabul ettiklerinden Köpüş'ü götürebiliyorduk. Köpüş bizden biri olmayınca yemek yemiyor ve hastalanıyor. O yüzden biz nereye Köpüş oraya.

12'si yani doğum günümde kalacağımız yere vardık ve vardığımız anda aksilikler başladı. Neden bilmiyorum ama doğum günüm bu sene bir tuhaf geçti. İlki valizleri bagajdan çıkarırken oldu. Babam  parmağımı valizin kenarına sıkıştırdı. Acıdı of puf diye diye odaya vardım. Odaya vebek yatağını getiriyorlardı ki Belinda'ya yeni aldığım oyuncak kutusuna, yatağı taşıyan adam bastı ve kapağı kırıldı. Ona da sinir oldum. Üstelik Türkiye'de satılmadığından dolayı yeniden alamayacaktım. Hadi dedim sinir olmiyim hop o da ne. Kenan ayağıma bastı. Gerçekten anlamıyordum arka arkaya yaşıyordum herşeyi. E tabi birde bunun sabahı vardı. Belinda diş yüzünden kudurdu ben yerde yattım, üşüttüm, her yerim ağrıyordu, açtım... Hepsinin doğum günüme denk gelmesi sinir bozucuydu. Bir şeyler daha olmuştu ama şu an hatırlamıyorum. Sonuçta öyle ya da böyle doğum günümü atlattık.

Neyseki pide pide diye 1 senedir sayıkladığım pideci ordaydı. Afiyetle pidemi yedim. Ardından portakallı Tirileçe tatlımın üzerine Kenan'ın bir koşu gidip aldığı mumu da koyup yakınca, al sana doğum günü pastası. Mumu üfledim ama dilek dilemeyi unuttum. Bir daha yakıp tekrar üfledim. Çok tuhaf şu an ne diledim onu bile hatırlamıyorum. Hatırlamamak en iyisi sanırım. Genelde hatırlamadıkların oluyor.

O akşam Belinda huysuzluğa devam etti. Gece uyumadı ve sürekli ağladı. Normalde hiç yapmayacağımız bir şeyi yaptık ve yatağımıza aldık. Zaten aynı odada yatıyorduk o yüzden çok sorun olacağını düşünmedim doğrusu. Zaten yorgundum Belinda'nın aramızda yatmasıyla doğru düzgün yine uyuyamadım. Sürekli kıpır kıpır. Yatakta dönüp duruyor. Bide dokunmayacakmış kimse ona. Kıyıya yanaşa yanaşa yataktan düşcektim resmen. Ah Belinda ah!

Sonuç olarak öyle böyle 32'ye girdim mi, girdim. Ne değişti? Hiç bir şey! Söylerken bile yabancılık çektiğim bu iki rakamı zaten hissetmem mümkün değil! Kendimi kaç yaşında hissediyorum diye sorduğumda kendime net bir rakam veremiyorum ama 32 kesinlikle değil!


Günlük

Belinda'nın Emzik Macerası

Perşembe, Temmuz 10, 2014




Biliyorsunuz ki Belinda daha doğmamıştı ki ona Gumdrop emziklerinden almıştım. Çıkıp bir koşu alabileceğim ya da sipariş veriğimde bir iki gün içerisinde gelmeyecağinden, elimin altında bulunsun ve kullanmam gerektiğinde de kullanırım demiştim. Aslında doğar doğmaz emziği vermiştim Belinda'ya. Şimdi düşünüyorumda çok daha iyiydi o zamanlar. Ta ki ilk doktor kontrolümüze gittiğimizde doktorun 'Aman sakın emzik kullanma! ' diye beni uyarmasından dolayı emziği vermemiştim. Salaklık etmişim ya sonradan anladım.

Bebekler güçlü emme refleksiyle doğar biliyorsunuz. Belinda'da bu biraz fazlaydı. Tabi o zamanlar bir şey bilmiyorum, okumamışım, araştırmamış ve tecrübe etmemişim. Etrafımda yeni anne olmuş biri de yok. Eski anneler desen üzerinden çoook yıllar geçtiğinden unutmuşlar. Anlayacağınız sıfırdan her şeyi kendim öğrenmek zorunda kaldım. Ne diyordum Belinda'nın emme refleksi çok daha fazlaydı. Elleri sürekli ağzındaydı zaten kısa bir süre sonra parmağını emmeye başlamıştı. Bana o zaman her doktor, hemşire ya da etraftaki çok bilmişler! Belinda elini her ağzına götürdüğünde emzir emzir, aç bu çocuk dediklerinden ben de bunu bir işaret olduğunu düşünüp, elini parmağını her ağzına götürdüğünde emzirdim. Salak kafam! Neyse sonrasında işin doğrusunu öğrendim de yaptığım hataları erkenden düzeltmiş oldum. Aynı zamanda o dönemler emziğe de başlamış oldum. Sanırım Belinda iki aylıktı emziğe başladığımızda. Başlarda almadı. Boğuluyor gibi oldu, diliyle itti, istemedi.  Sonra Tommee Tippee marka emzik siparişi verdim.  Emzikler damaklı ve damaksız olarak iki çeşit olduğundan hani birini almadı ya diğerini alır diye düşündüm ama öyle olmadı. Onu da almadı. Ben Gumdrop'a geri döndüm ve oyunla emziğe alışmasını sağladım. Sanırım bir kaç günümü almıştı. Emzik kullanma isteğimin bir çok sebebi vardı. En büyük sebebi günde 19! saat emziriyor oluşumdu. Olur mu demeyin, oluyor. Nereden mi biliyorum çünkü sayaç tutuyordum. Aslında çok uzun süreler emzirdiğimin fatkındaydım fakat 19 saat olduğu aklımın ucundan geçmezdi. İçime fenalık gelmişti artık. Tabiki bu sadece benimle alakalı değildi. O dönemler forum sitelerinde bazı kadınlar ' anneler rahat etmek için bebeklerine emzik veriyorlar ve emzik kötü bir şey sakın vermeyin! ' diye yorumlar yazmışlardı. Hiç birine katılmıyorum. Emzik ani bebek ölümlerini önlediği için doktorlar tarafından ilk üç ay kullanım için öneriliyor. Tracy ablamda öneriyor. Valla bende öneriyorum. 19 saat boyunca emen bir bebek demek aynı zamanda 19 saat boyunca yemek yiyen bir bebek demek. Gaz ve reflusu olan bir bebekte bu durum içler acısı. Belkide onu o duruma getiren ben oldum bilmiyorum. Bilinçsizce yapılmış bir hata sonucu durumunu kötüleştirdim belkide. Hiç bir fikrim yok ama şu bir gerçek ki durumumuz anormaldi. Belinda uyumak, sakinleşmek ve karnını doyurmak için  memeyi kullanması, burnundan dahi kusmasına, çok şiddetli gaz sancılarına sebeb oldu. Zaten ikinci bir bebeğim olursa asla ve asla bu hataları yapmayacağım. O dönemler başka bir doktora gittiğimizde durumumuza bakarak emziğe alıştır başka çaren yok dediğinde ( o zamanlar hala olaylardan bi haberdim )  Belinda' nın emzikle macerası başlamış oldu. Gazımız ve reflumuz gitti mi tabiki hayır ama en azından çok çok daha beter olmadı, burnundan kusmadı.

Emzik kullanımı konusunda neyseki  bilinçli davrandım ve emziği uyku saatleri dışında vermedim. Bir de sakinleşmesi gerektiği durumlarda ( kan aldırma, aşılar, diş dönemleri )  verdim.  O dönemlerde bile çok ağzında tutmadı gerçi. Emziği 3. Ayı dolduğunda bıraktırmayı planlıyordum fakat sıkıntıları  bitmeyince ( 7. Ayında gazı geçti ve reflusu azalmaya başladı )  ardından diş dönemine girip tam bitti derken yeniden diş dönemine girince, anladım ki bunum bir sonu yok. Doktorlar emziğin 1 yaşından önce bıraktırılması gerektiğini savunuyorlar. Belinda' da 9 aylık olduğundan maksimum 2 ay daha kullanabilecekti. Açıkçası bağlanmadan bıraksın istiyordum. 3 ay oldu 6 ay, 6 ay oldu 9 ay derken en sonunda Belinda emziği bıraktı! Hala inanamıyorum aslında bu duruma. Açıkçası başlamak gibi değil bıraktırmak. Ne tepki verecek ben nasıl davranmalıyım diye kara kara düşünüyordum. Emziği bıraktırma kararı aldığınız ve başladığınız anda bunun geri dönüşü olmayacaktı. O yüzden her ikimiz içinde en uygun zamanı kolluyordum. Dişleri çıktığında ve Kenan'ın çalışmadığı günlerde emziği bıraktırcaktım ki bu geçen hafta sonu olacaktı fakat dişi bir türlü patlayamadı. Bende önümüzdeki hafta sonuna kaydırdım ancak beklenmedik bir olay oldu ve bir anda ne olduğunu anlayamadan emziği bırakmış oldu.

Anlamadığım bir şekilde patlaması uzun süren dişi nihayet patladı ama henüz tam olarak çıkmamıştı. Diğer günlere göre daha rahattı. Her zamanki gibi Belinda'yı öğle uykusuna yatırdım ve odadan dışarı çıkmıştım. Etrafı toplarken bir yandan da onu kontrol ediyordum kameradan uyudu mu diye. Kendi kendine yatakta öyle takılıyordu ki emziğini yere attı. Bir kaç daha yapmıştı bunu ve ben her seferinde gidip emziğini geri vermiştim. Sanırım bir çeşit oyun ya da benim gelmem için bir yoldu onun için bilemedim ama bu sefer gidip emziğini vermedim. Bekliyordum acaba ne yapacak diye. Çok şaşırdım çünkü hiç bir şey yapmadı. Sadece ayağa kalkıp emziğine bakıp bakıp söylendi bir süre sonra yatağına yattı, bir sağa döndü bir sola döndü derken UYUDU! Bütün öğle uykusu boyunca da uyumaya devam etti. Baktım uyuyabiliyor emzik bırakma sürecini başlatmamda bir sorun göremedim. Akşam uyku saati geldiğinde yine vermedim. Yine uyudu! Şaşkın ama mutluydum. Bu kadar basit olacağıklımın ucundan geçmedi açıkçası. Durumu Kenan'a anlatıryorum haliyle şaşırıyor, anneme anlattım o daha çok üzüldü ahahahah. Belinda'nın emziği uykusunda tutup ağzına koymasına bayılıyormuş çünkü. İlk gün sorunsuz geçti fakat gece bir kaç kez uyandı ama hemen döndü uykuya. İkinci gün inanılmaz zordu. Odadan dışarı çıkacağımız anda deli gibi ağlıyordu ama odadaysak sorun yoktu. O gecede uyandı fakat bu sefer uyuması biraz daha uzun sürdü.Üçüncü güne geldiğimizde uyumak iyice sorun oldu. Günüz uykularını uyumak istemedi ve yalnız kalmak istemdi. Gece yine uyandı. Bu sefer kesinlikle uyumadı. Karnının aç olduğunu farkedip yemeğini verdik ve zor bela uyudu. Emzik mi diye düşünsemde aslında sorunun emzik olmadığı açıkça belliydi. Yaptığı tüm davranışlar tek bir şeyi gösteriyordu. Belinda yine diş çıkarıyor! Henüz sol üst dişi tam çıkmamışken şimdide üstteki iki dişi çıkma sürecine girdi. Bir nefes alamadık emi.

9 gün önce Belinda'nın doktor kontrolünde kilo verdiği çıkınca yeniden çağırmıştı bizi doktor. Bugün gittik. Neyseki kilo almış hemde baya. O yüzden takviyeye gerek kalmadı. O sırada kulağını çekiştirdiğinden ve dişten süphelendiğimizi söyledim. Ağzına bir baktık ki üst diş etleri baya bir kabarmış. Anlayacağınız durumu resmileştirmiş olduk.

Oydu buydu diye erteleyip durduğum emzik bırakma sürecimiz şansa diş çıkarma dönemine denk geldi ama buna rağmen Belinda iyi iş çıkardı. Emziğini hiç aramıyor ve emziksiz uykuya dalıyor.

Aferin benim kızıma!

Günlük

Yine Yeni Yeniden!

Cuma, Temmuz 04, 2014

Yazıma farklı bir giriş yapmalıyım diye kendimi zorladım ama yok bulamadım ve yeniden diyeceğim ki ÇOK YOĞUN GÜNLER GEÇİRİYORUM hahaha! Valla yalan değil. Gerçekten çok yoğundum. Bütün gün hiç oturmadan onu bunu yapacağım diye koşuşturuken, bir yandan da diş çıkaran bir bebekle uğraşmak ( diş dönemlerinde hep kucakta olmak istiyor ) , evdeki herşeyin kendi aralarında sözleşmiş gibi bozulması ve alınan mobilyanın hasarlı çıkması gibi bir ton işi aynı anda halletmeye çalışırken, bir de kendimi dekorasyona verdim.

Haftaya Belinda'nın doktor kontrolüyle başladık ki bu salı günü oluyor. Belinda'nın diş süreci dışında pek bir sorunumuz yoktu. Sadece azalan iştahından dolayı bezleri baya kuru çıkıyordu. Ne suyunu içiyor ne sütünü içiyor ne de yemek yiyordu. Sonuçta diş yapıyor diye çok üstünde durmadık fakat doktorumuz Belinda'yı tarttığında kilo vermiş olduğunu fark ettik. Aslında zayıfladığının farkındaydık fakat boya gittiği için normaldir dedik.  Çok üzüldüm hatta biraz daha fazla yesin içsin diye çok sevebilceği şeyler yapıyorum ya da istemesemde konserve mama veriyorum hiç birini yemiyor. Doktorumuzda dişin sebeb olduğu bir şey diye düşünerek 10 gün sonraya kilo komtrolüne çağırdı. O zamana kadar değişen bir şey olmazsa takviye yapacağız dedi. Ne demek ki bu takviye? Belinda ağlayıp durduğundan soramadım. Dişi hala patlama devam ediyor gerçi bugün çok çok iyi düne göre fakat hala iştahı yok. İyice endişelenmeye başladım anlayacağınız. Bu yüzden haftanın başından beri günümün en büyük kısmını Belinda aldı ve sürekli mutfakta ona yemek pişirip, atıştırmalık yapıyorum. Ona yoğurt, muz, tarçın ve bisküviden oluşan dondurma bile yaptım ama yemedi. O yemeğince de biz yedik ve bayıldık!

Belinda'nın ayaklanması ve her yeri talan etmeye başlamasından dolayı apar topar salona konsol almaya gittim. Zaten ihtiyacım vardı ama erteleyip duruyorum. İkea'dan güzel bir konsol beğendim. Gene borca girdik ama napalım. Konsol geldi gelmesine ama mobilyanın önünde darbe var. Şaşırmadık çünkü ne alırsak alalım şansımız bol olduğundan hahaha mobilyalarımız hep hasarlı çıkıyor. Hatta iki tanesini değiştirmedik bile, öylece kullanıyoruz. O derecede üşeniyoruz artık düşünün. Onunla hala uğraşıyoruz bakalım ne zaman halledicez.

Evdeki herşey teklemeye başladı bir yandan. Hani çok boşuz ya, uğraşacak çok vaktimiz var ya... Kombi hata verir, sürekli sıcak su gider, kapı otomatiği bozulur ( Kenan tamir etti guya iyice bozuldu ) , saç maşam gitti işin kötüsü çıkardığım fatura kayboldu nerde bulamıyoruz, modemimiz bozulur... Bozulup bozulup duruyorlar sağ olsunlar hemde hepsi aynı anda! Hep böyle olmaz mı zaten.

Bütün bunlar yetmezmiş gibi balkonumuza karafatmalar bastı. Evet karafatmalar! Akşam olunca, yan tarafta bulunan yıkık dökük harabe binadan karafatmalar bize misafirliğe geliyorlar. Tam bol köpüklü Türk kahvemi yapmışım, diyorum sıcak hava balkona çıkıp içeyim bir de ne göreyim karafatma değil, karafatmalar! Tabi hoplaya zıplaya 'Kenan! Kenan!' diye bağırarak içeri kaçıyorum, kahraman kocamda elinde terlikle gece gece karafatma avına çıkıyor. Bende arkadan ' orda da var, burda da var' diye ona direktif veriyorum. Ay çok saçma yaşadıklarımız! Belediyeyi arıyoruz fakat açan yok. Hay yarabbim yarabbim! Enteresan düzen bu bizimki! Neyse şu iki gündür uğramıyorlar. Belkide zeki hayvanlar. Giden gelmiyor arkadaşlar çıkmayın yukarı diyip efendi efendi kendi mıntıkalarında takılmaya başlamış olabilirler.

Bir yandan da evi hep düzene sokmaya hem de dekor etmeye başladım. Aman aman bir yol kat etmedim. Tv ünitesinden başladım. Ne zamandır o karmaşık görüntüsü beni benden alıyordu. Fakat ordan başladığım derleme toplama süreci, başka yerleri dağıtma sürecini  başlatıyor. Oradan al buraya koy, buradan al oraya koy, e bu bunu nereye koysam derken bunu nereye koysam dediğim her şey, yerde bir öbek oluşturdu! Olacak olacak, sırayla...

Belinda'nın odası için yaptığım bulutları da nihayet dün asabildim. Aslında bulutları bitireli baya oldu fakat çift taraflı bant almak nedense kolay olmadı. Sağlam olsun istedim o yüzden televizyonda gördüğüm 7 kiloya kadar taşıyan çift taraflı bant reklamı sayesinde, satışı yapılan Migros ve Carrefour'ları gezdim fakat yoktu! Belinda odasındaki ahşap geyiği kırmıştı ve yapıştırmak için nalburdan hızlı yapıştırıcı denen şeyi alacaktık ki ne göreyim çift taraflı bant, hemde dediğine göre 120 kg taşıyormuş! Çok komik. Haftalardır aradığım bant meğer dibimdeymiş. Gülerim ağlanacak halime. Bantı sadece bulutlar için kullanmadım tabi. Sırada çift taraflı bant bekleyen ayna, fotoğraf çerçeveleri, uzatma prizleri ( duvara sabitledim), ışık açma kapama düğmeleri (onlarıda duvara sabitledim) vardı. Geyiğide ( en sonunda ) yapıştırdık!

İşler bitti mi tabiki de hayır. Bir sürü işim vardan milyon tane işim vara terfi eden birisi olarak bilemiyorum bu işler ne zaman biter. Eskilerin diyişiyle 'iş dediğin hiç bitmez!' Tabiki bitmez hep yeni bir iş çıkar ancak toplama düzenleme işi bitsin, ev bir düzene girip, dekor işi tamamlansın ve ben  şöyle oturduğumda artık bütün bunları düşünmesem, sadece ve sadece günlük işler ve anlık işlerle uğraşsam. Blog sayfamı şenlendirsem, fotoğraflarımı editlemeye başlasam, web sayfamı hazırlasam...
Olacak Funda hepsi olacak...



Fotograf Çekimi

Belinda 9 Aylık!

Cuma, Haziran 27, 2014


Gecikmeli olarak yazımı nihayet girebildim. Bu dönem o kadar yoğun geçiyorki yine. Diş çıkarma sürecide eklenince planladığım çoğu şeyi yapamadım.

Belinda 9 aylık oldu inanamıyorum! 1. Yaş doğum gününe yaklaşıp duruyoruz ve ben inanılmaz heyecanlıyım! 

8. ayından bu yana Belinda inanılmaz bir  değişim kaydetti. Ek gıdalarda da bu böyle oldu. Belinda hala kitapları çok seviyor. Hatta oyuncaklarına tercih edebiliyor. İnanılmaz sosyal bir bebek. Sokakta dikkatini çekmek istediği kim var ise, ne yapıyor ne ediyor bir şekilde dikkatini çekiyor. Konuşulanları çok iyi anlıyor ve cevap verebiliyor. Yeni kelimeleri hadi, aç, nerede, anneanne, kedi, gitti, alo, bitti... Sanırım bu kadardı. İlk cümlesi ise, süpermarkette bir şey bakmak için anneme bıraktığım Belinda'nın görüş alanından uzaklaştığımda beni göremedi ve aynen şunu dedi ' anneanne anne nerde?' O kadar bağırıyordu ki! Kulaklarıma inanamadım. Baya erken konuşmaya başlayacak sanırım. Annesine çekecek! Belinda inanılmaz hareketli ve inanilmaz meraklı bir bebek. Algısı inanılmaz açık. Sizin farketmediğiniz ya da görmediğiniz bir seyi fark edip, görebiliyor. Belinda tam 9 ayına girdiği gün emekledi. Bir gün öncesine kadar komando gibi sürünen ve bundan hiç hoşlanmayıp ağlayan ( reflusu olduğu için) kızım, ne oldu da bir anda emeklemeyi öğrendi anlayamadım. Belinda köpeğimiz Köpüş'ü inanılmaz seviyor ve onun için çıldırıyor ancak aynı şeyi köpüş için söyleyemicem, o biraz kıskanıyor. Belinda biraz asabi bir bebek. Vücut dilinden ve çığlıklarından çok rahat anlaşılıyor. Her şeyi kendi yapmak istiyor ve yapabildiğinde inanılmaz mutlu oluyor. Duck tv ve Peppa pig arasındaki farkı biliyor ve peppa onun hala  bir numarası. Tv seyredecegi zaman koltukta kaykılıyor, kafasını da yastığa koyuyor ve ayaklarınıda genelde üst üste koyarak izliyor ve inanılmaz komik görünüyor! Banyoyu hala çok seviyor. Banyo vakti geldiğinde ona 'banyo' şarkımızı söylediğimde gözleri kocaman oluyor, heyecanlanıyor ve hadi hadi diyor. Hala yemesi gerekenden az yemek yiyor ve onu hala zorlamıyorum. Gece öğününü kestik. Alttaki dişlerinin ardından üsteki dişleri çıkmaya başladı. Sağ üst çıktı ama sol üst hala patlayamadı. Belinda'nın inek sütüne ve buğdaya alerjisi var ve umarım
geçer. Belinda elimizde ne görse kapıyor ve yemek istiyor. Bu yüzden onun yiyemiyeceği şeyleri yanında yememeğe çalışıyorum. Tutunarak yürüyebiliyor ve ben düşecek diye çok korkuyorum. Hayırı biliyor ve ona 'Belinda hayır' dediğimde 'Iıgh' desede yaptığı şeyi bırakıyor ama bir süre sonra şirinlik yapıp yeniden denemeye çalışıyor yine olmadıysa fazla ısrar etmiyor. Hala kendi kendine uyuyor fakat ayaklandığı için uykuya dalması daha uzun sürebiliyor. Perdesiyle oynuyor ve ordan bize sesleniyor. Çok tatlı! Hoppalasında ve örümceğinde çok vakit geçirmek istemiyor daha çok yerde bağımsız olmak istiyor. Bu da beni gün boyu tamamen alı koyuyor. Belinda'nın reflusu daha iyiye gidiyor ancak dokunan bir şey olursa kusmaları artabiliyor. Onu çok dikkatli takip ettiğimden hemen dokunan şeyi kesiyorum. Böylece daha iyi oluyor. Bazen yedikleri hep aynı alsa da kusabiliyor işte o an ne olduğunu anlayamıyorum. Uykuları eskiye göre çok iyi. Günde 14-15 saat uyuyor bunun 11-12 saati gece uykusu. Fakat hala derin uyumuyor. Uykusu çok hafif ve en ufak bir şeyde ya uyanıyor ya da kıpırdanıp duruyor. Dışarıda hala uyumuyor. Sürekli ona bakıcam, buna bakıcam diye kendini çok yoruyor. Belinda insanlara hala yabancılık çekmiyor fakat son günlerde insan ayırmaya başladı gibi. Emin değilim. Emzik hala uyku yardımcımız. İlk oyuncakları hala favorisi ve İkea'dan aldığımız ördekli halkalar oyuncağının ördek kafasına bayılıyor! Tv, telefon ya da tablet gördüğünde hadi hadi diyor. Çok seyrettirmememe rağmen çizgi film olsun istiyor. Çok gıcık bir durum. O yüzden ya dışarıya çıkarıyorum ya da kitap baktırıyorum. Acayip sıkılgan ve aceleci bir bebek. Sanırım konsantrasyon eksikliği var. Maalesef bu konuda da bana çekmiş sanırım. Yeni hayvanı PANDA!! Panda gördüğünde çıldırıyor! Hala hapşırdığında, boğazına bir şey takıldığında ya da kaçtığında gülüyor! Artık uykudan uyandığında ya bana sesleniyor ya da anneme sesleniyor ve kollarını açıp hadi diyor (kameradan görüyoruz). Belinda'nın hep taklit etme yeteneği vardı ve bu hala devam ediyor. Söylediğimiz ya da duyduğu şeyleri ya tekrar ediyor ya da tekrar etmeye çalışıyor. Buna şarkılarda dahil! Uyku arkadaşı olan kuzusunu yeniden çıkardım ve inanılmaz sevdi. Neden kullanmayı bırakmışız hatrılamıyorum doğrusu. Belinda kuzusunu kendi kendine açıp sonra uyuyor! Belinda'nın tıkanık olan göz yaşı damarı nihayet açıldı! Çok mutluyum! Belinda alıştırma bardağına başladı ve bardaktan her su içtiğinde gülüyor. Belinda emziğini yere atarak bana oyun yapmaya başladı. Yerden alıp ona her verdiğimde tekrar atıyor ve ardından kıkır kıkır gülüyor. Belinda acıya dayanıklı bir bebek. Geçen fark ettim ki alnını morartmış ama ne zaman bunu becerdi hiç haberim yok. Sanırım yatağına çarptı. Yere düşsede yine kalkıyor ve hiç vazgeçmiyor. Oyuncaklarının çoğunun ismini biliyor. 



Herkese iyi geceler!

Günlük

Kafa Karışıklığında Son Nokta!

Salı, Haziran 24, 2014




Biliyorsunuz, yine bu çocuğa neler oluyor modundaydım ki, ilk diş sandım ama sonra atak sadece dedim derken, Belinda gerçektende diş çıkarıyormuş!

Bir kaç gün önce, öğle yemeğini hazırlayıp Belinda'yı mama sandalyesine oturturmuştum. Ek gıdalara inanılmaz ilgisinin azalmasından dolayı ona nasıl ve hangi tatta yemek yapacağımı şaşırmıştım. O gün taze taze, güzel bir yemek yapıp (kendimce), oturdum ve yemeğini yedirmeye başladım. Bir yandan da annemle telefonda konuşuyorum. Belinda'dan gırç gırç sesler duymaya başladım. İlk başta ne olduğunu anlayamadım tabi. Anneme diyorum ki Belinda dişlerini gıcırdatıyor ama nasıl beceriyor! Altta yan yana çıkan dişlerini gıcırdatamaz, damaklarını da gıcırdatamaz...Yoksa, yoksa yukardan diş mi çıktı diyerek büyük bir heyecanla parmağımı ağzına soktum! Diş patlamış, hatta ve hatta uzamış bile ama bizim haberimiz yok! Yanlış alarm başlıklı yazımın hemen ardından bu olayı yaşamam çok tuhaf geldi bana.

Sağ üst diş patladı. Sol üstte patladı patlayacak bakalım. İnsan nasıl yanılgıya dşüyor değil mi. Önceki diş çıkarma belirtileriyle şimdiki aynı olmasına rağmen, her ikisininde atakla birleşmesi beni yine yanılttı. Bir sonrakinde yanılmam umarım. İşin kötüsü diş jelini bırakmış olmamızda oldu ama napalım. Son dakikada imdadına yetiştik en azından o da bir şey!


Zavallı Belinda'm...












Günlük

Yanlış Alarm!

Çarşamba, Haziran 18, 2014



Bile bile kandım desem yerinde olur. Bir çok annenin bildiği gibi (bildiğini var sayıyorum) Wonder Weeks denen bir şey var. Bende hem telefon uygulaması hem de kitabı var ve  hem okuyor hem de takip ediyordum fakat yazıyor olmasına rağmen Belinda'nın diş çıkarma döneminde olduğuna inandım fakat bizim kız diş miş çıkarmıyor!

33.5 ve 37.5 hafta arasında Belinda huysuz, çekilmez, sürekli kucakta durmak isteyen bir bebek olmuştu. O hafta aralarının atak haftası olduğunu biliyordum hatta okuduğumda çoğu anne bebeğinin diş çıkardığını sandığını ve yanıldıklarını, diş çıkarmayla alakalı olmadığını, durumun sadece atakla ilgisi olduğunu yazıyordu. Belirtilerimiz aynen kitapta yazdığı gibiydi. İştah yok, mız mız... Geçen seferki atağı diş çıkarmasıyla birleştiğinden yanıldım. En beter dönemimiz 35-36 hafta arasıydı ama 37. haftasının dolmasına 1-2 gün kala bizim kız bir tatlılaştı ki sormayın. Eski halinden eser kalmadı. Biz de diş diye diş jeli sürüyoruz hahaha!

He zamanki gibi atak sonrası yeni becerilerimiz gelişti. Tam emeklemiyor ama komando gibi yerde sürünüyor, ayağa kalmaya başladı ve tutunarak yürüyebiliyor. Her ne kadar yüreğim ağzımda dolaşsamda ona mudahale etmemeye çalışıyorum. Ah çok korkunç! Konuşmalara başladı. En çok dediği şey 'hadi hadi'. Sabırsız bir bebekten ne beklenir ki! Düşündüm nerden öğrendi bu kelimeyi, kimsede kullanmıyor derken ben kullanıyormuşum ya! Evde hep hadi hadi diyen, sabırsız kişi benim. O ana kadar farkında bile değildim düşünün. Bize oyunlar yapmaya başladı. Ne desek anlıyor. Hayırı da öğrendi. Şirinlik yapıp belki bir daha denerim gözüyle baksada, şu an için denemiyor neyseki.  Her sabah yatırğımız kızımız ertesi gün bambaşka bir beeriyle karşımıza çıkıyor ve her şey o kadar hızlı oluyor ki. Bu atakların en güzel yanı da bu zaten. Zorlu mu zorlu bir kaç hafta geçiriyorsunuz fakat sonrasında tatlı mı tatlı bir bebekle karşılaşıyorsunuz! Bizde atak sonrası gelişen yeni beceriler 1 hafta boyunca her gün beliriyor ardından bu beceriler üzerinde gelişmeye, profesyonelleşmeye başlıyor.

Bir sonraki etabımıza 23 gün kaldı!






Kısaca Wonder Weeks

10 etaptan oluşuyor.

Haftaları doğru hesaplamanız için muhtemel doğum tarihini ele almanız gerekiyor, doğum tarihini değil.

Bütün bu etaplar bebeğinizin zihinsel sıçramaları ve etap sonrası karşınıza bambaşka bir bebek çıkıyor.

Bu dönemlerde bebeğinizin iştahı, uykuları, huyu suyu değişebilir hatta ve hatta size kafayı yedirttebilir. Yorgunluk ölmüş bir şekilde etrafta dolanabilir, sinir katsayınızda da artış olabilir. Genel olarak etaplarda benzer belirtiler olsa da, bazılarında bir kaç yeni şey eklenebilir. Mesela kabus görmeler, kıskançlık vs gibi. bebğiniz size daha çok yapışır ve kucağınızdan inmek istemeyebilir. Sürekli mız mız, ağlayan, hiç bir şekilde memnun edemediğiniz bir bebeğiniz olabilir.

Yapabileceğiniz tek şey, bütün bunların geçici bir süreç olduğunu kendinize hatırlatarak, gerekirse yardım alarak (gerçekten gerekiyor) bol bol onu dışarı çıkararak ( geçen etabımızda onu sakinleştiren tek şeydi) ya da dönemine göre bebeğinizle çeşitli aktiviteler yaparak,
minumum hasarla etabı tamamlamak olacaktır. Etap zamanları ise şöyle;

1. etap -  4.5 - 5.5 haftalar
2. etap - 7.5 - 9.5  haftalar
3. etap -  11.5 - 12.5 haftalar
4. etap -  14.5 - 19.5 haftalar
5. etap -  22.5 - 26.5 haftalar
6. etap -  33.5 - 37.5 haftalar
7. etap -  41.5 - 46.5 haftalar
8. etap -  50.5 - 54.5 haftalar
9. etap -  59.5 - 64.5 haftalar
10. etap - 70.5 - 76.5 haftalar


28.5 ve 30.5 hafta arasında ise yine bir takım şeyler yaşıyor fakat bu atak değil sadece uzaklık yakınlık ayrılık algısının geliştiği dönem. Bizimki çok zorlu geçmişti. Kendi kendine uyuyabiliyor olmasına rağmen o dönemlerinde odada o uykuya dalana  kadar yanında durmuştuk.


Bizde durumlar kısaca böyle. Sizde durumlar nasıl?



Günlük

Belinda Yeniden Diş Çıkarıyor!

Cuma, Haziran 06, 2014




Biliyorsunuz ki anneme geçmiştim. Geçtiğimiz ilk günden itibaren Belinda daha da bir huysuzlaştı. Ortam değiştirdik ondan mı, yeni gıdalar deniyoruz ondan mı, yeniden atak dönemine girdik ondan mı açıkçası bir türlü çözemedim. Daha önceki diş çıkarma döneminde aldığım notlara baktımda, o zamanki yazdığım belirtilerle şu anki hali birebir uyuyor.

Çok huysuz, sürekli kucak istiyor, kendi kendine vakit geçiremiyor, yatma saatleri tam bir işkence oldu sürekli kucakta durmak, kucakta uyumak istiyor, sürekli dişetlerini kaşıyor, salyaları arttı, baş bölgesi sıcak ama ateşini ölçtüğümde ateşi çıkmıyor, iştahı gitti sütünü neredeyse hiç içmiyor, kolumu elimi nerem denk gelirse ısıryor artık alt dışleri olduğundan çooook canımı acıtıyor! Kusmaları arttı, çok sık uykusu geliyor ama az uyuyor...Bakındım durdum internette ama ne kadar aralıklarla dişler çıkıyor bir şey bulamadım.  Hala görünürde bir şey yok ama günler geçtikçe diş olduğuna %90 eminim.

Belinda'nın 8. ay kontrolüne biraz geciktik bu ay. Annemde işim uzun sürdü çünkü bir sürü doktor kontrolünden geçtim. Hayatımda ilk kez MR çekildim! Açıkçası yapabileceğimden pek emin değildim ama başardım. Neyseki bende bir şey çıkmadı. Sadece şeker yüklemesinin sonucunda ilaç kullanmam gerekmediği yalnız hayatım boyunca kilo almamam ve spor yapmam gerektiği aksi taktirde şeker hastası olacağımı söyledi. Bir de dişlerimi sıkmaktan, dişlerimin yüzeyinin düzleşmeye başladığı için gece takmam için bir dişlik yapıldı. Tuhaf ve rahatsız edici geldi. Alışıcağımı düşünüyorum. Bir iki dikkat etmem gereken şey dışında sağlığım gayet yerinde çıktı. Bu benim için sevindirici haberdi. Beni daha da çok sevindiren haber  Belinda'nın göz doktorundan geldi.

Rutin kontrolleri geçen aykine göre gayet iyiydi. Geçen ay boyunun pek uzamamış olması canımızı sıkmıştı ki bu ay 2 cm uzamış. Hazır hastaneye gitmişken göz doktoruna da uğrayalım dedik. Biliyorsunuz ki Belinda'nın göz yaşı kanalı doğuştan tıkalıydı ve hep bir problem yaşıyorduk. Doğduğu günden beri yaptığımız şeylerin işe yaramasını ümit ederken, geçen ay doktorumuz gidişatın pek iyi olmadığını ve böyle giderse operasyon olması gerekeceğini söylediğinde inanılmaz korktum. Operasyondan değilde, uyutulcağı fikri beni çok rahatsız ediyordu. Bu ayki kontrolümüzde ise doktorumuz kullandığımız her şeyi bırakmamız gerektiğini çünkü kanalın açıldığını söyledi! İnanılmaz mutluydum!! Hemde çooook!! Şimdilik öyle gözüküyor, takip edilmesi lazım desede bu bizim için inanılmaz büyük bir gelişim, hemde kötüye doğru giderken. Her işte bir hayır derler ya bizde de öyle oldu sanırım. Kabızlığı dolayısıyla çok ıkınıyordu ve bir gün yine ıkınırken gözünden parça parça, beyaz birşeyler çıktı. O kadar garip ve korkutucuydu ki! Tabi sakin kaldım ve o an acaba kanal açıldı mı diye de merak etmiştim. Büyük bir ihtimalle o an açılmıştı!

Bu şekilde bir problemimizden daha kurtulduk. Kaldı 3.








Blogumda bulunan fotoğraflar bana aittir. Yazılı iznim olmadan hiç bir şekilde kullanılamaz.




Popular Posts